Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Halklarin Hukmu Yazisi Uzerine !!!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
S Çevrimdışı

suffa

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Ey Cocuk ! Ey haddini asan cocuk ! Sen ve senin gibiler yaptiklarinizla ve soylediklerinizle , kendilerinden delil aldiginizi soylediginiz selefe muhalefet ediyorsunuz.Herseyden once menhec olarak onlara muhalefet ediyorsunuz soyleki : Selef, cocuk yasta , yillarini ilimle gecirmeden ogretmeye kalkan insanlara iyi bakmazlardi.Imam Malik arap olmasina ragmen , medinede yasiyor olmasina ragmen,bir suru alim hocasi olmasina ragmen;"Bana 80 Alim fetva verebilirsin onayi vermeden , fetva vermem ." demistir.Yine imam Ahmed ;"40 Yasina gelmeden ogretmem demistir." Ve oylede yapmislardir.Cunku onlar edep ve ilim sahibi insanlardi.Misalleri cogaltabilirim bunun gibi yuzlerce misal mevcuttur selef tarihinde.

Ama sizler daha senenizi doldurmadan 3-5 kelime arapca ogrendikten sonra, kucuk yaslariniza bakmadan cemaat hocaligina soyunup kendinizi alim mevkiinde goruyorsunuz. Allah'tan korkun ! Kendinize gelin , bu din sahipsiz degilki , sizin gibi cahillere kalsin …Arapca cok genis bir dildir , yillar gerekir bu dili kavramak icin.Oyle bi kac sene okumakla arapca ogrenilmez, hele ecnebiler hic ogrenemezler bu kadar kisa zamanda.

Ummeti ifsad eden genelde sizin gibi yarim yamalak biseyler okuyupta , kendini alim zannedenlerdir.Biri cikar kendini Ebu Zerka el Hanbeli diye tanitir,digeri cikar sizin gibi herkesi bastan assagi tekfir eder. La havle vela kuvvete illa billah … Isin komik tarafi sadece arapcada degil , butun ilimlerde nakis olmaniza ragmen, haddinizi asarak sanki her ilim dalinda mutehassismissiniz gibi internet adreslerinizde , akide-fikih-hadis-siyer-usul vs vs dersler yapip , bu ilimlerde cekinmeden ve cesurca fetva veriyorsunuz.

Iste tum bunlardan dolayi ey cocuk , sen ve senin gibiler haddi asanlardansiniz…Konusmada ve yazmadaki cesaretiniz ahlaki ve ilmi zaafinizdan kaynaklanmaktadir…Simdi gelelim neden bu kadar sert yazdigima…

1-Bu akideye sahip olanlar tevakkuf ve tebeyyun cemaatidirler.Zaten acik acikta soylerler bunlari.Bunlarin en bariz ozellikleri , sia gibi takiyyeci olmalaridirlar.Size direk iclerindekini soylemezler,arkanizdan da bol bol konusurlar:" Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz." derler."
Ne kadarda munafiklara benziyor yaptiklari oyle degil mi !...

2-Rasulullah sav buyuruyor ki : "Kim bir muslumanin ayibini ve gunahini orterse , Allah'ta onun gunahini dunyada ve ahirette orter." Bu insanlar bu hadise taban tabana muhalefet ederler.Birakin birinin hatasini ortmeyi , onun hatasini ortaya cikarip cabucak tekfir etmek icin ellerinden geleni yaparlar.

3-Bunlarin ortamina giren bi insan daha girdigi andan itibaren bi rahatsizlik hisseder icinde.Cunku onlar konusmalarinda , hareketlerinde ve hatta bakislarinda bile sana kardeslik duymadiklarini hissettirirler.Bu akidelerinin bi geregidir.Yukaridaki yazinin sahibi de ilk etapta kafir olarak bakariz biz insanlara diyor ve oyle bakilmasi gerekir diyor.

5-Bu nadanlar soyledikleriyle kendilerini tanimayan insanlara aslinda beni bile sokakta gorseniz kafir olarak hukmetmeniz lazim demektedirler.Fakat farkinda degiller…

6-Alimlerin kavillerinden nefislerine ve hevalarina hos gelenleri cimbizla cekip,kendi kit ilimlerine gore yorumlarlar.Bakalim hidayet bulduklari alimlerin kavilleri onlarinkine benziyor mu!Evet bunlarin tevhidi ogrendikleri alimler bakalim bunlar hakkinda ne diyor …

Alimlerin Gorusleri

Şeyh Makdisi şöyle der: İhvanı Muslim’ine mensup bir parlamenter, iç işleri bakanı ve yardımcıları eşliğinde bizim ziyaretimize gelmiş ve buna benzer gülünç mazeretler öne sürmüştü. Onların selamını almayı reddedip, küfürlerini yüzlerine vurduk. Kanun ve yönetimlerinden beri olduğumuzu belirttik. Kendilerinden hiçbir istekte bulunmadığımızı söyledik. Basında (çıkan) parlamenterlerin; insanları tekfir ettiğimize ilişkin söylediklerini reddettik. Kendisine ve beraberindekilerine bunun yalandan ibaret olduğunu gösterdik. Bizim insanları genel olarak tekfir etmediğimizi, savaşımızın avam halkla değil; Allah’ın dinine savaş açan kafir yönetimle olduğunu, sadece onu ve kanunlarını destekleyenleri, koruyanları ve yasalaştıranları tekfir ettiğimizi belirttik. Her zaman bu kanunları koruyup desteklemeyi bırakmaya ve Allah’ın dininin koruyucuları olmaya çağırdık. ( 30 Risale s.70)

Biz bu mübarek davetin hasımlarının bize iftira ettiği gibi insanları umumen tekfir etmiyoruz. Ayrıca aşırıya kaçanların, cahillerin veya başkalarının insanları tekfir ettiği hatalar veya şaz olan şeyler sebebi ile kimseyi tekfir etmiyoruz. (30 Risale s. 432)

Bir tek Müslüman’ı kafir sayan kişi için bu (büyük) tehdit yapılmışsa; Müslüman kitleleri kendilerine göre şer’i delil derecesinde olmayan bazı şüphelerden hareketle, küfür ile suçlayan patavatsız kişinin işlediği acaba ne boyutta olur?

Şüphesiz bu iş batıl ve bozuk olmasının yanında, kalpteki hastalığı Müslümanlara karşı düşmanlığı yada helak olacaklarının haber verildiği kişiler arasından kendini çekip çıkarmamak için büyük bir gurur ve kendini beğenme serseriliğini de içerir.
Ebu Hureyre (ra) Rasulullah (sav)in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
‘Bir kimsenin "insanlar helak oldu" dediğini duyarsanız, bilin ki bunu söyleyen kişi, herkesten çok helak olandır. (Malik ve Ebu Davud rivayet etmiştir.)
(30 Risale s. 26-27)

Sonuç olarak İslam’dan çıkaran bir fiili işlediği veya sözü söylediği bilinmeyen durumu kapalı olan kişinin sadece namaz kılmasıyla Müslüman olduğuna hükmederiz. Onun arkasında namaz kılarız Müslümanlara uygulanan muamelenin aynısıyla muamele ederiz. İslam’ı bozan açık bir unsur görünceye kadar bizce asl olan Müslüman olmasıdır. Aşırıya gidenlerin çoğunluğunda olduğu gibi zamanımızın toplumlarında İslam’ı bozan unsurların yaygın olma bahanesiyle kişi İslam veya İslam’ın özelliklerini gösterse de söz konusu olan küfür fiilleri asıl yapmayız.(30 Risale s.104)

Şeyh Ebu Basir’e şöyle soruldu:


Soru: Biz burada Mısır da yaşıyoruz. Mısır bu zamanda İslam'i diye adlandırılan tüm beldeler gibi mürted bir beldedir. Çünkü onlar İslam dinini bırakıp tagutun dinine şeriatına ve hükmüne girmişlerdir.
Bu beldenin halkı La İlahe İllallah diyor olmalarına rağmen; beşeri kanunlarla muhakeme olmak, kabirlere türbelere ibadet etmek, kafir din düşmanlarını dost edinmek ve Allah’ın dostları muvahhidlerle savaşmak gibi bu kelime-i şahadeti bozan bütün unsurları işlemektedirler.
Sorum şudur: Ben Yaşadığım bu ülkede (Mısır’da) kimliği tespit edilmeyen (Mechulul Hal) kimseye, İslam hükmünü(Hukmi İslam) vermiyorum. Akidesini bilmediğim kişiler dışında, kimsenin arkasında namaz kılmıyorum.Sadece tanıdığım muvahhidlerin kestikleri eti yiyorum. Böyle yapmak bidat mıdır?
Kişinin La İlahe İllallah demesi kişiye İslam hükmü vermemiz için yeterli midir?
Bu zamanda namaz kılmak İslam alameti sayılır mı?

Malumdur ki fetva; iki asıl üzerine inşa edilir:
Birincisi: söz konusu olan insanlara halinin bilinmesi,
ikincisi; şeriatın hükmünün bilinmesi..

Cevap: Elhamdulillahi Rabbil Alemin …. Bu beldelerdeki iktidarın mürted olması, onun gölgesi altında yaşayan Müslümanların mürted olmasını gerektirmez.

Bizim ülkemizin hali Şeyhul İslam İbn Teymiyye ye sorulan Mardin beldesinin halinden çok farklı değildir. Orada(Mardin’de) kafirler iktidar tabakasında idiler, Müslümanlar ise avam tabakadaydı. Şeyhul İslam şu cevabı verdi:(28.cilt 240. sayfa Fetevalar)
‘İster Mardin de ister başka yerde, Müslümanların yaşadıkları yerlerde Müslümanların kanları ve malları dokunulmazdır. Mardin in darul harp mi yoksa darul İslam mı meselesine gelince, orası karışık bir dardır. Her iki niteliğe de sahiptir. Bu dar askerlerinin Müslüman olmaları nedeniyle İslam hükümleri olan darul İslam gibi değildir, halkı kafir olan darul harp gibi de değildir. Mardin üçüncü bir dardır. Orada yaşayan Müslümanlara hak ettikleri hükümlerle davranılır ve İslam şeriatından çıkanlara da hak ettikleri şekilde savaşılır.’

Derim ki (şeyh Ebu Basir) bu hüküm bu çağdaki Müslüman ülkelerinin çoğuna hamledilir. Çünkü onların vasıfları, Şeyhul İslam'a sorulan Mardin beldesinin vasıfları ile mutabıktır.
Senin genel bir şekilde ayrıntı vermeden Mısır'da ve İslam ülkelerinde yaşayan halkların kafir ve mürted olduklarına, imanı bozan bütün unsurları işlediklerine dair sözün dikkatlice söylenmemiş ve doğru olmayan bir sözdür. Toplumların ve insanların hallerini bilmediğini göstermektedir. Bu senin için dinde ve ahirette kötü sonuçları olacak bir sözdür.
Senin de söylediğin gibi şeri fetvaların iki şartı vardır: meselenin vakıasını bilmek ve bu vakıaya mutabık olan şeri delilleri bilmek… Sen ise; Allah’ın kullarına verdiğin aceleci hükmünde her iki şarta da riayet etmedin.
Buna binaen derim ki: Kim; kelime-i tevhid namaz … vs. vs. İslam alametlerinden birini izhar ederse, o kimseye İslam hükmünü vermek, arkasında namaz kılmak, kestiği eti yemek vb. Müslümanlara yapılan muameleyi yapmak vaciptir.
Böyle bir kişiye başka türlü muamele yapmak veya Allah’ın kitabı ve Rasulu (sav)in sünnetinden açık delil olan ve muteber şeri manisi olmayan açık bir küfür fiilini göstermediği sürece küfür hükmünü vermek caiz değildir.

Sahih hadiste Peygamber (sav) şöyle buyurur:
‘ Kim namazını kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse o Müslüman dır. Allah ve Rasulu (sav) in zimmetine sahiptir.’
(Buhari)

Sahihi Muslim’de şöyle geçer:
‘Peygamber (sav) kendi gazvelerinin birinde iken ‘Allahu Ekber’ ‘Allahu Ekber’ diyen bir adamı işitti.
‘Fıtrat üzerindesin buyurdu.
Adam ‘La İlahe İllallah’ dedi,
Peygamber (sav) ateşten çıktın buyurdu.

Bu Peygamber (sav)in hükmüdür. O’nun hükmüne ve emrine muhalefet etmekten sakın! Yoksa helak olup saparsın!!!

Kimliği tespit edilemeyen (mesturul hal) olan kişinin arkasında namaz kılmaya gelince; Şeyhul İslam bunu caiz olduğuna dair imamların ittifakını nakletti.

Dedi ki: (4.cilt 542. sayfa) ‘4 imam ve sair imamların ittifakı ile mesturul hal olan her Müslüman ın arkasında namaz kılmaz caizdir. Her kim Batıni akidesini bildiğim kişiler dışında, hiç kimsenin arkasında ne Cuma ne cemaat namazlarını kılmam, derse bu kişi sahabelere, onlara iyilikte tabii olanlara, Müslümanların dört imamlarına ve diğer imamlarına muhalif olan bir bidatçidir.

Son olarak bil ki: senin üzerinde olduğun itikat kuran sünnet sahabenin anlayışı dört imam ve diğer imamların itikadına muhaliftir. Onun başlangıcı şeytan ve onun üflemesinden; sonu uğursuzluk ve dinde fazla aşırılık olan bir sözdür. Belki daha sonra, yeryüzünde senden başka hiçbir Müslüman olmadığına inanabilirsin. Belki de (Senden önce böyle başlayanların olduğu gibi) günde defalarca kendini bile tekfir edebilirsin. Ben seni bundan dolayı Allah tan sakındırıyorum.

Soru: Ülkemizde yaşayıp ne İslam alametini nede ona muhalif olan bir şeyi izhar etmeyen, kimliği tespit edilemeyen kişilere özellikle selam vermek, kestiği eti yemek yönünden nasıl davranırız? Halbuki onların namaz kılmıyor olmaları konusunda galibuzzannımız vardır. Ülkemizde namazı terk etmek sebebiyle mürted olanlar çoğaldı, küçük ve büyük insanlar arasında dine sövmek yaygın hale geldi.

Cevap: Elhamdulillahi Rabbil Alemin. İslam ülkelerinde yaşayan insanların, kati delille İslam a muhalif olan bir fiil gösterdikleri sabit olmadığı sürece, asl olan Müslüman olmalarıdır. Madem ki senin meselen galibuzzan üzerindedir, yani o insanların Müslüman olmamalarını tercih edecek bir zan vardır. Tekfirde yapılacak hatanın sonuçları, insanlara İslam hükmü vermede yapılacak hatanın sonuçlarından daha ağır olduğu için onların kafir olmalarını tercih eden galibuzzan yerine, onların Müslüman olmalarını tercih eden zayıf zanna öncelik vermemizin daha doğru ve sağlıklı olduğunu düşünüyorum ALLAHU A’LEM…..(Ebu Basir; ‘Tekfirin Kuralları’)


Şeyh Makdisi şöyle der: Şeyhul islam ibn Teymiyye (rh) şöyle der:

" ......Küfür olarak nitelenen sözlerde böyledir. Kişiye hakkı bildiren naslar ulaşmamış olabilir, ulaşmış olsa bile onları sabit görmemiş olabilir veya anlamamış olabilir yada Alla Tealanın mazur göreceği şüpheler ile karşılaşmış olabilir.Hak peşinde olup hata yapan müminin hatasını ne olursa olsun Allahu teala bağışlar. Bu hatanın nazari veya ameli konularda olması fark etmez. Rasulullah (sav)in ashabı ve ümmetin imamlarının görüşü budur." (Mecmu’ul Fetava c.23 s.195 )

Ayrıca, sonraki alimlerden bazısının bidat ehlini tekfir etmeleri, bu tekfirin kişiyi dinden çıkaran türden olup olmadığı ve tekfir edilen bu kişilerin ebedi cehennemlik olup olmadıkları konusundaki tartışmalarını naklettikten sonra şöyle der:
"Gerçek şudur ki: imamların mutlak olarak söyledikleri sözler hakkında, öncekilerin mutlak olan şer'i naslar hakkında düştükleri durumun aynısı olan bir duruma düştüler. Onları ne zaman görseler ''Kim şunu söylerse kafirdir'' sözünü duydular. Daha sonra belirtilen o sözü söyleyen herkesin kafir olduğunu zannettiler. Halbuki tekfirin belirli bir kimseye indirgenmesi belli şartların yerine gelmesine ve yine belli engellerin de olmamasına bağlıdır. Mutlak tekfir, şartları bulunmadıkça ve engelleri ortadan kalkmadıkça belirli kişiler için sabit olmaz. İmam Ahmed (rh) ve bu genel hükümleri belirten tüm alimler, cehmiyye fırkasından küfür sözlerini bizzat söyleyenlerin çoğunluğunu tekfir etmediler. Mesela İmam Ahmet (rh) kendisini Kur'an mahluktur demeye ve Allah’ın sıfatlarını nehyetmeye davet eden cehmilerle uğraşmış. onlarda imam Ahmed’i ve çağın sair alimlerine bu fikirleri dayatmışlar ve cehmiyeliği kabul etmeyen mu'min erkek ve kadınları dövme ve hapis fitnesine uğratmışlardır... Ayrıca iktidar sahiplerinin çoğu kendileri gibi cehmiyye olmayan herkesi tekfir etmiş ve onlara kafir muamelesi yapmışlardır. Çünkü bir sözü söylemeye çağırmak onu söylemekten daha büyüktür. Söyleyeni ödüllendirmek ve söylemeyeni cezalandırmak ise bir sözü söylemeye çağırmaktan daha büyüktür.
Bununla birlikte İmam Ahmed (rh) , halifeye ve kendisini hapsedip dövenlere dua etmiştir. Onlar için istiğfar dileyip hakkını helal etmiştir. İslam’dan çıkmış mürted olsalardı, onlar için istiğfar dilemek caiz olmazdı. Çünkü kafirler için istiğfar etmek Kuran sünnet ve icma ile caiz değildir.
Onun ve imamların bu sözleri , Kuranın mahluk olduğunu ve ahirette Allah Tealanın görülmeyeceğini söyleyen cehmiyyeden belirli (muayyen) bazı kişileri tekfir ettiğini belirten sözlerde nakledilmiştir. Kendisinden bir konuda iki görüş aktarılmış olmasına bakılır. Yahut mesele tafsilata inilerek ele alınır ve bir takım muayyen kişileri tekfir etmesi, bunun şartların bulunduğu engellerinde ortadan kalktığı için olduğu , muayyen olarak tekfir etmediklerinin ise, gerekli şartların bulunmaması ve engellerin kalmaması sebebiyle tekfir edilmedikleri söylenir.böyle bir durumda ise tekfir mutlak manadadır.'' (Mecmu'ul fetava c.12 s.261-262)

Sonuç olarak muayyen tekfir ile mutlak tekfir arasındaki farkı göz önünde bulundurmamak, bazı kişilerin yuvarlandıkları bidat uçurumudur.Bu uçuruma yuvarlananlar ancak belli araştırma ve gerekli uyarıdan sonra tekfir edilmeleri helal olan kimi insanları tekfir etmişlerdir.dolayısıyla hem kendileri sapmış hem de başkalarını saptırmışlardır. ( 30 Risale s.79-80)



Şeyh Makdisi Müslüman ülkelerde yaşayan halkı tekfir edenler hakkında şöyle der:
Önceden Dar'ul İslam olupta sonradan darul küfür olsa bile akidesini bizzat bildikleri kişiler dışında , bütün halkın kafir olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Bunlar ilim ve bu ilmin tahsili ile uğraşsalardı, usul ve furu bilgilerini alsalardı, küfre götüren söz ve fiil meydana gelmiş olsa bile, tekfir etmek bir yana, kan ve malın mubahlığını önleyen aşamaların şartlar ve engeller bulunduğunu, özellikle musallat oldukları müstezaflar , davetçiler , tagutların düzen ve kanunlarının koruması altında olmayan müminler hakkında böyle bir hükme varmalarının önünde engeller olduğunu göreceklerdi.
Sözün veya fiilin küfür olarak nitelenmesinin muayyen kişiyi tekfir etmeyi gerektirmediğini , dolayısıyla arzu ettikleri sonuçların ona tereddüp etmediğini anlarlardı.
Yine Mısır, Ubeyd el-Kaddah oğullarından Ubeydilerin(Fatimilerin) eline geçtiğinde , halkının çoğu Müslüman idi ve darul İslam iken küfrün egemen olması ile darul küfür oldu. Yaklaşık iki yüz yıl onların egemenliği altında kaldı.(Nitekim ibnu'l cevzi 'en-Nasr ala Mısır' isimli kitabını bundan dolayı yazmıştır.)
Orada her türlü küfür ve isyanı işledikleri halde , muhakkik alimlerden hiçbiri ülke için kullanılan darul küfür isminin oradaki mustezaflar hakkında kullanıldığını söylemedi. O gün Mısır halkı arasında alim ve salih fakihler bulunmaktaydı.Bunlardan bazıları Ubeydilere güç yetiremediği için imanını gizliyor ve öldürülme korkusundan dolayı Rasulullah(sav)in hadislerini dile bile getiremiyordu. (İbrahim bin Said el-Habalın, öldürülmekten korktuğu için hadis rivayet etmekten kaçındığı rivayet edilir. Bkz. Mecmu'ul Feteva c.35 s.85) .... Zehebinin belirttiği gibi Ubeydiler, Müslümanlar için Moğollardan daha kötü idiler. Onlardan bazıları ashaba sövmek bir yana Peygambere bile açıkça sövüyorlardı.

Suyuti, Ebu'l Hasan el-Kabisi den şöyle rivayet eder:
''Ubeydullah ve mensuplarının, insanları ashaba 'Allah onlardan razı olsun' demekten vazgeçirmek için öldürdüğü alim ve insan sayısı dört binden fazladır. Bu insanlar bunu söylemekten vazgeçmeyip ölümü tercih ettiler. Ubeydullah keşke sadece Rafızi olsaydı, Bilakis kendisi zındıktı.’’ (Suyuti Tarihu’l-Hulefa 13)

Görüldüğü gibi o gün Mısır’da fakihler vardı. Ebu Muhammed el-Kayravani el-Keyzani şöyle der:
‘’Müslümanların İslam’ın hükümlerinden uzak kalıp dinlerinden ayrılmamaları için onların aralarında fakihler kalmıştı. Onlardan bazısı gizleniyor , bazısı da dinini açıkladığı için öldürülüyordu.
Kadı Ebu Bekir el-Bakillani bunu şöyle belirtir; ‘ Ubeydullah Batınilerden idi. Ve İslam dinin yok etmek isteyen kötü bir insandı. Halkı saptırmak için alimleri fakihleri idam etti.’ ( Suyuti Tarihu’l-hulefa 12)

Allah Teala nın birliği, Muhammed (sav)in peygamerberliği , namaz oruç gibi İslam’ın temel ilkelerinin açık olması ve kafirliklerine rağmen yöneticilerin kendilerini Müslüman saymaları gibi durumların olduğu bir yerde ikamet edenleri , İbn Hazm (rh) ın İslam’ın dışında görmemesi üzerinde düşünmek gerekir. Bunun İslam ülkelerinin durumuna tıpatıp benzediğini inatçıların dışında kimse inkar edemez.
Müşrikler arasında ikamet edenler ile ilgili Rasulullah (sav) in hadisi de Darul İslam’ın bulunduğu bir dönemde söylemiştir. Bu Mekke’nin fethinden sonra hicretin vacip olduğu bir döneme rastlamaktadır. Müşrikler arasında ikamet etmelerine ve dokunulmazlıklarının azalması ve velayetlerinin zayıflaması gibi cezalar ile cezalandırılmış olmalarına rağmen , Rasulullah (sav) onları tekfir etmemiştir.
Müslümanların fethettiği ve cizye ödemeleri karşılığında eski sahiplerinin ikamet etmelerine izin verildiği veya fethetmelerine rağmen Müslümanların ikamet etmedikleri beldeler ; bu beldelerde bir tek Müslüman dahi olsa , bulunan ve kimliği tespit edilemeyen buluntu çocuk Müslüman olarak kabul edilir. Müslüman kişi yoksa buluntu çocuk kafir olarak kabul edilir.
Müslümanların önceden ikamet ettiği , ancak daha sonradan kafirlerim galip gelerek işgal ettiği belde; Bu beldelerde ise bulunan bu kişinin Müslüman olduğuna tanıklık yapacak bir kişi çıkmaz ise , buluntu çocuğun kafir olarak kabul edilir. Ebu İshak ise, Müslüman olarak şöhret kazanan bir kişinin olmasından veya İslam’ını gizleyen birinin bulunması ihtimalinden dolayı buluntu çocuğun Müslüman olarak kabul edileceği söylemektedir.
Darul İslam ile ilgili durumlarda işin mahiyeti budur. Aslen Darul küfür olan beldeler hakkında ise şöyle der: ‘ Darul Küfür de Müslüman yoksa buluntu çocuk kafir olarak kabul edilir. Orada ikamet eden Müslüman tacirler varsa beldenin hükmüne binaen kafir olduğuna değil , İslam’ın üstünlüğüne binaen Müslümanlığına hükmedilmesi en doğru olandır’
Aslen darul küfür olan beldelerde bile buluntu çocuğun Müslüman sayılması konusunda alimlerin İslam’ın üstünlüğü ve Müslümanların kanlarının dokunulmazlığı ilkesine ne kadar özen gösterdiğine dikkat edilmelidir. Sonradan Darul Küfür olan beldede bulunan kişiler için bu özen daha öncelikli olarak gösterilmektedir
(30 Risale s.101-104)


Âlimlerin görüşleri 2

1. Şeyh Abdulkadir bin Abdulaziz, Beşeri kanunlarla hükmedilen, önceden müslüman olan ülkelerdeki halkların durumunu açıklarken şöyle diyor.

......2) Zahiri İslam olanları; Bu kısma girenler hükmen müslümandırlar. Bunlar mesturul hal (durumu gizli) olan müslümanlardır. Bunlar kendilerinde İslam alametlerinden birisinin bulunup ve kendisinden islamı bozan amellerden birini işlediği bilinmeyen kişilerdir. Çünkü şart zahiren islama delalet eden sebepleri taşıyan kişiye islamhükmünü veriyor. Bu nedenle islam hükmü onun hakkında sabittir. Ancak kişi bu hal ile beraber islamı bozan bir sebebin ortaya çıkıp çıkmadığı bilinmeyen kişiye islam hükmü verilir.

Rasulullah s.a.v. buyurdu ki;
Herkim bizim namazımızı kılarsa, kıblemize yönelir ve kestiğimizi yerse o kişi müslümandır. (Buhari)

Hafız ibn Hacer bu hadisin şerhinde şöyle diyor;
Hadisten anlaşılıyor ki, insanlar hakkında ki hükümler zahirlerine bağlıdır. Her kim bir dinin alametini taşırsa kendisinden bu dine muhalif bir şey çıkmadığı sürece bu dinin ehline verilen hükümler bu kişiye de verilebilir. (Fethul bari C.1 s.497)

-İki grup mesturul hal olan müslüman hakkında hata etmiştir.

a) Küfür egemenliğine sessiz kaldığı için onları tekfir eden taifeler:

Çünkü sessiz kalmaları razı olmalarının delilidir derler. Bunların selefleri vardır Avffiye Beyhesiyye haricileri bunların selefidir. Bunlar derler ki; Devlet başkanı kafir olursa raiyeden hazır ve gaib herkes kafir olur. (Makalat El-İslamiye Ebul Hasan El-Eş"ari 1.192-194)

Bu yanlış bir sözdür usulü fıkhın muhkem kurallarından biride şudur;"suskun kalan kişiye söz nisbet edilmez"

Rasulullah s.a.v. şu hadisi buna delil olur
"Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle, bunada gücü yetmiyorsa kalbiyle değiştirsin. (inkâr etsin) işte bu imanın en zayıf noktasıdır. (Muslim)

Hadis şuna delalet eder ki; Susan kişi kalbiyle inkar ediyor olabilir. Bu durumda da mümin kalmış olur.
Şu hadiste aynı manayı ifade eder
"Başınıza bir takım emirler gelecektir. Sizin kabul ettiğiniz ve sizin kabul etmediğiniz (ma’ruf ve münker)şeyler yapacaklardır. Bunu (münkeri) reddeden bundan beri olur, inkâr eden kurtulmuş olur. Ancak buna razı olup tabi olanlar (helak olur)
Dediler ki; Ey Allah"ın Rasulü onlarla savaşalım mı?
Dedi ki namaz kıldıkları sürece hayır.
Açıktır ki; kim münkeri reddederse onun vebalinden ve cezasından kurtulmuş olur. Bu durum ne eliyle nede diliyle reddedecek durumda olmayanın halidir. Bu durumda olmayanın halidir. Bu durumda olanlar kalbi ile kötülüğü reddetsin ve ondan beri olsun.
(Muslim Şerhi 12/243)

Suskun kişinin hali ihtimalli olduğu sürece onu tekfir etmek caiz değildir. İhtimalli fiillerden biride (mesturul hal) suskun olmaktır.


b) Bu konuda hataya düşen ikinci taife ise:

Bu bölgelerde mesturul hal olan müslümana islam hükmü vermede tevakkuf (durumu belli olana kadar ne islam nede küfür hükmü vermeme) yapan taifedir. Ona islam hükmü vermek için durumunu ve itikadını sınayıp araştırmayı şart koşarlar. Bu görüş Ahnesiyye taifesinin görüşüne muvakkıftır.(Ahnesiyye taife) tevakkuf ve tebeyyünü şart koşarlar.
Ebul Hasan El-Eşarinin "makalatı islamiyyin" adlı kitabının 1/180"e bakabilirsiniz.
Mesturul hal olan kişi hakkında bu şekilde tevakkuf yapmak bid’attır. Bunun bid’at olduğuna delil ise kişinin İslamına hükmetmek için gerekli olan alametlerin büyük bir kısmı darul harpte veya savaş esnasında ortaya çıkmıştır. (Nisa 94) Bu deliller gösteriyor ki; Her kim darul harpte islam alametlerini izhar ediyorsa o kişiye islamhükmü verileceği konusunda tevakkuf olmaz.
Kişi bu hal üzerine ölürse kendisine müslüman muamelesi yapılır. Bu konuda âlimler arasında ihtilaf yoktur. Müslümanın kanının malının ve ırzının ister küfür diyarında olsun ister islam diyarında olsun islamın koruması altındadır.(El-Muğni 9/335) bakılabilir.

—Söylediğimiz bu konuya muttefekun aleyh olan Usame bin Zeydin hadisi ve Halid Bin Velidin "Sabii olduk sabii olduk" diyen beni Cudeyme esirlerini öldürdüğünde Peygamber s.a.v.bunu kabul etmemesi (Bu hadis Buhari de geçer)ve buna benzer naslar delildir.

Hafız ibni Recep el-Hanbeli r.h. Dedi ki;
İslam dininde bilinmesi zaruri olan konulardan biriside Peygamber s.a.v. gelip İslama girmek isteyenlerden sadece kelime-i şehadet istenirdi. Bu onun islamına hükmedilmesine ve kanının korunmasına yeterdi.
Usame bin Zeydin LAİLAHEİLLALLAH diyen adamı öldürmesine Peygamber s.a.v. şiddetli bir şekilde karşı çıkmıştır. İslama girmek isteyipte Peygamber s.a.v. gelenlere Peygamber s.a.v. bunun haricinde(kelime-i şehadeti telaffuz etme) bir şeyi şart koşmazdı. Sonra namaz kılmasının ve zekat vermesinin gerekli olduğunu söylerdi. (Cami el-ulum vel-hikem s.72)

(Şeyh Abdulkadir bin Abdulazizin Camii iman-küfür bölümü)

-Şeyhin bu ve buna benzer sözlerinden anlaşılıyor ki; kendilerinde islam alametleri bulunan yani mesturul hal olan insanları hükmen müslüman kabul etmektedir. Bu durumda olan müslümanları tekfir eden veya ne islam nede küfür hükmü vermeyip tevakkuf eden, İslam hükmü vermek için durum ve itikadlarının tebeyyününü şart koşanların hata işlediklerini söylemekte ve haricilere benzetmektedir. Bir kişiye islam hükmü vermek ile o kişinin hakikaten müslüman olmasının ayrı şeyler olduğunu, bir insanda islama delalet eden alametler görüldüğündeislamına hükmetmek gerektiğini söylemektedir. Kişinin şehadet kelimesini söylemesi ben müslümanım demesi, namaz kılması, ezan okuması, hacca gitmesi, müslüman bir kişinin ona şehadet etmesi,(söz konusu kişi çocuk ise) anne ve babasının veya ikisinden birisinin müslüman olması bu kişinin hükmen müslüman olmasına yeterlidir diyor. Şeyh Abdulkadirin bu konudaki görüşünü daha iyi anlamak için el-camii adlı kitabının iman-küfür bölümüne bakabilirsiniz.

2. Ebu Katade bu konuda şöyle diyor;

"Bu yanlı sağlam fıtrat sahibi avamı" Allah yolunda cihadın temel maddesi olarak kabul etmek önemli ve zaruri bir noktadır. Allah’ın lütfuyla bu selefii cihad cemaati ile tekfir cemaatleri arasındaki farklardan da biridir. Çünkü bize göre ümmetimizde aslolan islamdır. Şartları yerinde olan sarih bir küfür belirtisi görmediğimizde kişi için asıl olan islamdır. Ancak taşkınlığı, tekfiri, tebeyyün ve tevakkufu savunan cemaatler bu sünni yol üzerine değillerdir. Onlara göre ümmetimizde asıl olan küfürdür. Veya durumları netleşinceye kadar sukut edilmesi gerekir. Bu nedenle bunlar avamı islama davet edilmesi gerekenler olarak kabul etmektedirler. Selefiyye cihad cemaatleri ise avamı müslüman olarak kabul etmekte ve onları Allah yolunda cihad için yardımcı ve eğitilmesi gereken (müslüman) kimseler olarak görmektedir. (El-Cihad vel-İçtihad s.288-289)

Ve devamla şöyle der;
İslam ümmetinin top yekun küfrüne ve çağımızda insanlarda asıl olanın küfür olduğuna inananlar bidat ve delalet ehli olup çağımızın haricileri olarak isimlendirilmeye müstahak kimselerdir.
Ancak hiçbir yoruma (ihtimal ve mazerete) mahal bırakmayacak şekilde küfrüne delalet eden söz veya fiillere sahip olan kimseyi tekfir etmek için bu söz veya fiiller dışında başka hiç bir şeye ihtiyaç yoktur. İşte
islam budur. Bunun dışındakiler bidat ve delalettir. Tekfir konusunda ta’mim (genelleme) yapmak tamamen sakıncalı ve zararlıdır.(el-cihad vel-cihad s.143)

Görüldüğü gibi Şeyh Ebu Katade ümmetin avamını tekfir edenleri Ehli Sünnet saymamakta, tekfirciler ile mücahidler arasındaki farkın bu olduğunu söylemekte ve çağımızdaki avam halkı tekfir edenleri bidatçı, delalet ehli, tekfirci ve çağımızın haricileri olarak isimlendirilmeye müstahak olduklarını söylemektedir.

3. Ebu Basir şöyle diyor;

İslam toplumlarında insanlarda asıl olan islam olduğuna inanıyoruz ve bunun hilafına (şartları yerinde, manileri olmayan sarih bir küfür belirtisi) bir şeyi izhar etmedikleri sürece müslüman olduklarını söylüyoruz.(Akidemiz)


4.Şeyh Makdisiye sorulan şu soruya; Bedevi yaşlı erkek ve kadınlar gibi avam insanları, sizin açıkladığınız şekilde şartlarıyla, manileriyle ve lazımlarıyla LAİLAHEİLLALLAH’IN manasını bilmek zorundamıdırlar?
bu şekilde LAİLAHEİLLALLAH’ın manasını bilmeyen avam halk kafir olurmu?

Şöyle cevap vermiştir; Allah’a hamd Rasulune salât ve selam olsun. Ne bedevi, ne yaşlı erkek, ne yaşlı kadınlar, nede avam insanlardan hiçbirisi bizim beyan ettiğimiz şekilde ve alimlerin kitaplarında ayrıntılı bir şekilde açıkladıkları gibi LAİLAHEİLLALLAH’ın şartlarını, manilerini, lazımlarını ayrıntılı bir şekilde manasını bilmek zorunda değillerdir. Bunu İslamın şartlarından saymıyoruz. LAİLAHEİLLALLAH’ın manasını bu şekilde bilmeyenlerin kâfir olduğunu söylemiyoruz.
Bu gibi avam insanlar ancak islamın sıhhat şartı olan tevhidi gerçekleştirmek ve şirkten uzak olmak zorundalar. Allahu Teala şöyle buyuruyor; "Her kim tağutu inkar edip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuştur.(Bakara 256)
 
Ebu Yusuf Çevrimdışı

Ebu Yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeş Bunlara nasihat edilmez sadece bunların görüşleri ile alay edilinir sohbetlerinde espiri malzemesi olarak kullanırsın gülersin gecersin.

Bedava eglence işte:)

Ne kadar harici varsa hepsine gıcıgım var. Tabi Mürcielerede.!

Bu arada İbnul Cezvi'nin Ahmaklar kitabı var o kitabı okursanız bunların bir ahmak oldugunu çok açık ve net bi şekilde görürsünüz.

İbnul cezvi sadece kitapta ilyas dememiş :D
 
A Çevrimdışı

Ahmet.Kaymar

Üye
İslam-TR Üyesi
Allah müsaade buyurursa bu kardeşimizin "Halkların Hükmü" isimli içerisinde onlarca ilmi hatanın bulunduğu 16 sayfalık risalesine cümle cümle dikkatle okuyup tahkik ediyorum. Şimdiden 3. sayfadayım ve 16 sayfa oldu yazım. Çok yakın zamanda bitecek inşaAllah. Bitince buradan da paylaşacam ki bu kardeşimizin ne kadar hatalı sözler söylediği ayan beyan ortaya çıkmış olsun.

Kardeşlerimizden bize dua etmesini rica ediyorum.
 
HAMAS Çevrimdışı

HAMAS

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Allah müsaade buyurursa bu kardeşimizin "Halkların Hükmü" isimli içerisinde onlarca ilmi hatanın bulunduğu 16 sayfalık risalesine cümle cümle dikkatle okuyup tahkik ediyorum. Şimdiden 3. sayfadayım ve 16 sayfa oldu yazım. Çok yakın zamanda bitecek inşaAllah. Bitince buradan da paylaşacam ki bu kardeşimizin ne kadar hatalı sözler söylediği ayan beyan ortaya çıkmış olsun.

Kardeşlerimizden bize dua etmesini rica ediyorum.

Rabbim yardımcın olsun zihnine açıklık ve ferahlık versin
 
I Çevrimdışı

Ibn Qudamah

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Birincisi bu gün tevhidi öğrenen insanlar tevhidi bu insanlardan değil, seleften ve Necd ulemasından öğrenmiştir.

İkincisi MARDİN FETVASI diye tutturmuşsun. Sana Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab'ın takipçilerinden Ebu Batın'ın " Mardin Fetvası Üzerine " adlı eserini okuyunca bütün batılların yok olduğunu göreceksin. O zamanda sizin gibi insanlar Şeyhulislam'ın fetvasının arkasına sığınıp hem sapıp, hemde saptırıyordu. Ama Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab'ın takipçilerinden Ebu Batın sizlere gereken cevabı vermiştir. Sizin şu dediklerinize göre Necd uleması tamamiyle harici ve tekfircidir. Bakınız : ?bn Teymiyye'nin Mardin Fetvas? Üzerine Bir De?erlendirme

Üçüncüsü; Nakil yaptığın Ebu Katade 'ye zaten gerekli olan reddiye verilmiştir. Bakınız : Ebu Davud Abdulvedud Hakikat ve Vehm Aras?nda Müslüman Halklar


Allah bizi hakkı hak bilip, ona ittiba edenlerden kılsın. Batılıda batıl bilip ona ictinab edenlerden kılsın.
 
A Çevrimdışı

Abu Isa

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Silin hiçbirşey yazmıyorum , onlarca hakaret yukarıda dururken , bizim yazdığımız herşey siliniyor.
 
D Çevrimdışı

Dad

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Suffa;
Diyorsun Ki Çocuk,evet çocuk olabilir,veya senin çocuk gördüğün bir yaştada olabilir bunun sakıncası nedir?İbni teymiye ilk kaç yaşında fetva vermeye başladı?Veya Ömer R.anh İbn Abbas R.anh’dan kaç yaşındayken fetva istedi?Bu örnekler çoğaltılarabilir,hemen de aklına ebu ubeydele şeyhul islamı yada ibni abbas’ı karşılaştırdığımı gelmesin ben örneklemek için öyle yazdım,kaldıki ebu ubeyde içtihat yapıp mı fetva veriyor?Yoksa selef alimlerinden necd alimlerinden nakiller mi getiyor?
Sonra devam edip demişsinki Ey Çocuk!Okuduğun arapçayla oda yarım yamalak!veya birkaç kitapla mı adam oldun?Kardeşim!Sizde okuyun sizde geliştirin kendinizi sizde onun gibi ilim taleb edin,arapça kitaplar çevirin talebeler çocuklar yetiştirin,neden kıskanıyorsunuz?Neden hep belden aşağıya vurmaya çalışıyorsunuz.Eğer gerçekten Allah rıza ise istediğin gider sende okursun,ama okursun yani gider ebu ubeydeyi alt etmek için kendi heva ve hevesin için okursan bir fayda verir mi?Vermez.!Eğer gerçekten hakkı ortaya çıkarmaksa istediğin burda takma isimlerinin ardına saklanıp yazılar yazarak değil karşısına çıkıp verirsin reddiyeni hemde hakaret etmeden bel aşağıya vurmadan… Kim ne zaman nerde alim olarak takılıyor? Veya alimcilik takılıyor.Sitesinde bile yazıyor,sorun biliyorsak cevaplıyalım…Kaldıki sitesinde kendisinin ilim talebesi olduğundan bahsediyor...


Ebu Yusuf;
Sana fazla bir sözüm yok,selef ve necd alimlerinin nakilleri ile dalga geçmek sana yakışır,zaten başkasına yakışmaz!...


Ahmet.Kaymar;
Eğer gerçekten bu kadar samimi isen yazdığın reddiyeyi burda dillendirmez,çıkar karşısına ilminle verirsin reddiyeni,daha yapmadığın birşey hakkında burda reklam yapıyorsun.
 
Ebu Yusuf Çevrimdışı

Ebu Yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Dad;

Kardeşim Bak sana kardeşim diyorum.

Kalpler ölmüşsse vücudların pekde bir manası yoktur.

Tekfir fitnesine bulaşmış insanların kalplerinde sorun vardır.

Müslümanları kardeş olarak göremezssen bu gün ARAKANDA şehit edilen katliama maruz kalan kardeşlerin için yüreğin kıpırdamaz.

Kalpleri ölmüş çocuklar fitne ile uğraşır; Kalpleri Merhametle kuşanmış ADAMLAR ise Müslümanlara herzaman sahip çıkarlar.

Burada dalgası geçilen kişi selef alimleri değil selef alimlerinin fetvaları ile oynayan çocuklarla dalga geceriz.

Onlar olmayan ilimleri ile konuşurlar. Ama Müslümanlar umurlarında değillerdir.

Şayet umurlarında olsa idi sitelerinde sağa sola b......k atacaklarına MÜSLÜMANALARA YAPILAN ZULÜMLERDEN BAHSEDERLERDİ.!

Bak Dünyada kardeşlerimiz Canlarını bizim namus ve iffetlerimiz için ortaya koyuyorlar.!

Okursun anlamazssın ibrette alamazssın.

Bakarsın görürsün İbret alırsın.....

Esselamu Alaykum....
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Allah müsaade buyurursa bu kardeşimizin "Halkların Hükmü" isimli içerisinde onlarca ilmi hatanın bulunduğu 16 sayfalık risalesine cümle cümle dikkatle okuyup tahkik ediyorum. Şimdiden 3. sayfadayım ve 16 sayfa oldu yazım. Çok yakın zamanda bitecek inşaAllah. Bitince buradan da paylaşacam ki bu kardeşimizin ne kadar hatalı sözler söylediği ayan beyan ortaya çıkmış olsun.

Kardeşlerimizden bize dua etmesini rica ediyorum.

Konu çalışması tamamen bitip yayınlanana kadar (tamamlanmadan boşuna tartışılmaması için) kitlenmiştir.

Ahmed Kaymar kardeşim. Çalışmanı tamamladıktan sonra genele konu başlığını açabilirsin, ya da genelden haber verirsen bu başlığı da açabiliriz.


İslam Alameti ve Dar'a Göre Hüküm Verme Meselesi Hakkında Sorularıma Cevab?
https://www.islam-tr.org/konu/islam...rme-meselesi-hakkinda-sorularima-cevab.35852/
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt