Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Z Kuşağı Sorguluyor !..

Burhanuddin Aldiyaî Çevrimdışı

Burhanuddin Aldiyaî

Aktif Üye
İslam-tr Yazar
Z Kuşağı Sorguluyor !..
30283

Başlık, günümüzün kurgusal ve üretme saptırıcı kavramlarından birisidir. İslami anlamda konuşanlar bile, kimlerin ne amaçla uydurduğu belli olmayan bu ifadeyi esas alarak güya gençleri tahlil etmeye çalışıyorlar. İnternette birçok video bulabilirsiniz, gençlerin niye dinden uzaklaştığının tahlili yapılıyor güya, neymiş adına Z kuşağı denilen gençler sorguluyormuş, falanmış filanmış. Allah aşkına Z kuşağı diye tabir edilen yeni yetme liseli veya üniversiteli gençlerin genelinde ne ilmi-bilimsel kapasite var ki neyi sorguluyorlar?!..

Bir defa bir şeyi sorgulamak için onu etraflıca incelemek, araştırmak, anlamak ve sonrasında belli bilimsel kriterler çerçevesinde somut ilmi tutarsızlıklar ortaya koymakla olur. Gençlerin en çok dikkat çeken açısı, giderek daha da dinden uzaklaşmalarıdır. Onun dışında kimsenin bir şeyi sorguladığının propagandası yapılmıyor, en fazla belki birileri muhalif politik partiler için kullanır. Peki, bunlardan kaç tanesi gerçekten İslam’ı incelemiş, derinlemesine araştırmış, ne olduğunu, ne dediğini anlamış ve neticesinde bilimsel olarak tutarsızlıklarını ortaya koyup, o sebeple dinden uzaklaşmıştır?!...

Hâlbuki bu gençler içerisinde, okulda zorunlu müfredat olarak okutulan kitaplar dışında kitap okuyan bile neredeyse yoktur. Hatta belki çoğu müfredat kitaplarını dahi sadece sınavları geçmek için okuyor. Biz uzayda yaşamıyoruz, hem reel hayatta ve hem de sanal âlemde iç içeyiz, birbirimizi iyi tanırız. Üniversite bulunan yerlerde, fakültelerin çevrelerinde kaç tane kütüphane vardır, ben şahsen hiç görmedim. Ancak her fakültenin çevresinde onlarca kafe, kafeterya bulabiliyorsunuz ve buralar gece gündüz gençlerle dolup taşmaktadır. Girdiğinizde her tarafta karışık oturmuş ve hiçbir adap tanımadan kahkahalarla sohbet eden gençler bulursunuz. Bunlar mı sorguluyormuş?!..

Bu gençlerin en büyük marifeti, sosyal ağları maharetle kullanmalarıdır. Oralarda da çoğunlukla karşı cinsin peşinde olurlar maalesef. İlmi bir yazıyı okuyanların sayısı ne kadar çok olsa, yüzü zor bulur ama boş beleş birilerinin yazdığı absürt bir lafı veya paylaştığı bir fotoğrafı inceleyenlerin sayısı binleri çok rahat geçiyor. Bundan arta kalan vakitlerde ise, birilerinin çektiği videoları dinlerler. İşte çoğunluğun bütün bilgisi bu kadardır, birilerinin çektiği videolar, hatta o videolarda da birkaç dakikayı geçmeyenleri izlerler. Yoksa birazcık uzun olsa, ilim bilim falan hikâye olur, çok azı dışında izleyen olmaz.

Herkesin hevasına göre konuştuğu bir ortamda, dahası din adına konuşanların da geneli ya ehliyetsiz ya da garazlı olduğu bir vasatta birilerini dinleyerek sorguluyor geçinmek veya öyle kabul etmek, en basit tabirle sefihliğin dibidir. O sebeple gençliğin sorguladığını iddia edenler ya amaçlı yönlendiriyor ya da vakıayı hiç bilmeyen basiretsizdir. Yahu gençlik nefsin şehvetinden vakit mi buluyor ki sorgulasın? Bir arkadaşla özel bir lisenin yanından geçerken paydosa denk geldik, çıkan bütün kızlar mini etekli ve olabildiğine çekici, erkekler de ona göre. Arkadaş, bunların aklına ders girer mi artık sözünü söylemeden edemedi!..

Peki, niye dinden uzaklaşma bu kadar hızlandı, öncelikle bazı şeylerin kasıtlı olarak yaygınlaştırılmaya çalışıldığını unutmayalım. Yani bu iddialar mutlak anlamda doğru değildir. Ancak önemli ölçüde haklılık payı da vardır. Dinden uzaklaşan gençler sorguladığı için değil, yetiştirilmediği veya başka türlü yetiştirildiği için uzaklaşıyor. En başta Müslüman kabul edilen kitle içerisinde çocuklarını yetiştirebilecek kapasitede olan ebeveyn maalesef ki azdır. Üzücüdür ki çarşaflı veya tesettürlü annelerin, namazlı, sakallı babaların çocuklarına verebilecekleri çok fazla bir şeyleri yok. Üstelik kendilerinde de namaz, oruç, tesettür, sakal gibi ritüeller var ama İslam’ın ahlak ve adabı yok. Dolayısıyla en başta ebeveynlerin davranışları, sözleri, hareketleri, muameleleri, İslam’dan bihaber olan çocuklarının gözünde İslam’ı temsil etmektedir. Diğer bir ifadeyle çocukları onların yaptıklarını İslam zannediyor ve bu anlamda çok kötü örnek olabiliyorlar.

Son süreçte seküler İslamcılık da İslam adına kabul edildi ve bütün yaptıkları, İslam’a mal oldu. Zaten İslam’ı bilmeyen, İslam ile alakası kalmamış bu gençler için bu da ayrı bir iticilik oldu. İşte burada bile eğer gerçekten bir sorgulama olsaydı, proje politik oluşumlar İslami zannedilmez ve onların yaptıkları İslam’a mal edilmezdi.

Bunun yanında çocuklarını yetiştirme kaygısı da pek yok maalesef, kendisi yapamasa bile aileler en azından bu amaçla başka Müslümanlarla işbirliği yapıp birlikte hareket edilebilirdi, o da yok. Sonuç itibariyle çocuklar laik sistemin, din iman tanımayan kurumlarına, çoğunun din karşıtlığı olan öğretmenlerine teslim ediliyor ve sonrasında bir takip falan da olmuyor. Buralarda neler olup bittiğini anlatmaya çok gerek yok sanırım. Geçenlerde mini eteğiyle vücudunun çekiciliğini sergileyen, tahmini lise son sınıf ergenlerine ders veren bir kadının videosu sosyal ağlarda epey revaç bulmuştu. Şimdi öğretmenlerinin vücut hatlarını incelemekle meşgul olan bu gençler sorguladılar ve bu sebeple dinden uzaklaştılar öyle mi?!..

Netice itibariyle ailelerde pek bir şey kalmadı maalesef, üstelik örneğin güya Kur’an kursu hocası olan annenin veya imam olan babanın bile bütün tavırları, hal hareketleri en başta kendi çocukları için bile iticidir. Sonra hiçbir kontrol olmaksızın bu çocuklar olabildiğince dinsizliği ve ahlaksızlığı aşılayan kurumlara teslim ediliyor. Bütün bunların yanında bir de beşeri düzenler insanlar için her türlü nefsi şehvet bataklığının önünü açmakla kalmıyor, teşvik ediyor hatta itiyor. Mesela her yaşta gayrimeşru ilişki bir hak olarak kabul edilirken, evliliğin önü olabildiğince kapatılıyor hatta var olan evliliklerin bozulması için de adeta ciddi çabalar sarf ediliyor.

Din ise, nefis şehvetinin önünü kapatıyor; iffeti, namusu, şerefi, erdemi öngörüyor. Bunlar da nefsin şehvetine batmış gençlerin hiç mi hiç istemediği şeylerdir. En basitinden şu facebook’un watch, reels kısımlarında bile vücutlarını, en mahrem yerlerine kadar teşhir eden binlerce hatta belki de sayları milyonlara varan genç kızlar ve bunları izleyen büyük ihtimalle milyonları aşan erkek vardır. İşte burada onlar için iki seçenek kalıyor: hayatlarından, ya örneğin bu videolardan başlayarak iffet ve namusu zedeleyen her şeyi çıkaracaklar ya da dini çıkaracaklar. Çok önemli bir kitle hayatından dini çıkarmayı seçiyor, mesele büyük ölçüce bundan ibaret, gerisi sadece kılıftır.

Sözün özü şu ki yetiştirilememiş, nefsin bataklığına atılmış ve heba edilmiş bir nesil var. Z kuşağı, sorgulama falan işin hikâye tarafıdır. Vesselam.

Burhanüddin Aldiyaî
 
salticidae Çevrimdışı

salticidae

lessismore
İslam-TR Üyesi
Z kuşağı dinden uzaklaşıyor dersek az kalır, dindar insanlardan nefret ediyorlar, tiksiniyorlar, korkuyorlar.

Çocuğa cinsel istismarda bulunulan sapık cemaat var, bu cemaati savunan dernekler var, bu suçu savunan Müslüman kisveli siyasetçiler var.
Çocuk bir işe girmek için eğitim görüyor, sınavlara giriyor, bütün gerekliliklerini yerine getiriyor ama devletle arası iyi olan cemaatin iş bilmez üyeleri onun önüne geçiriliyor.
Dünyada başka mesele kalmamış gibi kelli felli hoca(!)lar kürsüden sabah akşam cinsellik üzerine fetva veriyor.
Yememiş içmemiş bina yapmış, her yerden daire toplamış hacı amcalar kiracılarına zulüm ediyor.
En Müslüman benim diyen cemaatler ihale için, kayırılma için tağutun emrine amade olmuş durumda.

Tağutu reddeden, dünyalık için ahiretini yakmayan adam deli muamelesi görüyor. Manzaraya bakar mısınız? Gençler ve çocuklar görerek öğrenir, dediğine değil yaptığına bakar. Z kuşağının dinden uzaklaşmasının sebebi, samimiyetsiz ve İslam'ı yanlış temsil eden Müslümanlardır.
 
Burhanuddin Aldiyaî Çevrimdışı

Burhanuddin Aldiyaî

Aktif Üye
İslam-tr Yazar
Z kuşağı dinden uzaklaşıyor dersek az kalır, dindar insanlardan nefret ediyorlar, tiksiniyorlar, korkuyorlar.

Çocuğa cinsel istismarda bulunulan sapık cemaat var, bu cemaati savunan dernekler var, bu suçu savunan Müslüman kisveli siyasetçiler var.
Çocuk bir işe girmek için eğitim görüyor, sınavlara giriyor, bütün gerekliliklerini yerine getiriyor ama devletle arası iyi olan cemaatin iş bilmez üyeleri onun önüne geçiriliyor.
Dünyada başka mesele kalmamış gibi kelli felli hoca(!)lar kürsüden sabah akşam cinsellik üzerine fetva veriyor.
Yememiş içmemiş bina yapmış, her yerden daire toplamış hacı amcalar kiracılarına zulüm ediyor.
En Müslüman benim diyen cemaatler ihale için, kayırılma için tağutun emrine amade olmuş durumda.

Tağutu reddeden, dünyalık için ahiretini yakmayan adam deli muamelesi görüyor. Manzaraya bakar mısınız? Gençler ve çocuklar görerek öğrenir, dediğine değil yaptığına bakar. Z kuşağının dinden uzaklaşmasının sebebi, samimiyetsiz ve İslam'ı yanlış temsil eden Müslümanlardır.
İşte gerçekten bir sorgulama olsaydı, bu kötü örnekler sorgulanırdı. Kötü örnek örnek değildir kuralı, dinler ideolojiler bilimler üstü kabul edilen bir kuraldır. Birileri hararetle gençlik sorguluyor şeklinde iddialar ileri sürüyor, halbuki gençlikte ne sorgulayacak kapasite var ne de ona kafa yoracak zaman kalıyor. Ayrıca Z kuşağı da birilerinin amaçlı kurguladığı bir tabirdir besbelli çünkü alfabenin son harfiyle insanlığın vardığı son noktanın dinsizlik olduğu empoze ediliyor.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ayrıca Z kuşağı da birilerinin amaçlı kurguladığı bir tabirdir besbelli çünkü alfabenin son harfiyle insanlığın vardığı son noktanın dinsizlik olduğu empoze ediliyor.
Konunun tümünü okuyamadım, ama şu kısım gözüme takıldı ve aynen bu bir proje bence de. Nitekim:

Her tür tanımlama/yakıştırma/etiketleme "aa bu böyleymiş" diye düşünen/inanan herkesin üzerine yapışır. O kişilerin "ben böyle miymişim?" diye negatif yönde etkilenmesinin yanısıra, ötekiler de "bunlar böyle miymiş?" diye onlara karşı negatif algı oluşturulur.

Özellikle "bunlar böyle" demeye yeltenenlerin tavırları, ötekileri de gerçekten o şekilde olmaya iter. En basitinden örnek vereyim: daima doğru söyleyen bir çocuğa, çeşitli sebeplerden/yanlış anlamalardan vs ötürü "yalan söylüyorsun" diyerek kızılırsa, çocuk bir süre sonra "doğru söylesem de fark etmiyor, azarı yiyorum; bari yalan söyleyip keyfime bakayım" sonucuna çıkar. Çıkar yani, çocuk bu... Hatta gençlerin iradesi de net oturmamıştır, onlar da aynı duruma yönelebilir.

