Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Dinler Arası Diyalogun Çirkin Yüzü

halid.bin.velid Çevrimdışı

halid.bin.velid

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Dinlerarası diyalog nedir?
Aşağıda Kaynaklarıyla öyle fetvalar varki bu diyalog meselesi için; değil diyalog ismini duyanın ateşten kaçar gibi kaçması gerekirken halen daha sitemizden alıntı yapıp hiç bir veriye, kaynağa dayanmayan ilmi de olmadan boş boş kelamlar edene acırız …!!

Dinlerarası diyalog nedir?
Dinlerarası diyalog, Papalığın II. Vatikan Konsili’nin 4. oturumunda kabul edilen, “Nostra Aetate” diye maruf Konsil metninde aktarılan ve 28 Ekim 1965′te Papa VI. Paul’un onayıyla ilan edilen, “Papalığın 3. bin yıl hedefi olarak açıkladığı Asya’nın hristiyanlaştırılması projesi’nin bir yöntemidir. Papalığın “çağdaş hristiyanlaştırma ve misyonerlik usulü” dür.
( Kaynak; John W. O’Malley, “Reform, Historical Conciousness And Vatikan li’s Aggiornamento, Theological studies, 1971 xxx11/4; M. Raukanen, The catholic Doctrin of Non-Christian Religions According to the Second Vatikan Council, New york 1992, 35; The Second Vatikan Council, Nostra Aetate, 1-4)
Papalığın, dinlerarası diyalog adı altındaki böylesi bir “Asya’yı hristiyanlaştırma projesi”nin gönüllü bir parçası olmak, İslâm akaidine göre Müslüman’a zarar verir mi?
İslâm akaidi ve Ehl-i Sünnet esaslarına göre; Papalığın böylesi bir “hristiyanlaştırma projesi ve misyonunun gönüllü bir parçası olan” herhangi bir Müslüman, mürted olur, İslâm dairesinin dışına çıkar, küfre düşer. Bu küfrü irtikab ettiği ana kadar, yaptığı tüm ibadet ve hayırlı amelleri boşa çıkar, müflis olur. Evli ise nikahı düşer. (KAYNAK A.Z. Gümuşhanevî, Cami’ül Mütün ,c.1, Elfaz-ı Küfür, b.2)
—->

Hristiyanlık gibi İslâm’dan gayri bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kişi veya onların küfürde oldukları hususunda şek:-şüphe içinde olan kişi yahut da onların manevi gidişatının doğru olduğu kanaatini taşıyan kişi İslâm’dan çıkmış olur, küfre düşer. (Muhammed b. ismail er-Reşid ,Tehzib’ü Risalet’il Bedri’r-Reşîd fi Elfâz’il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir’ul -Melahide vr 11b]
Nisa Suresi 115: “Kim Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra,(Hz. Muhammed) karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola tabi olursa, onu o saptığı yönde bırakırız ve cehenneme Sürükleriz ; o ne kötü biryerdir.”
Nisa Suresi 13-14: “Bunlar, Allah’ın (koyduğu) sınırlardır. Kim kendisi için yol belli olduktan sonra Peygambere (Hz. muhammede)’ine itaat ederse Allah onu, ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; onlar orada devamlı kalıcıdırlar ; işte büyük kurtuluş budur.”
“Kim de Allaha ve Peygamberi (Hz. Muhammed) ‘ine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, ebedi kalacağı bir ateşe sokar ;onun için alçaltıcı bir azab vardır.”
Cin Suresi 23-24: “Artık kim Allah’a ve Resulü (Hz. Muhammed)ine karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.”
Muhammed Suresi 32-33-34: “İnkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber (Hz. Muhammed)’e karşı gelenler, Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.”
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber (Hz Muhammed)’e itaat edin ki amellerinizi boşa çıkarmayın. Zira inkâr edip Allah yolundan alıkoyanları ve de kâfir olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz.”
Fetih Suresi 28-29: “Bütün dinlere üstün kılmak üzere, Peygamberi (Hz. Muhammed)’ini hidayet ve Hak din ile gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter; Muhammed Allah’ın elçisidir. O (Hz. Muhammed)’in beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı onurlu, kendi aralarında merhametlidirler.”
“Ehl-i Kitap ile amentüde ittifakımız vardır” inancını taşımanın veya gönüllü olarak bu ifadeyi kullanmanın itikadî hükmü nedir?
Böyle bir inancı taşıyan ve ikrar eden Müslüman, İslâm akaidi ve Ehl-i Sünnet esaslarına göre mürted olur, İslâm dairesinin dışına çıkar, küfre düşer. Böyle bir inanç, Hakk’ı batılın seviyesine indirmek, Hakk’ı batıl ile karıştırmak, ilahi olan ile muharref olanı aynı kefeye koymak ve eşitlemektir ki, İslâm akaidi, Ehl-i Sünnet esasları ve bizzat Kur’an-ı Kerim’in ikaz edici beyanlarına göre bu küfürdür.
( A.Z. Gümüşhanevî, Cami’ül Mütûn, c.1, Elfaz-ı Küfür, b. 2; Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib’ü Risalet’il Bedri’r-Reşîd fi Elfâz’il Mükeffırat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir’ul-Melahide, vr 11 b )
Bir kimse, ehl-i kitap ile amentüde ittifakın var olduğuna inanırsa, hatta kiliselerin Allah’ın evleri olduğuna, orada Allah’a kulluk yapıldığına, Yahudi ve Hristiyanların yaptıklarının Allah’a kulluk, O’na ve Rasulüne itaat olduğuna inanırsa, Allah’ın da bu yapılanlardan hoşnut ve memnun kaldığına itikad ederse kafir olur. Ehl-i zimmeti (gayr-i müslimlerî) kiliselerinde ziyaret etmenin Allah’a yakınlık vesilesi olduğuna itikad eden kimse, İslâm dininden çıkar, mürted olur.
( Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib’ü Risalet’il Bedri’r-Reşîd fi Elfâz’il Mükeffırat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir’ul-Melahide, vr 11 b )
Al-i Imran Suresi 19: “Allah katında yegâne Hak Din Islâmdır.
Al-i İmran Suresi 85: “Herkim İslam’dan başka birdin ararsa, bilsin ki, (o din) ondan asla kabul edilmeyecektir; o kimse, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.”
Al-i İmran, 100: “Ey iman edenler, Ehl-i kitaptan herhangi bir gruba tabi olursanız, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir yaparlar.”
Ahirette kurtuluş için Hz. Muhammed’e (sav) inanmaya hacet yoktur; Kelime-i Tevhid’in ikinci rüknü olan “Muhammedu’r Rasûlullah” kısmını ikrar bir kemal mertebesidir, cennetlik olma için bunu ikrar ve buna iman etmek lüzumlu değildir demenin hükmü nedir?
Böyle bir inancı taşımak ve yaymak, İslâm akaidine göre, Müslüman’ı dinden çıkartır, mürted yapar, küfre düşürür. (A.Z. Gümüşhanevî, Camîül Mütûn, c.1, Elfaz-ı Küfür, b. 2; Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib’ü Risalet’il Bedri’r-Reşîd fi Elfâz’il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir’ul-Melahide, vr 11 b )
Ehl-i Kitap’tan herhangi bir gruba tâbi olmanın, dinen mahzuru var mıdır?
Ehl-i kitaptan herhangi bir gruba tâbi olmak, Kur’an-ı Kerim’e ve İslâm akaidine göre Müslüman’ı dinden çıkartır, imandan sonra kafir yapar
( A.Z. Gümüşhanevî, Camrül Mütûn, c.1, Elfaz-ı Küfür, b. 2; Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib’ü Risalet’il Bedri’r-Reşîd fi Elfâz’il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir’ul-Melahide,vr11 b.)
Al-i İmran, 100: “Ey iman edenler, Ehl-i kitaptan herhangi bir gruba tabi olursanız, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir yaparlar.”
Maide Suresi 51-52-53-54-55-56: “Ey iman edenler! Yahudileri ve
Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizde HER kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”
“Kalblerinde hastalık bulunanların: “Başımıza (küresel) bir felâketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasına koşuştuktan görürsün. Umulur ki Allah bir fütuhat, yahut katından bir emir getirecek de onlar , içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır “

“(O zaman) iman edenler: “Bunlar mıdır sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle yemin edenler?” diyeceklerdir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştirde kaybedenlerden olmuşlardır.”
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) muhakkak Allah, sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir topluluk getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah’ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah’ın lütfü ve ilmi geniştir.”
“Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resulü (Hz. Muhammed)’dir ve de şu iman edenlerdir ki onlar Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.”
“Kim Allah’ı, Resulü (Hz. Muhammed)’ini ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah’ın tarafını tutanlardır.
 
halid.bin.velid Çevrimdışı

halid.bin.velid

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Diyalogcular bir Din Türetiliyor !







Vaktiyle Hindistan’da Ekber Şah ismindeki sultan İslam’ı, Mecusiliği ve Hıristiyanlığı karıştırarak yeni bir din çıkartmıştı.

Bu dine “Din-i İlahî” adını vermiş, “İbadet-hâne” denilen tapınaklar kurmuş, İslam selamını kaldırmış, onun yerine “Allahu Ekber” denilmesini emr etmiş, bunlara benzer temel değişiklikler ve yenilikler yapmıştı. .
Bugün Türkiye’de buna benzer bir hareket başlatılmıştır.
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam bir kazanda kaynatılarak yeni bir din türetilmek isteniyor. Bu dinin bazı özellikleri ve temel inançları şunlardır:
1. Kelime-i Tevhid’in ilk kısmını söylemek, gerektiğinde ikinci kısmını (Yahudileri ve Hıristiyanları üzmemek için) söylememek.
2. Kur’andaki “Allah katında (hak ve geçerli) din İslam’dır” temel inancını kaldırıp, onun yerine “Üç hak ibrahimî din vardır. Bunların üçünün mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennet’tir” inancını getirmek.
3. Kur’anın Yahudileri İslam’a çağırmadığını kabul etmek.
4. Yine Kur’anın Hıristiyanları İslam’a çağırmadığına inanmak.
5. İslam kadınlarının Yahudi ve Hıristiyan erkeklerle evlenmesini meşru görmek.
6. Muharref Tevrat ve İncil’i dinî referans olarak kabul etmek.
7. İslam’ın camilerini, kilise ve sinagoglara benzetmek için sıralar, tabureler, sandalyalarla doldurmak.
8. Yahudi ve Hıristiyan din adamlarıyla toplantılar tertip etmek, ezanlar okunurken çanlar çalarken, müşterek âyinler yapmak.
9. Yahudi, Katolik, Süryanî, Gregoryen, çeşit çeşit Protestan temsilcilerle; patrikler, papazlar, monsenyörler, pastörler ile birlikte mübarek Ramazan aylarında beş yıldızlı içkili otellerde iftar ziyafetlerinde buluşmak.
10. İslam’ın tek hak din olduğu inancını kaldırıp, onun yerine üç İbrahimî hak din vardır inancını ikame etmek.
11. Yahudilerin ve Hıristiyanların, Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamın son Peygamber olduğunu inkar etmelerine önem vermemek.
12. Tevhid ile Teslis inancını, âmentü bakımından bir görmek.
13. Yahudi ve Hıristiyanların ellerindeki kutsal metinleri muteber kabul etmek.
14. Onların şeriatlarının nesh edilmiş olduğunu kabul etmeyip, yürürlükte ve muteber olduğuna inanmak.
15. Yahudi ve Hıristiyanları dost ve veli kabul etmek. Bu ise, açık ve muhkem Kur’an ayetlerine aykırıdır.
Bilindiği gibi 1925′ten bu yana İslam’ın tasavvuf tarikatları yasak ve kapalıdır. Yukarıda bahs ettiğim yeni dininin müzikli âyinleri ise serbestçe yapılabilmektedir.
Ankara Diyanet’inin bu yeni dine cephe alması ve Müslümanları bu konuda uyarması gerekirken maalesef bu yapılmamaktadır. Mardin’in tarihî Kasımiye medresesinde yapılan papazlarla karışık ayin ve törenlere Diyanet, büyük bir il müftüsünü göndererek katılmıştır.
Nâçizane talebim:
Bir Ehl-i Sünnet ve cemaat Müslümanı olarak, ülkemizdeki bütün sünnî cemaat, tarikat, grup, hizip, fırka ve toplulukların bir araya gelerek bir ulema meclisi kurmalarını, türetilmek istenen yeni dinin incelenmesini ve bu konuda halkın uyarılmasını candan temenni etmekteyim.
* (İkinci yazı)
Bazı Kripto Ermeniler Asıl Kimliklerine Dönüyor
