أ
Çevrimdışı
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Selamun Aleyküm ve Rahmetullah;Bir Batılı(örnek: Ukraynalı) kendi toprağını savunurken neden "kahraman" diye anılır da, bir Orta Doğu'lu "T*rörist" diye anılır?
Bu aslında şeytanın halk tabanındaki beyni yosun tutmuş, düşünemez hâle gelmiş duyarperestleri kandırdığı hilelerinden, propagandalarından biridir. Şöyle ki; İşgalci bir zalim, zulüm ile mazlumdan toprak devşirir. Sonra da kendisine "t*rörist, zalim, işgalci..." denmemesi için de mazlum rolüne bürünür.
Hatta eğer "Medya" gücünü de elinde bulunduruyorsa bunu öyle bir yapar ki, en gelişmiş füzelerin yapamadığı etkiyi yapar. Kasıtlı olarak yalan haberlerle, çarpıtmalarla -ki buna dezenformasyon deriz- rakibini küçük düşürmeyi amaçlar ve bunda da başarılı olursa artık pek de bir şey yapmasına gerek kalmaz. Bunun adı "Vahşet Propagandası"dır.
Burada iki tane amaç var; Birincisi halkları/kitleleri düşmana karşı kışkırtıp kendini haklı göstermek. İkincisi de düşmanın duygusal direncini kırıp bunalıma sokmak ve yanlış kararlar almasını, mantıklı düşünememesini sağlamak. Yani onu olumsuz etkilemeye çalışmak.
"Ama bunlara karşı düşman bir hamle yaparsa ne olacak?"
İşte medyayı elinde tutuyorsanız orası kolay. Düşmanın medya kolunu kesersiniz ve çarpıtma/yalan haberler ile hem kitlelerin kalplerine kuşku saçar; hem de onları düşmanınıza karşı nefrete yöneltirsiniz.
Aslında bakıldığında basit gibi görünebilir. Ama gerçek bir bilgiye yalan karıştırmak ve onu çarpıtmak ve buna karşı gelebilecek hamlelerin önünü kesebilmek, büyük bir silahtır. Çünkü akıllı insan, bunu görür görmez şüphelense bile bir kısmının doğru olduğunu görüp yalan kısmı da olduğu gibi alır ve fikrini, bunun üzerine bina eder. Uzunca bir süre gerçek olduğunu sandığı yalanlarla yaşamışsa, artık o zihninde kökleşir ve gördüğü şeyleri bu algı üzerinden gördüğü için yıkılması zor önyargı hâlini alır. (Bakınız: Arap/Suriye düşmanlığı)
Özellikle sanayi devriminden sonra bugün modern(!) diye tabir edilen bu çağın devletlerinde(daha çok halk tabakasında) savaşa karşı aşırı bir psikolojik direnç vardır. Misal bu çağda yaşamış bir insanın kulağını şu kelimelerden sakınması pek de mümkün değildir: Dünya barışı, insan hakları, özgürlük, eşitlik vs...
O zaman böyle insanları da arada bırakmak olmaz, kendi tarafınıza çekmeniz lazım. Ne yaparsınız?
Tehditkâr, cani bir saldırgana karşı savunma savaşı yapıyormuş gibi görünmelisiniz. İşte o zaman o beyni yosun tutmuş, düşünme melekesi kapanmış duyarperestler kimden nefret etmesi gerektiğine daha kolay karar verecektir.
Amerikalı siyaset bilimci ve iletişim teorisyeni Harold Lasswell (1902-1978), “savaşta tipik propaganda araçları; sözcükler, fotoğraflar, şarkılar, törenler ve benzer pek çok araçtır, bombalar ya da ekmek değil,” diyordu. Laswell bunun nedenini “Propaganda Technique in the World War” (Dünya Savaşı’nda Propaganda Teknikleri) başlığını taşıyan ve ilk baskısını 1927’de yapan kitabında şöyle açıklıyordu:
“Modern uluslarda savaşa karşı o denli büyük bir psikolojik direnç vardır ki, her savaş tehditkâr, cani bir saldırgana karşı bir savunma harbi verildiği şeklinde algılanmalıdır. Halkın kimden nefret edeceği konusunda hiçbir belirsizliğe yer olmamalıdır.” (syf 47)
Bu "vahşet propagandası" dediğimiz şeyin tarihte örnekleri çoktur.