Burçların karakter özelliklerini bilirsiniz bu arada değil mi? O da benzerdir. Erken yaşta "şu burç böyle, bu burç şöyle" diye bu alana ilgi duyup inananlar, kendi burçları ile ilgili ne anlatılıyorsa özümsemeye meyillidir ve inandığı için de tam olarak o şekilde gelişir. Oysa gözlemleyen kişiler çok iyi bilir ki, burçlarının tarifine hiç uymayan kişiler vardır. Ve bunlar ekseri ya burçlarla erken yaşlarda hiç ilgilenmeyen veya kendisine yapıştırılmaya çalışan etiketleri/tanımlamaları beğenmeyip reddeden kimselerdir.

Bu arada benzer zamanlarda doğan çoğu kişinin karakterini etkileyen bir şey varsa eğer, o da taa gökyüzündeki alakasız yıldızlar vs değil: içinde doğduğu mevsimdir. Bir yetişkin olarak yazıyorum: 4 mevsimde ruh halim hep değişiktir; ve herkesin böyledir. Küçük çocukların da bunu tam gelişim çağında yaşadığını düşünürsek, karakterine iz bırakan şeylerden birinin de mevsimler olduğu kolaylıkla ortaya çıkar. Ve ama sadece biri; daha mahallesinden, anne-babasının kim olduğuna, kaç kardeşi olduğundan, kardeşlerinin ona nasıl davrandığına, okuldaki öğretmenlerinden, okuduğu kitaba vesaireye kadar bir dolu etken karakter oluşumuna zemin hazırlar. Buna "z kuşağı böylemiş" diyenlerin, z kuşağı denilenlerin üzerlerine attığı etiketler gibileri de dahil.

Kısaca, bu tür şeylerden korunmak için yol:

Kimseden etiket kabul etmeyin ve kendi kendinizi de olumsuz etiketlemeyin arkadaşlar. Siz kendiniz için neye inanıyorsanız, ona dönüşürsünüz. Kötü biri olduğuna inanan kötülüğe doğru adım adım ilerler, iyi biri olduğuna inanan da adım adım iyiliğe... Hem kendi içimizdeki, hem de dışarıdan bize gelen tüm olumsuz etiketlemeler: şeytanın eseridir. Nas Suresini hatırlayalım:

"...Minelcinneti vennâs"

"...Gerek cinlerden, gerek insanlardan."

İşte aynen böyle... Şeytan bazen içimizden, bazen karşımızdaki insanların ağzından konuşur (kendi vesvesecisine inanan kişi, o an şeytanının fikrini konuşur; haliyle şeytana kanmış kişi, bu şekilde insi şeytan olur.) Ve hepsine bir euzu besmele yeter, şeytanı arkanızda bırakıp kendi doğru yolunuza bakın her daim.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ve, hata yapan birilerini görseniz dahi "sen işte hep böylesin" vs demeyin. O kişiyi siz böyle etiketledikçe, ve bunu başkaları da yapıyorsa, zamanla kendinin öyle olduğuna inanır. Ve işte tam da inandıktan sonra gerçekten öyle olur. Bunu yapmayın, bilhassa çocuklara, gençlere... "Sakarsın, tembelsin, umursamazsın" vs; sakın... Çocuk ve ilk gençlik dönemi, bir yetişkin gibi keskin sınırlı irade göstermeye elverişli değildir. Bol hata yapar, bol bol unuturlar. Sürekli hataları görüp, yüzlerine vurarak sadece bu hatalı yönde kalmalarını garantilersiniz.

Bunun yerine yaptıkları her doğru şeyi görün, ve ama hepsinden önce özellikle de "çabalarını" görüp takdir edin. Başladıkları bir iş kötü sonuçlansa bile, denediği için takdir edin. Ki insan en çok deneye deneye yol alır, öğrenir, gelişir. Sadece "mükemmel olduğu zaman" takdir alan kişi ne olur biliyor musunuz? Başaramayacağına inandığı hiçbir işe girişmez. Çünkü o sadece "başarırsa" takdir görmüştür. Bunu alamayacağını düşündüğü her konudan geri durur. Ardınca da dar bir alanda, yaptığı her şey doğru, ama az şey yaptığı için yetersiz; gelişmeyen ve ama bugüne dek hep övgü aldığı için kendini önemli biri sanan bir hale bürünür. O çevrede gördüğünüz "çok şey bilmeyen ve ama çok havalı" çocukların durumunun özeti bu.

Denemeleri övülenler ise, belki birçok kez hata yapıyor ama sonunda deneye deneye ilerde çok daha üstün hale geliyorlar. Başarısızlıktan korkmadığı için mutsuz oldukları bir durum da pek olmuyor. Yarışmalarda karşı tarafı samimiyetle tebrik eden kişileri görürseniz de, işte onların aldığı eğitim de bu.
 
