H
Çevrimdışı
Selamun aleykum.
Dünyanın her yanında küfür, şirk, zulüm almış başını gitmiş. Bozulmuş toplumlarda çürümüş değerlerin içerisinde yaşıyoruz. Herkes sorun var diyor fakat kimse birşey yapmak istemiyor. Herkes oturuyor fakat ümmet sürünüyor. Bu hal üzere devam edildikçe birşey yapmayan insanların kalpleri artık bu olanları normalleştirmeye başlıyor. Bir tarafa bombalar düşerken diğer tarafta kutlama yapılabiliyor. Bir tarafta şirk yürürken, bağıra bağıra ilan edilirken diğer tarafta insanlar 3 çeşit yemek arasında seçim yapmaya çalışıyor. Ama kime sorsak durum kötü müslümanların toparlayıp düzelmesi lazım. Fakat kimse bunun bir parçası olmaya yanaşmıyor. Böyle bir ortamda mücadele etmek şart. Hiçbir şeyi değiştiremese bile müacedele şart. Kimilerine göre şu an müslümanların kendilerini geliştirmesi, dünyevi fenleri öğrenmeleri, ekonomik alanda güçlenmeleri vb gerekiyor. Ben şu ana kadar bu kazanılan para veya öğrenilen bilim ile bir şeyin değiştiğini görmedim. Aksine bunları diyenler dahil herkes Seyyid Kutub'dan, Halid bin Velid'den, Selahaddin Eyyübi'den, Hz. Ömer(r.a.)'dan bahsediyor, onlara özeniyor, onlar gibi insanlara ihtiyaç olduğunu söylüyor fakat kimse bu kişiler gibi olmaya çalışmıyor. Herkes "temkinli" olmak gerektiğinden ve "kendimi geliştirmemizin" gerekliliğinden bahsediyor. Ben de soruyorum şu an ölsek bunca zulüm ve şirk karşısında ne yaptığımız bize sorulduğunda ne hesap vereceğiz? Ben kendimi hazırlıyorum o zaman da geçerli bir mazeret olacak mı? Savaş evimizin kapısına dayanmadan cihad etmezsek, kafamıza bombalar yağarken bizlere yardım etmeyen müslümanlara sitem etmeyecek miyiz? Ya da yarın öbür gün çocuğumuz/arkadaşımız başka fikirlere kapıldğında, dünya hırsıyla dolduğunda bir anlatan yok mu diye sitem etmeyecek miyiz? Eğer hepimiz oturursak ve "kendimizi geliştirirsek" tüm bu zulüm ve şirk nasıl son bulacak? Ne zaman yeteri kadar gelişmiş ve hazır olacağız? Ya da olabilecek miyiz ki? Bu söylemlerin şeytanın oyalamaları olmadığından emin miyiz? Hiçbir riski göze almaz isek nasıl diri diri yanan Ashabı Uhdud ile aynı cenneti ümit edeceğiz? Böyle oturursak nasıl canlarını ortaya koyan, her türlü eziyete katlanan sahabiler ile aynı cenneti ümit edeceğiz? Sahabi ne zaman "kendini geliştirmek" için harekete geçmemiş veya müslümanlara bir zarar gelmesin diye "temkinli" davranıp tebliğden kaçınmış? Hz. Muhammed(s.a.v.) tebliğ ettiği için taşlanmadı mı? Müşrik akrabaları dahil tüm ailesi boykot edilmedi mi? Eğer hatalı olduğumu düşünüyorsanız lütfen belirtin. Fakat ben bu düşüncelerin sistemin müslümanları sindirmesi olduğunu düşünüyorum ve buna karşı çıkıyorum. Artık müslümanlar olarak harekete geçmeliyiz. Hiçbir şeyi değiştiremesek bile en azından safımızı/rengimizi belli etmiş oluruz. İnşaALLAH Rabbimize sunabileceğimiz bir amelimiz olur biz elimizden geleni yaptık Senin rızan için diye. Benim gibi düşünenler benimle iletişime geçerlerse sevinirim.
İstibdat rejiminin (cumhuriyetin ilk yıllarıl döneminde bir yazara diyorlarki;
-bu kadar yazıp çiziyorsun lakin kimse senin yazilarini okumuyor, beğenmiyor. Yazar şöyle cevap veriyor;
-bu rejim sağcısı solcusu her muhalifini yuvarlaklaştırdı, kendine çekti, ram etti.
Bende böyle olmaktan korkuyorum, bozulmamak, degişmemek için muhalefetimi diri tutup, yazmaya devam ediyorum. Kah beğenilir, Kah beğenilmez, kah okunur, kah okunmaz, Tüm gayem muhalefetimi diri tutmak, bozulmamak degişmemek içindir.
Ne diyordu şair;
“Ben yanmasam,
Sen yanmasan,
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…”
Eğer gerçekten iman etmişsen;
Dostların azalacak.
Düşmanların çoğalacak.
Zorluklar seni bulacak.
Mesrur olmayı tehir edecek, hüznü yoğun yaşayacaksın.
Imkanların azalacak.
sürgüne hazır olacaksın.
Kaypak insanlar seninle olamayacak.
Tahkir ve tehdit alarak yaşayacaksın.
Seni ayartanlar çok olacak.
Samimi dostun çok az olacak.
Bozguncu ve fitne çıkarmakla suçlanacaksın.
Varlığın müminlere ve mazlumlara umut olacak.
Zalimlerin ve tagutların korkusu olacaksın.
Bunları yaşamıyor isen imanını gözden geçir.
"Ahmet Turgut Ulucak"
“Güzel bir ses ve edayla okuyanların ödüllendirildiği, hükümlerini hayata geçirmeyi teklif edenlerin cezalandırıldığı bir toplumda Kur'an terk edilmiştir.
Kuran'ı Abdussamed gibi okursan meşhur olup para kazanırsın, Seyyid Kutup gibi okursan canından olursun”
| Abdurrahman Ateş
"Ne garip! Müslüman kanının köpek kanı gibi akıtılmasına aldırmayanlar pire kanının hükmünü soruyorlar”. Hasan-ı Basri (Hicri 21-110)
“Ve biz, herkesin ölmeden önce yaptıklarını, bunların ölümden sonraki etkilerini ve eser olarak bıraktıklarının etkilerini, ayrıntılı olarak değerli olan bir kitaba kaydediyoruz.”
(Yasin 12, Kerim Kur’an)
Fas’a bakıyorsunuz; Faslı kadınlara sokağa çıkıp “ey ümmetin erkekleri neredesiniz?” diyor.
Ürdün’e bakıyorsunuz; basıkıcı yönetime rağmen sokaklar dolup taşıyor. “Orduyu harakete geçirmeyecekseniz onu sınırdan çekin biz gidelim” diyor halk.
Suriye’ye bakıyorsunuz; devrimin yıldönümünde Gazze destekli yürüyüşler düzenleniyor.
Ümmetin umudu olan Türkiye’ye bakıyorsunuz; seçim kampanyalarından dolayı Gazze unutuldu… unutmayanlar da farklı şeylerle yaftalanıyor…
Evet Gazze vicdan sahiplerinin davası.
Allah sonumuzu hayretsin…
İstanbul’u 571 yıl önce aldık. Fakat Yunanlar hala Ayasofya’yı Haçla görmenin hayalini kuruyor.
Kudüs’ü kaybedeli 107 sene olmuş, peki biz Türklere ne olmuş ki yüz küsür senede “banane filistinden” diyebiliyoruz?!
BU HALKA AŞILANAN ŞUURSUZLUK,
HAÇLILARIN EN BÜYÜK ZAFERİDİR!
"Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz en üstün sizsiniz." (Âl-i İmrân 3/139)
İmâm Ahmed b. Hanbel'e çektiğin dertler seni gittiğin yoldan vazgeçirmedi mi? denildi. Dedi ki: Allah'a yemin olsun, eğer dertler olmasaydı, gittiğim yoldan şüphe ederdim.
"...Kim Allahtan korkup sakınırsa/sorumluluk bilinciyle hareket ederse, Allah ona bir çıkış yolu gösterir."
Talak 2.Ayet
“Sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz eksiltmekle elbette deneriz. Sabredenleri müjdele!”
(Bakara sûresi, 155)
Arap dünyası uzmanı İsveçli bir yazarın Arapların halini özetleyen cümlesi:
“Kahramanları kabirde,
Islah edicileri hapiste,
Ve hainleri ise saraylarda…”
İmam Ahmed bin Hanbel(r.a.)’a işkenceye tabi tutulmaması ve öldürülmemesi için ruhsatla amel ederek takiyye yapması teklif edilince şöyle dedi: "Cahil zaten bilmediği için susar. Eğer âlim de takiyye yaptığı için susarsa Allah'ın hücceti nasıl ayakta duracak, hakk nasıl kaim olacak?"
Rasulullah(s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki :
“Cihadın en faziletlisi, zâlim sultanın karşısında hakkı ve adaleti söylemektir.” (Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî, Fiten 13. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 37; İbni Mâce, Fiten 20)
Dünyanın her yanında küfür, şirk, zulüm almış başını gitmiş. Bozulmuş toplumlarda çürümüş değerlerin içerisinde yaşıyoruz. Herkes sorun var diyor fakat kimse birşey yapmak istemiyor. Herkes oturuyor fakat ümmet sürünüyor. Bu hal üzere devam edildikçe birşey yapmayan insanların kalpleri artık bu olanları normalleştirmeye başlıyor. Bir tarafa bombalar düşerken diğer tarafta kutlama yapılabiliyor. Bir tarafta şirk yürürken, bağıra bağıra ilan edilirken diğer tarafta insanlar 3 çeşit yemek arasında seçim yapmaya çalışıyor. Ama kime sorsak durum kötü müslümanların toparlayıp düzelmesi lazım. Fakat kimse bunun bir parçası olmaya yanaşmıyor. Böyle bir ortamda mücadele etmek şart. Hiçbir şeyi değiştiremese bile müacedele şart. Kimilerine göre şu an müslümanların kendilerini geliştirmesi, dünyevi fenleri öğrenmeleri, ekonomik alanda güçlenmeleri vb gerekiyor. Ben şu ana kadar bu kazanılan para veya öğrenilen bilim ile bir şeyin değiştiğini görmedim. Aksine bunları diyenler dahil herkes Seyyid Kutub'dan, Halid bin Velid'den, Selahaddin Eyyübi'den, Hz. Ömer(r.a.)'dan bahsediyor, onlara özeniyor, onlar gibi insanlara ihtiyaç olduğunu söylüyor fakat kimse bu kişiler gibi olmaya çalışmıyor. Herkes "temkinli" olmak gerektiğinden ve "kendimi geliştirmemizin" gerekliliğinden bahsediyor. Ben de soruyorum şu an ölsek bunca zulüm ve şirk karşısında ne yaptığımız bize sorulduğunda ne hesap vereceğiz? Ben kendimi hazırlıyorum o zaman da geçerli bir mazeret olacak mı? Savaş evimizin kapısına dayanmadan cihad etmezsek, kafamıza bombalar yağarken bizlere yardım etmeyen müslümanlara sitem etmeyecek miyiz? Ya da yarın öbür gün çocuğumuz/arkadaşımız başka fikirlere kapıldğında, dünya hırsıyla dolduğunda bir anlatan yok mu diye sitem etmeyecek miyiz? Eğer hepimiz oturursak ve "kendimizi geliştirirsek" tüm bu zulüm ve şirk nasıl son bulacak? Ne zaman yeteri kadar gelişmiş ve hazır olacağız? Ya da olabilecek miyiz ki? Bu söylemlerin şeytanın oyalamaları olmadığından emin miyiz? Hiçbir riski göze almaz isek nasıl diri diri yanan Ashabı Uhdud ile aynı cenneti ümit edeceğiz? Böyle oturursak nasıl canlarını ortaya koyan, her türlü eziyete katlanan sahabiler ile aynı cenneti ümit edeceğiz? Sahabi ne zaman "kendini geliştirmek" için harekete geçmemiş veya müslümanlara bir zarar gelmesin diye "temkinli" davranıp tebliğden kaçınmış? Hz. Muhammed(s.a.v.) tebliğ ettiği için taşlanmadı mı? Müşrik akrabaları dahil tüm ailesi boykot edilmedi mi? Eğer hatalı olduğumu düşünüyorsanız lütfen belirtin. Fakat ben bu düşüncelerin sistemin müslümanları sindirmesi olduğunu düşünüyorum ve buna karşı çıkıyorum. Artık müslümanlar olarak harekete geçmeliyiz. Hiçbir şeyi değiştiremesek bile en azından safımızı/rengimizi belli etmiş oluruz. İnşaALLAH Rabbimize sunabileceğimiz bir amelimiz olur biz elimizden geleni yaptık Senin rızan için diye. Benim gibi düşünenler benimle iletişime geçerlerse sevinirim.
İstibdat rejiminin (cumhuriyetin ilk yıllarıl döneminde bir yazara diyorlarki;
-bu kadar yazıp çiziyorsun lakin kimse senin yazilarini okumuyor, beğenmiyor. Yazar şöyle cevap veriyor;
-bu rejim sağcısı solcusu her muhalifini yuvarlaklaştırdı, kendine çekti, ram etti.
Bende böyle olmaktan korkuyorum, bozulmamak, degişmemek için muhalefetimi diri tutup, yazmaya devam ediyorum. Kah beğenilir, Kah beğenilmez, kah okunur, kah okunmaz, Tüm gayem muhalefetimi diri tutmak, bozulmamak degişmemek içindir.
Ne diyordu şair;
“Ben yanmasam,
Sen yanmasan,
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…”
Eğer gerçekten iman etmişsen;
Dostların azalacak.
Düşmanların çoğalacak.
Zorluklar seni bulacak.
Mesrur olmayı tehir edecek, hüznü yoğun yaşayacaksın.
Imkanların azalacak.
sürgüne hazır olacaksın.
Kaypak insanlar seninle olamayacak.
Tahkir ve tehdit alarak yaşayacaksın.
Seni ayartanlar çok olacak.
Samimi dostun çok az olacak.
Bozguncu ve fitne çıkarmakla suçlanacaksın.
Varlığın müminlere ve mazlumlara umut olacak.
Zalimlerin ve tagutların korkusu olacaksın.
Bunları yaşamıyor isen imanını gözden geçir.
"Ahmet Turgut Ulucak"
“Güzel bir ses ve edayla okuyanların ödüllendirildiği, hükümlerini hayata geçirmeyi teklif edenlerin cezalandırıldığı bir toplumda Kur'an terk edilmiştir.
Kuran'ı Abdussamed gibi okursan meşhur olup para kazanırsın, Seyyid Kutup gibi okursan canından olursun”
| Abdurrahman Ateş
"Ne garip! Müslüman kanının köpek kanı gibi akıtılmasına aldırmayanlar pire kanının hükmünü soruyorlar”. Hasan-ı Basri (Hicri 21-110)
“Ve biz, herkesin ölmeden önce yaptıklarını, bunların ölümden sonraki etkilerini ve eser olarak bıraktıklarının etkilerini, ayrıntılı olarak değerli olan bir kitaba kaydediyoruz.”
(Yasin 12, Kerim Kur’an)
Fas’a bakıyorsunuz; Faslı kadınlara sokağa çıkıp “ey ümmetin erkekleri neredesiniz?” diyor.
Ürdün’e bakıyorsunuz; basıkıcı yönetime rağmen sokaklar dolup taşıyor. “Orduyu harakete geçirmeyecekseniz onu sınırdan çekin biz gidelim” diyor halk.
Suriye’ye bakıyorsunuz; devrimin yıldönümünde Gazze destekli yürüyüşler düzenleniyor.
Ümmetin umudu olan Türkiye’ye bakıyorsunuz; seçim kampanyalarından dolayı Gazze unutuldu… unutmayanlar da farklı şeylerle yaftalanıyor…
Evet Gazze vicdan sahiplerinin davası.
Allah sonumuzu hayretsin…
İstanbul’u 571 yıl önce aldık. Fakat Yunanlar hala Ayasofya’yı Haçla görmenin hayalini kuruyor.
Kudüs’ü kaybedeli 107 sene olmuş, peki biz Türklere ne olmuş ki yüz küsür senede “banane filistinden” diyebiliyoruz?!
BU HALKA AŞILANAN ŞUURSUZLUK,
HAÇLILARIN EN BÜYÜK ZAFERİDİR!
"Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz en üstün sizsiniz." (Âl-i İmrân 3/139)
İmâm Ahmed b. Hanbel'e çektiğin dertler seni gittiğin yoldan vazgeçirmedi mi? denildi. Dedi ki: Allah'a yemin olsun, eğer dertler olmasaydı, gittiğim yoldan şüphe ederdim.
"...Kim Allahtan korkup sakınırsa/sorumluluk bilinciyle hareket ederse, Allah ona bir çıkış yolu gösterir."
Talak 2.Ayet
“Sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz eksiltmekle elbette deneriz. Sabredenleri müjdele!”
(Bakara sûresi, 155)
Arap dünyası uzmanı İsveçli bir yazarın Arapların halini özetleyen cümlesi:
“Kahramanları kabirde,
Islah edicileri hapiste,
Ve hainleri ise saraylarda…”
İmam Ahmed bin Hanbel(r.a.)’a işkenceye tabi tutulmaması ve öldürülmemesi için ruhsatla amel ederek takiyye yapması teklif edilince şöyle dedi: "Cahil zaten bilmediği için susar. Eğer âlim de takiyye yaptığı için susarsa Allah'ın hücceti nasıl ayakta duracak, hakk nasıl kaim olacak?"
Rasulullah(s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki :
“Cihadın en faziletlisi, zâlim sultanın karşısında hakkı ve adaleti söylemektir.” (Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî, Fiten 13. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 37; İbni Mâce, Fiten 20)