Haber Şeyh Hani es-Sıbai: "Şara, ABD İstihbaratının Yetiştirdiği Hain Bir Ajandır!"

İslamciMuhammed Çevrimdışı

İslamciMuhammed

.
İslam-TR Üyesi

Hani es Sibai: Şara, Türk ve ABD istihbaratının yetiştirdiği, hain bir ajan!

İslam inancının temellerinden biri Allah için sevmek, Allah için buğz etmektir. Bu dinin esaslarından biri de Allah için sadık olmak, Allah için düşmanlık etmektir.

Ahmed eş-Şara, Mart 2025’te Suriye’de laik bir anayasa onayladı. O zamanlar bu anayasaya “Cengiz Han Anayasası” adını vermiştim. Bu anayasa, İslam hukukunu dışlıyor ve onu hayatın her alanında tek yasama kaynağı yapmıyor. Bu onu, hukuk anlayışına göre bir zorba yapıyor ve onu destekleyen veya haklı çıkaran herkes onun gibi sayılıyor.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:

Kim tağutu inkâr edip Allah’a inanırsa, kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir. (Bakara; 256)

Ahmed eş-Şara’nın eylemleri, imanı bozan İslam düşmanlarına olan bağlılığını açıkça göstermektedir. Komutan ve mücahitleri öldürüp cesetlerinin üzerine çıkarak, İslam hukukunun koruduğu kanın dökülmesine sebep olmuştur.

Ve işte bugün, Halep kırsalında ve diğer yerlerde Amerikan güçleriyle açıkça ve utanmazca ittifak kuruyor, İslam’a göre kanı haram olan masum Müslümanların öldürülmesine yol açan saldırı ve operasyonlardan geri durmuyor.

Ahmed el-Şara ile ABD arasındaki ittifakın Şam’ın fethinden önce de var olduğunu, ancak gizli tutulduğunu unutmayın! Hâlâ gafil avlanan ve İslam düşmanlarına sadık ve onları destekleyen hain bir ajanın, İslam hukukuna göre kanı haram olan masum Müslümanlara karşı hareket etmesine iyi gözle bakan bir grup insan var.

Kaderin cilvelerinden biri, “Kamu Güvenlik Güçleri” ve “Suriye ordusu” güçlerinin çoğunun sakallı adamlardan oluşmasıdır. Onlar, eskiden devrimci ve mücahit olarak biliniyorlardı, ancak bugün Ahmed el Şara’ya karşı çıkan ve onun dini ve mezhepsel sapmalarını eleştiren Müslümanlara karşı yürütülen savaşta Amerikan güçleri ve ortaklarıyla aynı safta yer alıyorlar. İslam düşmanlarına biat etmenin ve onları desteklemenin imanı bozduğunu biliyorlar!

Müslümanlara karşı bu ittifaka ve saldırılara katılan ve katılmaya devam eden kim olursa olsun dinden çıkmış ve İslam’ı terk etmiş sayılır. Geçmişteki cihadının ona hiçbir faydası olmaz, Ahmed eş-Şara’ya olan sadakatinin de! O, kendi elleriyle ördüğü şeyi bozdu! Önceki çalışmaları -eğer samimiyse- toz olup uçtu!! Keşke sakalları tavşanlara ve hayvanlara “saman” yemi olsaydı!!

Açık konuşmak gerekirse diyorum ki: Bir Müslüman bid’atçı bile olsa, İslam’ın esaslarını koruduğu sürece, İslam düşmanlarıyla ittifak ederek onun kanının dökülmesini, tutuklanmasını veya işkence edilmesini helal kılmak İslam hukukuna göre caiz değildir.

Suriye’nin mevcut cumhurbaşkanı “Ebu Muhammed el-Cevlani” yani Ahmed eş-Şara’ya gelince, Halep ve İdlib mücadelesinden bu yana, pek çok Mücahit komutanın ortadan kaldırılmasında parmağı olduğu kanıtlanmıştır. Türkiye Dışişleri Bakanı “Hakan Fidan”ın birkaç ay önce bir Amerikan kanalına verdiği röportajda, El Kaide bağlantılı “IŞİD” ve “Hurras ed Din” örgütlerine karşı istihbarat sağladığı ve bu sayede İslam’da kanı haram olan kişilerin öldürüldüğü belirtilmektedir. Şeriatte bu, İslam düşmanlarının Müslümanlara karşı bir eylemi olarak kabul edilir ve apaçık bir küfürdür.

Ahmed eş-Şara da diğer bütün zalim yöneticiler gibi Müslümanlara karşı İslam düşmanlarının yanında yer alan ve onların çıkarlarını koruyan bir zalimdir.

Ahmed Eş-Şara, Türk ve Amerikan istihbaratının ve Siyonist oluşumun gözetimi altında yetişti ve doğrudan onlardan eğitim ve rehberlik aldı.

