Çözüldü Hudeybiye Antlaşması ve İslâm Kanunları Meselesini Nasıl Anlamalıyız?

Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
Örneğin Müslümanları müşriklere teslim etmek. Gördüğüm kadarıyla artık tamamlanmış olan dinimizde buna izin yoktur. Burada maslahat ya da hususi bir İlahi talimat ile mi bu sözleşme kabul edilmiştir
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
حدثنا يحيى بن بكير: حدثنا الليث، عن عقيل، عن ابن شهاب: أن سالما أخبره: أن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما أخبره:
أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (المسلم أخو المسلم، لا يظلمه ولا يسلمه، ومن كان في حاجة أخيه كان الله في حاجته، ومن فرج عن مسلم كربة فرج الله عنه كربة من كربات يوم القيامة، ومن ستر مسلما ستره الله يوم القيامة)
İbn Şihab, Salim'den, O da Abdullah İbn Ömer (r.anhuma)'den nakletmiştir:
Allah Rasulu صلى الله عليه وسلم şöyle buyurmuştur: "Müslüman Müslüman'ın kardeşidir; Ona haksızlık etmez ve Onu ölüme terketmez. Her kim, kardeşinin bir ihtiyacını görürse Allah da Onun ihtiyacını görür. Her kim bir Müslüman'ın bir sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde Onun sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde Onun ayıbını örter."

(Buhari, Kitabu'l Mezalim, Bab 3 , Hadis no: 2442)
حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث عن عقيل، عن الزهري، عن سالم، عن أبيه؛
أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: المسلم أخو المسلم، لا يظلمه ولا يسلمه. من كان في حاجة أخيه، كان الله في حاجته. ومن فرج عن مسلم كربة، فرج الله عنه بها كربة من كرب يوم القيامة. ومن ستر مسلما، ستره الله يوم القيامة
Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys, Ukayl'den tahdis etti, O Zuhri'den, O Salim'den,
O babasından rivayet ettiğine göre Rasulullah صلى الله عليه وسلم : "Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, Onu teslim etmez. Kardeşinin ihtiyacını görenin Allah da ihtiyacını karşılar. Bir müslümanın bir sıkıntısını giderenin Allah da Onun üzerinden Ona karşılık kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntısını açar. Bir müslümanın (kusurunu) setreden kimsenin de kıyamet gününde Allah (kusurunu) setreder (gizler)" buyurdu.

(Muslim, Kitab'ul-Birr, Bab 15, Hadis No: 2580)

Rivâyetlerdeki “
وَلَا يُسْلِمُهُ” ifadesi "O'nu yardımsız bırakmaz / O'nu düşmana teslim etmez" anlamına gelir. Nebi'in "teslim etmez" ifadesi, Onu kendisine sıkıntı veren kişilerin elinde ve sıkıntı içinde bırakmaz, yardım eder ve Onu savunur, anlamındadır. Bu 'haksızlık etmemek'ten daha özeldir, değişik durumlara göre bazen farz, bazen mendub olur.

Hudeybiye Andtlaşması, Hicret’in 6. yılında Mekke muşrikleri ile Rasulullah صلى الله عليه وسلم arasında imzalanmış, 10 yıllık bir barış andlaşmasıdır. Andlaşmanın şartlarından biri de şuydu:

“Mekke'den bir Müslüman Medine’ye hicret ederse, iade edilecek; ama Medine’den bir muşrik Mekke’ye dönerse iade edilmeyecek.”
Bu şart zahiren Müslümanlar aleyhine gibi görünse de Rasulullah صلى الله عليه وسلم bunu kabul etti.
Peki bunu nasıl anlamalıyız?

