Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Biz Harama Düşme Korkusundan 70 Helali Terk Ederdik, Hadisinin Sıhhati?

AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum ve Rahmetullah,

Ebû Bekr (ra) buyurdu ki: "Biz, harama düşme korkusundan yetmiş helâli terk ederdik." (İbn-i Âbidîn)

Hocam bu hadisinin sıhhati nedir, nasıl anlanmalıdır. Allah(cc) radı olsun..
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah ;

Kutu’l-Kulub kitabında, kimsenin adı verilmeden şu bilgiye yer verilmiştir:
“Rivayete göre (selef-i salihin) diyorlardı ki:

كُنَّا نَتْرُكُ سَبْعِيْنَ بَابًا مِنَ الحَلاَلِ خِشْيَةَ أَنْ نَقَعَ فِي الحَرَامِ
Biz bir harama girme endişesiyle yetmiş helali terk ederdik
(Ebu Talib el-Mekki, Kutu’l-Kulub, 2/434)

İbn Abidin’de böyle bir ifadeye rastlayamadık.

Helali terk etmek hatalı bir ifadedir. Şubheli (helal mi haram mı belli olmayan) olanlardan uzak durulmalıdır.

Nu'man b. Beşîr (r.anhuma)'dan rivayet edilmiştir; der ki: Rasûlullah (s.a.v)'ı şöyle buyururken duydum:
إِنَّ الْحَلَالَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌ لَا يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنْ النَّاسِ فَمَنْ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ كَالرَّاعِي يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يَرْتَعَ فِيهِ أَلَا وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًى أَلَا وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَحَارِمُهُ أَلَا وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ أَلَا وَهِيَ الْقَلْبُ
"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şubheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şubheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şubheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalbdir."
(Buharî, İman 39, Buyû 2; Muslim, Musakat 107, (1599); Ebu Davud, Buyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Buyû 1, (1205); Nesâî, Buyû 2, (7, 241), eşribe 50; İbn Mâce, fiten 14; Dârimî, buyû 1; Ahmed b. Hanbel, IV, 267, 269, 270, 271)


عَنْ أبي مُحَمَّدٍ الْحَسنِ بْنِ عَلِيِّ بْنِ أبي طَالِبٍ ، رَضيَ اللَّهُ عَنْهما ، قَالَ حفِظْتُ مِنْ رسولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « دَعْ ما يَرِيبُكَ إِلَى مَا لا يَريبُكَ ، فَإِنَّ الصِّدْقَ طُمأنينَةٌ، وَالْكَذِبَ رِيبةٌ » رواه التِرْمذي وقال : حديثٌ صحيحٌ . قَوْلُهُ : « يرِيبُكَ » هُوَ بفتحِ الياء وضَمِّها ، وَمَعْناهُ :
اتْرُكْ ما تَشُكُّ في حِلِّه ، واعْدِلْ إِلى مَا لا تَشُكُّ فيه
"Ebû Muhammed el Hasen ibn Ali ibn Ebû Tâlib (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Ben, Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’den:
Sana şubhe veren şeyleri bırak, şubhe vermeyene bak. Çünkü doğruluk kalbin huzurudur, yalan ise kalbi şubhe ve kuşkuya yöneltir.”
(Buharî, Bûyu 3; Tirmizî, Kıyâme, 60)
Dedi ki; bu hadis sahihtir. Onun sözü olan يرِيبُكَ , ya nın fethalısı ve dammelisidir, ve manası; helalliğe şubhe veren şeyi terket, ve kendisinde şubhe olmayan şeyde adaletli ol.


İbn Hacer el-Askalânî ve Nevevî'nin bildirdiğine göre; hadis-i şerif, ahkâmın üç kısma ayrıldığına işaret etmektedir:
1- Helâl olduğu açıkça belli olan hükümler:
Bunlar, beyana ihtiyaç duymayacak kadar açık ve herkes tarafından bilinebilen şeylerdir. Ekmek yemek, yürümek, su içmek gibi.
2- Haram olduğu açık olan ve haramlığı herkes tarafından bilinen şeyler:
İçki içmek, zina etmek gibi.
3- Haram veya helâl olduğu açık olmayan şubheli şeyler:

Haram veya helâl olduğu şubheli olan şeylerin nelerden ibaret olduğunda âlimler ihtilâf etmişlerdir.
İbn Hacer el- Askalânî'nin belirttiğine göre, bu ihtilâfların hulasası şöyledir:

a) Şubheli şeyler, helâl veya haram oluşunda, ulemanın ihtilâf ettikleri; yani, kiminin helâl kiminin ise haram dedikleridir. At etinin hükmündeki ihtilâf, buna misâl gösterilmektedir.
b) Helâl veya haram olduğunda ihtilâf edilen şubheli şeyler, mekruh olanlardır. Bu görüş, Maverdî'den nakledilmektedir.
c) Haram ve helâl malı karışık olan bir kimseyle muamele yapılmasıdır. Bu görüş de Hattâbî'ye aittir.

