kutlu doğum üzerne delili ile yazacam inşALLAH
Ey iman edenler! Allahtan korkun! Her kes yarın için bugün ne gönderdiğine baksın. Allahtan korkun çünkü Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.” (Haşr, 59/18)
Kim İslam da iyi bir çığır açarsa açtığı çığrın ecri ve kendisinden sonra, onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona aittir. Kim de İslam da (Müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona aittir.” (Riyâzu’s- Salihîn, 19, bab. 172. hadis, s. 158 (Müslim’den);
Mevlidin dinimizdeki yeri nedir?
Mevlid Peygamberimizden (a.s.m.) üç dört asır sonra icad edilen İslâmî bir âdet olmakla birlikte, bid’atın hasene (güzel) kısmına girmektedir. Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer, mevlid merâsiminin meşrûiyeti hakkında şu hadisi zikreder:
İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:
“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Mûsâ da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”
“Bunun üzerine Peygamberimiz, ‘Öyleyse biz Mûsâ’ya sizden daha yakın ve evlâyız’ buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.” ( Müslim, Sıyam 127)
İbni Hacer bu nakilden sonra şöyle der: “Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde, mevlid gecesinde Allah’a şükretmek tam yerindedir. Fakat mevlid merasiminin Peygamberimizin doğum gününe denk getirilmesi için dikkat etmek gerektir.” (el-Hâvî fi'l-Fetevâ, 1/190.)
Bugünkü İslâm ülkelerinde Peygamberimizin doğumunu yâd etmek, ona salât-selâm getirmek maksadıyla çeşitli dillerde okunan mevlidler vardır. Arapça “Bâned Suâd, Bürde ve Hemziyye” kaside-leri birer mevliddir. Türkçede ise yirmiden fazla mevlid manzumesi vardır. Fakat bunların içinde en çok tutulan ve okunanı Süleyman Çelebi merhumun 1409 yılında yazdığı Vesiletü’n-Necât isimli mevlid kitabıdır. Önceleri yalnız Peygamberimizin doğum gününde okunan ve tertip edilen mevlid merâsimleri, daha sonra bütün mübarek gecelerde tekrarlanmış, bilhassa memleketimizde daha da yaygınlaşarak, ölüm, hastalık ve daha birçok vesilelerle okuna gelmiştir. Bazı İslâm âlimleri mevlidi bid’at sayarak karşı çıkmışlarsa da yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ,
Bediüzzaman, zamanımızda bu meseleyi şöyle tashih etmiştir:
“Mevlid-i Nebevî ile Miraciyenin okunması gayet nâfi (faydalı) ve güzel âdettir ve müstahsen (iyi, hoş) bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir (sohbet sebebidir). Belki hakaik-i imani-yenin ihtarı (hatırlatılması) için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki îmanın envarını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyandıran) ve müessir bir vasıtadır.” (Nursi, Meklubat, s. 281-285)
Soru:
Peygamber'in Doğum Günün Kutlamak Bid'at Mi?
Cevap:
Her şeyden önce dünyadaki bütün Müslümanlar peygamberi insanlığa tanıtmak adına doğum gününü kutlama fırsatına sarılmalıdır Peygamberin hayatından dersler alınabilir ve kendisi öğrenebilen herkes için bir rol modelidir Bu yüzden bunun bid'at olmadığını söylemeliyiz Bid'at kelime anlamı olarak arapçada geçmiş örnekleri olmayıp sonradan birilerinin icat ettiği hareketlere denir İslami terminolojide de ibadetlere karıştırılan yeni şekillerdir Böylece peygambere olan sevgimizi ifade ederken ibadetleri değiştirecek herhangi bir şey yapmıyorsak bu kutlamalar bid'at olmaz Peygamber kendi zamanında da anılmasına vesile olması için bir takım etkinliklere icabet etmiş, Müslümanlar da sevgilerini herhangi bir kısıtlama olmadan göstermiştir Sevgilerini göstermek için onun abdest aldığı suyun artanıyla abdest alanlar bile olmuştur
Böylece peygamberin doğumunu kutlamak anısını yaşatmak ve sevgimizi göstermenin caiz olduğuna dair yeterli kanıtımız var Bu yalnızca İslam da olmayan yeni ibadet şekilleri ortaya atsaydık bid'at olurdu Peygamber zamanında da Müslümanlar onun Medine ye girişini şarkılar söyleyip sevinçlerini ifade ederek, hicret ettiklerinde yeni bir takvim başlatarak kutlamadılar mı? Peygambere övgü şiirleri yazmadılar mı? Arkadaşları arkada bıraktığı emanetlerini de bir sevgi göstergesi olarak sakladılar Milletler tarihi olayları birlikleri korumak ve kim olduklarını hatırlamak için kutlarlar İslam tarihinde Allah'ın elçisinin doğumu, hayatı ve görevinden daha anlamlı olaylar olabilir mi? Bu durumda bunu en uygun şekilde kutlayamayacağımızı söyleyebilir miyiz?
