Zumer 10- Ey Muhammed! Tarafımdan söyle: "Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir."
(Ey Muhammed, müminlere rabbinin şu emrini) tebliğ et: "Ey iman eden kullarım, rabbinizden korkun. Bu dünya hayatında iyilik yapanlar için (ahirette) iyilik vardır. Allanın toprağı geniştir. Şüphesiz sabredenlere mukafaatları hesapsız olarak ödenecektir.
Âyet-i kerimede, bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vaadedilmektedir. Bu iyiliğin sevabının ahirette verileceği kabul edildiği takdirde bu iyilikten maksat, cennettir. Dünyada verileceği kabul edildiği takdirde ise bundan maksat, dünyada iken insana verine sıhhat ve afiyettir.
Âyet-i kerimede, Allanın arzının geniş olduğu zikredilmektedir. Bunun zikredilmesinden maksat ise, muşriklerin içinde yaşayan bir müslümanın, rabbine hakkıyla ibadet edemediği takdirde muşiklerin diyarını bırakıp rabbine rahatça ibadet edebileceği bir yere gitmesidir.
Âyet-i kerimenin sonunda, hesapsız sevaplara ancak zorluk ve çilelere karşı sabredenlerin erişebileceği bildirilmekte ve muminler sabırlı olmaya davet edilmektedir. (Taberi Tefsiri)
Zumer 53 : Ey Muhammed, kullarıma şöyle dediğimi söyle: "Ey kendi aleyhlerine haddi aşan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar. Muhakkak ki o, çok affeden ve çok merhamet edendir.
Âyette zikredilen kullardan kimin kastedildiği hususunda farklı görüşler zikredilmiştir:
Abdullah b. Abbas, Mucahid, Atâ b. Yesar, Katade, Suddî ve İbn-i Zeyd'e göre bu âyette zikredilen "Kullar"dan maksat, cahiliye döneminde çokça günah işleyen muşriklerdir. Rasulullah bunları iman etmeye davet edince bunlar ümitsizliğe kapılmış ve affedilmeyeceklerini zannetmişlerdir. Bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuş ve oniıınn, yaptıklarından vazgeçip iman etmeleri halinde affedilebiieceklerini bildimiştir.
Bu hususta İbn-i Abbas diyor ki:
"Muşriklerden birtakım insanlar çokça adam Öldürmüş ve çokça zina etmişler sonra da Hz. Muhammed (s.a.v.)e gelerek şöyle demişlerdir: "Senin söylediğin ve bizi davet ettiğin şey pek güzel. Fakat sen bize bildirsene, yaptıklarımızın herhangi bir keffareti var mı?"
Bunun üzerine: "Onlar Âllahın yanında bir başkasını ilah edinip ona kulluk etmezler. Ölümü hak edenler dışında, Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina etmezler. Kim de bunlan yaparsa işlediği günahın cezasını görür." (Furkan 6) âyeti ve "Ey Muhammed, kullanma şöyle dediğimi söyle..." âyeti nazil olmuştur.(Buhari, K. Tefsir el-Kur'an. Sure: 9, bab: I ; Muslim, K. iman, bab: 193, Hadis no: 122)
Abdullah b. Ömer'e göre ise bu âyet-i kerime bir kısım müslümanlar hakkında nazil olmuştur. Mekke'de bazı kişiler müslüman olduktan sonra muşrikler onların Medine'ye hicret etmelerine engel olmuş ve onlan fitneye düşürmüşlerdir. Bunun üzerine bu insanlar Allahın, artık tevbelerini kabul etmeyeceği zannına kapılmışlardır. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuş ve Allah tealanın, kullarından dilediğinin bütün günahlarını affedebileceğini beyan etmiştir.
Abdullah b. Ömer'den nakledilen diğer bir görüşe göre ise bu âyet-i kerime, muminlerden büyük bir günah işleyenlerin cehennemlik olduklarını zannedenler hakkında nazil olmuş ve Allah tealanın, kullarından dilediğinin bütün günahlarını affedeceğini bildirmiştir.
Abdullah b. Ömer diyor ki: "Biz, Rasulullahın sahabeleri, yaptığımız bütün iyiliklerin kabul edildiği kanaatında idik. Sonra şu âyet-i kerime nazil oldu. "Ey iman edenler Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin, sakın amellerinizi heder etmeyin." (Muhammed 33)
Bizler, amellerimizi heder edecek olan şeyin büyük günahlar ve hayasızlık olduğunu söylemeye başladık. Bunlardan birini yapanı gördüğümüz zaman "Artık bu helak oldu." diyorduk. Nihayet: "Ey Muhammed, kullarıma şöyle dediğimi söyle "Ey kendi aleyhlerine haddi aşan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar. Muhakkak ki o, çok affeden ve çok merhamet edendir." âyeti nazil oidu. Biz de artık bunları söylemekten vazgeçtik. Bunlardan herhangi birini söyleyeni gördüğümüzde o kişi için korkuyorduk. İşlemeyenleri gördüğümüzde ise onun için ümitli oluyorduk.
Hz. Ali'ye göre ise bu âyet-i kerimenin hükmü bütün insanları kapsamaktadır.
İbn-i Şîrîn diyor ki: "Bir gün Ali (r.a.) "Kur'anda en geniş âyet hangi âyettir?" diye sordu.
Orada bulunanlar: "Kim bir kötülük işler veya nefsine zulmeder ve sonra Allah'tan bağışlanın asını dilerse, Allah'ı, mağfiet ve merhamet edici olarak bulur." (Nisa 110) âyeti olduğunu söylediler.
Bunun üzerine Ali (r.anh) "Kur'anda "Ey Muhammed, kullanma şöyle dediğimi söyle "Ey kendi aleyhine haddi aşan kullarım, Allahım, rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar. Muhakkak ki o, çok affeden ve çok merhamet edendir." âyetinden daha geniş bir âyet yoktur." dedi.
Taberi, âyet-i kerimenin, mumin ve muşrik, kendi aleyhine haddi aşan herkes için hüküm ifade ettiğini söylemiş ve muşriklerin de tevbe etmeleri halinde günahlarının affedileceğini söylemiştir. (Taberi Tefsiri)