Ülkemizde, yakın tarihimizdeki vahim “ârızalar” dolayısıyla bir buçuk milyon civarında Kripto Ermeni vatandaş yaşadığı söylenmektedir. Bu, Türkiye’nin, kolay kolay itiraf edilmeyen sancılı bir realitesidir. Tarihçiler, ciddî medyacılar, hukukçular, haysiyetli araştırıcılar (isterler ve azm ederlerse) bu konuda çok belgelere, karinelere ulaşıp dosyalar meydana getirebilirler. Bu Kripto Ermeniler meselesi açıklığa kavuşmadıkça ülkemizin büyük krizlerini anlamak ve çözmek mümkün olmaz. Mesela PKK nedir? Bir Kürt hareketi midir, bir Kripto Ermeni hareketi midir? PKK’yı Kürtler mi kurmuştur, devlete sızmış Kripto Ermeniler mi?
Aşağıda okuyacağınız çok önemli özel haber 9 Şubat 2012 tarihli TÜRKİYE gazetesinin birinci sayfasında yayınlanmıştır. Son on sene içinde yayınlanmış en önemli on haber ve röportajdan biri olduğu söylenebilir. Ülkemizde Kripto Ermeni bulunmadığını, PKK’nın aslında bir Kripto Ermeni hareketi olduğunu kuru kuruya inkâr edenlerin dikkatlerine sunulur:
“Ermeniler gerçek kimliğine dönüyor
Yıllarca kimliğini saklayan Ermeniler, son dönemde yaşanan iyileşmenin etkisiyle özlerine dönmeye başladı. ( ÖZELHABER Melik DUVAKLI)
ERMENİ diasporası, dünyanın her yerinde Türkiye aleyhine karalama kampanyaları düzenlerken ülkemizde yaşayan Ermeni asıllı vatandaşlar birer birer özüne dönmeye başladı. Türkiye’nin değiştiğine dikkat çeken “Kripto Ermeni” olarak bilinen vatandaşlar, artık kendilerini gizleme gereği de duymuyor. Kilisede vaftiz olup gerçek isimlerini alıyor. Ermeni cemaatinde de tartışma konusu haline gelen Kripto Ermenilerden asıl kimliklerine dönenler yaklaşık iki yıldır bir dernek çatısı altında faaliyet gösteriyor. İsmini değiştirip, kilisede vaftiz olarak Ermeni kimliğine dönenlerin kurduğu “Dersimli Ermeniler İnanç ve Sosyal Yardımlaşma Derneği”nin geçtiğimiz ay İstanbul’da düzenlediği yemekli davete yaklaşık 550 kişi katıldı. Gazetemize konuşan Dersimli Ermeniler Derneği Başkanı Miran Pirgiç Gültekin de, Selahattin olan ismini 2 yıl önce değiştirerek kilisede vaftiz olmuş. Gültekin’e göre halen Türkiye’de çok sayıda asıl kimliğini saklayan Ermeni var ancak takiyye yaparak kendilerini gizliyorlar. Ermenilerin hâlâ kimliğini gizlemesini anlamsız bulan Gültekin, “Bugün artık korkulacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Biz iki yıldır açık bir şekilde kamu önünde faaliyet gösteren bir derneğiz. Hiç tepki görmedik” diye konuştu. 1960 Tunceli doğumlu olan Selahattin Gültekin yaklaşık 50 yıl bu kimlikle yaşadıktan sonra 2 yıl önce kilisede vaftiz olup Miran Pirgiç ismini almış. Ardından da kendisi gibi Ermeni kimliğine dönen 70 kişi ile Dersim Ermenileri Derneği’ni kurmuş. Ermeni kimliğine resmen dönerken çevresinin “bizi deşifre ediyorsun” tepkisiyle de karşılaşmış. Ancak, kendisi tam tersini düşünüyor. Aslen Ermeni olduğunu ilkokul çağlarında öğrenen Miran Pirgiç Gültekin, Tunceli’nin daha çok Ermenilerin yaşadığı eski adı Gazik olan Cumhuriyet mahallesinde büyüdüğünü, Ermeni olduğunu da çocukken akranlarıyla kavgaya tutuştuğunda kendisine “Ermeni” diye bağırılmasıyla öğrenmeye başladığını söylüyor.
KİMLİĞİ GİZLEMEK YANLIŞ
Yaklaşık bir ay önce düzenledikleri yemeğe 550 kişinin katıldığını kaydeden Gültekin, “Bu toplantıya yaklaşık 200 tane Sason Ermenisinin yanı sıra Hemşin, Vakıflı, Malatya Ermenileri de geldi. Bunlar hep kendilerini saklayan Ermeniler. Biz çıkıp asıl kimliğinizi kullanın diyoruz” dedi. Kimliğini gizleyen çok Ermeni olduğunu söyleyen Gültekin, “Ama takiyye yapıyorlar. Asıl kimliklerini saklıyorlar. Adam her şey oluyor ama Ermeni olduğunu gizliyor. Her şey oluyor ama kendisi olmuyor. Madem Ermenisin, kimliğini saklamayacaksın. Ermenilerin alevi kültüründen veya diğer kültürlerden kopması lazım. Ermeni gibi yaşamaları gerekiyor” diye konuştu.
500 BİN KRİPTO ERMENİ
Türkiye’de 500 bin Kripto Ermeni olduğunu söyleyen TTK Eski Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğu, “Kimliğini gizleyen pek çok Ermeni, Kürt veya Alevi olarak biliniyor” diyor.
(09 Şubat 2012 Türkiye gazetesi,s. 1)”
 
halid.bin.velid Çevrimdışı

halid.bin.velid

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ayetler Üzerinden Diyalog Propagandası Yapanlar

Diyalogcular Bazı ayetler tarihseldir. Şimdiki Yahudi Hristiyanlar için değildir diyorlar ki Allah muhafaza bu helali haram haramı helale tebdil etme nezdinden çok büyük bir sapıklıktır. Tarihsel Ayet tartışması üzerine kesinlikle mutaala etmek bile caiz değildir.
Ateistlerin iddia ettiği gibi, domuz, o gün için haramdı. Şimdi eti temizleniyor, yenmesinde sakınca yoktur denir mi? İçki, o gün için haramdı, şimdi sarhoş olmayacak kadar içmekte sakınca yoktur denir mi? Gusül, abdest cahiliye Araplarının kirden temizlenmek için emredilmişti, şimdi buna lüzum yok denir mi?
Bunlar gibi, inkâr etmek için, dini emirlerin hepsine birer kulp takmak mümkündür. Eski Hıristiyanlar cehennemlikti, şimdikiler cennetlik denir mi hiç? Dikkat edin bu laflar hep bozuk adamlardan çıkar.
Diyalogcular’ın başı işte bu ayetten yola çıkarak tarihsellik safsatasını ortaya attı. Efendimiz zamanındaki Hristiyan ve yahudileri ima etti Allah diyor (haşa). Bu sapıtanlar zümresi neye dayanarak dedin bir delil getir desen vallahi kale alınacak bir delil dahi getiremez. Ne yani o zamankiler küfr ediyorduda şimdiki yahudi hristiyanlar yolamı geldi.?

Gelelim MAİDE SURESİ 199 Ayeti ve benzer Maide 69 Ayeti Celile-i Cemilesine. (Diyalogcular bu ayetleri okurlar ve yahudi Hristiyanları bu ayetlerle cennete sokmaya çalışırlar)
Bakın Ayet Ne Diyor “ Kitab ehlinden Allah’a huşu duyarak inanıp, Allah’ın ayetlerini az bir değere değişmeyenler vardır. İşte onların ecirleri Rablerinin katındadır. Şüphesiz Allah’ın hesabı çabuktur.” Ali İmran 199, Maide 69
Bu âyet-i kerimenin tefsirinde, (A’lusi, Ruh’ul Beyan, Taberi vs ) Hıristiyan ve Yahudiyken iman eden, yani müslüman olanlar övülüyor. Abdullah İbn-i Selam Yahudi ALimi iken Efendimize o zamanda iman etmiş Efendimiz tarafındanda büyük iltifatlara mazhar olmuştur. Ayeti Celilenin Tefsirlerine uzun uzadıya bakabilirsiniz.
Şimdi bu ayete bakıp Yahudi Hristiyan’da cennetlik manası çıkarana sorunuz Bu kişinin vasfı nedir ? Hadis ALimimi ? Tefsir Alimimi , Hadis Alimi ise Ayetten fazla Hadis var (sahihayn) özellikle Yahudilerin ve Hristiyanların kafir ve Cehennemlik olduğuna dair herhalde Hadis Alimi değildir !!!
Tefsir Alimiyim diyor ise, bu ayetin tefsiri zaten İman eden Müslümanlardan bahseder ki uzun uzadıya Neredeyse tüm tefsirler de 1 kere bile denmemiş Ehl-i Kitab’ın cennetlik olduğu , hal böyle iken bu kişinin mesleği ne olaki ve bunu diyenler kime çalışıyor ?O kadar araştırın bakın Hahamlar ve papazlar 1 kere bile Hak Din İslam’ı ve Kur’anı Azimüşşanı övmezler hatta okutturmazlar hatta Rasulullah efendimizden (salallahu aleyhi vessellem) bahsetmezler hayatını bile okumayı tafsiye etmezler iken bizimkiler’e ne olduki onları cennete sokma gayretleri içerisine girdiler ?