Buna göre Ahmed eş-Şara, -fıkhî terminolojik anlamda- tağut sayılır ve onu destekleyen, savunan veya yaptıklarını haklı çıkaran herkes onunla aynı hükme tabi olur.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır.” (Maide Suresi, 51)

Kim bu zalim vasıfları taşıyan bir kimseyi severse, yahut onu savunursa, yahut onun gerçek şeriatı çiğneyen hareketlerini eleştirenleri kınarsa, o zaman müminlerin yoluna aykırı davranmış olur.

Herhangi bir Müslüman, ilmî seviyesi, itibarı veya gücü ne olursa olsun, İslam’ın zirvesinde ve davetinde daha önce bulunmuş olsa bile, laik bir anayasayı onaylarsa veya Müslümanlara karşı İslam düşmanlarını desteklerse, imanı geçersiz kılan bir fiil işlemiş ve İslam dairesinden çıkmış olur. Her sorumlu ve yetenekli Müslüman, ona inanmamalı, Allah rızası için ondan nefret etmeli ve ondan sakınmalıdır ki bu, imanın en zayıf noktasıdır.

Şeyhülislam İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir:

“Kim, kendisine dost olana sadık olmak, kendisine düşman olana düşmanlık etmek için biriyle ittifak kurarsa, şeytan yolunda cihad eden Tatarlar gibi olur. Böyle biri, ne Allah yolunda cihad edenlerden, ne de Müslümanların müchitlerindendir. Böyle kişilerin Müslüman mücahitler arasında olması düşünülemez. Bilakis bunlar, şeytanın askerleri arasındadır.” (Mecmu’l-Fetâvâ, c. 28, s. 20)

Sözün özü..

İmanın en sağlam bağları, Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir. Allah rızası dışında dostluk, Allah rızası dışında düşmanlık da caiz değildir. Bunun dışındaki her şey apaçık dalalettir.

Öyleyse, isimleri ne olursa olsun tağutlara ve İslam’ın yıktığı putlara tapmaktan sakının. “Firavunlar” icat etmekten kaçının! Ve “Ahmed Kohen”e tapmaktan da sakının!

Hani es Sıbai: Ahmed Şara ülkeyi sattı, süslü tahtında memur olarak otursun!


Hani es Sıbai: “İdlib hapishanelerindeki Müslüman kadınları serbest bırakma vakti gelmedi mi?”
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
✏️ Şeyh Dr. Hasan Kettani'den mucahidleri tekfir eden Hani Sibai'ye

Şeyh Hani Sibai’nin Suriye liderliği ile askerlerini tekfir eden fetvası hiçbir şekilde isabetli olmamıştır. Bu fetva, şeyhin kardeşlerine karşı açık bir haksızlık içermekte olup, olayların perde arkasına vakıf olmadığını da açıkça göstermektedir. Şeyh, hata ve isabet üzerine konuşabilir, hatta bir sapma ve değişimden bile söz edebilirdi; ancak iş tekfir noktasına, dahası askerleri ve orduları tekfir etmeye varınca –ki bunlar, Suriye’yi özgürleştirmek ve Müslüman bir devlet haline getirmek için canlarını ve mallarını ortaya koyan mucahidlerdir ve ellerinden gelen tüm gayretle çalışmaya devam etmektedirler– bu kesinlikle büyük bir hata ve çok büyük bir kötülüğün kapısını aralamaktır.

Buna göre, rabbani ve nasihatçi alimlere düşen görev; adaletli, ilimle ve kardeşçe bir üslupla konuşmak, sertlik ve kabalıktan uzak durmak, hele ki tekfir ve dinden çıkarma gibi ağır hükümlere asla yönelmemektir. Bu, hükümetin yaptığı her fiili abartılı övgülerle yüceltmek anlamına da gelmez. Bilakis rabbani bir âlim, hakikati ortaya koymalı, açıklamalı, batıldan sakındırmalı ve bu esnada sahadaki fiili gayret ve inşaya katkıda bulunmalıdır; çünkü inşa sürecinde çalışmak ve üretmek en zor iştir. Başarı ve hidayet Allah’tandır.

✏️ Şeyh Dr. Hasan Kettani'den mucahidleri tekfir eden Hani Sibai'ye

📌@sawtulhak kanalına katılmak için:
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
✏️ Ebu’z-Zehrâ ez-Zubeydî —Allah onu ve anne-babasını bağışlasın—

6 Safer 1447 / 31 Temmuz 2025

(De ki: “İşte benim yolum budur. Ben ve bana uyanlar, apaçık bir bilgi üzere Allah’a davet ederiz.”)