Hattâbî, "Onlar arasında şubheli şeyler vardır." cümlesini izah ederken şu sözleri söyler ki, gerçekten kayda değer:
"Yani bunlar, bazı insanlar için karışıktır. Yoksa onlar haddizatında karışık ve şüpheli, şeriatın aslında beyanı olmayan şeyler değildirler. Çünkü Cenab-ı Allah, hakkında hüküm bulunması gereken hiçbir şeyi delilsiz ve beyansız bırakmamıştır. Şu var ki, beyan; herkesin bilebileceği açık beyan ve usûl ilmine önem veren, nasların manalarını iyice anlayan, kıyas ve istinbât yollarını bilen ilim adamlarının dışında kimsenin anlayamayacağı gizli beyan olmak üzere iki çeşittir. Hadis-i şerifteki,
"Onları insanların çoğu bilmezler." ifadesi, sözümüzün sıhhatine delildir."

Hattâbî daha sonra, bir şeyin hükmünde şubhe eden kişinin durması ve şüpheden korunması gerektiğini, aksi takdirde harama düşebileceğini ifade eder.
İşte tesbiti zor olan ve hükmü ancak âlimler tarafından çıkartılabilenler bunlardır. Âlimler ya nasla, ya da başka bir delille bu tür şeylerin hükümlerini istinbât ederler. Onu ya haram ya da helâl sınıfına ilhak ederler.

Şubheli şeylere tam olarak haram veya helâl denilmemekle birlikte, bunlardan kaçınmanın takvaya uygun olduğunda şubhe yoktur. İmam Azam Ebû Hanîfe ve Sufyân-ı Sevrî'nin: "Gökten yere düşmem, benim için "Nebiz (bir tür şarap) haramdır." diye fetva vermemden daha basittir; ama kendim onu asla içmedim ve içmem de." dedikleri rivavet edilir.

 
AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Âleykum selam we rahmetullah ;

Kutu’l-Kulub kitabında, kimsenin adı verilmeden şu bilgiye yer verilmiştir:
“Rivayete göre (selef-i salihin) diyorlardı ki:

كُنَّا نَتْرُكُ سَبْعِيْنَ بَابًا مِنَ الحَلاَلِ خِشْيَةَ أَنْ نَقَعَ فِي الحَرَامِ
Biz bir harama girme endişesiyle yetmiş helali terk ederdik
(Ebu Talib el-Mekki, Kutu’l-Kulub, 2/434)

İbn Abidin’de böyle bir ifadeye rastlayamadık.

Helali terk etmek hatalı bir ifadedir. Şubheli (helal mi haram mı belli olmayan) olanlardan uzak durulmalıdır.

Nu'man b. Beşîr (r.anhuma)'dan rivayet edilmiştir; der ki: Rasûlullah (s.a.v)'ı şöyle buyururken duydum:
إِنَّ الْحَلَالَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌ لَا يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنْ النَّاسِ فَمَنْ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ كَالرَّاعِي يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يَرْتَعَ فِيهِ أَلَا وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًى أَلَا وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَحَارِمُهُ أَلَا وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ أَلَا وَهِيَ الْقَلْبُ
"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şubheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şubheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şubheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalbdir."
(Buharî, İman 39, Bûyu 2; Muslim, Musakat 107, (1599); Ebu Davud, Bûyu 3, (3329, 3330); Tirmizî, Bûyu 1, (1205); Nesâî, Bûyu 2, (7, 241)



