HİCRETİN KIRKBİRİNCİ SENESİ
Bir Grup Haricinin Muaviye'ye Baş
Kaldırması
Muaviye, Kûfe'ye girip de Hasan ailesiyle
birlikte oradan çıkıp Hicaz'a yöneldiğinde 500
kadar Harici: "İçinde şüphe bulunmayan bir
durum başımıza geldi. Haydi, Muaviye'ye
karşı cihada gidelim." deyip harekete geçtiler.
Yola çıktılar. Kûfe'ye yaklaştılar. Başlarında
Ferve b. Nevfel vardı. Muaviye, bunlara karşı
Şamlılardan bir süvari birliği gönderdi. Bunlar
Şamlıları kovdular. Muaviye ise, kovulanlara:
"Yaptığınız kötülükten vaz geçmedikçe benim
yanımda size eman yok." dedi. Bunlar da
Haricilere karşı çıktılar. Üzerlerine gelen bu
birliğe karşı Hariciler şöyle dediler: "Yazıklar
olsun size, istediğiniz nedir? Muaviye, hem
bizim hem de sizin düşmanınız değil midir?
Bırakın da onunla savaşalım, eğer onu
vurursak, sizi ondan kurtarmış oluruz. Ama
biz vurulursak siz bizden kurtulmuş
olursunuz."
Üzerlerine gelenler: "Hayır, Allah'a yemin
ederiz ki, mutlaka sizinle savaşacağız."
deyince Hariciler onlara şöyle karşılık
verdiler: "Allah, Nehrevanlı kardeşlerimize
rahmet etsin, onlar sizden daha bilgiliydiler
ey Kûfeliler!" Neticede iki taraf savaştı.
Kûfeliler, Haricileri hezimete uğratıp
püskürttü.
Muaviye, Kûfe'ye Abdullah b. Amr b. As'ı vali
olarak tayin etmek istedi. Ancak Muğire b.
Şube, ona şöyle dedi:
- Bunu Kûfe'ye tayin ediyorsun, babasını da
Mısır'a tayin ediyorsun, sen de aslanın iki
çenesi arasında kalacaksın. Olur mu böyle
şey?
Muğire böyle diyerek Muaviye'yi bu atama
kararından vaz geçirdi. Muaviye de, Muğire'yi
Kûfe'ye vali olarak atadı.
Amr b. As, Muaviye ile görüştü ve ona şöyle
dedi:
- Muğire'yi haraç toplama işinin başına mı
getiriyorsun? Keşke bu işe başka birini tayin
etseydin.
Amr'm böyle demesi üzerine Muaviye, Muğire
b. Şube'yi haraç toplama işinden aldı ve
namaz kıldırmakla görevlendirdi. Muğire de
bu yüzden Amr'a şöyle dedi:
- Mü'minlerin emirine Abdullah b. Amr'ı
tayin etmesi hususunda tavsiyede bulunan
sen değil misin?
- Evet benim.
- İşte böylece ödeşmiş olduk."
Bu sene, yani hicretin kırkbirinci senesinde
Himran b. Ebban, Basra'da ayaklandı, orayı
ele geçirdi. Yönetimin başına geçti. Muaviye
de onu ve beraberindekileri öldürmek için
oraya bir askeri birlik gönderdi. Ebu Bekir es-
Sakafi, Muaviye'ye giderek onu affedip
bağışlamasını rica etti. Muaviye de Himran b.
Ebban ve beraberindeki adamları affedip sa
lıverdi. Basra'ya Büsr b. Ertat'ı vali olarak
atadı. Onu, Ziyad'ın çocuklarına musallat kıldı
ki onları öldürsün. Bunun sebebi de şuydu:
Muaviye, o çocukların babası Ziyad'a, yanma
gelmesi için bir mektup göndermiş, ancak
Ziyad işi ağırdan alıp, gecikmişti. Büsr de
Ziyad'a şöyle bir mektup göndermişti: "Eğer
mü'minlerin emiri Muaviye'nin yanma hemen
gitmezsen çocuklarını öldürürüm." Bu
durumu Ebu Bekre, bir mektupla Muaviye'ye
bildirdi. Muaviye de Ebu Bekre'ye şöyle dedi:
- Bu hususta bize söyleyeceğin bir söz var
mıdır?
- Evet, ey mü'minlerin emiri! Sana derim ki,
kendi nefsine ve reayana dikkat et. Salih amel
işle, çünkü sen büyük bir görev üstlenmişsin.
O görev de Allah'ın yaratıkları üzerindeki
hilafet görevidir. Allah'a karşı takvalı ol,
O'nun buyruklarına karşı gelmekten sakın.
Çünkü senin, ilerisine geçemeyeceğin bir
ecelin vardır. Arkanda da seni yakalamak
isteyen Azrail vardır. Ecelin yaklaşmak
üzeredir. Arkandaki Azrail de seni yakalamak
üzeredir. Ecelin gelip çattığında sen bir zatın
huzuruna varacaksın. O da içinde
bulunduğun durumu sana soracaktır. O, bu
durumları elbetteki senden daha iyi
bilmektedir. Ancak seni hesaba çekip tevkif
etmek için sana sorular soracaktır. Sen
hiçbirşeyi Allah'ın rıza ve hoşnutluğuna
tercih etme.
Muaviye, bu senenin sonunda Basra'ya
Abdullah b. Amir'i vali olarak atadı. Aslında
Muaviye, oraya Utbe b. Ebi Süfyan'ı atamak
istemişti, ancak Abdullah b. Amir, ona şöyle
demişti: "Benim Basra'da mallarım ve
emanetlerim var. Eğer beni oraya vali olarak
tayin etmezsen mahvolurum." Böyle demesi
üzerine Muaviye, onu Basra'ya vali olarak
atadı. Böylece onun isteğini yerine getirmiş
oldu.