Abdullah4 Çevrimdışı

Abdullah4

My leader is the Prophet, my Lord is Allah,
İslam-TR Üyesi
Ve, hata yapan birilerini görseniz dahi "sen işte hep böylesin" vs demeyin. O kişiyi siz böyle etiketledikçe, ve bunu başkaları da yapıyorsa, zamanla kendinin öyle olduğuna inanır. Ve işte tam da inandıktan sonra gerçekten öyle olur. Bunu yapmayın, bilhassa çocuklara, gençlere... "Sakarsın, tembelsin, umursamazsın" vs; sakın... Çocuk ve ilk gençlik dönemi, bir yetişkin gibi keskin sınırlı irade göstermeye elverişli değildir. Bol hata yapar, bol bol unuturlar. Sürekli hataları görüp, yüzlerine vurarak sadece bu hatalı yönde kalmalarını garantilersiniz.

Bunun yerine yaptıkları her doğru şeyi görün, ve ama hepsinden önce özellikle de "çabalarını" görüp takdir edin. Başladıkları bir iş kötü sonuçlansa bile, denediği için takdir edin. Ki insan en çok deneye deneye yol alır, öğrenir, gelişir. Sadece "mükemmel olduğu zaman" takdir alan kişi ne olur biliyor musunuz? Başaramayacağına inandığı hiçbir işe girişmez. Çünkü o sadece "başarırsa" takdir görmüştür. Bunu alamayacağını düşündüğü her konudan geri durur. Ardınca da dar bir alanda, yaptığı her şey doğru, ama az şey yaptığı için yetersiz; gelişmeyen ve ama bugüne dek hep övgü aldığı için kendini önemli biri sanan bir hale bürünür. O çevrede gördüğünüz "çok şey bilmeyen ve ama çok havalı" çocukların durumunun özeti bu.

Denemeleri övülenler ise, belki birçok kez hata yapıyor ama sonunda deneye deneye ilerde çok daha üstün hale geliyorlar. Başarısızlıktan korkmadığı için mutsuz oldukları bir durum da pek olmuyor. Yarışmalarda karşı tarafı samimiyetle tebrik eden kişileri görürseniz de, işte onların aldığı eğitim de bu.
Çok haklısın ben küçükken hakarat ve aşalanma oldu ve yapamazsin veya basarisiz olacaksin gibi seyler söylediler belli süre sonra yalnızlaşmaya başladım ve sonra onları sevmemeye başladım özellikle bunlar bana yakınımdan geldi ve dışardaki insanlardan geldi
 
Abdullah4 Çevrimdışı

Abdullah4

My leader is the Prophet, my Lord is Allah,
İslam-TR Üyesi
Ve, hata yapan birilerini görseniz dahi "sen işte hep böylesin" vs demeyin. O kişiyi siz böyle etiketledikçe, ve bunu başkaları da yapıyorsa, zamanla kendinin öyle olduğuna inanır. Ve işte tam da inandıktan sonra gerçekten öyle olur. Bunu yapmayın, bilhassa çocuklara, gençlere... "Sakarsın, tembelsin, umursamazsın" vs; sakın... Çocuk ve ilk gençlik dönemi, bir yetişkin gibi keskin sınırlı irade göstermeye elverişli değildir. Bol hata yapar, bol bol unuturlar. Sürekli hataları görüp, yüzlerine vurarak sadece bu hatalı yönde kalmalarını garantilersiniz.

Bunun yerine yaptıkları her doğru şeyi görün, ve ama hepsinden önce özellikle de "çabalarını" görüp takdir edin. Başladıkları bir iş kötü sonuçlansa bile, denediği için takdir edin. Ki insan en çok deneye deneye yol alır, öğrenir, gelişir. Sadece "mükemmel olduğu zaman" takdir alan kişi ne olur biliyor musunuz? Başaramayacağına inandığı hiçbir işe girişmez. Çünkü o sadece "başarırsa" takdir görmüştür. Bunu alamayacağını düşündüğü her konudan geri durur. Ardınca da dar bir alanda, yaptığı her şey doğru, ama az şey yaptığı için yetersiz; gelişmeyen ve ama bugüne dek hep övgü aldığı için kendini önemli biri sanan bir hale bürünür. O çevrede gördüğünüz "çok şey bilmeyen ve ama çok havalı" çocukların durumunun özeti bu.

