Haşlanan Kurbağa Sendromu, adını sık duyduğumuz bir metafor. Önce daha önceden bilmeyenler için bu metaforu, sonrasında da konu ile ilgili gerçek çalışmaları aktaralım. Bir kurbağayı kaynayan bir suyun içine atarsanız, kurbağa kendini dışarı fırlatır. Çünkü doğal olarak korkunç şekilde canı yanacaktır. Ama aynı kurbağayı soğuk suya koyar sonra da suyu yavaş yavaş ısıtırsak, kurbağa buna duyarsız kalacaktır. Çünkü, sessiz ve yavaş yavaş yapılan değişimlere tepki vermeyecek şekilde programlanmıştır. Yani alıştıra alıştıra derisinin yüzülecek olması, rahatsız edici bir durum değildir. Hatta giderek kaynayan suda halinden memnundur. Ancak sonunda onu bekleyen şey, bir tabakta tüketilmek üzere cansız bir et yığını olarak kalacak olmasıdır.
Modern toplumların modern insanlarının da kurbağaya dönüştüğünü anlayınca, onları parmakta oynatmak ne de kolay olur. Halbuki suyun ısısının geldiği dereceyi anladığımızda atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Toplumsal ve bireysel yaşamını etkileyen bazı şeyler yavaşça değişir, çoğu kimse de bunu fark etmez. Fark etmek de istemez. Farkındalık, sorumluluk getirir çünkü.
Modern toplumların modern insanlarının da kurbağaya dönüştüğünü anlayınca, onları parmakta oynatmak ne de kolay olur. Halbuki suyun ısısının geldiği dereceyi anladığımızda atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Toplumsal ve bireysel yaşamını etkileyen bazı şeyler yavaşça değişir, çoğu kimse de bunu fark etmez. Fark etmek de istemez. Farkındalık, sorumluluk getirir çünkü.