————————————————————————————-
ALLAH’IMIZ BUYURUYOR (Celle Celaluhu)
Allah indinde hak din ancak İslâm’dır. (Al-i İmran 19)
Sizin için din olarak İslâm’ı beğendim. (Maide 3)
Kim İslâm’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez. (Al-i İmran 85)
Âyet-i kerimeleri en iyi anlayan Peygamber efendimizdir. Bu âyet-i kerimelerin tefsirinde buyuruyor ki (Muhammed Mustafa):
Cennete sadece Müslüman olan girer. (Buhari, Müslim)
Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan ve her kâfir elbette cehenneme girecektir. (Hâkim (Müstedrek))
PEKİ BU AHMAKLAR MİLLETİN İTİKADINI BOZAN BU SEFİLLER BU AYET ve HADİSLERİ NE ZAMAN GÖRECEKLER ?
Peygamber efendimiz, imanla ilgili âyetleri açıklayarak imanı şöyle tarif etmiştir:
İman; Allaha, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, cennete, cehenneme, hesaba, mizana , kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Buhari, Müslim, Nesai
Amentü’deki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Sadece Allah’a inandım demek kâfi değildir. Hıristiyan ve Yahudiler, bizim peygamberimiz dâhil bütün peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar. Yahudiler, Hazret-i İsa’ya, Hıristiyanlar da, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Amentü’de bildirilen altı husustan birini, mesela kaderi inkâr eden kâfir olur, bütün iyi amelleri yok olur. (Redd-ül-muhtar)

Kur’an-ı kerimde, Ehl-i kitabın kâfir olduğunu bildiren birkaç âyet-i kerime şöyledir:
”Yahudiler, Üzeyr e, Hristiyanlar da İsa’ya Allah’ın oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin “melekler Allah’ın kızlarıdır” diyenlerin sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar.” Tevbe 30
(Ehl-i kitap, diğer kâfirleri taklit ettikleri için kötülenmektedir.)
”Ehl-i kitap İslâm’a iman edip, haramlardan sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol cennete sokardık.” Maide 65
(İslam’a inanmadıkları için iman etmiş olmazlar.)
YİNE RABBİMİZ BUYURMUYOR MU ?
“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, İslâm düşmanlığında birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan kâfir olur. Allahü teâlâ, kâfirleri dost edinip, kendine zulmedenlere hidâyet etmez”. Maide 51
(resim) Rabbimiz kulunun ne mal olduğunu bilmez mi ? Bu da Mucize gibi Ayetin ıspatıdır. Diyalogcular çırpınsın dursun.


”Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.” Al-i İmran 28
” Sen, onların dinine uymadıkça, Hıristiyanlar ve Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki “Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur.” Bakara 120.
Yani Rabbimiz açıkca buyuruyor, Ehl-i kitap, doğru yolda, emrettiğim yolda değildir. Habibimin yolunda değildir. Ehl-i kitabın kendi elleriyle bpzdukları dine girmedikçe, Resulullahtan hoşnut olmazlar. Kiliseye gitmekle, Papa’nın elini öpmekle, Yahudi Hristiyan cemaatine iftar vermekle onlarda cennete girecek demekle Hıristiyanlar, Müslümanlardan hoşnut olmaz.

 
halid.bin.velid Çevrimdışı

halid.bin.velid

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Diyalog ile İSLAM Dininden yok etmek istedikleri DEĞERLER!

Yıl 2000… 3-7 Mayıs tarihleri arasında The Marmara Oteli’nde, DİB’nın Uluslararası Avrupa Birliği Şûrası yapılıyor. Konuşmalar hep alışık olduğumuz cinsten. İlahiyatçılardan kimisi eskiden beri bilinen İslâm dininden yakınarak, “Bu gelenek dini başımızın belâsı; bunun bir şekilde üstesinden geleceğiz” dedi;
kimisi en kuvvetli hadis kitabı Sahih-i Buhâri’ye bile dil uzatarak, “Hadisler kafa karıştırıyor” dedi.
Böyle ilahiyatçıların tavrı zaten bu. Aksine, ehl-i sünnete uygun konuşsalardı hayret ederdik.
Gazetemizden İbrahim Acar da haber yapmak üzere orada. Yemek vakti otelin üst katındayız. Karşımızda iki kişi oturuyor. İzmir İlahiyat’tan iki doçentmiş. Şimdi Diyanet’in bağlı olduğu Devlet Bakanı Mehmet Aydın da o zaman İzmir İlahiyat’ta idi.
Ben, doçent arkadaşlara, Sayın Aydın’ın Hıristiyan ve Yahudiler hakkındaki tavrından duyduğum rahatsızlığı dile getirdim. İkisi de itiraz etti ve “Yanılıyorsunuz; Mehmet Bey Hıristiyanlık hakkında doğru kanaat taşıyor” dediler. Halbuki, biri Konya, diğeri İzmir İlahiyat’taki iki Mehmet Aydın’ın da diğer dinler hakkındaki düşünceleri aynı idi ve müsbet değildi.
Bakın ne oldu? Yemek yendi, konuşmalar başladı. Kürsüde S.Ü.İ.F.D. Prof. Mehmet Aydın var. Aaaa! Çok güzel şeyler söylüyor. Biraz önce konuştuğumuz doçentlerden birisi, “Bak görüyor musun? Demin söylediklerin yanlış değil miymiş!” dercesine mânâlı mânâlı yüzüme bakıyordu. Sustum, cevap vermedim. Az sonra Mehmet Bey konuşmanın şeklini değiştirdi. Hıristiyanlık hakkında öyle şeyler söylemeye başladı ki, neredeyse insanın Hıristiyan olası geliyordu. Bu sefer ben o doçent arkadaşa döndüm ve “Şimdi anladın mı profesörümüzün vaziyetini?” demek istedim. Bu sefer de o “evet” dercesine sustu.
Ama iyi niyetli ve samimi bir arkadaşımızmış. Konuşma bittikten sonra Mehmet Aydın’a şunu sordu: “Sayın Hocam! Siz Hıristiyanlığı böyle anlatıyorsunuz. Peki bizim çocuklarımız bu konuşmaları duyup, ‘Madem Hıristiyanlık böyleymiş, biz de Hıristiyan olalım’ derlerse ne olacak?”
Bu çok haklı soruya Sayın Aydın’ın cevabı sadece şu oldu:
-Konumuz o değil.
Ne kadar samimi bir cevap değil mi? O günden beri, bu ibretlik manzarayı bir yazıda dile getirmek istememe rağmen, o doçentin ismini not edemediğim için yazamıyordum. 7 Mart tarihli Vakit’teki bir haber imdadıma yetişti. Haber, 9 Eylül Üniversitesi’nden Doçent Ali İhsan Yitik’in, Antalya Serik’te yaptığı misyonerlikle ilgili konuşmadan bahsediyordu. Fotoğrafını görünce tanıdım. Yukardaki soruyu soran işte bu samimi doçentimizdi. Kendisi de hatırlayacaktır, sohbetimizde, evli ve bir kızı olduğunu da söylemişti.
Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Aydın’a dönelim…
Sayın Bakanım! Diyanet’in tertip ettiği II. Din Şûrası’nda, bir söz sarf etmiştiniz. Daha sonra Marmara İlahiyat’ta yaptığınız bir konuşmada, o sözünüz hatırlatılınca, “Ben öyle bir şey söylemedim” diye reddetmiş, bunun üzerine, “Bu sözü söylediğinize dair şahit var; hatta o şahit bir gazetecidir” denilince de, “Gazetecilerin şahitliği kabul edilmez” demiştiniz.
Diyanet, o Şûra’da yapılan konuşmaları kitaplaştırdı. Haliyle sizin konuşmalarınız da bu kitapta. “Ben öyle bir şey söylemedim” dediğiniz sözleriniz orada var. Bunu yazıya dökenler üstelik gazeteci de değil, emriniz altındaki Diyanet. Artık reddedemezsiniz, çünkü belgelenmiş oldu.
Gelelim ne dediğinize:
Bazı Müslümanlar, Hıristiyanlarla diyalog yaparken, “Yahu bir fırsat doğdu. Müslümanlığı anlatalım Hıristiyanlara” diyorlarmış. Siz, Müslümanların bu tavrını şiddetle tenkit ederek diyorsunuz ki, “Bu, bir din mensubuna yapılacak en dinsizce bir hakarettir.” Hızınızı alamıyor, “Dinsizce diyorum” diyerek ikinci bir vurgu yapıyorsunuz.
Kaynak: (II. Din Şûrası Tebliğ ve Müzakereleri c. 2, s.322)
Müslümanların, Hıristiyanların Müslüman olmalarına yönelik söz-hareketlerini en dinsizce bir hareket olarak gördüğünüz artık belgelendi. Bir de Hıristiyanların Müslümanları Hıristiyan yapmalarına yönelik misyonerlik faaliyetlerini değerlendirseniz de onu da öğrensek. Bekliyoruz…

“Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir” diyorlar.“Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz.” İddiasında bulunuyorlar.
(Ahmet Şahin, Zaman- 17.4.2000)
Fethullah Gülen, “Kur’an-ı kerim, Kitap ehline çağrıda bulunulurken, “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeyi gelin.” Nedir o kelime? “Allahtan başkasına ibadet yapmayalım”. Allaha kul olan başkasına kul olmaktan kurtulur. İşte gelin, sizinle bu mevzu üzerinde birleşip bütünleşelim. Kur’an devamla, “Allahı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin” diyor. Dikkat edin, bu mesajda, “Muhammedün Rasûlüllah” yok.” diyor.
(Hoşgörü ve Diyalog İklimi. S.241)
 
halid.bin.velid Çevrimdışı

halid.bin.velid

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Diyalogcuların, Diyaloğu Savunduğu Ayet’in İzahı !!Âl-i İmran (64) sûresindeki ( De ki: ‘Ey Kitap ehli! Ancak Allah’a kulluk etmek, O’na bir şeyi eş koşmamak, Allah’ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin’. Eğer yüz çevirirlerse: ‘Bizim müslüman olduğumuza şahid olun’ deyin.) , Hristiyanlara, “Aramızda ortak olan bir söze gelin” emri, “Aramızda, iki tarafın da kabul edebileceği ortak esaslar belirleyip, bu esaslara inanmalı” demektir. Diyen reformcular ‘a ithafen ….