Denemeleri övülenler ise, belki birçok kez hata yapıyor ama sonunda deneye deneye ilerde çok daha üstün hale geliyorlar. Başarısızlıktan korkmadığı için mutsuz oldukları bir durum da pek olmuyor. Yarışmalarda karşı tarafı samimiyetle tebrik eden kişileri görürseniz de, işte onların aldığı eğitim de bu.
Beni tekrar enerjimi doldurar birkaç söz kulum beni yücelti kulum beni zikretti ve bir baska yabancı kaynaklar da ey rabbim seni elhamdülillah rabbil alemin derse ne dersin ya musa kulum buradayım ya rabb bunu scdede söylerse ya musa kullum buradayım! Yaa rabbi günahkâr kisi elhamdülillah rabbil alemin derse ne dersin ya musa kulum buradayım kulum buradayım!!
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Çok haklısın ben küçükken hakarat ve aşalanma oldu ve yapamazsin veya basarisiz olacaksin gibi seyler söylediler belli süre sonra yalnızlaşmaya başladım ve sonra onları sevmemeye başladım özellikle bunlar bana yakınımdan geldi ve dışardaki insanlardan geldi
İşte bu "çok geçmiş olsun" denilecek durumlardan biri. Çocukken mutsuz, ilk gençlik zamanı karmakarışık; yola girecek inşaAllah ama uzun süre mucadele sonrasında.

Yukarıda yazdığım gibi, içinizde kendi kendinize "kendiniz için" inandığınız veya inanmaya meyilli halde olduğunuz ne kadar olumsuz etiketleme/tanımlama varsa: hepsini görmezden gelin. Başkalarının sözlerini umursamamak yetişkinken nisbeten daha kolay; ama çocukken maruz kalmışsak bunlar bizim kendi iç sesimiz haline geliyor. Etrafta bize "başaramazsın" diyen kalmasa bile, içerde bir ses, çocukluk boyunca duyduklarını bize geri okuyor: "başaramazsın..."

Çocukken irademiz aktif değildi kısaca, ve bu tür şeylere karşı korunmasızdık; hasar bu yüzden geldi.

Ve ama şimdi büyüğüz, hasar da büyük belki ama onarmak da bu şekilde mümkün. Biraz zaman alıyor sadece, kolay değil söküp atması. Çok çok zor çocukluk geçirenler ekseri bir kısmıyla yaşamaya da aday ama doğrusu "hayatı olması gerektiği şekilde" toparlayabildiysek, biraz pürüzün kalıntı olması çok da mühim bir şey değil. Kimisi kolsuz, kimisi bacağı olmadan şu hayatı tamamlar, kimi de kalbi bir kısım kırık/onarılmamış... Dünya geçici kısaca ve buradan ahiret hayatına güzel bir köprü kurabilirsek, yaşanan hiçbir aksaklığın önemi yok. İster maddi olsun, ister manevi. Yeter ki elimizdeki tüm imkanları kullanarak olabileceğimiz en iyi versiyonumuza ulaşmaya hep "çabalar halde" olalım.

Rabbim size de, benzer şeyler yaşayan tüm kardeşlere de kolaylıklar versin dilerim; yolunuz her daim açık olsun kardeşim.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Beni tekrar enerjimi doldurar birkaç söz kulum beni yücelti kulum beni zikretti ve bir baska yabancı kaynaklar da ey rabbim seni elhamdülillah rabbil alemin derse ne dersin ya musa kulum buradayım ya rabb bunu scdede söylerse ya musa kullum buradayım! Yaa rabbi günahkâr kisi elhamdülillah rabbil alemin derse ne dersin ya musa kulum buradayım kulum buradayım!!
Allah'a sığınanın başka sığınacak limana ihtiyacı yok. Elhamdülillah; Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.
 
Abdullah4 Çevrimdışı

Abdullah4

My leader is the Prophet, my Lord is Allah,
İslam-TR Üyesi
İşte bu "çok geçmiş olsun" denilecek durumlardan biri. Çocukken mutsuz, ilk gençlik zamanı karmakarışık; yola girecek inşaAllah ama uzun süre mucadele sonrasında.

Yukarıda yazdığım gibi, içinizde kendi kendinize "kendiniz için" inandığınız veya inanmaya meyilli halde olduğunuz ne kadar olumsuz etiketleme/tanımlama varsa: hepsini görmezden gelin. Başkalarının sözlerini umursamamak yetişkinken nisbeten daha kolay; ama çocukken maruz kalmışsak bunlar bizim kendi iç sesimiz haline geliyor. Etrafta bize "başaramazsın" diyen kalmasa bile, içerde bir ses, çocukluk boyunca duyduklarını bize geri okuyor: "başaramazsın..."

Çocukken irademiz aktif değildi kısaca, ve bu tür şeylere karşı korunmasızdık; hasar bu yüzden geldi.

