Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Fetva Vermede Cüretkâr Olmak

ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sahabelerin zamanında bir olay olmuştu. Kudame bin Maz'un Bahreyn'de iken içki içer. Carut ve Ebu Hureyre Kudame'in Bahreyn'de içki içtiğine dair Hz. Ömer'in huzurunda şahitlik yaparlar (Kudame Ömer'in sütkardeşidir) Kudame ve hanımı getirilir. Hanımı da Kudame'nin içki içtiğine şahitlik yapar. Bunun üzerine Hz. Ömer Kudame'ye seksen kırbaç vurulmasını emreder. Kudame;

- " Bunda benim günahım yoktur ve senin de benim üzerimde bir hakkın yoktur. Bana bir kamçı dahi vuramazsın " der. Ömer;

- " Neden? " der. Kudame;

- " Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır. " İman edip Salih amel işleyenler Allah'tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, iyi amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah'tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah'tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever. " (Maide, 93) İşte bu nedenle yaptığım şeyden dolayı bana günah yoktur. Çünkü ben Allah'tan korktum, iman ettim, hicret ettim ve cihadlarda bulundum. Benim hakkımda senin bir sorumluluğun yoktur" der.

Âyetin ifadesi karşısında Ömer (ra) durur ve sahabeleri toplar. Sonra onlara; "Kudame böyle böyle demektedir, bu hususta görüşünüz nedir?" der. Sonra onlara; "Kudame'ye gidin, meseleyi ondan öğrenin" der. Hz. Ali'de; "biz Kudame'ye soralım. Eğer o içkinin haram olduğu görüşünde ise ona sopa atalım. Şayet içkiyi helal görüyor idiyse onu öldürelim. Çünkü o Allah'ın haram kıldığını helal saymıştır" dedi.

Aslında Kudame Bedir savaşına katılan sahabelerdendi. Bu içkiyi içtiği esnada Bahreyn valisi idi. Fakat subhanallah! Ne gariptir ki İslâm olmadan önce hayatının bir bölümünü içki ile geçirdiğinden dolayı tekrar bu tür bir şeye sürüklenmiş oldu. Sahabeler dediler ki:

- "Ey Kudame, içki hakkında görüşün ne?" O da dedi ki:

- "O haramdır." Hz. Ali de dedi ki:

- "O halde ona seksen değnek vurun"

Bu hadise de gösteriyor ki herhangi bir haramı serbest bırakan meyhaneler için ruhsat veren bir insan için; "bu kâfir midir, yoksa müslüman mıdır" şeklinde soru sorulursa yerindedir. Çünkü bu kişi sadece içkiyi helal saymış değil, bunun içilmesine dair ruhsat da vermiştir. "Ben sana kanunlarımızın gereği içki içmene de ve onu satmana da ruhsat veriyorum. Al onu dükkânının kapısına as. Bu sakallılardan biri sana müdahale edecek olursa ben onu hapsederim, herhangi bir kimse senin vitrine koyduğun bir şişe içkiyi kıracak olursa ben onu birin yerine on defa hapsederim çünkü o kanuna saygısızdır" der.

Evet... Allah'ın indirdiğinin dışında kanun koymak kâfirliktir. Kişiyi İslâm dininden çıkarır. Fıkıhta herkesçe bilinen meşhur bir kural vardır. Kim haramı helal sayarsa o kâfirdir. Yine kim helali haram sayarsa o da kâfirdir. Bu nedenledir ki İbn Teymiyye; yabancı bir kadının namahrem bir yerine bakmayı helal görenin icma ile kâfir olduğunu, yine ekmeğin haram olduğunu söyleyenin icma ile kâfir olduğunu söylemiştir. Çünkü mesele haramı işlemekten öte onun helal olduğuna karar vermektir. Bunun anlamı şudur; hayatı boyunca içki içen dahi mümin olarak ölmesi şartı ile Cennete girebilir. Fakat bir defa dahi içki helaldir diyen dinden çıkar. Tekrar kelime-i şehadet getirmesi ve banyo edip yeniden İslam'a girmesi gerekir. Aksi takdirde hanımı kendisinden boş olur, çocukları kendisine mirasçı olmazlar, İslâm'ın himayesi ondan kalkmış olur. Bu hususta yüce Mevla; "Kim dini inkar ederse şüphesiz onun daha önceki amelleri boşa gider ve ahiret gününde o hüsrana uğrayanlardandır." (Maide, 5) Böyle bir duruma düşen insan yeniden müslüman olduğunu gösteren şahadeti getirmesi, hanımı ile yeniden akit yapması gerekir. Ancak Hanefilere göre tekrar mehir ödemesi icab etmez. (Şu kardeşimize göre de bütün evrakları yeniler) (!)

Evet, Hz. Ömer bu duruma düşen sahabe hakkında hemen fetva vermemiş, onun hakkında sahabeleri ile istişare etmiş ve isabetli bir neticeye varmıştır. Şayet bu bizden biri olsaydı hemen ona bir fetva bulurduk (!) Bugün herkesin fetvası koltuğunun altında hazır. Uzatır elini, çeker çıkarır ve söyler. Herkes müftü kesilmiştir. Şayet sen birine; "bunu söyleyen Ebu Hanife'dir" desen, "Ebu Hanife kim?" der. Elinin tersi ile işaret eder. "Şafii dedi" desen, "Şafii kimdir?" der. Vallahi tek kalemde bütün imamları silip atar. Çünkü kendisini kayıtsız şartsız müctehid görür.

