Gaşiye suresi ayet 1
(Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) -Kıyametin haberi sana geldi mi?
Âyet-i kerimede "Kaplayan ve kuşatan" diye vasıflandırılan şeyden maksat, Abdullah b. Abbas ve Katade'ye göre kıyamet günüdür. O gün, dehşetiyle yaratıkları kuşatacaktır.
Said b. Cübeyr'e göre ise kaplayandan maksat, cehennem ateşidir. O, kâfirlerin yüzünü kuşatacaktır.
Taberi, âyet-i kerimenin genel ifadesinin her iki izahı da kapsar mahiyette olduğunu, bunlardan sadece birinin kasdedildiğine dair herhangi bir delilin bulunmadığını söylemektedir.
Gaşiye suresi ayet 2
O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.'
Vech ifadesi ile insanın kendisi kastedilmektedir. Çünkü insanların en önemli azalarından biri yüzleridir. İnsanlar yüzlerinden tanındığı gibi, ayrıca iyi ya da kötü bir durumda oldukları da yüzlerinden anlaşılır. Bu nedenden ötürü bazı insanlar yerine, bazı yüzler ifadesi kullanılmıştır.
Gaşiye suresi ayet 3
Amel etmişler, yorulmuşlardır.
ed-Dahhâk'ın rivayetine göre, İbn Abbas şöyle demiştir: Bunlar dünya hayatında yüce Allah'a isyan etmek ve küfre sapmak hususunda kendilerini yoran kimselerdir. Puta tapanlar, kitab ehlinden olan ruhban ve benzeri kâfirler bunlara örnektir. Yüce Allah.bunların, -kendisi için ihlas i!e yapılmış olanı müstesna- amellerini kabul etmeyecektir,
Said'in rivayetine göre; Katade, "amel etmişler, yorulmuşlardır" buyruğu hakkında şöyle demektedir: Bunlar dünya hayatındayken yüce Allah'a itaat etmeyi büyüklüklerine yedirmedikleri için yüce Allah, ateşte ağır zincirleri sürüklemek, bukağıları taşımak, süresi ellibin yıl kadar olan bir günde Arasat denilen mevkide çıplak ve ayakkabısız olarak durmak sureti ile amel ettirmiş ve yormuş olacaktır.
el-Hasen ve Said b. Cübeyr şöyle demişlerdir: Dünyada iken bunlar, Allah için amel etmemişler, Onun için yorulmamışlardır. Bu bakımdan onları cehennemde amel ettirmiş ve yormuş olacaktır.
Gaşiye suresi ayet 4
Kızgın bîr ateşe gireceklerdir.
Yani, o ateşin kavurucu sıcağı onlara isabet edecektir.
el-Maverdî dedi ki: Ateş, zaten hep kızgın ve sıcak olur. Kızgın ve sıcak*lık da onun en asgari hali olmakla birlikte, o ateşi kızgınlık ve sıcaklıkla ni*telendirmenin manası nedir? Böyle eksik bir mana ifade eden bu sıfat ile, bu*nu mübalağalı ifade etmek istemek nasıl açıklanabilir? diye sorulursa, şu ce*vabı veririz: Evvela burada "kızgın"dan ne kastedildiği hususunda dört farklı görüş vardır:
1- Bundan kasıt, onun sürekli kızgın olacağıdır. O, sönmesi ile birlikte kız*gınlığı sona eren dünya ateşi gibi olmayacaktır.
2- "Kızgınlıktan kastedilen, onun yasakların işlenip, haramların çiğnenmesine karşı bir yasak bölge (himâ) oluşudur. Nitekim Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz herbir hükümdarın bir yasak bölgesi vardır ve şüphesiz Allah'ın yasak bölgesi O'nun haramlarıdır. Yasak bölge etrafında do*laşan bir kimsenin o bölgeye düşme ihtimali uzak değildir."
3- Bu ateş, el değme kudretine karşı yahut ona temas edilmesine karşı ken*disini -arslanın kendi inini himaye ettiği gibi- himaye eder.
4- Bu, kızgınlık ve öfkenin verdiği hararetten kızgın olduğu anlamında*dır ki; bu da intikamın ileri derecesini anlatmak için kullanılan bir müba*lağa ifadesidir. Yoksa burada maksat, muayyen olarak bir cismin harareti*ni kastetmiş değildir. Nitekim bir kimse intikam almak islediği vakit kızıp öfkelendiği zaman: "Filan kişi kızdı" denilir. Yüce Allah bu anlamı:
"Öfke*sinden neredeyse çatlayacak gibi olur"
(el-Mülk, 67/8)
buyruğunda dile getirmektedir.
Gaşiye suresi ayet 5
Son derece sıcak bir çeşmeden içirileceklerdir.
"Son derece sıcak bir çeşmeden" yani, harareti en ileri dereceye kadar gelmiş olan çeşmeden, diye açıklanmıştır. Eğer bundan bir nokta dünyadaki dağlar üzerine düşecek olursa, bu dağlar hiç şüphesiz eriyecektir.
el-Hasen dedi ki;
"Son derece sıcak", harareti alabildiğine yüksek, demektir. Yaratıldığı günden beri cehennem, o pınarın üzerinde tutuşturulup, durmaktadır. Onlar, alabildiğine susamış halleriyle o pınara doğru itileceklerdir.
İbn Ebi Necih'den nakledildiğine göre o, Mücahid'den şöyle dediğini rivayet etmiştin Bu çeşme alabildiğine ısınmış ve içilecek zamanı gelmiş bir çeşme, demektir.
(Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) -Kıyametin haberi sana geldi mi?
Âyet-i kerimede "Kaplayan ve kuşatan" diye vasıflandırılan şeyden maksat, Abdullah b. Abbas ve Katade'ye göre kıyamet günüdür. O gün, dehşetiyle yaratıkları kuşatacaktır.
Said b. Cübeyr'e göre ise kaplayandan maksat, cehennem ateşidir. O, kâfirlerin yüzünü kuşatacaktır.
Taberi, âyet-i kerimenin genel ifadesinin her iki izahı da kapsar mahiyette olduğunu, bunlardan sadece birinin kasdedildiğine dair herhangi bir delilin bulunmadığını söylemektedir.
Gaşiye suresi ayet 2
O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.'
Vech ifadesi ile insanın kendisi kastedilmektedir. Çünkü insanların en önemli azalarından biri yüzleridir. İnsanlar yüzlerinden tanındığı gibi, ayrıca iyi ya da kötü bir durumda oldukları da yüzlerinden anlaşılır. Bu nedenden ötürü bazı insanlar yerine, bazı yüzler ifadesi kullanılmıştır.
Gaşiye suresi ayet 3
Amel etmişler, yorulmuşlardır.
ed-Dahhâk'ın rivayetine göre, İbn Abbas şöyle demiştir: Bunlar dünya hayatında yüce Allah'a isyan etmek ve küfre sapmak hususunda kendilerini yoran kimselerdir. Puta tapanlar, kitab ehlinden olan ruhban ve benzeri kâfirler bunlara örnektir. Yüce Allah.bunların, -kendisi için ihlas i!e yapılmış olanı müstesna- amellerini kabul etmeyecektir,
Said'in rivayetine göre; Katade, "amel etmişler, yorulmuşlardır" buyruğu hakkında şöyle demektedir: Bunlar dünya hayatındayken yüce Allah'a itaat etmeyi büyüklüklerine yedirmedikleri için yüce Allah, ateşte ağır zincirleri sürüklemek, bukağıları taşımak, süresi ellibin yıl kadar olan bir günde Arasat denilen mevkide çıplak ve ayakkabısız olarak durmak sureti ile amel ettirmiş ve yormuş olacaktır.
el-Hasen ve Said b. Cübeyr şöyle demişlerdir: Dünyada iken bunlar, Allah için amel etmemişler, Onun için yorulmamışlardır. Bu bakımdan onları cehennemde amel ettirmiş ve yormuş olacaktır.
Gaşiye suresi ayet 4
Kızgın bîr ateşe gireceklerdir.
Yani, o ateşin kavurucu sıcağı onlara isabet edecektir.
el-Maverdî dedi ki: Ateş, zaten hep kızgın ve sıcak olur. Kızgın ve sıcak*lık da onun en asgari hali olmakla birlikte, o ateşi kızgınlık ve sıcaklıkla ni*telendirmenin manası nedir? Böyle eksik bir mana ifade eden bu sıfat ile, bu*nu mübalağalı ifade etmek istemek nasıl açıklanabilir? diye sorulursa, şu ce*vabı veririz: Evvela burada "kızgın"dan ne kastedildiği hususunda dört farklı görüş vardır:
1- Bundan kasıt, onun sürekli kızgın olacağıdır. O, sönmesi ile birlikte kız*gınlığı sona eren dünya ateşi gibi olmayacaktır.
2- "Kızgınlıktan kastedilen, onun yasakların işlenip, haramların çiğnenmesine karşı bir yasak bölge (himâ) oluşudur. Nitekim Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz herbir hükümdarın bir yasak bölgesi vardır ve şüphesiz Allah'ın yasak bölgesi O'nun haramlarıdır. Yasak bölge etrafında do*laşan bir kimsenin o bölgeye düşme ihtimali uzak değildir."
3- Bu ateş, el değme kudretine karşı yahut ona temas edilmesine karşı ken*disini -arslanın kendi inini himaye ettiği gibi- himaye eder.
4- Bu, kızgınlık ve öfkenin verdiği hararetten kızgın olduğu anlamında*dır ki; bu da intikamın ileri derecesini anlatmak için kullanılan bir müba*lağa ifadesidir. Yoksa burada maksat, muayyen olarak bir cismin harareti*ni kastetmiş değildir. Nitekim bir kimse intikam almak islediği vakit kızıp öfkelendiği zaman: "Filan kişi kızdı" denilir. Yüce Allah bu anlamı:
"Öfke*sinden neredeyse çatlayacak gibi olur"
(el-Mülk, 67/8)
buyruğunda dile getirmektedir.
Gaşiye suresi ayet 5
Son derece sıcak bir çeşmeden içirileceklerdir.
"Son derece sıcak bir çeşmeden" yani, harareti en ileri dereceye kadar gelmiş olan çeşmeden, diye açıklanmıştır. Eğer bundan bir nokta dünyadaki dağlar üzerine düşecek olursa, bu dağlar hiç şüphesiz eriyecektir.
el-Hasen dedi ki;
"Son derece sıcak", harareti alabildiğine yüksek, demektir. Yaratıldığı günden beri cehennem, o pınarın üzerinde tutuşturulup, durmaktadır. Onlar, alabildiğine susamış halleriyle o pınara doğru itileceklerdir.
İbn Ebi Necih'den nakledildiğine göre o, Mücahid'den şöyle dediğini rivayet etmiştin Bu çeşme alabildiğine ısınmış ve içilecek zamanı gelmiş bir çeşme, demektir.