عَنْ أبي مُحَمَّدٍ الْحَسنِ بْنِ عَلِيِّ بْنِ أبي طَالِبٍ ، رَضيَ اللَّهُ عَنْهما ، قَالَ حفِظْتُ مِنْ رسولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « دَعْ ما يَرِيبُكَ إِلَى مَا لا يَريبُكَ ، فَإِنَّ الصِّدْقَ طُمأنينَةٌ، وَالْكَذِبَ رِيبةٌ » رواه التِرْمذي وقال : حديثٌ صحيحٌ . قَوْلُهُ : « يرِيبُكَ » هُوَ بفتحِ الياء وضَمِّها ، وَمَعْناهُ :
اتْرُكْ ما تَشُكُّ في حِلِّه ، واعْدِلْ إِلى مَا لا تَشُكُّ فيه
"Ebû Muhammed el Hasen ibn Ali ibn Ebû Tâlib (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Ben, Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’den:
Sana şubhe veren şeyleri bırak, şubhe vermeyene bak. Çünkü doğruluk kalbin huzurudur, yalan ise kalbi şubhe ve kuşkuya yöneltir.”
(Buharî, Bûyu 3; Tirmizî, Kıyâme, 60)
Dedi ki; bu hadis sahihtir. Onun sözü olan يرِيبُكَ , ya nın fethalısı ve dammelisidir, ve manası; helalliğe şubhe veren şeyi terket, ve kendisinde şubhe olmayan şeyde adaletli ol.


İbn Hacer el-Askalânî ve Nevevî'nin bildirdiğine göre; hadis-i şerif, ahkâmın üç kısma ayrıldığına işaret etmektedir:
1- Helâl olduğu açıkça belli olan hükümler:
Bunlar, beyana ihtiyaç duymayacak kadar açık ve herkes tarafından bilinebilen şeylerdir. Ekmek yemek, yürümek, su içmek gibi.
2- Haram olduğu açık olan ve haramlığı herkes tarafından bilinen şeyler:
İçki içmek, zina etmek gibi.
3- Haram veya helâl olduğu açık olmayan şubheli şeyler:

Haram veya helâl olduğu şubheli olan şeylerin nelerden ibaret olduğunda âlimler ihtilâf etmişlerdir.
İbn Hacer el- Askalânî'nin belirttiğine göre, bu ihtilâfların hulasası şöyledir:

a) Şubheli şeyler, helâl veya haram oluşunda, ulemanın ihtilâf ettikleri; yani, kiminin helâl kiminin ise haram dedikleridir. At etinin hükmündeki ihtilâf, buna misâl gösterilmektedir.
b) Helâl veya haram olduğunda ihtilâf edilen şubheli şeyler, mekruh olanlardır. Bu görüş, Maverdî'den nakledilmektedir.
c) Haram ve helâl malı karışık olan bir kimseyle muamele yapılmasıdır. Bu görüş de Hattâbî'ye aittir.

Hattâbî, "Onlar arasında şubheli şeyler vardır." cümlesini izah ederken şu sözleri söyler ki, gerçekten kayda değer:
"Yani bunlar, bazı insanlar için karışıktır. Yoksa onlar haddizatında karışık ve şüpheli, şeriatın aslında beyanı olmayan şeyler değildirler. Çünkü Cenab-ı Allah, hakkında hüküm bulunması gereken hiçbir şeyi delilsiz ve beyansız bırakmamıştır. Şu var ki, beyan; herkesin bilebileceği açık beyan ve usûl ilmine önem veren, nasların manalarını iyice anlayan, kıyas ve istinbât yollarını bilen ilim adamlarının dışında kimsenin anlayamayacağı gizli beyan olmak üzere iki çeşittir. Hadis-i şerifteki,
"Onları insanların çoğu bilmezler." ifadesi, sözümüzün sıhhatine delildir."

Hattâbî daha sonra, bir şeyin hükmünde şubhe eden kişinin durması ve şüpheden korunması gerektiğini, aksi takdirde harama düşebileceğini ifade eder.
İşte tesbiti zor olan ve hükmü ancak âlimler tarafından çıkartılabilenler bunlardır. Âlimler ya nasla, ya da başka bir delille bu tür şeylerin hükümlerini istinbât ederler. Onu ya haram ya da helâl sınıfına ilhak ederler.

Şubheli şeylere tam olarak haram veya helâl denilmemekle birlikte, bunlardan kaçınmanın takvaya uygun olduğunda şubhe yoktur. İmam Azam Ebû Hanîfe ve Sufyân-ı Sevrî'nin: "Gökten yere düşmem, benim için "Nebiz (bir tür şarap) haramdır." diye fetva vermemden daha basittir; ama kendim onu asla içmedim ve içmem de." dedikleri rivavet edilir.

Allah(cc) radı olsun hocam, Allah(cc) ilminizi arttırsın.
 
Üst Ana Sayfa Alt