Misal Birinci Cihan Harbinde Alman askerlerinin Belçikalı bebekleri kasten ellerini keserek, hatta bazı versiyonlarda onları yiyerek sakatladıkları propagandası... Görgü tanığı, benzer şekilde sakatlanmış bir bebek gördüğünü söyledi. Arthur Ponsonby'nin daha sonra belirttiği gibi, gerçekte bir bebeğin acil tıbbi müdahale olmaksızın benzer yaralardan kurtulması pek olası değildir. (For Home and Country: World War I Propaganda on the Home Front. U of Nebraska Press. 1 Temmuz 2010. syf. 67)
Başka bir vahşet hikâyesi, Almanlar tarafından süngülerle çarmıha gerildiği iddia edilen Kanadalı bir askerle ilgiliydi Birçok Kanadalı olaya tanık olduğunu iddia etti, ancak hepsi bunun nasıl gerçekleştiğine dair farklı versiyonlar anlattı. Kanada yüksek komutanlığı konuyu araştırdı ve bunun doğru olmadığı sonucuna vardı. (Finding Common Ground: New Directions in First World War Studies. BRILL. 2011. syf. 32.)
Diğer raporlar, göğüsleri Almanlar tarafından kesilen Belçikalı kadınlar, genellikle rahibeler hakkındaydı. Alman askerlerinin cesetlerinin silahlar için gliserin veya domuz ve kümes hayvanları için gıdaya dönüştürüldüğü Alman ceset fabrikaları hakkında bir haber Times'ın 17 Nisan 1917 tarihli makalesinde yayınlandı. Savaş sonrası yıllarda İngiltere ve Fransa'da yapılan araştırmalar bu hikâyelerin asılsız olduğunu ortaya çıkardı. (Propaganda and Mass Persuasion: A Historical Encyclopedia, 1500 to the Present. ABC-CLIO. 1 Ocak 2003. s. 25)
2003 Irak İşgali'nin başlangıcında , Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nde Saddam ve Kusay Hüseyin'in Baasçı yönetimlerinin muhaliflerini bir plastik parçalayıcı veya odun parçalayıcıda parçalandığına dair basında çıkan haberler çıktı. Bu hikâyeler dünya çapında ilgi gördü ve "Adamların parçalandığını gör, sonra savaşı desteklemediğini söyle" gibi başlıklarla hikâyeler askeri harekata desteği artırdı. Bir yıl sonra, böyle bir makinenin varlığını destekleyecek hiçbir kanıt bulunmadığı belirlendi. (The Guardian. 25 Şubat 2004)
*Kitle imha konusu da buna dahil.*
Temmuz 2014'te Rus kamu yayıncısı Channel 1, Sloviansk'taki Ukraynalı askerlerin üç yaşındaki bir çocuğu tahtaya astığını ve daha sonra annesini bir tankla sürükleyerek ölümüne neden olduğunu iddia eden bir haber yayınladı. Rapor için görüşülen tek tanığın ifadeleri başkaları tarafından doğrulanmadı ve diğer medya kuruluşları da hikâyeyi doğrulayamadı. İlk ifadede şehir sakinlerinin çoğunun olayı izlemek zorunda kaldığı iddia edilmişti. Novaya Gazeta muhabiri de benzer şekilde şehirde başka tanık bulamadı. (Kaynak: "Russians Hear News About Malaysia Airlines Flight 17 That's Good for Kremlin" ve The Daily Beast. 23 Temmuz 2014)
gibi... Örnekler arttırılabilir.
Şimdi konunun başındaki soruya geri dönecek olursak: "Filistin halkını neden t*röristmiş gibi göstermeye çalışıyorlar?"
Bunu istiyorlar çünkü zulümlerinin tepki çekmemesini istiyorlar. Onların yardım alamaz hâle gelmesini istiyorlar. Kendileri her türlü "savaş suçu" dediği şeyi işlesin, kimse buna sesini çıkaramasın ama onlar direnmeye kalkınca da herkes tepesine binsin istiyorlar. Bir zamanlar firavunun altında ezilirken şimdi firavunlaşmayı istiyorlar! Vakit değişse de her firavunun akıbeti aynıdır. Bütün çabaları ancak cehenneme odun olabilmek içindir!
"Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."
"...Eğer yine eski (müfsid)duruma dönerseniz, biz de (cezaya) döneriz. Biz cehennemi kâfirlere bir zindan yapmışızdır." (İsrâ 8)
"Mümin erkeklere ve mümin kadınlara işkence edip de sonra tevbe etmeyenler var ya, işte onları cehennem azabı, yakıcı azap beklemektedir." (Bürûc 10)
"Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor." (İbrahim 42)
"
Son düzenleme: