Bir konu hakkında, istenilen şekilde olmadığı halde öyle olduğunu bir anlığına var sayarak, kabul ederek (miş gibi) düşünmek, hareket etmek.
Farz-ı mahal sanılan şeyin doğru halidir. Olanaksız olanı bir anlığına düşünmek anlamında kullanılır.... Bu anlamda, varsaymakla da ilgisi yoltur. Muhal, farsça olanaksız demektir, ve olanaksızı farzetmektir farz-ı muhal...
Şimdi farz-ı muhal, olanaksızlık içerdiğinden varsayım yerine kullanılamaz dedik.. Yani genelde kullandığımız anlamıyla "diyelim ki" yerine de kullanılamaz.
Farz-ı muhal, cehennem buz tuttu cümlesindeki gibi, aslında olmayacak bir şeyle anlatımı güçlendirmektir görevi. Ama "ben demin bakkala gitmedim, ama farz-ı muhal, gittim" şeklinde bir cümlede kullanılamaz . Zira bakkala gitmek olanaklar dahilindedir. Eğer illa bir kelime kullanmak istiyorsak buradaki farz-ı muhal yerine farzedelim, varsayalım, diyelim ki, farz-ı misal gibi kelimeler kullanılabilir.
Mahal konusuna gelince; mahal diye bir kelime yoktur. İki "ll" ile mahall diye yazılan bir kelime vardır ve yer, mekan demektir ki, mahalle kelimesi bundan türemiştir. Dolayısyla farz-ı mahal olarak kullandığımız şey, genellikle farz-ı muhaldir...