🔴 Suriye Hükümeti'nden Ne Bekleniyor:

Suriye hükümetinden beklenen, şer‘î siyasî meseleleri araştıracak ve temellendirecek âlimlerden oluşan bir komisyon kurmasıdır. Örneğin: Siyasî uygulamalardan hangisi caizdir, hangisi değildir? Zaruret ne zaman devreye girer, şartları ve sınırları nelerdir? “İki şerden hafif olanı tercih etme” kaidesi ne zaman uygulanır, sınırları nedir? İstidlaf (zayıf düşürülmüşlük) ne demektir ve bu durum Suriye hükümetine uygulanabilir mi? Düşmanları dost edinmeden onları tarafsızlaştırmak nasıl olur, bunun ölçüleri nedir? Yahudilerle normalleşmenin ve İbrahimi din anlayışına katılmanın hükmü nedir?

Âlimlerden beklenen, siyaset alanındaki meseleleri netleştirmeleri ve siyaset üzerine kurulacak şer‘î kaideleri belirlemeleridir. Bu tür siyasî araştırmalar ilim talebeleri arasında ve halk arasında yayılmalıdır ki herkes basiret ve bilgi üzere hareket etsin. “Biz liderliğe güveniyoruz, o yeterlidir” demek yetmez. Zira çağımızda siyaset yapmak, fırtınalı bir denizde gemi sürmek gibidir; eğer kaptan dikkat etmezse gemi mutlaka batar. Bu yüzden şer‘î yönlendirme şarttır, aksi hâlde gemi batar.

Şer‘î heyetlerin bir an önce Suriye siyasetinin şer‘î esaslarını benimsemeleri gerekir. Aksi hâlde bazılarının fetvalarda sapmaya düşmesi ve Dr. Hani es-Sibâî'nin —Allah onu bağışlasın— düştüğü hataya düşmeleri kaçınılmaz olur. Âlimler, akîdenin koruyucuları ve memleketin güven teminatıdır. Onlar yücelirse biz de yüceliriz, onlar kaybolursa biz de kayboluruz.

🔴 Dr. Hani es-Sibâî’ye ve onun fetvasına katılanlara bir nasihat:

Dr. Hani, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şer‘î’yi, ona destek verenleri, onu savunanları veya mazeret getirenleri tekfir etmiştir. Bu son derece tehlikeli bir fetvadır, doğru olmayan bir yargıya varılmış ve son derece sarp bir yola girilmiştir.

Haricî fırkalara baktığımızda, Beyhîsiyye fırkasının, “Eğer imam küfre düşerse ümmet de kâfir olur” dediğini görürüz —bu da Ebu’l-Hasan el-Eş‘arî’nin Makalâtu’l-İslâmiyyîn eserinde geçer. Yani bu, toptan ve genellemeye dayalı bir tekfirdir ve bu Ehl-i Sünnet’in yöntemi değildir.

Asıl olan, Dr. Hani ve benzeri ilim talebelerinin, Suriye hükümetinin dayandığı delilleri inceleyip açıklığa kavuşturmalarıdır. Yani öncelikle hükümetin siyasette dayandığı şer‘î deliller sorulmalıydı. Bu sorulmuş olsaydı, cevapsız kalmazdı —gecikse bile mutlaka cevabı olurdu.

Ardından Dr. Hani ve diğerlerinin, bu delilleri ilmî bir tartışmayla ele almaları gerekirdi. Örneğin: Hükümetin dayandığı delillerin zayıf olduğu, siyasi gerçeklikle örtüşmediği ya da delilin yanlış anlaşıldığı gibi hususlar açıklanmalıydı. Daha sonra da kendi doğru delillerini, sağlam anlayış ve şer‘î kaidelerle destekleyerek ortaya koymalıydılar. Son olarak da, hükümetin siyasetiyle ilgili, “küfrü gerektirmeye engel olacak şüpheli bir delil var mı?” gibi temel sorular titizlikle araştırılmalıydı.

İşte ancak bu ilmî ve geniş araştırmadan sonra doğru bir fetva verilir ve gerçek duruma uygulanabilir. Oysa Dr. Hani böyle bir delil incelemesine gitmedi. İlmi esaslarla değil, kendi bilgilerine ve birtakım mantıksal çıkarımlara dayalı olarak ağır bir hüküm verdi.

İbn Nüceym, el-Bahrü’r-Râik adlı eserinde şöyle der:

"Açıkça anlaşıldı ki; sözleri hayra yorulabilecek bir Müslümanı tekfir etmek caiz değildir. Hatta söz konusu meselede farklı görüşler varsa veya zayıf bir görüş dahi olsa, tekfir edilmez. Bu yüzden tekfir sözlerinin çoğuna dayanarak hüküm verilmez. Ben kendime bu tür konularda fetva vermeme sözü verdim."

Bu sebeple Dr. Hani es-Sibâî’den, bu fetvasını yeniden gözden geçirmesini, yoksa onunla amel edenlerin vebalini üstleneceğini hatırlatıyoruz.

