Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Istiva'nın Istila Manasına Geldiği Iddiasının Çürütülmesi

F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İşte bu ayete binaen Hanbeli Alleme İbnu'l Cevzi şöyle der;''Bu (Ayet ve )hadisler,müteşabih hadis kısmından olup manaları bilenemez dediniz.Vay acaba Allah'tan başkasının manasını bilmediği kelimenin manası nasıl zahir olur?..'''

İmam Malik'in o muhteşem sözü ve bu ayette dikkate alındığında yukarıda görüldüğü gibi birirnci anlama şekli ayete ve Selefin görüşüne daha uygundur...
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hayda oldumu şimdi ...Hani keyfiyet bilinmezdi şimdide yön cihet tayin ettiniz...Kardeş İbni Kayyımı bu inanç nerelere kadar götürmüş bir bak....

''Onun oturmakta olduğunu inkar etmeyin
O nu (Peygamberi) oturtacağını da inkar etmeyiz'' ?!

Şu şiiri kabullenerek nakleden İbni KayyımıAllah affetsin..Bunu Hayret verici bulan Albani'nin sözleri için (Zehebi Muhtasar el-Uluvv li'aliyyil azim.sh 29) bakınız ..Nasılda Peygamberimizin yanında oturduğuna itikat etmiş......
 
U Çevrimdışı

Ummu Ubeida

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Salamu Alaikum. kardeşlerim..benim anlamadıgım ; o kadar ayet ve hadis'in icinden neden 'Allah size şah damarınızdan bile yakındır' ayetini secip ..onu kendi kafanıza göre yorumlayıp.. ona inanmak istiyorsunuz.. SubhanAllah.. yani bir insan baska bir ulkedeki diger insana ' sen ne yaparsan yap ben senin yanındayım' dediginde burdan onun gercekten yanımızda belireceginimi anlıyoruz? hayır degil mi? peki neden bu ayeti sacma sapan yerlere cekip.. hak olan seyleri batıl gibi göstermeye calısıyoruz? Herkes Allah Subhanehu ve teala'nın indirdigi ayetleri abuk sabuk yerlere cekip kendi anlamak istedigi gibi anlasa 'Hak yol' diye birsey kalmazdı.. Bunlar hassas konular.. ve dikkatli olmamız lazım.. Fi Emanillah..
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hafsa,Ayşe'den daha üstündür,ya da üstedir dendiğinde senden mesafesel bir yükseklik mi ? anlıyorsun..

''Yerdeki İlah ,gökteki ilah odur'' ayetinden ne anlıyorsun..? Haşa! Zahiren baktığında Allah'ın her mekanda olucağına dair ayetler olduğu gibi Bir mekanda olduğu tarzında anlaşılacak ayetler de vardır.Lakin her iki durumda ayetler tenzih akidesi öne alınarak anlaşılmalı.Ama birini olduğu gibi kabul edipte diğerini tevil etmek kurnazlık değilse nedir?
 
A Çevrimdışı

ahmed_aftirhanov

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İmam Evzai şöyle diyor:

"Tabiin yanımızdayken (yaşıyorken), Allah azze ve celle arşının üstünde ve onun sıfatlarıyla ilgili sünnette gelen herşeye iman ederiz derdik." el-Uluv 2/940

İmam Evzai şöyle diyor:
"İnsanlar seni terk etse de sen ilk asırlarda yaşamış selefin eserlerine sarıl, insanlar allayıp pullasada kişilerin görüşlerinden uzak dur" el-uluv 2/943

İbnu'l-Mubarek'e, "Rabbimizi nasıl tanıyıp biliriz? diye sorulunca: "Yedi kat göğün üstündeki arşın üzerindedir, Cehmilerin dediği gibi, O, burada yerdedir' demeyiz" şeklinde cevap vermiştir. el-uluvv 2/986
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hayda oldumu şimdi ...Hani keyfiyet bilinmezdi şimdide yön cihet tayin ettiniz..

İlimden yoksun cahil insan İstiva'nın keyfiyeti meçhul yoksa Allah'ın neredeliği değil Ayet ve Hadislerde Allah azze ve celle 7 kat semanın üzerinde olduğunu bize haber veriyor kişi bunlara teslim olmakla mükelleftir Birinin aklını öne atıp onun yaptığı tevil ve tahrifler'le değil...
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hayda oldumu şimdi ...Hani keyfiyet bilinmezdi şimdide yön cihet tayin ettiniz..

Şimdi bu sözün üzerinden konuşmamıza devam edelim Şimdi de Bu sözde Allah'a ve Rasülü'ne sitemler baş göstermeye başlamıştır Oldumu Ya Rab sen bize Yücelerde olduğunu haber veriyorsun aslında sen böyle demek istemedin bunun böyle değil şöyle olması lazım sen böyle bir şey demezsin sen Yücelerde Yükseklerde olduğundan bahsedemezsin biz senin bu ayetlerini beğenmedik ve biz bunları tevil ediyoruz sen hiç bir yerde değilsin aslında sen Yoksun Ya Rab... Ey Allah'ın Rasülü sen nasıl sözler söylüyorsun sen Allah'a mekanmı biçiyorsun ne demek Allah nerede böyle soru sorulurmu sen nasıl oldu da cariyenin Sema'da dır sözüne göz yumdun bak o Allah'a mekan biçti diğer sözlerinde hep böyle Ya Rasülullah biz bunları beğenmedik bunlar anlaşılmıyor ve biz bunları tevil ediyoruz Allah'ı Tenzih ediyoruz İşte salakların asıl demek istediği budur aslında ama bunları açık ve seçik söyliyemedikleri için dolanbaçlı sözlerle Kur'an ve Hadisleri Tevil Tahrif edip bununlada Güya Allah'ı Tenzih ettiklerini zannederler aslında bunlar ve bunun gibi zevat şunuda demek istiyorlar Biz Allah'ı Allah'ın bize tanıttığından biz aklımız ile Allah'ı daha iyi tanırız Rasül'den Allah'ı daha iyi biliriz yani bunların dediklerine bakanlar bunları müşahade edeceklerdir.
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا
Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.Ahzab/36
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Nereye dönerseniz dönün Allah'ın vechi ordadır.(Bakara 115)

Her biriniz namazına durduğu vakit şüphesiz Rabbi ile münâcât eder. Rabbi kendisiyle kıblesi arasındadır. (Müslim Buhari 242)

Sözde Ehli Hadis sana bu örnekleri bir defa daha vermişitim hani sen gene kaçmıştın..Hatırladınmı? Tevil etmede teslim ol bakalım ne mana çıkıyor? Şu KIT aklın ile yürüttüğün yukarıdaki mantık oyunlarını bilakis şimdi biz SANA sorarız...

''Ya Rab sen bize Yücelerde (her yerde) olduğunu haber veriyorsun aslında sen böyle demek istemedin bunun böyle değil şöyle olması lazım sen böyle bir şey demezsin sen Yücelerde Yükseklerde olduğundan bahsedemezsin biz senin bu ayetlerini beğenmedik ve biz bunları tevil ediyoruz sen hiç bir yerde değilsin aslında sen Yoksun Ya Rab... Ey Allah'ın Rasülü sen nasıl sözler söylüyorsun sen Allah'a mekanmı (hulul mu)biçiyorsun ne demek Allah (Rabbi ile kıblesi arasındaır)nerede böyle soru sorulurmu sen nasıl oldu da cariyenin Sema'da dır sözüne göz yumdun bak o Allah'a (yaratılmışların içine soktu)mekan biçti diğer sözlerinde hep böyle Ya Rasülullah biz bunları beğenmedik bunlar anlaşılmıyor ve biz bunları tevil ediyoruz Allah'ı Tenzih ediyoruz İşte salakların asıl demek istediği budur aslında ama bunları açık ve seçik söyliyemedikleri için dolanbaçlı sözlerle Kur'an ve Hadisleri Tevil Tahrif edip bununlada Güya Allah'ı Tenzih ettiklerini zannederler aslında bunlar ve bunun gibi zevat şunuda demek istiyorlar Biz Allah'ı Allah'ın bize tanıttığından biz aklımız ile Allah'ı daha iyi tanırız Rasül'den Allah'ı daha iyi biliriz yani bunların dediklerine bakanlar bunları müşahade edeceklerdir.'' (Sözde ehli hadisten alıntı şekillenerek)

Not ; ehli hadis nickli arkadaş anlamaz belkide ,takipçilerimiz için söylüyorum biz ''Allah'U tealayı mekandan ve zamandan münezeh'' tutarız.Yukarıda zahiren Allah'ın her yerde olabiliceği tarzında anlaşılabilecek ayet ve hadisleri,Allah'ın şanına yakışır şekilde tevil ederiz........Ya da olduğu gibi kabul eder ,keyfiyetine girmeyiz ,şöyleki; Allah zatıyla her yerdedir demeyiz..Bu hulul inacıdır ve ulemanın bu konudaki hükmü küfürdür...''


 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Salamu Alaikum. kardeşlerim..benim anlamadıgım ; o kadar ayet ve hadis'in icinden neden 'Allah size şah damarınızdan bile yakındır' ayetini secip ..onu kendi kafanıza göre yorumlayıp.. ona inanmak istiyorsunuz.. SubhanAllah.. yani bir insan baska bir ulkedeki diger insana ' sen ne yaparsan yap ben senin yanındayım' dediginde burdan onun gercekten yanımızda belireceginimi anlıyoruz? hayır degil mi? peki neden bu ayeti sacma sapan yerlere cekip.. hak olan seyleri batıl gibi göstermeye calısıyoruz? Herkes Allah Subhanehu ve teala'nın indirdigi ayetleri abuk sabuk yerlere cekip kendi anlamak istedigi gibi anlasa 'Hak yol' diye birsey kalmazdı.. Bunlar hassas konular.. ve dikkatli olmamız lazım.. Fi Emanillah..

o arkadasin senin yanindayim diyen zati muhterem nefsinin sana fisildadiklarina biliyormu ayetleri tam anlamadan yorum yapmayalim lutfen .bular AYETI KERIMEDIR .......
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız. kaf 16
 
U Çevrimdışı

Ummu Ubeida

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hafsa,Ayşe'den daha üstündür,ya da üstedir dendiğinde senden mesafesel bir yükseklik mi ? anlıyorsun..

''Yerdeki İlah ,gökteki ilah odur'' ayetinden ne anlıyorsun..? Haşa! Zahiren baktığında Allah'ın her mekanda olucağına dair ayetler olduğu gibi Bir mekanda olduğu tarzında anlaşılacak ayetler de vardır.Lakin her iki durumda ayetler tenzih akidesi öne alınarak anlaşılmalı.Ama birini olduğu gibi kabul edipte diğerini tevil etmek kurnazlık değilse nedir?


Allahu Akbar..! Kardesim aynı seymi? Lutfen yapmayın..ikisinin arasındaki fark anlasılmayacak kadar güç mü? yoksa siz anlamak istemeyecek kadar inatçımısınız..? Allah azze ve celle her herde ..gökte ve yerde hak ilahtır. amenna ve sadagna! fakat arşa istiva etmiştir.. o kadar acıklandı bu konu burada. arapçayı iyi bilen kardeslerimizde acıkladı.. selefin görüsüde acıklandı.. hala kendi kafanızda kücük pürüzler bulup onları buyutup.. konuyu baska yerlere cekiyorsunuz.. Dikkat..lutfen Dikkat..
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
en buyuk eksigimiz kardesler tartismada hep ALLAH celle celaluhu ya mekan isnad edilmeye calisiliyor.NEDEN KENDINIZIN YERINI EVRENIN HERTARAFINA DAGITIP DURUMUNUZUN ALLAH CELLE CELALUHU TARAFINDAN BILINDIGINI KABUL EDENLER YADA KABUL ETMEYENLER DIYE AYIRMIYORSUNUZ EGER AYIRABILIYORSANIZ.KIMIN NE OLDUGU CIKACAK ORTAYA BENIM INANCIM BEN EVRENIN NERESINDE NE SEKILDE OLURSA OLAYIM ALLAH CELLE CELALUHU BENIM HALIMDEN HABERDARDIR....LUTFEN HERKES KENDI INANCI NE ISE ONU YAZSIN......
 
U Çevrimdışı

Ummu Ubeida

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
kardesim konusmayı hakarete dökmeyelim. herkes kimin nefsinin kime ne fısıldadıgını konusmalardan biliyor..
kişi kendinden bilirmiş işi.. Allah azze ve celle.. arşa istiva etmiştir.. bizden de haberi yoktur mu diyoruz biz? haşa ve kella.. işte batıl burada devreye giriyor.. konusulanları baska yere cekip kafanıza göre uydurmayın.. bu kadar basit degil.. Biz tüm kalbimizle rabbimizin bizi gördügüne ve bizden her şekilde haberdar olduguna iman ediyoruz.. alhamdulillah.. kardeşim
Din akıl degil nakil dinidir.. Selametle..
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
hakaret diye tanimladiginiz cumlemi lutfen yazarmisiniz hafsa kardes ,,,arti birde uydurma diye birtabir kullanmissiniz,,uydurulan kisimida yazarmisiniz bakin gene sizin kullandiginiz kelimeyi kullanmadim,lutfen uydurmadan aciklama yaparmisiniz!!!!
 
A Çevrimdışı

ahmed_aftirhanov

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İmam Evzai şöyle diyor:

"Tabiin yanımızdayken (yaşıyorken), Allah azze ve celle arşının üstünde ve onun sıfatlarıyla ilgili sünnette gelen herşeye iman ederiz derdik." el-Uluv 2/940

İmam Evzai şöyle diyor:
"İnsanlar seni terk etse de sen ilk asırlarda yaşamış selefin eserlerine sarıl, insanlar allayıp pullasada kişilerin görüşlerinden uzak dur" el-uluv 2/943

İbnu'l-Mubarek'e, "Rabbimizi nasıl tanıyıp biliriz? diye sorulunca: "Yedi kat göğün üstündeki arşın üzerindedir, Cehmilerin dediği gibi, O, burada yerdedir' demeyiz" şeklinde cevap vermiştir. el-uluvv 2/986
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
ALLAH celle celaluhun herseyden haberdar oldugunun bilinmesi yani mutlak anlamda kesin olarak bilinmesin IMAN in geregidir,belki hepimiz ayni seyleri paylasiyoruz inanclarimiz ayni ama bu iste bilinc onemlidir kardesler simdi desemki.su ayeti kerimede ki gercege
Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık.
bizler erede olursa olalim KUR"AN a uymamiz farz degilmi ben istersem uzayin en dibinde digeriniz diger dibinde hepimiz KUR'AN a iman etmeye dediklerine inanip ve ona gore amel etmek durumundayiz degilmi hepiniz hepimiz kesinlikle evet diyoruz degilmi.PEKI BOYLE BIR GERCEK VAR IKEN NEYI DIDIKLEYIP ARASTIRIYORUZ ALLAH CELLE CELALUHUNUN SADECE ARSA ISTIVA ETTIGINI ORAYA SIZIN BIZIM GIBI OTURDUGUNUMU ANLIYORSUNUZ? YOKSA ORAYA HUKMETTIGINIMI ANLIYORSUNUZ?ACIK VE NET BELIRTIRMISINIZ???


EN BASTA KI KONU BASLIGI ZATEN COK SACMA SOYLEKI YARATAN KENDI YARATIGI BIR SEYI NIYE ISTILA ETSINKI YANI ZATEN CURUTMEYE GEREK YOK.
VE BIZLER EMINIMKI INANCIMIZ HEPIMIZIN ALLAH CELLE CELAUHU YA OLAN INANCIMIZ TAM VE KATI KESINDIR,
 
tawh1d Çevrimdışı

tawh1d

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
IBN KESIR TEFSIRI / BAKARA - 115

115 — Doğu da Batı da Allah'ındır. Her nereye dönerseniz vech-i İlâhî oradadır. Şüphesiz ki Allah Vasî'dir, Alim'dir.

Doğu da, Batı da Allah'ındır :

Allah en iyisini bilir ya; bu âyet, Mekke'den çıkarılan, mescidlerin-den ve namazgahlarından ayrılan, Rasûlullah ve ashabını teselli içindir. Bilindiği gibi, Rasûlullah (s.a.) Mekke'de iken Kâ'be'ye ve Beyt el-Mukaddes'e doğru namaz kıldı. Sonra Allah Kâ'be'ye doğru döndürdü. Bunun için de «Doğu da Batı da Allah'ındır. Her nereye dönerseniz yech-i ilâhî oradadır» buyuruldu.

Ebu Übeyd Kasım İbn Sellâm, «el-Nâsih ve'1-Mensûh» adlı eserinde der ki; bize Haccâc İbn Muhammed... İbn Abbâs'dan nakletti ki, o şöyle demiş : Allah en iyisini bilir ya —bize anlatıldığına göre— Kur'an'dan ilk neshedilen bölüm kıble mevzuudur. Allah Teâlâ : «Doğu da Batı da Allah'ındır. Her nereye dönerseniz vech-i ilâhî oradadır» buyurdu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) önce Kudüs'e doğru namaz kılıp Allah'ın evini terketmişken sonra Allah bu âyeti neshederek Beyt el-Atîk'a doğru döndürmüştür ve şöyle buyurmuştur: «Nereden çıkarsan yüzünü mescid-i haram tarafına döndür. Siz de nerede bulunursanız yüzünüzü o tarafa döndürün.»

Ali İbn Ebu Talha, İbn Abbâs'dan naklen der ki: Kur'an'da ilk neshedilen âyet, kıble âyetidir. Şöyle ki Rasûlullah (s.a.) Medine'ye hicret ettiğinde —orada Yahûdî halk da bulunuyordu— Allah Teâlâ ona mukaddes eve (Kudüs'e) dönmesini emretti. Yahudiler buna çok sevindiler. Rasûlullah (s.a.) on şu kadar ay Kudüs'e doğru döndü. Ancak o Hz. İbrâhîm'in kıblesini seviyordu, duâ ediyor, göğe bakıyordu. Bunun üzerine Allah Teâlâ : «Doğrusu biz, yüzünü semâya doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi seni hoşnûd olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede bulunursanız bulunun yüzlerinizi o tarafa doğru çevirin.» (Bakara, 144) âyetini inzal buyurdu. Yahudiler, bunun üzerine kuşkulandılar ve dediler ki; onları üzerinde bulundukları kıbleden döndüren nedir? Bu sebeple Allah Teâlâ: «Doğu da Batı da Allah'ındır de.» âyetini inzal buyurdu. «Her nereye dönerseniz vech-i ilâhî orasıdır.»

İkrime, İbn Abbâs'dan nakleder ki; «Her nereye dönerseniz vech-i ilâhî oradadır» âyeti konusunda o, şöyle demiş : Doğuya da Batıya da dönsen Allah'ın kıblesidir. Mücâhid ise; nerede bulunursanız bulunun, sizin yöneleceğiniz bir kıble vardır o da Kâ'be'dir, şeklinde tefsir etmiştir.

İbn Ebu Hatim, kıblenin tebdili konusunda yukarıda geçen hadîsi İbn Abbâs'dan rivayet eder. Ebu'l-Âliye, Hasan, Atâ el-Horasânî, İkrime, Katâde, Süddî ve Zeyd İbn Eslem'den de buna benzer bir rivayet nakledilir.

İbn Cerîr ve başkaları derler ki; Allah Teâlâ bu âyeti, kıbleye yö nelme emri gelmezden Önce inzal buyurmuştur ve bu âyetle nebisine ve ashabına Doğu ve Batı tarafından istedikleri tarafa namaz kılarken yönelebileceklerini bildirmek için nazil olmuştur. Çünkü onlar yüzlerini hangi tarafa çevirirlerse çevirsinler, sânı yüce olan Allah'ın vechi orada ve o taraftadır. Çünkü doğular da batılar da Allah'ındır. Allah'tan halî hiç bir mekân yoktur. Nitekim Allah Teâlâ bir âyet-i kerîme'de şöyle buyurmaktadır: «Bunlardan az veya çok ne olursa olsunlar, nerede bulunursa bulunsunlar mutlaka onlarla beraberdir.» (Mücâdele, 7). Dediler ki; daha sonra Mescid-i Harâm'a yönelmeyi emreden âyet-i kerîme ile kıbleye teveccüh emri gelmiştir. İbn Cerîr böyle der. Ancak «Allah'tan halî hiç bir mekân yoktur» sözüyle, eğer Allah'ın ilmini kasdetmişse, bu, doğrudur. Çünkü ilm-i İlâhî bütün ilimleri ihtiva ve ihata etmiştir. Eğer zâtını kasdetmişse onun zâtı yaratıklarından herhangi biri tarafından kuşatılamaz. Allah bundan yüce ve büyüktür.

tbn Cerîr der ki; başkaları da bu âyet; Rasûlullah (s.a.) a; nafile namaz kılarken, seferde, korku ve sıcaklık halinde Doğu veya Batıdan dilediği tarafa yönelebileceğine dâir bir izin olduğunu söylerler. Ebu Küreyb... Abdullah îbn Ömer'den naklen der ki; o, bineği nereye yönelirse o tarafa namaz kılardı ve Rasûlullah'ın böyle yaptığını anlatırdı. Bu görüşünü de «Her nereye dönerseniz vech-i ilâhî oradadır» âyetine dayandırırdı. Bu hadîsi Müslim, Tirmizî, Neseî, İbn Ebu Hatim ve İbn Merdûyeh muhtelif yollarla Abdülmelik İbn Ebu Süleyman'dan ve Saîd İbn Cübeyr'den ve Abdullah İbn Ömer'den naklederler. Bu hadîsin aslı Buhârî ve Müslim'in sahihinde âyet zikredilmeksizin Abdullah İbn Ömer ve Âmir İbn Rebîa'dan menkûldür. Buhârî'nin Sahîh'inde, Nâfî' nin Abdullah İbn Ömer'den naklettiğine göre, ona korku namazından sorulduğunda bu namazı anlatır, sonra der ki; eğer korku bundan daha fazla olursa ayaklan üzeri kıyam ile kıbleye yönelerek veya kıblenin dışında bir noktaya yönelerek binekli halde namazlarını kılarlar. Nâfî der ki; Abdullah İbn Ömer bunu Hz. Peygamberden nakletmiştir.

İbn Cerîr der ki; başkaları da, bu âyet; kıbleyi bilemiyen, hangi yönde olduğunu anlayamayan ve muhtelif yönlere doğru namaz kılan bir topluluk hakkında nazil olmuştur. Allah Teâlâ bunlara; Doğu da, Batı da Benimdir, yüzünüzü nereye döndürürseniz benim vechim orasıdır. Sizin kıbleniz de orasıdır, buyurarak onların namazlarının geçerli olduğunu kendilerine bildirmiştir, derler.

Bize Ahmed İbn İshâk el-Ahvâzî... Âmir İbn Rebîa'dan, o da babasından nakletti ki, şöyle demiş : Biz karanlık bir gecede Rasûlullah (s.a.) İle beraberdik. Bir konak mahalline indik ki, kişi taşları alıyor ve bir mescid yaparak orada namaz kılıyordu. Sabahlayınca bir de baktık ki biz, namazımızı kıbleden başka bir yöne doğru kılmışız. Dedik ki; Ey Allah'ın Rasûlü biz bu gece namazımızı kıbleden başka bir yöne doğru kıldık durum ne olacak? Bunun üzerine Allah Teâlâ : «Doğu da Batı da Allah'ındır...» âyetini inzal buyurdu. Sonra Süfyân İbn Vekî den, babasından ve Ebu Rebî'den buna benzer bir rivayeti nakletti. Tirmizî de bu hadîsi Mahmud İbn Ğaylân tarikiyle Vekî'den, İbn Mâ-ce ise Yahya İbn Hâkim yoluyla Ebu Davûd ve Ebu Rebî'den nakletti. İbn Ebu Hatim bunu Hasan İbn Muhammed tarikiyle Saîd İbn Süleyman'dan o da Ebu Rebî el-Semmân'dan nakletti ki bunun adı Eş'as İbn Saîd el-Basrî'dir. Bu kişi zayıf hadîsler nakleder. Tirmizî bu hadîsin hasen olduğunu söylerse de isnadı böyle değildir. Çünkü bu isnadın Eş'as İbn Saîd'in hadîsinden olduğunu biliyoruz. Eş'as ise hadîste zayıf olarak kabul edilir. Ben derim ki; onun şeyhi olan Âsim da aynı şekilde zayıftır. Buhârî onun hadîsinin münker olduğunu bildirir. İbn Muîn ise, onun hadîsinin zayıf olduğunu ve delil alınamayacağını söyler. İbn Hibban da, metruktür, der. En iyisini Allah bilir. Bu hadîs muhtelif yollarla Câbir'den de nakledilmiştir.

Hafız Ebu Bekr İbn Merdûyeh bu âyetin tefsirinde der ki; bize İsmâîl İbn Ali... Ahmed İbn Abdullah'dan nakletti ki, o şöyle demiş : Babamın kitabında gördüm ki Abdülmelik'in Atâ'dan onun da Câbir-den naklettiğine göre o şöyle demiş : Rasûlullah (s.a.) bir seriyye göndermişti, ben de o seriyyede bulunuyordum, karanlık bastırdı, kıblenin ne tarafta olduğunu bilemedik. İçimizden bir grup kıble, şu tarafta Semmâk tarafındadır, dediler ve namaz kılıp çizgiler çizdiler. Sabah olup güneş doğunca bu çizgilerin kıbleden başka bir yönde olduğu görüldü. Seferimizden döndüğümüzde Rasûlullah (s.a.) a bu durumu sorduk, fakat o, sustu. Bunun üzerine Allah Teâlâ : «De ki: Doğu da, Batı da Allah'ındır...» âyetini inzal buyurdu. Hafız Ebu Bekr İbn Merdûveh bunu bilâhere Muhammed İbn Ubeydullah el-Arzemî kanalıyla Atâ'dan, o da Câbir'den nakleder.

Darekutnî der ki; bana Abdullah İbn Abdülazîz, Dâvûd İbn Ömer in... Câbir'den naklettiği şu hadîsi okudu ve ben de dinledim : Câbir diyor ki; biz, bir seferde Rasûlullah (s.a.) ile beraberdik. Üzerimize bulut çöktü, şaşırdık ve kıbleyi çıkaramadık. Her birimiz bir yöne doğru namaz kıldık. Her birimiz önümüze çizgi çiziyorduk ki yerlerimizi bilelim. Bu durumu Rasûlullah'a bildirdiğimizde o, bu namazların iadesini emretmedi ve «Namazınız yerini bulmuştur» dedi. Sonra Darekutnî der ki; Muhammed İbn Sâlim'den de böyle nakledilmiştir. Diğerleri de bunu Muhammed İbn Ubeydullah el-Arzemî yoluyla Atâ'dan nakleder ki ikisi de zayıftır. İbn Merdûyeh ayrıca Kelbî kanalıyla İbn Abbâs'dan nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) bir seriyye göndermiş. Onlar buluta yakalan- -mışlar ve kıbleyi çıkaramamışlar. Kıbleden başka bir yöne doğru namaz kılmışlar. Güneşin doğuşundan sonra kıbleden başka bir yöne doğru namaz kıldıklarını anlamışlar. Rasûlullah (s.a.) m huzuruna gelip ona anlatmışlar, bunun üzerine Allah Azze ve Celle bu âyeti indirmiş. Bu isnâdlarda zayıflık vardır. Ancak bir kısmı bir kısmına bağlanmaktadır, yönün yanlış olduğunun anlaşüması üzerine, namazın iade edilip edilmeyeceği hususunda bilginlerce iki ayrı görüş vardır. Ancak bu rivayetler kaza edilmiyeceğini göstermektedir. En iyisini Allah bilir.

İbn Çerîr der ki; başkalar da bu âyetin Necâşi vesilesiyle nazil olduğunu söylerler. Muhammed İbn Beşşâr, Katâde'den nakleder ki, Ra-sûlullah (s.a.) bir kardeşiniz öldü, onun üzerine namaz kılın, buyurdu. Biz müslüman olmayan bir adama mı namaz kılacağız? dedik. Bunun üzerine : «Ehl-i kitâb'tan öyleleri de vardır ki Allah'a ve size indirilen*lerle kendilerine indirilmiş olanlara îman ederler, Allah'ın huzurunda huşu ile eğilirler.» âyeti nazil oldu. Katâde der ki; o, kıbleye doğru namaz kılmazdı dediklerinde, «De ki Doğu da Batı da Allah'ındır...» âyeti nazil oldu. Bu rivayet garîbtir. Allah en iyisini bilendir.

Hafız Ebu Bekr İbn Merdûyeh bu âyetin tefsirinde Ebu Ma'şer'in... Ebu Hüreyre'den rivayet ettiği şu hadîsi nakleder: Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: «Doğu üe Batı arasında, Irak, Şam ve Medine halkı için birer kıble vardır.» bu rivayetlerin bu âyetle ilgisi bulunmaktadır. Nitekim Tirmizî ve İbn Mâce ,Ebu Ma'şer'in hadîsinden bunu tahrîc ederler. Ebu Ma'şer'in adı Necîh İbn Abdurrahmân'dır. O, Rasûlullah'ın Doğu ile Batı arasında bir kıble vardır, buyurduğunu nakleder. Tirmizî de bir başka şekilde bunun Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğini söyler. Tirmizî ve bazı ilim erbabı, Ebu Ma'şer'in hıfzı yönünden hakkında söz söylemişlerdir, der ve ilâve eder; bana, Hasan İbn Ebu Bekr el-Mervezî... Ebu Hüreyre (r.a.) den nakletti ki, Rasûlullah (s.a.) Doğu ile Batı arasında bir kıble vardır, buyurmuştur. Tirmizî sonra bu hadîs; hasen, sahihtir, der.

Buhârî'nin de ,bu hadîsin, Ebu Ma'şer'in hadîsinden daha sahîh ve daha kuvvetli olduğunu söylediği nakledilir. Tirmizî sahabelerden birkaç kişiden rivayet eder ki, Doğu ile Batı arasında bir kıble vardır, bu-yurulmuştur. Bu sahabeler arasında Hattâb oğlu Ömer, Ebu Tâlib oğlu Ali ve Abbâs oğlu Abdullah bulunmaktadır. İbn Ömer der ki; Batıyı sağma, Doğuyu soluna aldığında ikisinin arasında kıbleye yönelecek olursan bir kıble vardır. İbn Merdûyeh der ki; bana Ali İbn Ahmed... Abdullah İbn Ömer'den nakletti ki, Rasûlullah (s.a.) Doğu ile Batı arasmda bir kıble vardır, buyurmuştur. Darekutnî ve Beyhakî de bunu rivayet ediyor ve diyor ki, meşhur olan rivayet Abdullah İbn Ömer'in Hz. Ömer'den nakletmiş olduğu bu sözdür.

İbn Cerîr der ki; bu âyetin, yüzünüzü duâ ederken nereye çevirirseniz çevirin, benim vechim orasıdır ve sizin duanızı kabul ederim, mânâsına olması muhtemeldir. Nitekim Kasım... Mücâhid'in şöyle dediğini rivayet eder: «Bana duâ edin size icabet edeyim» âyeti nazil ol duğunda, onlar nereye doğru? dediler. Bunun üzerine «De ki Doğu da Batı da Allah'ındır...» âyeti nazil oldu. İbn Cerh der ki: «Şüphesiz ki Allah Vasî'dir, Alîm'dir.» âyetinin mânâsı yeterlikte, lütuf ta ve cömertlikte bütün yaratıklarım ihata eder, demektir. «Alîm'dir» den maksad kullarının bütün amellerini bilir, demektir. O'nun bilgisinden hiç bir şey gizli ve saklı kalmaz. O, her şeyi hakkıyla bilendir.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbni İbrahim şimdi bizde istiva ile ilgili tefsirlerden delil mi getirelim? Biz Ehli hadise sorduğumuz sorumuza halen cevap alamadık.....Allah'tan 2 dir bu sorudan sonra kaçıyor ?Hayırdır inşallah.....

Neyse başka bir hususa konuyu açan Karafi kardeş
Büşr, Irak'ı istiva etti.
Kılıçsız ve kan akıtmadan
Cahiliye şiirinin delil olamayacağını söylemiş ,bu işe yabancı olmayanlar bilirki cahiliye şiirleri heleki lugavi bir tartışmada ne derece delil olacağını bilirler .Bir arada bunun sonradan çıkmış bir şiir olduğunu iddia etmişlerdi de bu iddiaları hemen sönüverdi....
 
tawh1d Çevrimdışı

tawh1d

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah Nerede?


Hamd, ancak Allah’a mahsustur. Salat ve selam Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in, O’nun ehli ve Ashabının ve Kıyamet’e kadar onların yoluna uyanlara olsun.

‘Allah nerede?’ Bu soru karşısında bakın ne tür cevaplarla karşılaşacağız;

Birçokları “Tövbe estağfirullah, bu ne biçim soru! Allah’a haşa, sümme haşa mekan mı tayin ediyorsun?Allah mekandan münezzehdir!”diyecekler. Bazıları da tam aksine “Allah her yerde”, “Allah mü’minin kalbinde”, “Allah nerede anarsan orada”, “Allah arşda, ama arşın yeri belli değil”, “Allah gökte ama bizim bildiğimiz gökte değil”vs…gibi yanıtlar verecekler. Hakikat, bu çeşitli görüşlerin arasında mı gizli veya gerçekten bu soruyu sormak hatamı?

Yaratılmışların en mükemmeli Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem Allah hakkında ‘nerede?’ diye sorduğu sahih kaynaklarca sabittir. Müslimde geçen hadiste O, Sallallahu Aleyhi Ve Sellem cariyeye: “Allah nerededir?” diye sormuştur. Bu hadisin tamamını birazdan zikredeceğim.

Aynı şekilde: “Rabbimiz semavatı ve arzı yaratmadan önce nerede idi?” diye soran kimseye de O, Sallallahu Aleyhi Vessellem: “Tek başına vardı, O’ndan başka bir varlık yoktu…”,diye cevap vermiştir.[1]

Peygamber Sallallahu Aleyhi Vessellem’den böyle soru soranı azarladığı yahut ta ona: “Sen yanlış bir şekilde soru sordun,” dediğine dair bir rivayet gelmemiştir. Anlaşılacağı gibi bu soruyu sormanın hata olduğunu söylemek asıl hatanın ta kendisidir.


Allah Nerede?

“Allah gökleri ve onların aralarında olanı altı günde yaratan, sonra arşa istiva edendir.”[2]

“O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arşa istiva edendir.”[3]

Rahman arş üzerine istiva etmiştir… buyruğu şanı yüce Allah’ın arşın üzerine istiva ettiğini haber verdiği, Kur’anın yedi yerinde geçmektedir. Bu buyruklar açıktır ve herhangi bir te’vil ihtimali yoktur.

İstiva Arab dilinde ‘yüksek oluş’ ve ‘yükseğe çıkmak’ demektir. Burada ise istiva lafzından ancak istikrar etti (yerleşti), üstüne çıktı, üzerine yükseldi ve üzerine çıktı anlaşılır.[4]


Arş ve Kürsi

Ehl-i sünnet ve’l cemaat kürsi ile arşın hak olduğuna inanırlar. Arşın büyüklüğünü Yüce Allah’tan başka kimse bilemez. Kürsi’nin arş’a nisbeti ise büyük bir düzlükte bırakılmış bir halka gibidir. Gökleri ve yeri kuşatmıştır. Allah’ın arş’a da, kürsi’ye de ihtiyacı yoktur. Ona ihtiyacı olduğundan dolayı arşa istiva etmiş değildir. Aksine bu kendisinin tesbit ettiği sonsuz bir hikmetin gereğidir. O arşa’da, arşın dışındaki diğer varlıklara da muhtaç olmaktan münezzehtir. Şanı yüce Allah bundan çok daha büyüktür. Aksine arş da, kürsi de, O’nun kudret ve eğemenliği ile taşınan iki varlıktır.

Ehl-i sünnet ve’l cemaate göre yüce Allah’ın kendi zatı hakkında haber verdiği şekilde arşı üzerinde yüce zatının bildiği bir keyfiyet ile yarattıklarından ayrı olmak üzere istiva etmiştir. Nitekim İmam Malik ve başkaları da: “İstiva”nın ne demek olduğu bilinmektedir, ancak keyfiyeti meçhuldur (nasıllığı bilinemez).”

Bazılarının (ta’tilcilerin) körükledikleri, istivanın kabul edilmesi halinde doğru olmayan birtakım şeylerin de kabul edilmesi gerekir, şeklinde ifadeler bağlayıcı değildir. Çünkü ehl-i sünnet ve’l cemaat, O’nun arşın üzerinde oluşu herhangi bir mahlukun, bir başka mahlukun üzerinde oluşu gibidir, demiyor. Burada ve Allah’ın diğer sıfatlarında da uydukları kaide de yüce Allah’ın: “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur ve o herşeyi işitendir, görendir,” buyruğudur.[5]

Acaba bu bazıları: Semada kendisine yönelinecek bir Rab, arşın üzerinde kendisine ibadet olunan bir İlah yoktur mu demek istiyorlar? Acaba bu bazıları bu inaçlarıyla Allah’ın ve Rasulünün getirdiklerine karşı geldiklerinin ve böylece de delalete düştüklerinin farkındamıdırlar?

Ehl-i sünnet ve’l cemaat Allah Azze ve Celle’nin arşın üzerinde olduğuna ve arşın da gökte olduğuna iman ederler. Allah’ın, gökte ki arşın üzerine istiva ettiğini belirten birçok ayetler ve sahih hadisler vardır:


Allah Azze ve Celle’nin gökte olduğuna delalet eden ‘Kur’an Ayetleri’

“Allah semadan bütün dünya işlerini idare eder. Sonra ameller bir günde O’na yükselir…”[6]

“Göktekinin sizi yere geçirmesinden emin mi oldunuz?”[7]

“Yoksa semada olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz?..[8]

“Üstlerindeki Rablerinden korkarlar…”[9]

“Firavun, veziri olan Haman’a şöyle dedi: Ey Haman! Bana yüksek bir kule yap, belki bazı yollara muttali olurum. Göklerin yoluna muttali olurum da, Musa’nın İlahını görürüm. Çünkü ben Musa’nın söylediğinin, yani davet ettiği semada ki İlah iddiasının yalan olduğunu zannediyorum.”[10]


Allah Azze ve Celle’nin gökte olduğuna delalet eden ‘Hadisler’

Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem cariye’ye: “Allah nerede” diye sormuş, o: Semadadır, diye cevap vermiş. Bu sefer: “Ben kimim?” diye sormuş, yine cariye: “Sen Allah’ın Rasulüsün,” deyince, Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem: “Sen bunu azad et, çünkü o mü’min birisidir,” demiştir.[11] (Allah’ın semada olduğunu söyleyen cariyenin Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi Vessellem tarafından mü’min ilan edilmesi, kişinin mü’min olabilmesi için Allah’ın semada olduğunu bilmesinin gerektiğini teşkil eder.)

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem buyurdu ki: “Merhametli olanlara, Rahman olan Allah’u Azze ve Celle’de merhamet eder. Dünya ehline merhamet edin ki: semada ki Rahman olan Allah’da size merhamet etsin.”[12]

Yine Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurmaktadır: “Semada bulunan Allah’ın emini olduğum halde bana güvenmez misiniz?”[13]

Bundan sonra ki yazılanlar yorumsuz ve eklemeler yapılmadan Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in faziletlerinden bahsettiği ve şüphesiz İslam dinini herkesten daha iyi bilen ilk üç neslin akideleridir (inançlarıdır). Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyuruyorlar: “İnsanların en hayırlısı benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra onlardan sonra gelenler.”[14] Bu nesiller Allah’ı Kur’an ve sünnette gelmiş sıfatlarla bilip, tanıdılar. Allah’ı, Allah’ın kendi zatını ve Rasulünün O’nu nitelendirdiği sıfatlarla nitelendirdiler. Lafızları kullandıkları gerçek anlamlarından saptırma yoluna gitmediler. O’nu isim ve ayetlerinde ilhada[15] sapmadılar. Yüce Allah’ın yedi semavat’ın üstünde ve yarattıklarından ayrı olarak Arşın üzerinde istiva ettiğine, ilmiyle herşeyi kuşattığına ve keyfiyet nisbeti olmaksızın inandılar. Kur’an’da geçen ‘istiva”ya ‘istila etti’ yahut ‘malik oldu’ yahut ‘galib geldi ve kahretti’ anlamları kesinlikle vermediler.


Allah Azze ve Celle’nin gökte olduğuna delalet eden ‘Sahabe’ kavilleri

Abdullah ibni Mes’ud radiyallahu anh’dan, şöyle dedi:

“Dünya seması ile ondan sonra ki gelen semanın arası beşyüz senedir.Her iki semanın arası böylece beşyüz senedir. Yedinci sema ile Kürsinin arası da beşyüz senedir. Kürsi ile suyun arası da beşyüz senedir. Arş ise suyun üstündedir. Arşın üstünde de Allah’u Tebareke ve Teala vardır. Sizin meşgul olduğunuz amelleri oradan bilir.”[16]

Abdullah ibni Ömer radiyallahu anh’den, şöyle dedi:

“…Ebu Bekir radiyallahu anh Müslümanlara hitaben bir hutbe irad ederek şöyle dedi: Ey insanlar! Eğer ibadet ettiğiniz ilah Muhammed idiyse, o öldü. Eğer ibadet ettiğiniz ilah semada ki Allah idiyse, O ölmemiştir...”[17]

Abdullah ibnu Selam radiyallahu anh’ dan, şöyle dedi:

“Allah Azze ve Celle yer yüzünü yaratmaya başlayıp, pazar ve pazartesi günü yedi kat yeri yarattı. Salı ve çarşamba günüde onun maişetini takdir etti. Sonra da semaya istiva etti ve iki günde de semaları yarattı.[18]


Allah Azze ve Celle’nin gökte olduğuna delalet eden ‘Dört Mezheb İmamlarının’ kavilleri

İmam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur:

“Her kim: ‘Rabbim gökte mi yoksa yerde midir? bilmiyorum’ derse kafir olmuştur. Aynı şekilde: ‘O, arşının üzerindedir. Fakat arş gökte midir, yerde midir bilmiyorum’ diyen kimse de kafir olmuştur.”[19]

“Arşın semada olduğunu inkar ettimi şübhesiz ki o kafir olur.”[20] “Allahu Teala göktedir, yerde değil”[21]

Kendisi “kulluk ettiğin ilah’ın nerededir?” diye soran kadına: “Allah’u Subhanehu ve Teala semada’dır, yerde değildir”, cevabını verdi.[22]

İmam Şafii Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur:

“İmam’ı Malik, Süfyan ve daha onlardan başka Ehli Sünnet önderlerinden gördüğüm ve benim de üzerinde olduğum hak olan kavil şudur; Allah’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed -sallallahu aleyhi vessellem-’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet edip, ve Allah’u Azze ve Celle’nin de semasında arşının üzerinde olduğunu, istediği gibi kullarına yaklaşıp ve istediği gibi de dünya semasına indiğini ikrar etmektir.”[23]

İmam Malik Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur:

“Allah semadadır. İlmi ise her yerde’, derdi.”[24]

İmam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur:

“Ebu Abdullah’a (yani Ahmed ibnu Hanbel’e) denildi ki: ‘Allah’u Azze ve Celle, yarattıklarından ayrı olarak kudreti ve ilmi ile her yerde olduğu halde yedi kat semanın üzerindemidir?’ Ahmed ibnu Hanbel’de cevaben şöyle dedi:‘Evet, Allah’u Azze ve Celle arşının üzerindedir, hiç bir şeyde ilminden gizli değildir.”[25]


Şüpheciye cevap

Ehl-i sünnet ve’l cemaat’ın Allah’ın gökte ki arşının üzerine istiva ettiğine iman ettiklerini delilleriyle ispatladık.

Fakat bazıları bunca delillere rağmen şüphelerini bizlere şu ayetlerle sunabilirler:

“Nerede olursanız, O sizinle beraberdir.”[26] “Tasalanma, şüphe yok ki O bizimle beraberdir.”[27] “Bir de sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.”[28]

Bu ayetleri onlar, Allah’ın heryerde olduğunu ispatlamak için delil olarak getirirler. Bu ayetlerde asıl kastedilen beraberlik ve yakınlık, Allah’ın ilmi ve kuşatıcılığı ile yakınlığıdır. Nitekim Allah’u Teala şöyle buyurmaktadır:“Andolsun ki Biz insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Zaten Biz ona şahdamarından aha yakınız.”[29] Böylelikle Kur’an ve hadislerde sözkonusu edilmiş yüce Allah’ın yakınlığı, beraberliği ile yine bunlarda sözkonusu edilen Allah’ın yukarıda yani gökte oluşunu belirten buyruklar arasında herhangi bir aykırılığın bulunmadığı açıkça ortaya çıkmış olmaktadır.

Bütün bunlar şanı yüce Allah’a yakışan şekilde Allah’ın sıfatlarıdır. Hiç birisinde O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. Allah’u Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır: : “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur ve o herşeyi işitendir, görendir,”


Ehl-i sünnet ve’l cemaat büyüklerinin ‘Allah’ın beraberliği’ hakkında ki inançları:

İmam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur:

“Allah Teala göktedir, yerde değil.” Ona “O bizimle beraberdir” (Hadid, 4) ayetini hatırlatan adama; “Bu, senin bir adama mektup yazıp onunla beraber olduğunu söylemen gibidir. Halbuki sen onun yanında değilsin.” dedi.[30]

İmam Malik Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur:

“Allah semadadır. İlmi ise her yerdedir, ilminden de hiç bir şey gizli kalamaz.”[31]

İmam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur:

“Ebu Abdullah’a (yani Ahmed ibnu Hanbel’e) denildi ki: ‘Allah’u Azze ve Celle, yarattıklarından ayrı olarak kudreti ve ilmi ile her yerde olduğu halde yedi kat semanın üzerindemidir?’

Ahmed ibnu Hanbel’de cevaben şöyle dedi:‘Evet, Allah’u Azze ve Celle arşının üzerindedir, hiç bir şeyde ilminden gizli değildir. ”[32]

Yine İmam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh’den:

…Ve sonra (Kaf) suresinden okudu;“Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Zaten Biz ona şahdamarından daha yakınız” (Kaf, 16). Ve sonra şöyle dedi: “İlmi onlarla beraberdir.”[33]

Mukatil ibnu Hayyan’dan, şu ayet’i kerime hakkında soruldu: “Herhangi bir üç sırdaşın, bir fısıltısı olmuyormu, mutlak Allah dördüncüleridir.” Cevaben de: “O, arşının üzerindedir. İlmiyle de onlarla beraberdir,” dedi.[34]

Yüce Rabbimizden bu yazının Müslümanlara yararlı olmasını temenni ediyoruz. Mevzumuza da Allah Azze ve Celle’nin şu kavli ile son veriyoruz;

“Her kim ki, kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra, Peygambere aykırı harakette bulunur ve mü’minlerin yolundan başkasına uyar giderse, onu döndüğü sapıklıkta bırakırız. Ahirette de kendisini Cehenneme koyarız ki, o, ne kötü bir dönüş yeridir.”[35]

Sallahu alâ Muhammedin ve alâ Ehli beytihi ve Ashabihi Ecmain. Ve’l- hamdulillahi Rabbi’l- alemin.


Kaynaklar:

[1] Bu hadis el-Akidetü’l-Vasıtıyye ve Şehrinde zikredilmiştir.

[2] Secde, 4

[3] Hadid, 4

[4] Bu açıklamayı İbnu’l Kayyım ‘en-Nuniyye’ diye bilinen şiirinde dile getirmektedir.

[5] Şura, 11

[6] Secde, 5

[7] Mülk, 16

[8] Mülk, 17

[9] Nahl, 50

[10] Mu’min, 36/37

[11] Müslim, Ebu Davud, Nesai, Malik, Ebu Hanife ve başkaları rivayet etmişlerdir.

[12] Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed, Humeyd Hakim ve Hatib sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.

[13] Buhari ve Müslim

[14] Buhari ve Müslim

[15] İlhad: Haktan meyletmek ve sapmak demektir. Ta’til, tahrif, tekyif (keyfiyetlendirme), temsil (örneklendirme), ve teşbih (benzetme) de bunun kapsamına girer.

Ta’til; Allah’ın sıfatlarını kabul etmemek, yahut bazılarını kabul edip geri kalanını kabul etmemek demektir.

Tahrif; nassı lafzen ya da mana itibariyle değişikliğe uğratıp onu zahir (kuvvetli) anlamından uzaklaştırıp, ancak zayıf bir ihtimal ile lafzın delalet ettiği bir manaya göre açıklamaktır. Buna göre her tahrif bir ta’til, fakat her ta’til bir tahrif değildir.

Tekyif; Allah’ın sıfatlarının, yaratılmışlar tarafından bilinmeyen nasıllığı hakkında yorum yürütmektir.

Temsil; Birşeyin diğeri ile her yönden benzer oluşunu söz konusu ederek aynılığını ortaya koymak demektir.

Teşbih; Bir şeye bazı yönleriyle benzeyen başka şeyin varlığını kabul etmek demektir.

[16] Bu eseri Ebu Said ed- Darimi er Reddu alel Cehmiyye nam kitabında İnbi Huzeyme Tevhid’de ve beyhaki Esma’da sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.

[17] Bu eseri Ebu Said ed-Darimi er-Reddu ale’l Cehmiye nam kitabında hasen bir senedle rivayet etmiştir.

[18] Bu eseri İbnu Mendeh Tevhid’de sahih bir senedle rivayet etmiştir. Zehebi de Uluv’da zikretmiştir.

[19] El-Fıkhu’l Ebsat

[20] Bu eseri Zehebi Uluv’da zikretmiştir.

[21] el-Esma ve’s-Sıfat

[22] el-Esma ve’s-Sıfat

[23] Bu eseri Zehebi Uluv’da tahric etmiştir.

[24] Ebu Davud, Mesaili’l –İmam Ahmed, Sünne, İbn-i Abdilber Temhid

[25] Bu eseri Hallal es-Sünen’de rivayet etmiştir.

[26] Hadid, 4

[27] Tevbe, 40

[28] Enfal, 46

[29] Kaf, 16

[30] el-Esma ve’s-Sıfat

[31] Bu eseri Ebu Davud Mesaili’l’de, Abdullah er-Reddu Ale’l –Cehmiyye’de ve Aciri Şeria da rivayet etmişlerdir.

[32] Bu eseri Hallal es-Sünen’de rivayet etmiştir.

[33] Bu eseri Hallal es- Sünnen’de rivayet etmiştir.

[34] Bu eseri Ebu Davud Mesailin’de, Ahmed Sünne’de ve Beyhaki Esma’da rivayet etmişlerdir.

[35] Nisa, 15
 
Üst Ana Sayfa Alt