O âyet-i kerimede, (Allah’a şirk koşmayın) buyuruyor. Şirk koşmayın demek, (Üç tanrıya inanmayın, Allah’tan gayrısına ibadet etmeyin, Hazret-i İsa’ya veya Hazreti Üzeyr’e Allah’ın oğlu diyerek şirke girmeyin, bunların putlarına tapmayın, hak din olan İslamiyet’e gelin!) demektir.
Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Allah’ın oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin [“melekler Allah'ın kızlarıdır” diyenlerin] sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar. [Tevbe 30]
Ortak sözle ilgili âyet-i kerimenin meali de şöyledir:
De ki, “Ey Ehl-i kitap, [Yahudi ve Hristiyanlar] bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim.” Eğer yüz çevirirlerse, “Şahit olun, biz Müslümanız” deyin. [Âl-i İmran 64]
İmam-ı Kurtubi hazretleri bu âyet-i kerimeyi açıklarken buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, bu ortak sözün ne olduğunu, (Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim) emri ile açıklamıştır. Tevbe sûresinin 31. âyet-i kerimesinde mealen, (Onlar Allah’ı bırakıp rahiplerini rabler edindiler) buyurmuştur. Yani onlar, Allah’ın haram ve helâl kıldığını değil, rahiplerinin haram ve helâl kıldıklarını kabul edip, onları rab makamında tuttular. Bu âyet-i kerimede, Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanlar, sadece Allah’a ibadet etmeye, şirkten uzak kalmaya, Müslüman olmaya davet edilmektedir. (Cami-ul-ahkâm)
Peygamber efendimizin, Rum imparatoru Herakliyüs’e gönderdiği mektup da şöyledir:
(Seni İslâm’a davet ediyorum. Müslüman ol, selâmeti bul! Allah da ecrini iki kat verir. Yüz çevirirsen, bütün tebaanın günahı üzerine olur.) [Buhari, Müslim, Tirmizi]
Bu ifadelerden sonra mektuba, Âl-i İmran sûresinin, 64. âyet-i kerimesi yazılmıştır. Bu âyet-i kerimede de, Peygamber efendimizin açıklamasında da, ortak sözün, İslamiyet olduğu açıkça bildirilmiştir. Ehl-i kitabın Müslüman olmadan bulacakları ortak sözün, Allah indinde hiçbir değeri olmaz. Üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Âl-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(İslam’dan başka din arayanın bulacağı din asla kabul edilmez.)[Âl-i İmran 85]
Demek ki ortak söz İslamiyet’tir. İslamiyet’e aykırı bulunacak ortak sözü, Allahü teâlânın kabul etmeyeceğini bu âyet-i kerimeler açıkça bildirmektedir.

 
halid.bin.velid Çevrimdışı

halid.bin.velid

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Diyalogcuların Tanrısı !



Daha geçtiğimiz hafta ahmakça bir ifade olan ” TEK TANRI” ya Müzik etkinlikleri düzenleyen Diyalogcu kesim ve avanesi derki;
“Hristiyanlarla iman birliğimiz olduğu için, ortak olan kelimede buluşuyoruz. Onlar da, Allah’a inanıyorlar “
Diyalogcuların, aslı astarı böyle olmadığı halde Hristiyanların inançları bozuk olduğu halde sırf Çıkarları için Papaz sevdasına düşmeleri ne kadar komik ise de yutturdukları kesimde her geçen gün maalesef büyümekte…

PEKİ HRİSTİYANLAR İLE ARAMIZDAKİ İMAN FARKLARI NELER …
ORTAK NOKTALAR VARMIDIR ? YOKMUDUR ? sorusu dahi bu memlekette sorulamayacakken sırf bu konuyu buraya açmak bile gerçekten bizler için son derece vahim bir durumdur.
Biz müslümanların iman birliğimiz olmadığı gibi, Allah inancında bile ortak noktamız yoktur.
Biz, (Allah birdir) deriz; onlar teslise inanırlar, (Tanrı üçtür) derler. (testis inancı)
Biz, (Allah mekândan münezzehtir. yarattıklarına benzemez ) deriz; onlar, (Tanrı göktedir) derler.
Biz, (Allah insana veya hayâl edilen hiçbir şeye benzemez, oğlu kızı yoktur, doğmamıştır ve doğurmamıştır) deriz; onlar (Tanrı baba) ve (Tanrının oğlu vardır, melekler tanrının kızlarıdır) derler. Melek diye kanatlı kız resimleri yaparlar.
Biz, (Allah hiçbir şeyi yapmaya mecbur değildir) deriz; onlar (Tanrı, günahkâr doğan insanların kurtuluşu için biricik oğlunu, suçsuz kuzusunu kurban etmek zorunda kaldı) derler. Hâşâ ve kella !!(Oğlunu kurban etmeden insanları affedemezdi) derler.
Biz, (Allah madde değildir, onunla birleşme olmaz)diyoruz. Hristiyanlar ise şöyle diyor: (İlahımız İsa, havarileriyle son akşam yemeğinde, ekmeği bölüp, “Alın yiyin, bu benim bedenimdir” demiş ve şarabı verip, “İçin, bu benim kanımdır, benden sonra bunu hatırlayın” demiş.)
Bunun için kiliselerde, papazların bir ekmek üzerine dua okuyunca, bu ekmeğin Hazret-i İsa’nın eti olacağına, ekmeği parçalara ayırınca onun kurban edilmiş sayılacağına, bir tastaki şaraba okuyunca, onun kanına dönüşeceğine ve ekmek parçalarını alıp şaraba batırarak yiyenin, tanrıyla birleşeceğine inanırlar.
Gördüşünüz gibi, imanın altı şartı olan iman birliğinde değil,
Sadece Allah inancında bile bir birliğimiz yoktur !!!
 
halid.bin.velid Çevrimdışı

halid.bin.velid

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Diyalogculara Bir Darbede İmami Rabbani Hazretlerin’denMüslümanların din öncülerinden ve fikirleri İslam dünyası tarafından tereddütsüz kabul edilen İmam-ı Rabbani Hazretleri “Mektubatı Rabbani” adlı eserinin 163. Mektubunda Kur’anın ve sünnetin Hristiyan ve Yahudilerle alakalı ana fikrini en güzel şekilde ortaya koymuştur. Tesirli olurda belki ayıkırlar ve düştükleri korkunç çukurdan kurtulurlar umuduyla aynen aktarıyorum.
Bu mektup;
İslâm ile küfrün birbirinin zıddı, tersi olduğunu, İslâm düşmanlarını sevmemeyi bildirmektedir:
Muhammed aleyhisselâma uymak demek, ahkâm-ı islâmiyyeye yani islâmiyyete uymak ve küfrü ve kâfirliği yok etmeğe çalışmaktır. Çünkü İslam ile küfür birbirinin zıddıdır, tersidir. Birinin bulunduğu yerde, öteki bulunamaz, gider. Bu iki zıd şey bir arada bulunamaz. Birisine kıymet vermek, ötekini aşağılamak olur. Kur’ân-ı kerimde, Tevbe suresinin yetmiş üçüncü âyetinde meâlen, (Ey yüce Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihâd et! Onlara sert davran!) buyruldu. Hulk-i azim sahibi olan, çok merhametli olan Peygamberine, [İslâm dinîne ve Müslümanlara saldıran] kâfirlerle cihad etmeği, onlara karşı sert davranmaYı emir ediyor.
Bundan anlaşılıyor ki, İslam’a saldıranlara sert davranmak da, hulk-ı azimdir. İslâm’a izzet vermek, kıymetini artırmak için, küfrü ve kâfirleri yani İslâm dinîne ve Müslümanlara saldıranları kötülemek, onları aşağı tutmak lâzımdır. Böyle kâfirlere kıymet vermek, onları yüksek tutmak, İslamiyeti ve Müslümanları kötülemek, aşağılamak olur. Kâfirlere kıymet vermek demek, onları üstün tutmak, karşılarında eğilmek olmakla beraber, onlarla birlikte bulunmak, konuşmak, görüşmek de, onlara kıymet vermek olur.

İslâm düşmanlarından, İslamiyet’e saldıranlardan, köpekten kaçar gibi kaçmak, onların pis ve alçak olduklarını bilmek lâzımdır. İslâm dinîne saldıran, bir mevki’, makam sahibi ise ve bir Müslüman’ın bu kimseye bir işi düşerse ve bu işi muhakkak onun yapması icap ederse, abdesthaneye gider gibi, işi bitirinceye kadar yanına gidilir. Fakat yine o alçağa kıymet verecek bir şey söylenmez ve böyle bir hareket yapılmaz.
Olgun bir Müslüman, onun yüzünü görmemek için, o işinden bile vaz geçer. Onun zehirli, zararlı sözlerini işitmekten, Cehennemlik yüzünü görmekten kurtulur.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerimde böyle kâfirlerin kendisine ve sevgili Peygamberine düşman olduklarını bildiriyor. Allahü teâlânın ve Onun Resulünün düşmanları ile [Müslümanlara gerici diyenler ile] düşüp kalkmak, o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinayet, çok çirkin bir suç olur.
Bu kimselerle görüşmek, arkadaşlık etmek, çeşitli zararlara sebep olur. Bu zararların en küçüğü, insan onların arasında Allahın emirlerini yapamaz. Küfre sebep olan şeylerden kaçınamaz. Bu vazifeleri yapmağa sıkılır. Arkadaşlarından utanır, çok küçük görünen bu zarar, dikkat edilirse, pek büyüktür.
Allahü teâlânın dinîne saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine “aleyhissalâtü vesselâm” düşman olmağa kadar sürükler.
Bir kimse, kendini Müslüman sanır. Kelime-i tevhit okur. İnanıyorum der. Müslüman olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münafıklarla görüşerek, konuşarak onun Müslümanlığı, imanı saf ve temiz kalmaz. Hatta büsbütün gider de, farkında bile olmaz. Allahü teâlâ, hepimizi, nefislerimizin kötülüğünden ve amellerimizin bozuk olmasından korusun!” (163. mektup / Mektubat-ı Rabbani)
Varsın diyalog meftunları kendi hallerini İmamı Rabbaninin aynasında seyretsinler; eğer ahiret diye bir kaygıları varsa tabi…

 
Üst Ana Sayfa Alt