Duydunuz mu, Allah Laik olmamızı emretmiş!
Adam Zaman Gazetesi’nin yazarı. Hani şu, “hizmet saiki”yle yanıp tutuşan “samimi müslümanlar”ın, parasını ceplerinden verip üçer-beşer başkalarını abone yaparak tirajını milyonda tuttukları gazete var ya… Müslümanların teveccühüyle, parasıyla “tirajda zirve” yapan gazete… İşte o gazetede yazıyor.
Bu “vurgu”ları şunun için yapıyorum:
Böyle bir “teveccüh ve destek”in ürünü olan gazetenin, kadrosuna aldığı ve beslediği yazarların, “destek veren tabanın inanç esasları”na hiç değilse biraz olsun saygısı olmalı, değil mi? Müslümanların, parasıyla tirajını milyona çıkardığı bir gazetenin yazarının, “kabul etmese bile” en azından “o kitlenin inanç esasları”na saygılı olması, onları “rencide edici bir söz” sarfetmemesi lazım değil mi? Köşesinde yazdıklarının dışında, sağda-solda konuşurken de ne dediğine dikkat etmesi gerekmez mi?
Ancak, amaç eğer o “samimi taban”ın aslını bozup “bambaşka bir yapı”ya ve “aksi bir istikamet”e dönüştürmekse, “kafa yapısı”nı bozmaksa, bu tür “kirli çalışmalar”a zemin teşkil etmekse, bu tür adamlar bunun için istihdam ediliyorsa, o başka tabiî.
Vaziyetin böyle olup olmadığına dair “gazetenin etkili/yetkili kadrosu”ndan açıklama beklemek hakkımız değil mi?
Peki, “askeri vesayetin olduğu günlerde bile bugünkü Hükümet döneminden daha rahat olduğunu yazabilen” bu adam ne yapmış dersiniz? Radikal Gazetesine konuşmuş. Hem de öyle bir konuşmuş ki, biz bazılarını dikkatlerinize sunalım, “müslümanların gazetesi” olan Zaman’ın yazarına, yazarından da önce böyle bir gazeteye yakıştı mı, ona siz karar verin.
Adam diyor ki:
“Bir köprünün açılışını yaparken bile dini göndermeler yapılmasından rahatsızlık duyarım. Çünkü İslam zaten hizmet etmeyi öğütler, bu hizmetin o biçimde dile getirilmesi iyi değildir. Laikliğin Türkiye için mutlaka uygulanması gerektiğine inananlardanım. Yani ben Laiklikten yanayım, çünkü Cenabı Hak da öyle isterdi…. Eğer Allah isteseydi hepimizi tek bir millet, tek bir ümmet yapardı. Onun yerine bize muhtelif dinler, kültürler, karakterler verdi. Bu yüzden bir kimseye din dayatmak bana göre zulümdür. Laiklik bizim için bir iç barış aracıdır. Ben bunu 28 Şubat’ta da yazdım, öfkelenmemiz gereken şey Laiklik değildir diye.”
İşte böyle… “Din adına hareket etmemek” lazımmış; bir hizmet yapıldığında buna dair “dini göndermeler” yapılması adamı rahatsız ediyormuş.
İslam’a hayat hakkı tanımayan, toplumu dönüştürmek için akla hayale sığmayan zulümlere gerekçe yapılan, Allah’ın yasalarını iptal edip Allah’ın hudutlarını aşmayı esas alan, müslümanlara kan kusturan, Kur’an’ı hayattan söküp atarak bireyin gönlünün içine hapseden “Laiklik” ideolojisi, Türkiye için mutlaka uygulanması gereken bir şeymiş.
Yetmiyor, Allah’a iftira ediyor! Dediğine göre, zaten Allah da Laik olmamızı istermiş! Oysa, bakınız Allah Kur’an’da ne buyuruyor:
“Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o zalimler kurtuluşa eremezler.” (En’am/21)
“Hiç bir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (En’am/144)
Allah Kur’an’da başlangıçtan bu yana sadece İslam dinini gönderdiğini beyan buyurduğu halde, bu adam, “muhtelif dinler” gönderdiğini söylüyor. Yani, “diyalog” çalışmalarında algılara yazılmak istenen “İlahi-İbrahimi Dinler safsatası”nın tekrarı sözkonusu. Allah’ın, Hırıstiyanlık ya da Yahudilik adıyla bir din göndermediği, bu dinlerin, “İslam tahrif edilerek üretilen ideolojiler”den ibaret olduğu gerçeğini gizlemeye ve “Allah’a iftira” etmeye varan bir cümle bu.
Durmuyor, “Laiklik bizim için barışın yegane garantisi” diyor. Demek oluyor ki, İslam barış için de, hayat için de yeterli değil sanki; o yüzden Laik olmak lazım… Adamın yediği naneye bakın! Öfkelenmemiz gereken Laiklik değilse, İslam mı peki? İslam ile Laiklik nasıl bir gönülde yer bulacak?
Adam devam ediyor: “Hocaefendi’nin bir düşüncesi vardır: Doğru olanı yap, gerisini boşver.”
Sormak istiyorum. Hocaefendi’nin düşüncesine göre doğru olan, Allah’ın, insanlar için Laiklik’i emretmiş olması mı? Ya da, adını andığında gözyaşlarını tutamayan Hocaefendi’den şunu istirham etsek çok şey istemiş oluruz: Bu gazeteyi Allah Rasulü çıkarsaydı, bu adamı bu düşüncelerle gazetede yazdırır mıydı?
Anlaşıldı, Hocaefendi’yi “Hocaefendiciler”den kurtarmanın zamanı gelmiş de geçiyor! Çünkü onların, kendi melanetlerini Hocaefendi’ye doğrulatmaktan başka yaptıkları bir şey yok; “Hocaefendi’nin inanç ve his dünyası”yla uzaktan yakından alâkaları da yok!
Faruk Köse