✏️ Ebu’z-Zehrâ ez-Zubeydî —Allah onu ve anne-babasını bağışlasın—

6 Safer 1447 / 31 Temmuz 2025

📌@sawtulhak kanalına katılmak için:
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
✏️ Şeyh Ebu Mahmud Filistini'den mucahidleri tekfir eden Hani Sibai'ye

Bazı kimselerin, ihtilaflı fıkhî meseleleri tekfir ve riddet sebebi saymaları, fıkıh melekesinden ve usul ilminden yoksun oluşlarının sonucudur. Farz edelim ki bir kâfirden haricilere karşı yardım alındı; bu, tek başına küfür sebebi değildir. Selef âlimleri yalnızca kâfirlerin hâkimiyetini kabul etmeyi veya onların safında savaşmayı riddet saymıştır. Şeyh Ebu Katade'nin de vurguladığı gibi bu tür meseleler tekfir değil, içtihad ve hata-sevap zemininde değerlendirilmelidir.

Tartışılan anayasa bildirgesi meselesinde, Mursî’nin bildirgesi çok daha ağır olmasına rağmen, âlimlerin çoğu zaruret fetvasıyla ona oy vermeyi caiz görmüştür. Bugün Ahmed Şara'yı tekfir edenler, zamanında Mursî’yi tekfir etmemiştir; bu apaçık bir çifte standarttır. Tekfir, zanna veya ihtimale değil, kesin delile dayanır. Ahmed Şara'yı tekfir etmek, aşırılıkta sınır tanımayan kimselerin tutumudur. Bu insanlar zamanla yalnız kalmış, kendi çevresini bile tekfir edecek hale gelmiştir. Hatta iş öyle bir noktaya varmıştır ki, onu destekleyen, savunan, hatta tekfir etmeyenler dahi tekfir edilmektedir. Bu zincirleme tekfir felakettir.

Ramadan’da Dr. Hani Sibai ile yapılan bir sohbette, kendisi açıkça Cevlani’yi (Ahmed Şara'yı) tekfir etmediğini ifade etmiştir. O halde ne oldu da bugün bu görüşünü değiştirdi? Cevap, zanna, söylentiye ve aşırılık yanlılarının baskısına boyun eğmiş olmasıdır.

Mursî örneğinde “imkân yoktu” denerek mazur görülürken, Suriye yönetimindeki “imkân” mutlak sayılıyor. Oysa Suriye hâlâ kuşatma, tehdit ve baskılar altındadır. Başkan Ahmed Şara'nın şeriatla hükmettiğine şahidlik eden binlerce insan varken, bunu görmezden gelip düşmanların propagandasına kulak vermek ilme yakışmaz.

İdlib ve Kuzey Suriye'deki mahkemeler tamamen şeriat esaslıdır. Şeriata aykırı yasalar kaldırılmış, yargı yerel kadrolarla yürütülmektedir. Buna rağmen “şeriatla hükmetmiyorlar” diyenler, sahayı hiç görmemiş, sadece dedikodulara kulak vermiş kimselerdir.

Tarık Abdulhalim ve Hani Sibai, “kim kâfiri tekfir etmezse o da kâfirdir” kaidesini dahi yanlış uygulamakta ve bu zincirleme tekfiri meşrulaştırmaktadır. Bu, Haricilerin yoludur. Bugün bu çizgi, sadece yöneticileri değil, destekçileri, sessiz kalanları ve hatta tekfiri reddedenleri bile tekfir etmektedir.

İbn Teymiyye’nin ifadesiyle: “Müslümanların kanını en çok döken görüşler, bu tür aşırı tekfir görüşleridir.” Şeriat, zulüm değil hidayet içindir. Zanla, belirsizlikle hüküm vermek ise hevaya tabi olmaktır.

Suriye sahasında gece gündüz çalışan, şeriatla hükmetmeye gayret eden kadroların tümünü tekfir etmek akıl dışıdır. Hele ki bunu, sahayı hiç görmemiş, 2017’den bu yana hiçbir doğrudan teması olmamış kimselerin yapması, büyük bir vebaldir.

Sonuç:
Bu tekfir fırtınası, sadece sözle kalmaz; ümmeti böler, kan döker, fitne çıkarır. Dr. Hani gibi âlimlerden beklenen, sahaya inmek, ilmi ölçülerle konuşmak ve ummeti bu harici fitneden korumaktır. Şeriatla hükmeden bir yönetime “küfür devleti” demek ve tüm destekçilerini tekfir etmek, tam anlamıyla Hariciliğin özüdür. Bu sapkın çizgiye karşı her ilim talebesi sorumludur.

✏️ Şeyh Ebu Mahmud Filistini'den mücahitleri tekfir eden Hani Sibai'ye

📌@sawtulhak kanalına katılmak için:
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Hani sibai kim? Kimin sözcüsü veya hangi gruptan ? Bilen var mı?
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Hani sibai kim? Kimin sözcüsü veya hangi gruptan ? Bilen var mı?

bildiğim ve okuduğum kadarıyla cevap vereyim; Mısır’dan Londra’ya iltica etmiş, El Kaide yanlısı, IŞİD karşıtı bir kişidir, alim midir bilmiyorum ama sözü dinlenen bir kişidir. Eymen el-Zevahiri onun adını “tavsiyeye değer” dört düşünürden biri olarak vermiştir.

Mısır’da 1990’larda İslami Cihad örgütüyle ilişkisi ve bazı sanıkların avukatlığını yaptığı için gözaltına alınmış, daha sonra serbest bırakılmış ama yeniden tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalınca ülkeyi terk etmiştir.

1994’te Birleşik Krallık’a siyasi sığınma başvurusunda bulunmuş ve kabul edilmiştir.

Mursi hakkında söyledikleri:
Cihat yanlısı "Makrizi Araştırma Merkezi ve Radyosu"nun başkanı Hani es Sıbai de Mursi için rahmet ve taziye açıklaması yapmasının ardından, Cuma namazının hutbesini de Mursi ve Mısır’a ayırdı

Mursi’nin "Mısır’ın laikleşmeye başladığı 19'uncu yüzyılın başından beri ülkenin başına gelen tek dindar ve şeriat yanlısı lider olduğunu" vurgulayan Sıbai, aynı zamanda "Mursi’nin diğer Mısır liderlerine göre çok daha eğitimli biri olduğunu" da ifade etti.

Sıbai "Mursi’nin hatalarının ve yöntem yanlışlıklarının, mazlum olarak darbeyle indirilip senelerce hapsedilmesi ve dindar kişiliği sebebiyle hedef alınmasının da hesaba katılarak genel bir değerlendirmede maruz görülebileceğini" belirtti.
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
bildiğim ve okuduğum kadarıyla cevap vereyim; Mısır’dan Londra’ya iltica etmiş, El Kaide yanlısı, IŞİD karşıtı bir kişidir, alim midir bilmiyorum ama sözü dinlenen bir kişidir. Eymen el-Zevahiri onun adını “tavsiyeye değer” dört düşünürden biri olarak vermiştir.

Mısır’da 1990’larda İslami Cihad örgütüyle ilişkisi ve bazı sanıkların avukatlığını yaptığı için gözaltına alınmış, daha sonra serbest bırakılmış ama yeniden tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalınca ülkeyi terk etmiştir.

1994’te Birleşik Krallık’a siyasi sığınma başvurusunda bulunmuş ve kabul edilmiştir.

Mursi hakkında söyledikleri:
Cihat yanlısı "Makrizi Araştırma Merkezi ve Radyosu"nun başkanı Hani es Sıbai de Mursi için rahmet ve taziye açıklaması yapmasının ardından, Cuma namazının hutbesini de Mursi ve Mısır’a ayırdı

Mursi’nin "Mısır’ın laikleşmeye başladığı 19'uncu yüzyılın başından beri ülkenin başına gelen tek dindar ve şeriat yanlısı lider olduğunu" vurgulayan Sıbai, aynı zamanda "Mursi’nin diğer Mısır liderlerine göre çok daha eğitimli biri olduğunu" da ifade etti.

Sıbai "Mursi’nin hatalarının ve yöntem yanlışlıklarının, mazlum olarak darbeyle indirilip senelerce hapsedilmesi ve dindar kişiliği sebebiyle hedef alınmasının da hesaba katılarak genel bir değerlendirmede maruz görülebileceğini" belirtti.

demokratik yöntemlerle Şeriat getiren bir adam nerede görülmüş Allah için. Peygamberimiz zamanında Darunnedve diye bir meclis yönetimi vardı Mekkede ve Rasûlullaha liderlik teklif edildiği, puta selam vermesini murad ettiklerini, meclise girmeyi teklif ettiklerini biliyoruz. Bunlar Rasûlullah ın ve Sahabelerin şiddetle karşı çıktığı ve işkence bile görmeyi kabul ettikleri bir husus. Böyle olsa erbakana ve rteye de rahmet okumak gerekir
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi

Hani es Sibai: Şara, Türk ve ABD istihbaratının yetiştirdiği, hain bir ajan!

İslam inancının temellerinden biri Allah için sevmek, Allah için buğz etmektir. Bu dinin esaslarından biri de Allah için sadık olmak, Allah için düşmanlık etmektir.

Ahmed eş-Şara, Mart 2025’te Suriye’de laik bir anayasa onayladı. O zamanlar bu anayasaya “Cengiz Han Anayasası” adını vermiştim. Bu anayasa, İslam hukukunu dışlıyor ve onu hayatın her alanında tek yasama kaynağı yapmıyor. Bu onu, hukuk anlayışına göre bir zorba yapıyor ve onu destekleyen veya haklı çıkaran herkes onun gibi sayılıyor.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:

Kim tağutu inkâr edip Allah’a inanırsa, kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir. (Bakara; 256)

Ahmed eş-Şara’nın eylemleri, imanı bozan İslam düşmanlarına olan bağlılığını açıkça göstermektedir. Komutan ve mücahitleri öldürüp cesetlerinin üzerine çıkarak, İslam hukukunun koruduğu kanın dökülmesine sebep olmuştur.

Ve işte bugün, Halep kırsalında ve diğer yerlerde Amerikan güçleriyle açıkça ve utanmazca ittifak kuruyor, İslam’a göre kanı haram olan masum Müslümanların öldürülmesine yol açan saldırı ve operasyonlardan geri durmuyor.

Ahmed el-Şara ile ABD arasındaki ittifakın Şam’ın fethinden önce de var olduğunu, ancak gizli tutulduğunu unutmayın! Hâlâ gafil avlanan ve İslam düşmanlarına sadık ve onları destekleyen hain bir ajanın, İslam hukukuna göre kanı haram olan masum Müslümanlara karşı hareket etmesine iyi gözle bakan bir grup insan var.

Kaderin cilvelerinden biri, “Kamu Güvenlik Güçleri” ve “Suriye ordusu” güçlerinin çoğunun sakallı adamlardan oluşmasıdır. Onlar, eskiden devrimci ve mücahit olarak biliniyorlardı, ancak bugün Ahmed el Şara’ya karşı çıkan ve onun dini ve mezhepsel sapmalarını eleştiren Müslümanlara karşı yürütülen savaşta Amerikan güçleri ve ortaklarıyla aynı safta yer alıyorlar. İslam düşmanlarına biat etmenin ve onları desteklemenin imanı bozduğunu biliyorlar!

Müslümanlara karşı bu ittifaka ve saldırılara katılan ve katılmaya devam eden kim olursa olsun dinden çıkmış ve İslam’ı terk etmiş sayılır. Geçmişteki cihadının ona hiçbir faydası olmaz, Ahmed eş-Şara’ya olan sadakatinin de! O, kendi elleriyle ördüğü şeyi bozdu! Önceki çalışmaları -eğer samimiyse- toz olup uçtu!! Keşke sakalları tavşanlara ve hayvanlara “saman” yemi olsaydı!!

Açık konuşmak gerekirse diyorum ki: Bir Müslüman bid’atçı bile olsa, İslam’ın esaslarını koruduğu sürece, İslam düşmanlarıyla ittifak ederek onun kanının dökülmesini, tutuklanmasını veya işkence edilmesini helal kılmak İslam hukukuna göre caiz değildir.

Suriye’nin mevcut cumhurbaşkanı “Ebu Muhammed el-Cevlani” yani Ahmed eş-Şara’ya gelince, Halep ve İdlib mücadelesinden bu yana, pek çok Mücahit komutanın ortadan kaldırılmasında parmağı olduğu kanıtlanmıştır. Türkiye Dışişleri Bakanı “Hakan Fidan”ın birkaç ay önce bir Amerikan kanalına verdiği röportajda, El Kaide bağlantılı “IŞİD” ve “Hurras ed Din” örgütlerine karşı istihbarat sağladığı ve bu sayede İslam’da kanı haram olan kişilerin öldürüldüğü belirtilmektedir. Şeriatte bu, İslam düşmanlarının Müslümanlara karşı bir eylemi olarak kabul edilir ve apaçık bir küfürdür.

Ahmed eş-Şara da diğer bütün zalim yöneticiler gibi Müslümanlara karşı İslam düşmanlarının yanında yer alan ve onların çıkarlarını koruyan bir zalimdir.

Ahmed Eş-Şara, Türk ve Amerikan istihbaratının ve Siyonist oluşumun gözetimi altında yetişti ve doğrudan onlardan eğitim ve rehberlik aldı.

Buna göre Ahmed eş-Şara, -fıkhî terminolojik anlamda- tağut sayılır ve onu destekleyen, savunan veya yaptıklarını haklı çıkaran herkes onunla aynı hükme tabi olur.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır.” (Maide Suresi, 51)

Kim bu zalim vasıfları taşıyan bir kimseyi severse, yahut onu savunursa, yahut onun gerçek şeriatı çiğneyen hareketlerini eleştirenleri kınarsa, o zaman müminlerin yoluna aykırı davranmış olur.

Herhangi bir Müslüman, ilmî seviyesi, itibarı veya gücü ne olursa olsun, İslam’ın zirvesinde ve davetinde daha önce bulunmuş olsa bile, laik bir anayasayı onaylarsa veya Müslümanlara karşı İslam düşmanlarını desteklerse, imanı geçersiz kılan bir fiil işlemiş ve İslam dairesinden çıkmış olur. Her sorumlu ve yetenekli Müslüman, ona inanmamalı, Allah rızası için ondan nefret etmeli ve ondan sakınmalıdır ki bu, imanın en zayıf noktasıdır.

Şeyhülislam İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir:

“Kim, kendisine dost olana sadık olmak, kendisine düşman olana düşmanlık etmek için biriyle ittifak kurarsa, şeytan yolunda cihad eden Tatarlar gibi olur. Böyle biri, ne Allah yolunda cihad edenlerden, ne de Müslümanların müchitlerindendir. Böyle kişilerin Müslüman mücahitler arasında olması düşünülemez. Bilakis bunlar, şeytanın askerleri arasındadır.” (Mecmu’l-Fetâvâ, c. 28, s. 20)

Sözün özü..

İmanın en sağlam bağları, Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir. Allah rızası dışında dostluk, Allah rızası dışında düşmanlık da caiz değildir. Bunun dışındaki her şey apaçık dalalettir.

Öyleyse, isimleri ne olursa olsun tağutlara ve İslam’ın yıktığı putlara tapmaktan sakının. “Firavunlar” icat etmekten kaçının! Ve “Ahmed Kohen”e tapmaktan da sakının!

Hani es Sıbai: Ahmed Şara ülkeyi sattı, süslü tahtında memur olarak otursun!


Hani es Sıbai: “İdlib hapishanelerindeki Müslüman kadınları serbest bırakma vakti gelmedi mi?”

Dürzilerin zulmüne sessiz kaldılar hatta çekildiler başta. Peygamberimiz Kaynukalıların bir Müslüman kadının örtüsünü çekmesi sebebiyle onlara doğrudan savaş açıp üzerlerine yürüyor kendi toprakları içindeki bir kavmin üstüne. Düşmanın gücü, dışarıdaki müşriklerin tehlikesi, ordunun hazır olmaması vs umrunda bile olmuyor. Bu hükümetler bu ödleklikle dürzilerin kendi bölgesinde israil bayrağı dalgalandırmasını Müslüman cesetleri sergilemelerini seyrediyor. Allah tüm bu iktidarları mahvetsin ve Rasûlullah ın ve ashabının yolunu takip edenleri iktidar kılsın
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
Bunlar bu siyasetle bir yeri kurtarana kadar iki üç milyon Müslümanı gözden çıkarırlar
 
Quds Çevrimdışı

Quds

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Şeyh Eymen ez-Zevahiri'nin hakkında övgüler ile bahsettiği, cihad menhecine sahip çıktığı için zamanında tutuklanan önemli bir alim. Kaidetul cihad'ın destekçisi.
İngiltere'ye iltica edip İngiltere'de mülteci olarak kaldıktan sonra ısrarla İngiltere'de kalmak isteyen bir âlim (!). Türkiye'nin fetullah gulenine benzetiyorum açıkçası. Ahmed el Şaara'ya koltukta otursun memur olsun diyen kendisi ne yapıyor acaba !
 
İslamciMuhammed Çevrimdışı

İslamciMuhammed

.
İslam-TR Üyesi
İngiltere'ye iltica edip İngiltere'de mülteci olarak kaldıktan sonra ısrarla İngiltere'de kalmak isteyen bir âlim (!). Türkiye'nin fetullah gulenine benzetiyorum açıkçası. Ahmed el Şaara'ya koltukta otursun memur olsun diyen kendisi ne yapıyor acaba !
ahmed şara dediğin adam yönetime bakanlara feministleri atamaya devam etsin dürzilere karşı susup sisiye karşı konuşan mücahidleri hapsetmeye devam etsin. şeyh hani es sıbaiye karşı ahmed şarayı savunman ne komik, kendisini teröre nispet etmesinler diye kaideye biatını bozan bir aptaldan başkası değil kendisi. zaten kendide kabul etti suriyedeki kaide kolu hurras hakkında istihbarata bilgi sağladığını, daha ne bekliyorsunuz o köpekten?
 
Quds Çevrimdışı

Quds

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
ahmed şara dediğin adam yönetime bakanlara feministleri atamaya devam etsin dürzilere karşı susup sisiye karşı konuşan mücahidleri hapsetmeye devam etsin. şeyh hani es sıbaiye karşı ahmed şarayı savunman ne komik, kendisini teröre nispet etmesinler diye kaideye biatını bozan bir aptaldan başkası değil kendisi. zaten kendide kabul etti suriyedeki kaide kolu hurras hakkında istihbarata bilgi sağladığını, daha ne bekliyorsunuz o köpekten?
Küfür memleketlerine sığınmak normal diyorsun yani
 