Ve ama şimdi büyüğüz, hasar da büyük belki ama onarmak da bu şekilde mümkün. Biraz zaman alıyor sadece, kolay değil söküp atması. Çok çok zor çocukluk geçirenler ekseri bir kısmıyla yaşamaya da aday ama doğrusu "hayatı olması gerektiği şekilde" toparlayabildiysek, biraz pürüzün kalıntı olması çok da mühim bir şey değil. Kimisi kolsuz, kimisi bacağı olmadan şu hayatı tamamlar, kimi de kalbi bir kısım kırık/onarılmamış... Dünya geçici kısaca ve buradan ahiret hayatına güzel bir köprü kurabilirsek, yaşanan hiçbir aksaklığın önemi yok. İster maddi olsun, ister manevi. Yeter ki elimizdeki tüm imkanları kullanarak olabileceğimiz en iyi versiyonumuza ulaşmaya hep "çabalar halde" olalım.

Rabbim size de, benzer şeyler yaşayan tüm kardeşlere de kolaylıklar versin dilerim; yolunuz her daim açık olsun kardeşim.
Çok teşekkürler kardeşim beni rahatlattı dediğini yapacağım görmezden geleceğim
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Çok teşekkürler kardeşim beni rahatlattı dediğini yapacağım görmezden geleceğim
Rica ederim kardeşim. Bu görmezden gelme konusunun mantığını daha net ifade etme adına:

Vesvese ile mücadele nasıl oluyor bilirsiniz, bu durum tam olarak bu. Allahu Teala bizleri öyle bir yaratmış ki, biz yönümüzü ne tarafa çevirirsek, neyle meşguliyete adanırsak, o konuda derinleşiyoruz. Negatif yönlerimize odaklanıp onlarla mücadeleye kalkarsak da: biz yok etmek için uğraşıyoruz ve ama "odaklı şekilde hep negatif yönümüze odaklandığımız için" sonuç ne oluyor? Sürekli aklımızda negatif yönümüz olduğu için, negatif yönümüzü istemeden besliyoruz.

Bu yüzden vesvese için ne yapılırdı? "Euzu besmele çek, geç. Düşünme. Yapman gereken neyse ona odaklan, ona çalış, onunla ilgilen." Bu şekilde zihni pozitif olana yönelttikçe, pozitif yönümüz gelişiyor. Pozitif yön geliştikçe negatif yön de otomatik olarak zayıflıyor zaten.

Kısaca vesvese için verilen çözümü, sadece abdest, namaz vb konularda değil: gelişmesini arzu ettiğimiz her konuda kullanıyoruz. Dünyalık veya ahirete dair konu olması fark etmiyor. Öfkeden kurtulmaya çalışan biri mesela, öfkelenmemek için değil, sakin kalmak için çalışırsa; negatiften kurtulmaya değil, pozitif olan yönü elde etmeye çalışırsa: istediğini çok daha kısa sürede elde eder inşaAllah. Kurtulmaya çalıştığımız ne kadar olumsuz şey varsa, olumlu karşılığı neyse, o yönden çalışmak lazım:

Tembellikten kurtulmak değil, çalışkan olmaya çalışmak;

Korkaklıktan kurtulmaya çalışmak değil; cesur olmaya çalışmak;

Unutmaktan kurtulmaya çalışmak değil; hafızayı güçlendirmeye çalışmak...


Vb...
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ve bunu her daim sabır ve namazla, dua ile birlikte yapmak gerek. Allah'ın yardımı olmadan, sadece işin pratiğini bilmek ile ilerlemek mümkün değil. Kafirler için mümkün, ama müslümanlar için değil.

Çünkü kafirler bu dünyada ne isterseler sadece çalışarak elde ederler ve Allah hesapsızca verir. Ve ama müslümanların ek olarak elde etmeyi umduğu bir ahiret mutluluğu vardır; bu açıdan bir müslüman Allah'ı unutursa ve bu kişi Allah'ın yine de sevgili kuluysa: Allahı unutma ihmalinin cezasını çok geçmeden dünyada görür. Bu Allah'tan gelen bir uyarıdır müslümana, işlerinin rast gitmemesi yani... Kafirin gider, ama müslümanın gitmez. Elhamdülillah, biz Onu gafletle unutsak da, bizi unutmayıp Kendini çeşitli yollarla hatırlatan bir Rabbimiz var. Ve bunun için ne kadar şükretsek az.


...

Şükretmek demişken:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Şükrederseniz nimetimi artırırım." diyen Rabbimizi de hatırlamak gerek. Pozitife odaklanmak ve her ne kadar ilerleme kaydedersek kaydedelim, az da olsa: şükür nimetleri artırır; bunu hep hatırlamak gerek. Nitekim çabamızın meyvesini görüyor olmak bir nimettir.