(Toronto İslam Üniversitesi'nde Şeyh Ahmet Kuti)
Pazertesi Ebu Leheb ’in azabı Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem)’nün doğum müjdesi kendinse verildiğinde cariyesi Süveybe’yi azad etmesinden dolayı hafifler. Muhammed b. Nasıruddin ed-Dimeşki şöyle demektedir:
[21] Kur’an’ın elleri kurusun diye zemmettiği ebedi cehennemlik o kafir;
Ahmed ’in doğumuna sevindi diye pazartesi günleri daha az azab görür.
Ömür boyu Ahmed’le sevinen ve muvahhit olarak ölenin hali ise bir düşün nasıl olur.
Hadis’i şerife göre Süveybe’yi azad ettiğinden dolayı Ebû Leheb’in azabı hafifleyecekse viladetle sevinen Müslümanların sevap kazanmaları evleviyetle mümkündür.
Sonuç
İslam eşyayı doğru okumayı emreder. Kabe’yi tavaf etmek, Safa-Merve’de sa’y etmek, şeytanı taşlamak belli mekanlarda akdedilen ve uzun bir tarihi geçmişi olan ibadetlerdir. Her biri bir anda defaatle yapılır. Tekrar, ibadetlerin gayelerini idrak etmeye katkıda bulunur. Kabe etrafında döndükçe ya da Safa Merve arasında sa’y ettikçe “hakikat” daha yakından tanınır ve mesaj daha net kavranır. Çünkü insan bir şeyi tanıyabildiği ölçüde tasavvur eder. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) de mevlid ile daha yakından tanınacaktır. Fakat bu günde yapılanları Kur’an-ı Kerim, naat, şemail, şiir okumak, oruç tutmak, sadaka vermek gibi hayrı hizmetlerle sınırlı tutmak gerekir.
Mevlid çerçevesinde yapılan gayri İslamî etkinlikleri gerekçe gösterip mevlidi inkar etmek ise, yılın diğer günlerinde işlenen haram ya da mekruhlardan dolayı yıl boyu yapılan amel-i Salihlere sınırlama getirmek gibidir. Bu yüzden mücerred olarak mevlidin meşru olup olmadığını tartışmak akla ziyan bir ameliyedir
Ey iman edenler! Allahtan korkun! Her kes yarın için bugün ne gönderdiğine baksın. Allahtan korkun çünkü Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.” (Haşr, 59/18)
Kim İslam da iyi bir çığır açarsa açtığı çığrın ecri ve kendisinden sonra, onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona aittir. Kim de İslam da (Müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona aittir.” (Riyâzu’s- Salihîn, 19, bab. 172. hadis, s. 158 (Müslim’den);
Mevlidin dinimizdeki yeri nedir?
Mevlid Peygamberimizden (a.s.m.) üç dört asır sonra icad edilen İslâmî bir âdet olmakla birlikte, bid’atın hasene (güzel) kısmına girmektedir. Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer, mevlid merâsiminin meşrûiyeti hakkında şu hadisi zikreder:
İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:
“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Mûsâ da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”
“Bunun üzerine Peygamberimiz, ‘Öyleyse biz Mûsâ’ya sizden daha yakın ve evlâyız’ buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.” ( Müslim, Sıyam 127)
İbni Hacer bu nakilden sonra şöyle der: “Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde, mevlid gecesinde Allah’a şükretmek tam yerindedir. Fakat mevlid merasiminin Peygamberimizin doğum gününe denk getirilmesi için dikkat etmek gerektir.” (el-Hâvî fi'l-Fetevâ, 1/190.)
Bugünkü İslâm ülkelerinde Peygamberimizin doğumunu yâd etmek, ona salât-selâm getirmek maksadıyla çeşitli dillerde okunan mevlidler vardır. Arapça “Bâned Suâd, Bürde ve Hemziyye” kaside-leri birer mevliddir. Türkçede ise yirmiden fazla mevlid manzumesi vardır. Fakat bunların içinde en çok tutulan ve okunanı Süleyman Çelebi merhumun 1409 yılında yazdığı Vesiletü’n-Necât isimli mevlid kitabıdır. Önceleri yalnız Peygamberimizin doğum gününde okunan ve tertip edilen mevlid merâsimleri, daha sonra bütün mübarek gecelerde tekrarlanmış, bilhassa memleketimizde daha da yaygınlaşarak, ölüm, hastalık ve daha birçok vesilelerle okuna gelmiştir. Bazı İslâm âlimleri mevlidi bid’at sayarak karşı çıkmışlarsa da yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ,
Bediüzzaman, zamanımızda bu meseleyi şöyle tashih etmiştir:
“Mevlid-i Nebevî ile Miraciyenin okunması gayet nâfi (faydalı) ve güzel âdettir ve müstahsen (iyi, hoş) bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir (sohbet sebebidir). Belki hakaik-i imani-yenin ihtarı (hatırlatılması) için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki îmanın envarını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyandıran) ve müessir bir vasıtadır.” (Nursi, Meklubat, s. 281-285)
Soru:
Peygamber'in Doğum Günün Kutlamak Bid'at Mi?
Cevap:
Her şeyden önce dünyadaki bütün Müslümanlar peygamberi insanlığa tanıtmak adına doğum gününü kutlama fırsatına sarılmalıdır Peygamberin hayatından dersler alınabilir ve kendisi öğrenebilen herkes için bir rol modelidir Bu yüzden bunun bid'at olmadığını söylemeliyiz Bid'at kelime anlamı olarak arapçada geçmiş örnekleri olmayıp sonradan birilerinin icat ettiği hareketlere denir İslami terminolojide de ibadetlere karıştırılan yeni şekillerdir Böylece peygambere olan sevgimizi ifade ederken ibadetleri değiştirecek herhangi bir şey yapmıyorsak bu kutlamalar bid'at olmaz Peygamber kendi zamanında da anılmasına vesile olması için bir takım etkinliklere icabet etmiş, Müslümanlar da sevgilerini herhangi bir kısıtlama olmadan göstermiştir Sevgilerini göstermek için onun abdest aldığı suyun artanıyla abdest alanlar bile olmuştur
Böylece peygamberin doğumunu kutlamak anısını yaşatmak ve sevgimizi göstermenin caiz olduğuna dair yeterli kanıtımız var Bu yalnızca İslam da olmayan yeni ibadet şekilleri ortaya atsaydık bid'at olurdu Peygamber zamanında da Müslümanlar onun Medine ye girişini şarkılar söyleyip sevinçlerini ifade ederek, hicret ettiklerinde yeni bir takvim başlatarak kutlamadılar mı? Peygambere övgü şiirleri yazmadılar mı? Arkadaşları arkada bıraktığı emanetlerini de bir sevgi göstergesi olarak sakladılar Milletler tarihi olayları birlikleri korumak ve kim olduklarını hatırlamak için kutlarlar İslam tarihinde Allah'ın elçisinin doğumu, hayatı ve görevinden daha anlamlı olaylar olabilir mi? Bu durumda bunu en uygun şekilde kutlayamayacağımızı söyleyebilir miyiz?
(Toronto İslam Üniversitesi'nde Şeyh Ahmet Kuti)
Pazertesi Ebu Leheb ’in azabı Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem)’nün doğum müjdesi kendinse verildiğinde cariyesi Süveybe’yi azad etmesinden dolayı hafifler. Muhammed b. Nasıruddin ed-Dimeşki şöyle demektedir:
[21] Kur’an’ın elleri kurusun diye zemmettiği ebedi cehennemlik o kafir;
Ahmed ’in doğumuna sevindi diye pazartesi günleri daha az azab görür.
Ömür boyu Ahmed’le sevinen ve muvahhit olarak ölenin hali ise bir düşün nasıl olur.
Hadis’i şerife göre Süveybe’yi azad ettiğinden dolayı Ebû Leheb’in azabı hafifleyecekse viladetle sevinen Müslümanların sevap kazanmaları evleviyetle mümkündür.
Sonuç
İslam eşyayı doğru okumayı emreder. Kabe’yi tavaf etmek, Safa-Merve’de sa’y etmek, şeytanı taşlamak belli mekanlarda akdedilen ve uzun bir tarihi geçmişi olan ibadetlerdir. Her biri bir anda defaatle yapılır. Tekrar, ibadetlerin gayelerini idrak etmeye katkıda bulunur. Kabe etrafında döndükçe ya da Safa Merve arasında sa’y ettikçe “hakikat” daha yakından tanınır ve mesaj daha net kavranır. Çünkü insan bir şeyi tanıyabildiği ölçüde tasavvur eder. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) de mevlid ile daha yakından tanınacaktır. Fakat bu günde yapılanları Kur’an-ı Kerim, naat, şemail, şiir okumak, oruç tutmak, sadaka vermek gibi hayrı hizmetlerle sınırlı tutmak gerekir.
Mevlid çerçevesinde yapılan gayri İslamî etkinlikleri gerekçe gösterip mevlidi inkar etmek ise, yılın diğer günlerinde işlenen haram ya da mekruhlardan dolayı yıl boyu yapılan amel-i Salihlere sınırlama getirmek gibidir. Bu yüzden mücerred olarak mevlidin meşru olup olmadığını tartışmak akla ziyan bir ameliyedir