Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yolda Ümitsizlik Verenler Var

E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yolda Ümitsizlik Verenler Var

Ebu Muhammed el-Makdisi



Müslümanın, çağdaş şirk yasalarının kullarını düşman edinmesi ve onlar bu yasalar ile hükmetme konusunda ısrar ettikleri sürece, onlardan uzaklaşması gerekir. Onlar, Allahu Teala’nın şeriatına ve O’nun adil hükmüne dönünceye ve şirk yasalarını terkedinceye kadar bu düşmanlık ve uzaklaşma devam etmelidir.

Ey Allah’ın kulu! Bütün bu aktarılanlardan sonra, nebevi hadislerden yüz çevirip, falan ya da filanın sözlerine önem verme. Bu hadisleri bırakmaktan ve şeytanın vahyettiği, imanı zayıf kimselerin çoğunun kalbine attığı maslahat, zaruret ve buna benzer hakkı batıla karıştıran alıkoyucu sözlere aldanmaktan son derece sakın. Bilakis Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hidayetine ve emrine tutun, O’nun davetinin yolunda yürü. Bu davete icabet edenlerin azlığına ve helak olanların çokluğuna önem verme...

Sadece rızık endişesi, sürgün ve buna benzer bir takım dünyevi menfaatlerin elden çıkması gibi nedenlerden dolayı beşeri yasaların kullarına dostlukta bulunulması, onların batıllarına ve şirklerine ortak olunması kesinlikle caiz değildir. Şüphesiz Allahu Teala, kuvvet sahibidir, Rezzak’tır.

Müslümanın bu durumlarda, Allahu Teala’nın Peygamberlerini örnek alması gerekir. Şuayb (aleyhisselam), kavmi tarafından, dinini terketmemesi halinde beraberindekilerle birlikte memleketlerinden çıkarılmakla tehdit edilmişti. Buna rağmen o, insanların çoğunun mazeret olarak ileri sürdüğü şeylerden hiçbirini, Tevhidi Allah’a has kılmaya tercih etmedi ve onlara açık bir şekilde şöyle cevap verdi:

“Kavminden büyüklük taslayan, ileri gelenler: ‘Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber iman edenleri muhakkak memleketimizden çıkaracağız yahut mutlaka bizim dinimize döneceksiniz’ dediler. O ‘İstemesek de mi?’ dedi. Allah bizi ondan kurtardıktan sonra yine sizin dininize geri dönersek, doğrusu Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz. Ona dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Meğerki Rabbimiz olan Allah dileye. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz, ancak Allah’a güvenip dayandık. Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında Sen hak ile hükmet. Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (7, A’raf/88-89)

Ey Allah’ın kulu! Allahu Teala’nın, şu ayetlerini hatırla:

“Elif, Lâm, Mîm. İnsanlar ‘İman ettik’ demeleri ile bırakılıverile-ceklerini ve imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar. Andolsun Biz onlardan önce geçenleri imtihan etmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. Yoksa o kötülükleri işleyenler Bizden kurtulabileceklerini mi sanırlar? Ne kötü hüküm veriyorlar. Kim Allah’a kavuşmayı ümid ediyorsa, muhakkak Allah’ın belirlediği vâde elbette gelicidir ve O, her şeyi işitendir, bilendir. Kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad eder. Şüphesiz Allah âlemlere muhtaç değildir.” (29, Ankebut/1-6)

“İman edip salih amel işleyenleri, Biz elbette salihler arasına katacağız.” (29, Ankebut/9)

Şeyh Hamd bin Atîk şöyle demektedir: “Allahu Teala dünyayı, kendisiyle mazeret ileri sürülebilecek bir özür kılmamıştır. Allahu Teala şöyle buyuruyor:

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, elinize geçirdiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler, size Allah’tan, Rasûlü’nden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, o halde Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (9, Tevbe/24)

“Kim ahiret kazancını isterse, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kazancını isterse, kendisine ondan bir şeyler veririz. Ahirette ise onun hiçbir payı yoktur.” (42, Şura/20)

“Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı isterse, Biz de burada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabucak veririz. Sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız. Kim de mü’min olarak ahireti diler ve bunun için gereği gibi çalışırsa, işte onların çalışmaları makbul olur.” (17, İsra/18-19)

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Rabbinden şunu rivayet eder: “Şeytan, rızkın yavaş gelmesinden dolayı sizi, o rızkı Allah’a günah işleyerek talep etmenize sürüklemesin.”

Allahu Teala, müşriklerin Kabe’ye girmelerini yasakladığında, ihtiyaç özrünün ileri sürüleceğini bildiği için şöyle buyurdu:

“Eğer fakirlikten korkarsanız, Allah dilerse sizi yakında kendi lütfundan zenginleştirir.” (9, Tevbe/24)

Allahu Teala, fakirlik bahanesi mazeret olarak kabul etmedi ve kendisinin güç ve kuvvet sahibi, rızık verici olduğunu bildirdi.”

Şeyh Abdullatif bin Abdurrahman bin Hasen şöyle demektedir: Allahu Teala şöyle buyuruyor:

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, elinize geçirdiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler, size Allah’tan, Rasûlü’nden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, o halde Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (9, Tevbe/28)

“Bu ayetten anlaşılmaktadır ki, dünyevi amaçlardan birine yönelme, şer’i bir mazeret olamaz. Aksine onu bahane ederek Allahu Teala’nın emrettiğini yerine getirmeyen kişi fasıktır. Ayette belirtildiği gibi Allahu Teala böyle bir kişiyi doğru yola ulaştırmaz.”

Allahu Teala, insanların gizlediklerini ve izhar ettiklerini, gerçekten ikrah altında olan ile olmayanı bilir, doğru söyleyeni yalancıdan ayırır.
 
Üst Ana Sayfa Alt