Quds Çevrimdışı

Quds

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
ortadoğuyu küfür memleketine çevirmek daha basit bir şey diyorsun yani?
Ülke yönetmek evcilik oynamaya benzemiyor. Hataları yanlışları var olacak da çünkü bir insan ve insan peygamber değilse hata yapacak. Bu hatalar Sebai gibi tekfir ettirmeyi gerektirmez, hele ki küfrün en azgın olduğu ülkelerden birinde bir koltukta oturarak hiç olmaz. O kadar reddiyeyi okumani tavsiye ederim. Yine de küfrün merkezinden çıkmadan cihad meydanında olmadan söylediği sözlerin sinek kadar değeri yok. İnşallah kimseyi kiskirtamayacaksiniz önce huzuru sağlayacak ülkeyi imar edecek inşallah. Sen ve alimleriniz muslumana saldırmayı bırakın. Hele ki asıl düşman apaçık ortadayken !
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hani es Sibai: Şara, Türk ve ABD istihbaratının yetiştirdiği, hain bir ajan!
Ahmed eş-Şara da diğer bütün zalim yöneticiler gibi Müslümanlara karşı İslam düşmanlarının yanında yer alan ve onların çıkarlarını koruyan bir zalimdir.
Ahmed Eş-Şara, Türk ve Amerikan istihbaratının ve Siyonist oluşumun gözetimi altında yetişti ve doğrudan onlardan eğitim ve rehberlik aldı.
Buna göre Ahmed eş-Şara, -fıkhî terminolojik anlamda- tağut sayılır ve onu destekleyen, savunan veya yaptıklarını haklı çıkaran herkes onunla aynı hükme tabi olur.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır.” (Maide Suresi, 51)
Kim bu zalim vasıfları taşıyan bir kimseyi severse, yahut onu savunursa, yahut onun gerçek şeriatı çiğneyen hareketlerini eleştirenleri kınarsa, o zaman müminlerin yoluna aykırı davranmış olur.
Gözüyle görmüş gibi ajanlık eğitimi aldığını iddia etmesi çok ciddi ve riskli bir iddia. İslam devleti olsa bu iddiasını delillendirmesi, aksi taktirde iftira haddine mâruz kalacağı bildirilirdi. Böyle bir iddia ya ajanlık verenler tarafından kendisine bildirildi ki bu durumda kendi konumu daha ciddi şaibe altına kalır, yahud hadiselerden çıkarsamalar yapıyor ki bu da zanna dayanır ki isabetli olsa bile usul olarak zulûmdur. Bu kadar kat'i bir iddiaya İslam aleminde sadece kendisi mi vâkıf oluyor? Üstte de açıklamasının (iddiasının) hatalı olduğunu söyleyen İslami şahsiyetler mevcud.
Evet Ahmed Şara'nın izlediği yol ve yöntem memnun olduğumuz, istediğimiz İslam'ın tavsiye ettiği bir uygulamalar barındırmasa da alenen Kâfir diyerek tekfirini dile getirecek ve mucahid askerlerini de tekfiri gerektirecek aleni bir küfür olduğunu söyleyemiyoruz. Ne zaman ki kufru güneş gibi açık, ihtilaf olmayan bir durum ortaya çıkar ve kimsenin şubhesi kalmaz o zaman berî oluruz. Fakat şu an bu durumda Bize düşen Kardeşlerimizi İslam'a hizmet için İslami metoddan ayrılmamaları ve ayaklarının din üzere sabit kalmaları için dua etmektir. Aksi taktirde fitneye koşma vebalini üstlendiğimizi bilelim
 
İslamciMuhammed Çevrimdışı

İslamciMuhammed

.
İslam-TR Üyesi
İslamciMuhammed Çevrimdışı

İslamciMuhammed

.
İslam-TR Üyesi
İngiltere'ye iltica edip İngiltere'de mülteci olarak kaldıktan sonra ısrarla İngiltere'de kalmak isteyen bir âlim
Kendisi hiçbir zaman kalıcı oturum da almadı, vatandaşlıkta. Göç idaresi onu çıkartmak için elinden geleni yapıyor ve Şeyh uzun yıllardır kendisine açılan davalar ile uğraşıyor. Sanki orada rahat bir yaşam içindeymiş gibi anlatma.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Sadece Şeyh Hani es-Sıbai mi hocam? Şeyh Makdisi'nin, hatta yeri geldiğinde Şeyh Ebu Katade'nin de Ahmed Şara denen şahısa karşı çıktığı
oldu.

Ahmed Şara'nın kabul ettiği anayasa laiklik üzerine.

Şeyh Hani es-Sıbai'nin Ahmed Şara hakkında yazdığı yazının tam hali (türkçe & arapça):

JustPaste.it - Share Text & Images the Easy Way
Bu isimleri ve açıklamalarını da biliyorum ama senin gibi cumhur anlamıyorum. Türk ve CİA yetiştirdiği Hain Ajan kafir dedikleri linki verir misin?
 
Üst