Bizans ilk kuruluş aşamasında, devletin dine müdahil olmaması, halkın dinini,dinin gerektiği şekilde ve özgürce yaşaması yönünde karar almış.
Belli bir zaman sonra , bireylerin ve toplumun sevk ve idaresinde,dinin olmazsa , olmayacağını ve dinin en önemli unsur olduğunu,bu gücün, mutlaka mevcut yönetimin elinde ve kontrolünde olması gerektiğini anlamış ve ilk kararlarından vazgeçmiş lerdir.
Tarih boyunca: Mevcut ideoloji ler hüküm sürdükleri topraklarda, kendi meşruiyet lerini sağlamak ,hakkı batıl,batılı hak göstermek, tehlikeli gördükleri inanç ve muhalif kişileri etkisiz ve gayrimeşru göstermek için dini kullana gelmişlerdir.
Bu zihniyetin ve usulün adıda literatüre *BİZANTİZİM*olarak geçmiştir.
Zannedersem, başlıktaki "Bizans"ve "Diyanet" kelimesi arasındaki malum ilişki, "Bizantizm" in ne olduğunu açıklayınca ,bir nebze olsun anlaşılmıştır.
Türkiye özelinde,dini elinde tutan ve anayasal bir kimliğe sahip olan Diyanetin :
ne olduğu,ne olması gerektiği,neyi koruması gerektiğini ve anayasanın bu kurumu neden ikame ettiğini, anlamak adına,
Türkiye nin en uç ,İslam'a karşı en marjinal parti olan İşçi Partisi'nin1960 lı yıllardaki parti programından alıntılar yapacağız.
Burada dikkatleri çekmek istediğimiz nokta: Diyanet'in faaliyet gösterdigi mekanlar olan camii'lerde görevli kişilerin isimlerinin Ahmet, Mehmet olması, Tefsir, Hadis dersleri yapmaları,Ashabın ve İmamların Fıkhı'nı anlatmalarının hiçbir şey ifade etmedigine dikkat çekmek istiyoruz.
Kur'an ayetlerini ve Rasülün hadislerini kürsülerden, minberlerden,ekranlardan anlatırken esas amaçlarının,İslam'a savaş açmış beşeri ideolojileri meşru hale getirmek için kullandıklarını göstermek istiyoruz.
Burda esas önemli olan:
kimin,
ne söyledigi değil
neyi meşru kılıp
neyin üstünü örtmek için,söylediği dir.
Uzun lafın kısası yapılan iş:
Zehri şekere bulayıp,yutturmaktır.
İşçi partisinden alıntılar:
İP (1961-1988) ve LAİKLİK, DİN, DİYANET/3
“Delege arkadaşımız gayet iyi izah etti. Bizim laiklik anlayışımız, Batı’dakinden farklıdır. Bazı aydınlar şuna kadar işi vardırıyorlar: Anayasa, diyorlar, bir çelişki içindedir; bir taraftan devleti din işlerinden ayırıyor, diğer taraftan anayasa müessesesi olarak diyanet işlerini getiriyor. Mademki ikisi ayrıdır, nasıl olur da diyanet işleri devletin bir parçası olur?
Bir anayasa müessesesi olur?
Bunda hiçbir çelişki yok. Tam tersine...
Neden Diyanet İşleri Başkanlığı bir anayasa müessesesi olarak konmuştur?
Bunun için konmuştur: Laik cumhuriyet rejiminin uygulanmasını sağlamak için. Diyanet işleri başkanlığının ilk vazifesi toplumun dinî hayatını o şekilde düzenlemek, kontrol altına almaktır ki, toplumun dinî hayatının devam etmesi laik cumhuriyet rejimine aykırı olmasın ve onu zedelemesin. İlk vazifesi budur diyanet işleri başkanlığının. Bu iki kesimi, dinsel hayat kesimi ile dinsel olmayan kesimi birbiriyle çatışmadan ve bilhassa laik cumhuriyet rejimine halel gelmeden ilmi hayatın akışını temin etmesidir.
Binaenaleyh çelişme yok. İlk vazifesi onun laiklik rejimini uygulamaktır. Ve gene diyanet işleri başkanlığı bir anayasa müessesesi olmak hasebiyle anayasanın 12. maddesi ışığında vazife görmek zorundadır. Mademki kanunlar önünde din, dil, mezhep farkı gözetilmeden herkes eşittir, öyleyse diyanet işleri başkanlığı da Müslümanlarla ilişkili işlem görürken, bunların arasında Müslüman camiasında ayrımlar yapmadan hepsine hizmet etmek mecburiyetindedir.