Maslahat değil, Vahiy yönlendirmesi:
Hudeybiye Andlaşması'nın şartları Rasulullah’ın şahsi içtihadıyla değil, vahyin yönlendirmesi ile kabul edilmiştir. Nitekim İbn Hacer el-Askalânî, Hudeybiye’nin vahyin yönlendirmesiyle yapıldığını belirtir (Fethu’l-Bârî, Hudeybiye babı). Nitekim bu konuda Fetih Suresi inmiş ve andlaşmanın Allah tarafından bir “feth” (zafer) olduğu bildirilmiştir:

لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ
"Andolsun ki Allah, Peygamberinin ruyasını hak olarak tasdik etti..." (Fetih, 27)

Şartın hemen ardından gelen ibtali:
Allah Teâlâ Mumtahine Suresi 10. ayette bu meseleye açıklık getirmiştir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا جَاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّ... فَإِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ إِلَى الْكُفَّارِ
"Ey iman edenler! Mûmin kadınlar Size hicret ederek geldiklerinde onları imtihan edin... Onları mûmin olarak tanırsanız, artık Onları kâfirlere geri göndermeyin..." (Mumtahine, 10)

Şeriatın tamamlanması meselesi:
Rasulullah صلى الله عليه وسلم Hudeybiye Andlaşması’nı şeriat tamamlanmadan önce yapmıştır. Nitekim şeriatın tamamlandığı Arafat günü şu ayetle bildirilmiştir:
الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ...
"Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim..." (Maide, 3)

Peki Günümüzde bu mesele nasıl anlaşılır?

Maslahat adı altında bir Müslümanın kafirlere teslim edilmesi bugün asla caiz değildir.
Hudeybiye bir istisnai durum olup, vahiy ile yönlendirilen bir stratejik hamleydi.
Dinimiz tamamlandığı için artık böyle bir uygulamaya kapı açık değildir. Bu konuda maslahat gerekçesiyle hüküm koymak mümkün değildir çünkü nass açıktır: Müslüman düşmana teslim edilmez.

Şeyhulislam İbn Teymiyye (rahimehullah) de şöyle der: “Müslümanları muşriklere teslim etmek haramdır. Hudeybiye’deki durum, Allah'ın özel bir emri gereği olmuştur. Bugün böyle bir şey câiz değildir.”
(İbn Teymiyye, es-Siyasetu’ş-Şer’iyye, Sf: 40)

Yani bu, Rasûlullah صلى الله عليه وسلم ’e has bir durum olup O’ndan sonra hiç kimse için câiz değildir. Çünkü vahiy kesilmiştir, kimse neler olacağını bilemez. İbnu’l-Arabî el-Mâlikî ve İbn Hazm (rahimehumallah) böyle söyleyen alimlerdendir.

İbn Kudâme (rahimehullah) şöyle demiştir: “Bazı alimler (yani İmam Şâfiî’nin ileri gelen talebeleri) şöyle söylemişlerdir: “Müslümanı geri verme şartı ancak kendisini koruyacak ve ondan eziyeti engelleyecek bir aşiretinin olması halinde sahih olur.” (İbn Kudame el Makdisi, el-Muğnî, C. 10, Sf: 517)
İbn Hazm (rahimehullah) şöyle demiştir: “Nebi (aleyhisselam) Ebu Cendel’i, Mikrez b. Hafs, O’nu eziyet edilmekten himayesi altına alıncaya kadar (babasına) geri vermemiştir.” (İbn Hazm, el-Muhallâ, C. 5, Sf: 362)


Kimi ilim ehli, andlaşmada geçen müslümanları kâfirlere geri verme şartının câiz oluşunun, Tevbe suresinin ilk ayetleri ile nesh edilip artık câiz olmadığını söylemiştir. Bu ayetlerinde Allah Teâlâ, müslümanlarla muşrikler arasındaki bütün andlaşmaları ibtal etmiş, bundan sadece Mescid-i Harâm’ın yanında ahidleştikleri muşrikleri istisna tutmuştur.
Ebu Hanîfe’ye (rahimehullah) göre bu, Nebi صلى الله عليه وسلم’in şu hadisi ile neshedilmiştir:

: عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ رضي الله عنه، عَنِ النَّبِيِّ ﷺ قَالَ
«أَنَا بَرِيءٌ مِنْ كُلِّ مُسْلِمٍ يُقِيمُ بَيْنَ أَظْهُرِ الْمُشْرِكِينَ»
قالوا: يا رسول الله، لِمَ؟
قال: «لَا تَرَاءَى نَارَاهُمَا»
Semura b. Cundub (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre;
Nebi
صلى الله عليه وسلم şöyle buyurdu: Muşriklerin arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim.
Ashab sordular: "Ya Rasulallah, neden?"
Buyurdu ki:
Çünkü Onların ateşi birbirine görünmesin (yani Müslüman muşrikle aynı ortamda, aynı düzende kalmasın).”
(Ebu Davud, Sunen, Kitabu’l-Cihad, Hadis No: 2645; Tirmizi, Sunen, Kitabu’s-Siyer, Hadis No: 1604; Ahmed bin Hanbel, Musned, Musnedu's Sahebe, Hadis No: 19795)
İmam Albânî tarafından Sahih Sunen Abi Dawud’da sahih kabul edilmiştir.

Yine dikkat edilirse Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu Cendel ve Ebu Basîr’i kâfirlere “teslim etmemişti”, bilakis “geri vermişti.” İkisi arasında fark vardır. Rasûlullah صلى الله عليه وسلم O sahabileri dönmeye zorlamaksızın ve Onlara karşı kâfirlere herhangi bir şekilde yardım etmeksizin sadece Onlarla kâfirler arasından çekilmişti. O sahabileri geri almak isteyenlere adeta şöyle demişti: “Onları geri götürmeniz için size izin veriyorum. Şayet alıp götürmeye gücünüz yeterse bundan sizi engellemeyeceğim. Ama eğer buna güç yetiremezseniz size yardım etmeyeceğim.” (Zekeriyya el-Ensârî, Esne’l-Metâlib, C. 21, Sf: 256)

Günümüzde kendisini Müslüman Ülkeler gören veya Dünyada müslümanların Halifesi, Hamisi görenler idaresindeki Tağuti rejimlerin küfür anayasalarına sahib devletler ve müslüman (!) seçmenlerinden aldığı desteklerle buraları sevk ve idare eden yöneticiler; Dinleri sebebiyle kendisine sığınmış müslümanları bulundukları yerlerinden zorla alıp sonra mecbur tutarak ülkesinin zalim ve kâfir yöneticilerine (hatta öldürüleceklerini bile bile) gönderip teslim etmektedirler. Ve bu zalimler de -bilindiği üzere- teslim aldıkları müslümanları dinlerinden saptırmaya çalışmakta, çeşitli işkencelere tabi tutmakta, uzun süreli veya süresi belli olmayacak şekilde hapsetmekte, kimilerini de idam etmektedirler. Bu yapılan, müslümanların aleyhine kâfirlere yardım etme şekillerinden biridir ki bu, dinden çıkaran (tâbî dine girmişlerse) bir küfürdür.
Şeyh Suleyman el-Ulvân (rahimehullah) şöyle demiştir: “Kim bir Müslümanı, kendisini dininden saptırmaya çalışacak veya öldürecek bir kâfire teslim ederse O kimse müslüman değildir, O kimse müslüman değildir, O kimse müslüman değildir!”


Kısaca; Hudeybiye Andlaşması vahiy ile yönlendirilen hususi bir durumdur. O günkü şartlar çerçevesinde taktiksel olarak kabul edilmiş, hemen ardından vahiy ile bu madde ibtal edilmiştir. Din tamamlandığı için artık hiçbir maslahat gerekçesiyle bir Müslümanın düşmana teslim edilmesi caiz değildir.
 

Benzer konular

Geri
Üst Ana Sayfa Alt