Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab Tekfirci midir?

U Çevrimdışı

Ubeyde b. Cerrah

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Konuyu nereye açacağımı bilemedim, size bırakıyorum.
Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab tekfirci midir?
Osmanlı devletini ve osmanlı toplumunu tekfir eder miydi?
Osmanlı Halifesini halife kabul ediyor ve itaat ediyor muydu yoksa tekfir mi ediyordu?

Bazıları şeyhin tekfirci olduğunu söylüyor, onu sevenler de onu savunurken hayır öyle kolay kolay kimseyi tekfir etmezdi diyor. Kafam çok karıştı, Direrus Seniyye'de şöyle bir bölüm var, Irak medine ahalisi imamın itikadına girmezse hepsi müşriktir diyor. Bunu nasıl anlamalıyız?
Kime sorsam cevap vermedi, burada cevabı bulacağımı umuyorum. Teşekkürler.
Kast ettiğim bölüm:

1.cilt
1739112000345.png
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim sormuşsunuz ki ;
Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab tekfirci midir?
bu ifade şekliyle sorunuzu anlamış olsamda hatalı cümle kurarak sormaktasınız. Çünkü tekfir İslam'ın bir ruknudur ve Kâfirun suresini ve Kur'an-ı Kerime iman eden her müslüman tekfirci olmak mecburiyetindir. Evet Siz bu sorunuzla aslen Tekfirde aşırılığa kaçan (bir nevî Harici) aşırı tekfir hastası mıdır? diye sormak istiyorsunuz ama soru şekliniz ile sanki müslüman ne yaparsa yapsın şirk koşmaz, murted olmaz; diğer müslümanlar da tekfirci denmemek için o muşriği tekfir etmenin yanlış olduğu intibası doğurmaktadır ki bu da yanlıştır.

Sorunuzun bu yeni haliyle cevabına gelirsek; Muhammed bin Abdulvehhab (rahimehullah) kendi usuluyle ilimle tekfir eden, tekfirin manilerini göz önüne alarak tekfir hükmünü icra eden bir âlimdir, yara sahibi irca ehlinin iddia ettiği gibi aşırı tekfir hastası değildi!
Osmanlı devletini ve osmanlı toplumunu tekfir eder miydi?
Muhammed bin Abdulvehhab (rahimehullah)’ın Osmanlı Devleti’ni ve dolayısıyla Osmanlı toplumunu topyekûn tekfir ettiği iddiası, genellikle O'nun hareketine muhalif çevreler tarafından ileri sürülen ve delilsiz iddialardandır. Bir kişinin ne dediği kendi eserlerine bakılarak anlaşılabilir. İddia eden Muhammed bin Abdulvehhab'ın eserinin adı ve sayfa nosunu vermelidir!

Muhammed bin Abdulvehhab (rahimehullah)ın Osmanlı Devleti’ne Bakışı
Muhammed bin Abdulvehhab, Osmanlı Devleti’ni açıkça tekfir ettiğine dair doğrudan bir beyan bırakmamıştır. Ancak Osmanlı yönetimi, özellikle Onun yaşadığı dönemde Hicaz ve Necid bölgesinde, bid’at olarak gördüğü birçok uygulamaya izin veriyordu. Osmanlı idaresinde yaygın olan türbe ziyaretleri, ölülerden medet umma, tarikat uygulamaları ve Osmanlı’nın Ehl-i Sünnet içinde kabul ettiği bazı tasavvufî anlayışlar, tevhid anlayışına ters düşüyordu. Bu sebeble Osmanlı yönetimini eleştirmiştir.
Bununla birlikte, Osmanlı yönetimi içinde yer alan belirli yöneticileri, şeriat hükümlerini terk ettikleri ve bid’atleri teşvik ettikleri gerekçesiyle tekfir ettiği iddia edilebilir. Ancak bu, bütün Osmanlı devletini ve toplumunu kapsayan bir genelleme değildir. Böyle bir iddia olsa bile ancak kendi eserlerinden delille göstererek olmalıdır. Sırf ölülerden yardım istemeye karşı diye husumetle delilsiz ithamlarda bulunmamalıdır.


Muhammed bin Abdulvehhab (rahimehullah)ın Osmanlı Toplumuna Bakışı
Muhammed bin Abdulvehhab, Osmanlı toplumunu tamamen tekfir etmemiştir. Onun temel yaklaşımı, bir topluluğun geneli hakkında hüküm vermektense, bireysel olarak şirk ve bid’at içinde olan kişilere yönelik olmuştur. Osmanlı toplumunda da elbette tevhid ehli olan, bid’atlardan uzak Müslümanlar bulunmaktaydı. Bu yüzden toplumu topyekûn tekfir etmek gibi bir yaklaşım içinde olmamıştır. İddia eden delilini ortaya koymalıdır, delilsiz itham ve sahiblerine itibar edilmemelidir!

Muhammed bin Abdulvehhab (rahimehullah)'ın Osmanlı ile Siyasi Çatışması
Muhammed bin Abdulvehhab’ın daveti, Osmanlı’nın merkezi yönetimiyle özellikle Necid bölgesinde çatışmaya girmiştir. Onun davetini benimseyen Suud ailesi, Osmanlı’nın Hicaz ve çevresindeki otoritesine meydan okumuş, bu da Osmanlı yönetiminin Onu ve hareketini bir isyan hareketi olarak görmesine sebeb olmuştur.
Osmanlılar, Muhammed bin Abdulvehhab’ı “harici” ve “fitneci” olarak tanımlarken, O da Osmanlı yönetimini bid’atleri desteklemekle suçlamıştır. Ancak bu karşılıklı siyasi ve itikâdi eleştiriler, Osmanlı toplumunun veya Osmanlı devletinin topyekûn kufurle itham edilmesi anlamına gelmemektedir.
Netice olarak Muhammed bin Abdulvehhab, Osmanlı yönetimini eleştirmiş, bazı yöneticileri şeriat dışı uygulamaları nedeniyle suçlamış, ancak Osmanlı Devleti’ni ve halkını toptan tekfir ettiğine dair açık ve kesin bir beyan bırakmamıştır. Onun mucâdelesi daha çok tevhid esasları etrafında şekillenmiş ve özellikle bid’at olarak gördüğü uygulamalara karşı olmuştur. Osmanlı Devleti ile siyasi ve itikadi çatışması, onun Osmanlıyı tamamen İslam dışı saydığı anlamına gelmez. Aksini iddia edene delillendirmek düşer.


Osmanlı Halifesini halife kabul ediyor ve itaat ediyor muydu yoksa tekfir mi ediyordu?
Muhammed bin Abdulvehhab (rahimehullah), Osmanlı Devleti’nin başındaki halifeye bağlılığını açıkça ifade eden bir metin bırakmamıştır. Bunun temel sebebi, yaşadığı Necid bölgesinin Osmanlı yönetimiyle doğrudan bir idarî bağının olmamasıdır. Necid, Osmanlı’nın doğrudan yönettiği bir eyalet değil, Osmanlı’ya dolaylı olarak bağlı olan yerel emirlerin kontrolünde bir bölgeydi. Dolayısıyla, Necid halkı Osmanlı’ya biat eden doğrudan bir vilayet statüsünde değildi.
Osmanlı Devleti’nin meşruiyetine doğrudan saldıran ifadeler kullandığına dair de sahih bir delil bulunmamaktadır! Ancak Osmanlı’nın bâzı politikalarını ve yöneticilerini "bid’atleri teşvik ettikleri" gerekçesiyle sert bir şekilde eleştirmiştir ki bu da oldukça doğal ve olması gereken bir durumdur.


Muhammed bin Abdulvehhab, Osmanlı Devleti’nin yönetimi altındaki bir memur veya kadı olmadığından dolayı Osmanlı halifesine doğrudan bir bağlılığı söz konusu değildi. Ancak onun siyasî görüşleri, "güçlü olan Müslüman yöneticiye isyan edilmemesi gerektiği" şeklindedir. Bu bağlamda, eğer Osmanlı halifesi şeriat kurallarına uygun hareket ediyorsa, Ona itaat edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Ancak Osmanlı idaresinin bâzı uygulamalarını İslam dışı olarak değerlendirdiği için, Necid’de Suud ailesiyle birlikte Osmanlı’nın bölgedeki nüfuzuna karşı yerel bir otorite oluşturmuştur. Bu da Osmanlı yönetimiyle doğrudan bir çatışmaya yol açmıştır. Osmanlı açısından bakıldığında bu bir isyan hareketi olarak görülmüş ve Osmanlı, Muhammed bin Abdulvehhab ve Suud ailesini bastırmak için Hicaz ve Mısır’daki kuvvetlerini kullanmıştır.

Muhammed bin Abdulvehhab (rahimehullah)’ın doğrudan Osmanlı Halifesini tekfir ettiğine dair açık bir beyanı yoktur. Ancak Osmanlı Devleti’nin yöneticileri arasında "şeriata aykırı hareket edenleri ve İslam’a muhalif bid’atleri savunanları sert şekilde eleştirmiştir." Bu da bir âlimden beklenen bir tavırdır, bu tavrı yerine getirmeyenler yanlış içerisindedir! Onun en büyük eleştirisi, Osmanlı yönetiminin tarikatlarla iç içe olması, türbe ve kabir ziyaretlerini teşvik etmesi ve İslam’ın tevhid anlayışına aykırı uygulamalara göz yummasıdır. Bu nedenle Osmanlı’nın bazı yöneticilerini İslam’a aykırı hareket ettikleri için eleştirse de, doğrudan ve toptan tekfir ettiğine dair sahih bir delil bulunmamaktadır.

Bazıları şeyhin tekfirci olduğunu söylüyor, onu sevenler de onu savunurken hayır öyle kolay kolay kimseyi tekfir etmezdi diyor. Kafam çok karıştı, Direrus Seniyye'de şöyle bir bölüm var, Irak medine ahalisi imamın itikadına girmezse hepsi müşriktir diyor. Bunu nasıl anlamalıyız?
Kime sorsam cevap vermedi, burada cevabı bulacağımı umuyorum. Teşekkürler.
Kast ettiğim bölüm:

1.cilt
Ekli dosyayı görüntüle 34163
Muhammed bin Abdulvehhab (rahimehullah)'ın ed-Dureru’s-Seniyye adlı eserinde geçen bu ifadeyi doğru anlamak için, Onun genel düşünce yapısını, tevhid anlayışını ve tekfir konusundaki yaklaşımını göz önünde bulundurmak gerekir.

Muhammed bin Abdulvehhab, İslam'da tevhidin korunması gerektiğini ve bunun dışındaki tüm şirke dayalı uygulamaların İslam’a aykırı olduğunu savunmuştur. Onun en büyük mucâdelesi, İslam toplumlarında yaygın olan bid’at ve şirk unsurlarına karşı olmuştur.
Dolayısıyla, bu tür ifadeler genellikle, o dönemde yaygın olan kâbir ziyareti, türbe inşası, ölülerden medet umma gibi uygulamalara yönelik sert bir tepki olarak görülmelidir.

Bu alıntıda, "mektupta yazanlara muhalefet edenler" ifadesi geçmektedir. Burada belirtilen muhalefetin mahiyeti önemlidir.
Muhammed bin Abdulvehhab’ın görüşlerine göre:
Eğer bir kişi açık bir şekilde 'tevhid esaslarına aykırı' olan bir inancı benimseyip savunuyorsa, bu kişi İslam’dan çıkmış olabilir.
Ancak eğer kişi, 'cehâlet veya yanlış bilgilendirme sebebiyle' böyle bir inanca sahibse, o zaman Ona delil getirilmeli ve hakkı görme imkânı tanınmalıdır. Tüm bu yaklaşım ve uygulamalar ehl-i sunnetin akidesine uygun menhecin izharıdır.
Muhammed bin Abdulvehhab, kendi dönemindeki toplumların büyük bir kısmının tevhid konularında büyük sapmalar yaşadığını düşündüğü için, bu tür ifadeleri kullanırken genellikle "şirki ve bid'atları savunan kesimlere" yönelik hitab etmektedir.

Bir kişi açıkça şirk ve küfür sözleri söylerse veya bu fiilleri işlerse, delil getirildikten sonra ısrarı durumunda tekfir edilebilir.
Ancak cehâlet, yanlış yönlendirme veya farklı içtihatlar gibi faktörler varsa, hemen tekfir edilmez, tekfirin manileri kendisinde aranır ve gözetilir, bu konuda kendisine nasihat edilmelidir.
Genel bir toplumun tamamını, tek bir gerekçeyle İslam’dan çıkmış saymak doğru değildir. Bu çerçevede, söz konusu alıntının geniş bir genellemeyle her Mısır'lıyı, Şam'lıyı veya Irak'lıyı tekfir etmek anlamına gelmediği, aksine belirli inanç ve fiiller nedeniyle O şehirlerde şirk içinde olanları hedef aldığı anlaşılmaktadır. Bu ifade şekli de Onun tevhid mucâdelesindeki sert uslubunun bir yansımasıdır. Ancak Onu bütün Şam, Mısır ve Irak halkını topyekûn kâfir ilan etti şeklinde anlamak isabetli değildir. Onun bu yaklaşım ve uslubundan dolayı bâzı muteahhir âlimler tarafından eleştirilmiştir. O, özellikle tevhid esaslarına aykırı inanç ve uygulamalara karşı çıkmış ve bunları savunanları uyarmıştır.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Cevap için teşekkür ediyorum. 2023 seçimleriyle alakalı güncel meselelere dair bir kaç soru sorduğum konu açmıştım daha önce. O günden beri detaylıca okumalar yapıyorum, Allaha hamd olsun selef akidesinin doğru olduğunu kabul ettim ve selefe göre yaşamaya çalışıyorum. Sitenizden çok faydalandım, cevap kısmını kapattığınız için buradan teşekkür etmek istedim, sağ olun.
 
Üst Ana Sayfa Alt