Ve bizim bu anayasa maddelerinin bu şekilde gelişi bizim tarihimizin bir zorunluluğudur, çünkü bizim tarihimizde ta 19. asrın başından bu yana toplumda ilerleme, değişme hareketleri geliştikçe hep mevcut düzenin değişmesini istemeyen çevreler dini demin anlattığım manada bir silah olarak kullanmışlardır.”
Behice Boran, TİP 2. Kongre, Eleştirilere Cevap, 1966.
Behice Boran, Yazılar, Konuşmalar, Söyleşiler, Savunmalar, Sosyal Tarih Yayınları, Cilt 1, Sayfa 601-602.
TİP (1961-1988) ve LAİKLİK, DİN, DİYANET/4
“Şimdi buradan Diyanet İşleri Başkanlığı için çıkan çok önemli sonuçlar vardır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi, sadece halkın dini inançlarını ve duygularını, ibadet ve yasalara uygun davranışlar şeklinde ifade etmeleri için olanakları ve koşulları ayarlaması değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir diğer çok önemli görevi, bu anlattığım anlamda laiklik ilkesini, laik cumhuriyet rejimini korumasıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu ikinci görevi nasıl yapacaktır?
Halkın içten dini duygularının, inançlarının ve davranışlarının bazı amaçlı kişiler ve gruplar tarafından doğal yoldan yasalara aykırı, Anayasa’ya aykırı yollara saptırılmasını önlemek suretiyle yapacaktır. Toplumun dini yaşamının, toplumun gelişmesiyle paralel olarak gelişmesini sağlamak suretiyle yapacaktır. Atatürk’ün deyimiyle, “mübarek mihrabı cahillerin elinden alıp ehil ellere vermek suretiyle” yapacaktır. Toplumumuzda Şeyhülislam Dürrüzade Abdullah Efendi gibi sözde din adamlarının sayısını azaltıp, Ankara Müftüsü Rıfat Efendi gibi din adamlarının sayısını çoğaltmaya çalışmak suretiyle yapacaktır.
Behice Boran, TBMM Konuşması, Diyanet İşleri Bütçesi Üzerine, 17 Şubat 1966
Behice Boran, Yazılar, Konuşmalar, Söyleşiler, Savunmalar, Sosyal Tarih Yayınları, Cilt 1, Sayfa 925-926.[50]
----
Devamı
Belli bir zaman sonra , bireylerin ve toplumun sevk ve idaresinde,dinin olmazsa , olmayacağını ve dinin en önemli unsur olduğunu,bu gücün, mutlaka mevcut yönetimin elinde ve kontrolünde olması gerektiğini anlamış ve ilk kararlarından vazgeçmiş lerdir.
Tarih boyunca: Mevcut ideoloji ler hüküm sürdükleri topraklarda, kendi meşruiyet lerini sağlamak ,hakkı batıl,batılı hak göstermek, tehlikeli gördükleri inanç ve muhalif kişileri etkisiz ve gayrimeşru göstermek için dini kullana gelmişlerdir.
Bu zihniyetin ve usulün adıda literatüre *BİZANTİZİM*olarak geçmiştir.
Zannedersem, başlıktaki "Bizans"ve "Diyanet" kelimesi arasındaki malum ilişki, "Bizantizm" in ne olduğunu açıklayınca ,bir nebze olsun anlaşılmıştır.
Türkiye özelinde,dini elinde tutan ve anayasal bir kimliğe sahip olan Diyanetin :
ne olduğu,ne olması gerektiği,neyi koruması gerektiğini ve anayasanın bu kurumu neden ikame ettiğini, anlamak adına,
Türkiye nin en uç ,İslam'a karşı en marjinal parti olan İşçi Partisi'nin1960 lı yıllardaki parti programından alıntılar yapacağız.
Burada dikkatleri çekmek istediğimiz nokta: Diyanet'in faaliyet gösterdigi mekanlar olan camii'lerde görevli kişilerin isimlerinin Ahmet, Mehmet olması, Tefsir, Hadis dersleri yapmaları,Ashabın ve İmamların Fıkhı'nı anlatmalarının hiçbir şey ifade etmedigine dikkat çekmek istiyoruz.
Kur'an ayetlerini ve Rasülün hadislerini kürsülerden, minberlerden,ekranlardan anlatırken esas amaçlarının,İslam'a savaş açmış beşeri ideolojileri meşru hale getirmek için kullandıklarını göstermek istiyoruz.
Burda esas önemli olan:
kimin,
ne söyledigi değil
neyi meşru kılıp
neyin üstünü örtmek için,söylediği dir.
Uzun lafın kısası yapılan iş:
Zehri şekere bulayıp,yutturmaktır.
İşçi partisinden alıntılar:
İP (1961-1988) ve LAİKLİK, DİN, DİYANET/3
“Delege arkadaşımız gayet iyi izah etti. Bizim laiklik anlayışımız, Batı’dakinden farklıdır. Bazı aydınlar şuna kadar işi vardırıyorlar: Anayasa, diyorlar, bir çelişki içindedir; bir taraftan devleti din işlerinden ayırıyor, diğer taraftan anayasa müessesesi olarak diyanet işlerini getiriyor. Mademki ikisi ayrıdır, nasıl olur da diyanet işleri devletin bir parçası olur?
Bir anayasa müessesesi olur?
Bunda hiçbir çelişki yok. Tam tersine...
Neden Diyanet İşleri Başkanlığı bir anayasa müessesesi olarak konmuştur?
Bunun için konmuştur: Laik cumhuriyet rejiminin uygulanmasını sağlamak için. Diyanet işleri başkanlığının ilk vazifesi toplumun dinî hayatını o şekilde düzenlemek, kontrol altına almaktır ki, toplumun dinî hayatının devam etmesi laik cumhuriyet rejimine aykırı olmasın ve onu zedelemesin. İlk vazifesi budur diyanet işleri başkanlığının. Bu iki kesimi, dinsel hayat kesimi ile dinsel olmayan kesimi birbiriyle çatışmadan ve bilhassa laik cumhuriyet rejimine halel gelmeden ilmi hayatın akışını temin etmesidir.
Binaenaleyh çelişme yok. İlk vazifesi onun laiklik rejimini uygulamaktır. Ve gene diyanet işleri başkanlığı bir anayasa müessesesi olmak hasebiyle anayasanın 12. maddesi ışığında vazife görmek zorundadır. Mademki kanunlar önünde din, dil, mezhep farkı gözetilmeden herkes eşittir, öyleyse diyanet işleri başkanlığı da Müslümanlarla ilişkili işlem görürken, bunların arasında Müslüman camiasında ayrımlar yapmadan hepsine hizmet etmek mecburiyetindedir.
Ve bizim bu anayasa maddelerinin bu şekilde gelişi bizim tarihimizin bir zorunluluğudur, çünkü bizim tarihimizde ta 19. asrın başından bu yana toplumda ilerleme, değişme hareketleri geliştikçe hep mevcut düzenin değişmesini istemeyen çevreler dini demin anlattığım manada bir silah olarak kullanmışlardır.”
Behice Boran, TİP 2. Kongre, Eleştirilere Cevap, 1966.
Behice Boran, Yazılar, Konuşmalar, Söyleşiler, Savunmalar, Sosyal Tarih Yayınları, Cilt 1, Sayfa 601-602.
TİP (1961-1988) ve LAİKLİK, DİN, DİYANET/4
“Şimdi buradan Diyanet İşleri Başkanlığı için çıkan çok önemli sonuçlar vardır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi, sadece halkın dini inançlarını ve duygularını, ibadet ve yasalara uygun davranışlar şeklinde ifade etmeleri için olanakları ve koşulları ayarlaması değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir diğer çok önemli görevi, bu anlattığım anlamda laiklik ilkesini, laik cumhuriyet rejimini korumasıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu ikinci görevi nasıl yapacaktır?
Halkın içten dini duygularının, inançlarının ve davranışlarının bazı amaçlı kişiler ve gruplar tarafından doğal yoldan yasalara aykırı, Anayasa’ya aykırı yollara saptırılmasını önlemek suretiyle yapacaktır. Toplumun dini yaşamının, toplumun gelişmesiyle paralel olarak gelişmesini sağlamak suretiyle yapacaktır. Atatürk’ün deyimiyle, “mübarek mihrabı cahillerin elinden alıp ehil ellere vermek suretiyle” yapacaktır. Toplumumuzda Şeyhülislam Dürrüzade Abdullah Efendi gibi sözde din adamlarının sayısını azaltıp, Ankara Müftüsü Rıfat Efendi gibi din adamlarının sayısını çoğaltmaya çalışmak suretiyle yapacaktır.
Behice Boran, TBMM Konuşması, Diyanet İşleri Bütçesi Üzerine, 17 Şubat 1966
Behice Boran, Yazılar, Konuşmalar, Söyleşiler, Savunmalar, Sosyal Tarih Yayınları, Cilt 1, Sayfa 925-926.[50]
----
Devamı