Şükürsüzlük ise, tam tersi: Var olan nimetleri de kaybetme sebebidir. İlerlemeyi durdurur, hatta zamanla gerileme görülür.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bir dönemimi bunları fark ettirebilmek için ayırmıştım, birlikte insanları bilgilendirelim, birlik olalım vb bir umutla. Ve ama kimisi komplo teorisi diyor, veya "ne yapılabilir ki?" modunda. Oysaki Kur'an/Hadis okuyup durmaktayız; en basit çözüm: safları sıklaştırın. Gerisi gelirdi zaten ama saflar bölük pörçük. Herkes kendine bireysel veya mensubu olduğu derneğin hedefi kadar bir hedef tutturmuş ve ama düşman topluca geliyor?

Neyse, yakında anlarlar diyeyim. "Bir musibet bin nasihatten hayırlıdır." Senelerdir konuşanların anlatamadığını, başa belâ gelince nasıl anlayacaklar görün.

Bu sebeple bu konular "doğrudan" gündemimde değil artık işte. Ve ama mevcut çabam: farkındalıkları artırma üzerine ve en temelden başlıyorum: iç dünyamızı toparlamaktan. Tek sorun gördüğüm şu: biz olana bitene topluca ayıkmadan gelecek olan gelirse... İşte o zaman bilmiyorum insanlar nasıl bir şoka uğrar. Doğrusu dünyalık çok önemli değil ama, imanlarına zarar verecek düzeyde tepki vermesinler kâfi. Çünkü tek gerçek varlığımız o; iman.
 
Muqarrab Çevrimdışı

Muqarrab

CENNETLER BEDEL İSTER...
İslam-TR Üyesi
Bir dönemimi bunları fark ettirebilmek için ayırmıştım, birlikte insanları bilgilendirelim, birlik olalım vb bir umutla. Ve ama kimisi komplo teorisi diyor, veya "ne yapılabilir ki?" modunda. Oysaki Kur'an/Hadis okuyup durmaktayız; en basit çözüm: safları sıklaştırın. Gerisi gelirdi zaten ama saflar bölük pörçük. Herkes kendine bireysel veya mensubu olduğu derneğin hedefi kadar bir hedef tutturmuş ve ama düşman topluca geliyor?

Neyse, yakında anlarlar diyeyim. "Bir musibet bin nasihatten hayırlıdır." Senelerdir konuşanların anlatamadığını, başa belâ gelince nasıl anlayacaklar görün.

Bu sebeple bu konular "doğrudan" gündemimde değil artık işte. Ve ama mevcut çabam: farkındalıkları artırma üzerine ve en temelden başlıyorum: iç dünyamızı toparlamaktan. Tek sorun gördüğüm şu: biz olana bitene topluca ayıkmadan gelecek olan gelirse... İşte o zaman bilmiyorum insanlar nasıl bir şoka uğrar. Doğrusu dünyalık çok önemli değil ama, imanlarına zarar verecek düzeyde tepki vermesinler kâfi. Çünkü tek gerçek varlığımız o; iman.
Allah azze ve celle bizi dosdoğru yoluna iletsin. Basiret, feraset, hikmet versin. Bize hidayet etsin. Rabb'im bizi gaflet uykusundan uyandırsın. Allahu Teala bizleri Salihler topluluğunun arasına katsın. Allah azze ve celle hepimiz için yardımını göndersin aminn...
 
Abdullah4 Çevrimdışı

Abdullah4

My leader is the Prophet, my Lord is Allah,
İslam-TR Üyesi
Musa rabbine sordu: Ya rabbi, ademi sonsuz gücünle yarattın ve içine ruhu üfledin ve melekleri ona secde ettirdin ve onu cennetine soktun ve günahlarını af ettin tüm bu iyiliklere karşılığında sana nasil teşekkürler edebilir?, o Zaman Allah ona der ki: ya musa ademin bana sadece bişey demesi yetti ki o dediği şey elhamdülillah rabbil alemin: yine musa sorar: ya rabbi, kulun namaz kılarken 'ya rabbim, dese ne dersin? Allah cevap verir derim ki buradayım kulum!, musa yine sorar: ya rabbi, kulun secde ederken derse ya rabbi' dese ne dersin? Allah cevap verir derim ki buradayım ya kulum!, musa yine sorar: ama onu günah işlerken söylerse ne dersin?, Allah cevap verir derim ki: BURADAYIM! BURADAYIM! BURADAYIM!:
 
Son düzenleme:

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt