Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Zalimin Zulmüne Boyun Eymeye Devam Edersek...

U Çevrimdışı

Ummu Ubeida

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
..Bismillahirrahmanirrahim..

"(Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur." (1)

Yeryüzünde fitnenin, alabildiğince arttığı bir asırda yaşamaktayız. Allah'ın hakimiyyetinin gasb edildiği,inananların aşağılandığı zulüm çağı...Küfrün zulmüne karşı sabır zalimliktir. Zulme uğrayıpda hakkını aramayan, zillete boyun eğen müstaz'aflar, zulmüne katlandıkları zalimlerle aynı suçu icra ettiklerinin farkına varmalıdırlar.


Cerir(b.Abdullah el-Beceli,r.a)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah(s.a.s)şöyle buyurur:
''Hiç bir kavim yoktur ki,içlerinde günah işlenir, onlar günah işleyenlerden daha güçlü (fenalıklardan)caydırıcı üstünlüğe sahip olduğu halde (günahları) engellemez de Allah, onların tümünü cezalandırmaz.(Yani suçluları ve onlara mani olmayanların tümünü cezalandırır.)'' (2)

Zira, İslam'daki sabır tavsiyesi, zalimin zulmüne boyun eğerek,işlenen günahları görmezlikten gelerek, zillet içerisinde yaşama hakkını vermemektedir. Sabrın gerçek mahiyeti, bugünün ümmetinde, rahatına düşkün müslümanlar tarafından saptırılmıştır. İslam'ı bütün olarak anlayıp yaşamak lazım gelir. ''Zalimler ne yaparsa yapsın, biz sabredelim'' anlayışı bütünüyle İslam'a ters düşmektedir. İslam'a teslim olan müvahhid müslümanlara cihadın her türlüsü farz kılınmıştır. Cihad vazifesi terk edildiği vakit, yaşanılan hayat, zillete mahküm bir hayat olur çıkar. Halkı müslüman olan ülkelerde, gayr-i İslami metod takib eden çağın tağutları tarafından yazılan ve uygulanan, zulüm dolu kanunlara karşı tavır koyamayan müslümanların zillet içersinde yaşadığı bilinmekte ve gözlenmektedir.

Zalimin zulmüne karşı tavır koyamamış ve boyun eğmiş müslümanlar, bizzat kendi elleriyle zalimlerin koltuklarını, saltanatlarını, hayati çıkarlarını sağlamlaştırmış olduklarının farkına varmalıdırlar. Ümmeti şereflendiren, zilletten kurtarıp onurlandıran, yücelten cihad farizasının terk edilmiş olması, yeryüzündeki İslam ümmetinin, kavim kavim yok olmasına, yerin dibine geçirilmesine sebeb olmaktadır. Buna en yakın örnek, Afganistan, Irak'tır. Allah'ın indirdiği hükümlerle değil, heva hevese dayalı kanunlarıyla hükmeden zalim yöneticilere karşı topyekün Rasulullah(s.a.s)'ın metoduyla tavır koyamayan, geçmişte Cezayir, şimdi ise Irak halkı... Başlarına gelenlere tüm dünya şahit. Cihadı terk eden, küfre karşı topyekün kıyam edemeyen kavimler adeta Rabb Allah(c.c) tarafından cezalandırılmıştır. Cihadı terk eden kavmin helake uğraması, dirilişlerin gelecek nesillere kalmış olması, diğer toprak parçalarının üzerinde yaşayan inanan kavimlere önemli, ibretli mesajlar vermektedir. Düşünmek ve ibretler çıkarmak gerek, dünyamızı ve ahiretimizi kurtarmak için...

".......Bir kavim, içlerindeki(güzel hal ve ahlakı)değiştirip bozuncaya kadar, Allah, şüphesiz ki, onun(halini) değiştirip bozmaz......" (3)
İçinde yaşamakta olduğumuz ülkenin geçmiş tarihine uzandığımızda, bu hali görmekteyiz. 1800'lerden itibaren başlayan batılılaşma süreci, 1839 tanzimat,1856 islahat fermanları, 1876, birinci meşrutiyet, 1908,ikinci meşrutiyet gibi dönemeçlerden Osmanlı, Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte tam anlamıyla İslam'ı ve Allah(c.c)'ın hükümlerini terketmeye yalanlamaya doğru geçiş dönemi yaşamış ve gerçekleşmiştir. Bu bozulmayla birlikte Cenab-ı Allah, 75 küsür yıl önce o kavmi götürmüştür. İçeriden iman abidesi ümmetin bozulması, değişmesi, dışarıdan batılıların haçlı seferleri,misyoner çalışmaları ümmetin sonunu hazırlamış yaklaşık 75-80 küsür yıldır işgal edilmiş İslam topraklarında yaşayan müslümanlar belini doğrultamamış yeni bir ümmet, şahlanan hak arayan, dinine sahip çıkan ve adaleti sağlayan bir ümmet olunamamıştır. Evet, yıllardır kendini bulamamış inananlar!.. Düşünebilmek, akledebilmek ve zalimlerin ahtopot gibi dört bir yandan sarmış kollarını kırabilmek... İşte tağutların başardığı bu !... Bizleri, düşünemeyen, akledemeyen, cihad edemeyen kısacası yaşayan birer ölü haline getirmiş olmalarıdır. Dirilemeyen dolayısıyla direnemeyen, acınacak bir halde bulunan bir ümmet. Bedenen sağlam fakat kalben hasta müslümanlar! Allah'ın helakı başımıza geldiği zaman pişman olmanın bir faydasıda olmaz tıpkı Semud kavmi gibi...

Allah'ın hududunu çiğneyen ve Rablerinden geleni yalanlayan Semud kavmi çağımıza önemli mesajlar akıtmaktadır.
"Semud azgınlığı yüzünden yalanladı. En azgınları ileri atıldığında, Allah'ın Peygamberi onlara: ''Alah'ın dişi devesi ve onun su hakkı'' demişti. Fakat onu yalanladılar ve derken deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onları kırıp geçirerek yerle bir etti....." (4)
''Allah'ın devesi '' denilen dişi deveyi, kavminin en azgını olan Kudar ibn Salif'in kestiğini ve kavminin, o zalimin zulmüne ses çıkarmadan seyirci kalmasını ayetlerle seyrediyoruz :
"Arkadaşlarını çağırdılar, o da sarılarak onu kesti." (5)

Salih peygamberi yalanlayan bir kavim, Allah'ın kendilerini imtihan etmek ve denemek için gönderdiği dişi deveyi kesen ise, sadece bir kişi. Bu azgının,deveyi kesmesinden kasıt, Allah'ın hududunu çiğnemek, Peygamberini de yalanlamaktı. Rasulullah(s.a.s)'ı yalanlayan v ümmetine zulmeden Ebu Cehil'ler, As bin Vail'ler vs... gibi. Bugünde inananlara zulmeden baş zalim tağutlar var fakat, bu zalimlerin zulmünü seyreden müslümanlar da bulunmakta.
Hz.Ebu Bekir(r.a) Rasulullah(s.a.s)'dan duyduğu şu Hadis-i Şerif'i bizlere iletmiştir:
''Şüphesiz insanlar, kötü bir şeyi görüp de men 'etmedikleri zaman, Allah'ın onlara umumi bir ceza vermesi çabuklaşır (veya yakınlaşır.) '' (6)
Bir zalimin zulmüne seyirci kalıp ses çıkarmamak o topluluğu helake götürür, pişman olsalar dahi.

"Derken onu kestiler. Fakat pişman oldular." (7)
Pişman oldular, ''engel olsaydık, men etseydik, Allah'ın devesine sahib çıksaydık'' dercesine, ancak Rableri günahları sebebiyle onları kırıp geçirerek yerle bir etti. Bugünün müslümanları Allah'ın dinine sahip çıkmadıkları, şeriatımız olan İslam nizamını sahiplenmedikleri ve küfre karşı topyekün karşı koymadıkları sürece, adeta aynı akıbet bizleri de beklemekte sanki...
Bir başka Sure'de yine inananlara zulmeden hendek sahipleri karşımıza çıkmaktadır.
"Hazırladıkları hendekler tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresine oturup iman eden kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenlerin canı çıksın!" (8)
İşkence sahipleri... Değişen hiçbir şey yok, bugünün zalimi de aynı seyri farklı ortamlarda gerçekleştirmektedir. İnananları hendeğe atarcasına zindanlara tıkmak ve işkence yapmak... İyi bilinmelidir ki, bu dünyanın zindanından daha şiddetlisi ve ebedi olanı ahirette hazırlanmıştır.
"Biz, cehennemi kafirlere bir zindan yaptık." (9)

Bu zulümleri icra edenler de, ettirenler de, işlenen amellerin hesabının verileceği, vaad olunan kıyamet günü elbet hesaba çekileceklerdir. Fakat o işkencelere uğrayan mü'min muvahhid müslümanları seyreden işkence sahipleri var da, işkenceye uğramadı diye umursamayan müslümanlar yok mu? ''İşkenceleri seyredenlerin canı çıksın'' bedduası, sadece, o işkence yapanlar için geçerli de, o zulmü seyredenler ne kadar masum! Zindanlarda yatanların dertleriyle dertlenmemek, ailelerine sahip çıkmamak, seyirci kalmak, mü'min kardeşinin derdini derdi bilmemek, ve rahat yaşantılar müslümanın kurtuluşu olabilir mi?
Rasulullah(s.a.s)Efendimiz,veda hutbesinde şöyle buyurmaktadır: ''Ne zulmediniz, ne de kendinize zulmettiriniz....'' (10)

Yani ne zalim ol ne de mazlum... Zulüm kaldırıldığı gibi zulmetme de kaldırılmış, iman edenler bu kötü hasletten men edilmişlerdir. Cenab-ı Allah azzeve celle, zalimleri dost edinmeden, Allah'ın dinini hakim kılma uğruna birbirlerine kenetlenen,kendi yolunda saf bağlayarak çarpışanları sevmektedir. (11) Seyirci kalanları değil, sabır diyerek, sabrın içeriğini saptıranları değil... Bir mü'min ancak, Kelime-i Şehadet'i hakkıyla getirir ve bu dinin tekliflerine tavizsiz kusursuz uyar ve bu uğurda canıyla, malıyla, evladıyla, ilmiyle cihad eder, işte o zaman başına gelen sıkıntılara sabrederek yoluna devam eder.
Efendimiz (s.a.s) buyurdular ki: ''(Siz müslümanlar,)zalimin kollarından tutup onu (batıldan)hakka çevirmedikçe ,hayır (azabtan kurtulamaz ve mazur sayılamazsınız.) (12)
Bizmüslümanlar, hepimiz mes' ulüz, hakkı hakim kılmak üzere çalışmadığımız, ''Allah'ın sözü en yüce olsun '' diye mücadele etmediğimiz sürece azabtan kurtulamayız ve hiç bir mazeret de bulamayız.

İslam milleti, Muhammed (s.a. s)ümmetinin başını, iman eden, Allah'ın indirdikleriyle hükmeden ve cihad eden imamet makamının çekmesi zaruridir. Din gününde hesaba çekilecek ümmet, şu Hadis-i Şerif'e kulak vermelidir.
Rasululah(s.a.s) buyurdular:
''Zalim, hain ve günahkar emirler iş başına geleceklerdir. Kim onların yalanlarını doğrular ve onlara yardım ederse benden değildir ve bende onlardan değilim.Onlar cennetteki havuzun başında su içmek için benimle beraber olmayacaklardır. Kim onları doğrulamaz, onların zulümlerine yardım etmez ise o, bendendir ben de ondanım. Böyle yapan kimse ise su içmek için havz-ı Kevser'de benimle beraber olacaktır.'' (13)

Zalim, hain, günahkar yöneticiler iş başına geldiklerinde,onların yalanlarını, küfür zulümlerini doğrular ve onlara yardım ederse, yıkılıp yakılması gereken Mescd-i Dırarları tamir eder sağlamlaştırırsa, o Rasul-ü Ekrem(s.a.s)'den değil, sevdikleri, razı oldukları, yardım ettikleri, zalim, hain günahkar meliklerle haşr olmaya mahkum olacaklardır.
Efendimizin sözü gayet anlaşılır ve net: ''kim onları doğrulamaz, onların zulmüne yardım etmez ise o, bendendir, ben de ondanım.''
Giyim kuşamımıza, yediğimize içtiğimize, kıblemize, Kabemize el atan egemen tağutlar, kalblerimize ve inançlarımıza da el atmış ve ümmeti, Allah'(c.c)'ın adıyla kandırmak suretiyle kıblesini dahi değiştirmişlerdir... Kabeyi tavaf eden müslüman gerçekte kıblesini Kabe'ye değil, beyaz saraylara , dolarlara batıya çevirmiştir de bilinçsizce Kabe'yi tavaf etmeye devam etmektedir. Oysa Kabe'nin Rabbi ve bütün alemlerin Rabbi, hüküm koyan hükmeden yöneten , nimetlendiren tek ilah'tır. Cahil(bilinçsiz) müslüman, Allah'dan başka sahte ilahları Allah(c.c)'a şirk koştuğunun da farkında değildir.

"Onlar tuttular Allah'dan başka bir takım ilahlar edindiler, umuyorlarlar ki, (sahte ilahlar tarafından )yardım olunacaklar. İlahların yardıma güçleri yetmez. Onlar ise ilahlara karşı hazır askerlerdir." (14)
Zulme uğrayıp da hakkını aramayan, zillete boyun eğen mus' taz'aflar, zulmüne katlandıkları zalimlerle aynı suçu işlediklerinin farkına varmalıdırlar, iş işten geçmeden...
Ahiret aleminde ise sonuç açıktır.
"Toplayınız zulmedenleri ve onlara eş olanları, Allah'tan başka taptıklarını da. Onlara cehennemin yolunu gösterin." (15)

''Ey Rabbimiz, Kahhar sıfatından Rahman sıfatına sığınıyoruz, üzerimize rahmetini ve affını yağdırmanı diliyoruz. Ümmete uyanış nasib eyle ! Allahumme Amin. Vesselam..

[[ (1) Bakara, 2/193. Enfal, 8/39 (2) Sünen-i ibn mace, Kitabu'l -Fiten, b. 20, Hds. 4009 (3) Rad,13/11 (4) Şems, 91/11-14 (5) Kamer, 54/29 (6) Sünen-i ibn Mace, Kitabu'l-Fiten, B.20, Hds. 4005 (7) Şuara,26/157 (8) Buruc,85/4-7 (9) İsra,17/8 (10) Veda hutbesi (11) Bkz.Saff, 61/4 (12) Sünen-i ibn Mace, Kitabu'l-Fiten, B.20, Hds. 4006 (13) Tirmizi Kitabu'l -Fiten, B.61, Hds.2360 İmam Ahmed bin Hanbel,Müsned, C.3,sh.95 (14) Yasin, 36/74-75 (15) Saffat, 37/22-23. ]]
 
Üst Ana Sayfa Alt