İnanır mısınız bir gençle çokça tartıştım. O Arapça bilmiyor, belagat usulünü bilmiyor, ayetlerin iniş sebeplerini bilmiyor, nasih-mensuh meselesinden haberi yok ve bana dedi ki:

- "Ben fetva verebilirim!" Ben de dedim ki:

- "Be muhterem, sen bu meseleyi bilmiyorsun." O da dedi ki:

- "Bilmem zorunlu değildir." Kesinlikle biliyorum ki bu genç gramerde tümleci, hâl ve cümle açıklamalarından ayırd edemeyecek durumda. Tahsili ne? Liseye bile ulaşamamış. Onun için mühim olan "biz de insanız, müctehidler de insandır" sloganıdır. İstediğin meselede fetva vermeye hazır. Dur, sus nedir bilmiyor. Bunlar hakkında bir zat şöyle söylemiştir: "Öyle meseleler hakkında fetva verirler ki bunun daha basiti bile Hz. Ömer'e arz edilseydi Bedir ehlini onun cevabı için bir araya toplardı. Evet, sahabeler böyleydi. İçlerinden biri fetva vermeye kalkıştığında yüzü sararıyor, yer yer kıpkırmızı kesiliyordu.

İmam Malik bir mesele hakkında fetva verdiğinde veya kendilerine bir meselenin hükmü sorulduğunda sanki Cennet ile Cehennem karşısına dikilmişçesine yüzü sararıp solardı. Bu sebepledir ki Kuzey Afrika halkı İmam Malik'e birkaç ay yürüyerek ulaşan birini kırk meselenin fetvasını öğrenmek için göndermişlerdir. Kişi İmam Malik'e vardığında o sadece dördüne cevap vermiş, otuz altısı için "bilmiyorum" demiştir. Aylarca yol kat edip gelen adam "peki ben arkamda olanlara ne diyeceğim?" deyince İmam Malik ona; "onlara de ki; İmam Malik "bilmiyorum" dedi. "İşte bu nedenledir ki ilim üçtür. Bir: Muhkem ayetler, İki: Devam eden Sünnet, Üç: "Bilmiyorum" sözüdür, demişlerdir. Fakat sen "her şeyin cevabı sende mevcut, fetva hazır, kendin mutlak müçtehidsin" şeklinde davranırsan şunu bil ki İslâmî bir devlette olsan vali seni hapseder. Çünkü vali cahil müftülere, çılgın müftülere, bilgisiz doktorlara, iflas eden tüccarlara kısıtlılık kurallarını uygular ve bunları gerekirse hapseder.

İşin garip tarafı dünya ile ilgili ilimlerde sahtekârlık yapanlar hemen cezalandırılıyor. Fakat Allah'ın dini ile oynayanlar elini kolunu sallayarak serbest geziyor. Mesela tıp tahsili yapmayan bir kişi klinik açsa kapısına klinik olduğunu yazsa bu kişi hapsedilir. Niçin? Çünkü diploması yoktur, muayene etme ruhsatı yoktur, tabipler odasından icazeti yoktur vs. Hatta yedi sene tahsil yapmadan dinleme cihazını bile kulağına takamaz.

Peki, insanlara Rablerinin emrettiği hükümleri aktaracak olan insanın nasıl olması gerekir. Nasıl çıkıp da "bu Cennetin yoludur, bu da Cehennemin yoludur" diyecektir. Yoksa bize göre din ve maneviyat insanın vücudundan daha mı ucuzdur? Bir sene bile ilahiyat fakültesinde okumadan çıkıp insanlara fetva veriyoruz. Bu hususta Ebu Ali ed-Darir şunları anlatmıştır: Bir gün ben İmam Ahmed bin Hanbel'e dedim ki;

- "Yüz bin hadis ezberlemiş olan bir insan fetva verebilir mi?" İmam Ahmed;

- "Hayır" dedi. Dedim ki:

- "İkiyüzbin hadis ezberlemiş olan fetva verebilir mi" Yine "hayır" dedi. Dedim ki;

- "Üçyüzbin hadis ezberlemiş olan fetva verebilir mi?" Yine;

- “İmam Ahmed, "hayır" dedi. Dedim ki;

- "Beşyüzbin hadis ezberlemiş olan fetva verebilir mi?"

- "Umarım" dedi.

İmam Şafii diyor ki; "Ben bir mesele hakkında tamamen mutmain olmadıkça fetva vermem, beklerim."

Şimdi ise bizlere birçok fıkhi meseleler sorulsa çayı içerken veya sütlü kahveyi yudumlarken ayak ayak üstünde düşünmeden fetva veririz(!)
İmam Ahmed bin Hanbel birçok fıkhi meseleler hakkında kaçınır ve fetva vermezdi. Bugün sizler İmam Ahmed bin Hanbel'in fıkıh kitaplarını okuduğunuzda bir mesele hakkında iki veya üç görüş olduğunu görürsünüz. Bunun sebebi İmam Ahmed'in fetva vermekte ihtiyatlı davranması ve bütün ihtimalleri göz önünde bulundurarak ona göre cevap vermesidir.
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bunların Kaynakları nedir birde onları yazarsan iyi olur Bu yukarıda gecen rivayet nerede geçiyor diğeri ise İmam Ahmed b Hanbel bunu nerede demiş.....?
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeş şeyh Abdullah Azzam'ın tövbe suresinin gölgesinde cihad derslerinden alıntıdır.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
herkese şiddetle tavsiye ederim bu kitabı ben yeni başladım gerçekten faydasız bilgilerden münezzeh bir çalışma
 
Üst Ana Sayfa Alt