Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Maliki Mezhebinde Iftitah Tekbirinin Şekli Nasıldır?

I Çevrimdışı

ibni abbas

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Maliki Mezhebine göre iftitah tekbiri şu şekilde alınır:Ellerin dışı göğe,içi yere bakacak şekilde omuz hizasına kadar kaldırılır ve öyle tekbir alınır.

Sorum şu:Elleri o şekil yapacağız orayı anladım.Peki kolumuzu yere paralel yapıp mı tekbir alacağız,yoksa dirsekleri kendimize doğru kırıpta mı yapacağız.Bilmiyorum sorumu anlatabildim mi?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İftitah Tekbirinin Farz Oluş Delili:

Müslümanlar, namazı Allah'ın adıyla başlatmanın zorunlu olduğu hususunda icmâ' etmişlerdir. Allah'ın adı anılmaksızın başlatılan namaz sahîh olmaz. Bu icmâ'ı destekleyen birçok sahîh hadisler mevcûddur. Örnek olarak Ebû Dâvûd, Tirmîzî ve İbn Mâce'nin rivayet etmiş oldukları şu hadisi zikredebiliriz ki bu konudaki en sahîh ve en vecîz olan hadîs budur:
Namazın anahtarı temizleyici şeydir. Tahrîmi (başka işleri yapmaktan men edeni) tekbirdir. Tahlili (başka işleri yapmayı helâl kılanı) ise selâm vermektir.
(Ebû Davud, Taharet, Bâb: 31; İbn Mâce, Taharet, Bâb: 54)

Bazıları iftitah tekbirinin farzlığına şu âyeti delîl olarak ileri sürmüşlerdir:
Rabbini tekbir et (yücelt).” (Muddesir 3)

Bu âyet-ı kerîme'den şu şekilde delî! çıkarılmaktadır: “Tekbir et” sözü bir emirdir. Her emir de vücûbu, yine delîl zorunluluğu ifade eder. Tekbir getirmek, müslümanların icmâ'ına göre sadece namazda farzdır. Bu da iftitah tekbirinin farzlığına delâlet etmektedir. Her halukârda İslâm âlimlerinden hiçbiri, iftitah tekbirinin namaz için gerekli olduğuna aykırı bir görüş ileri sürmemiştir. Bu tekbir ister farz olsun, ister şart olsun alınmadığı takdirde kılınan namaz sahîh olmaz.

İftitah Tekbirinin Şekli:

Üç mezheb İmamı, iftitah tekbirinin iki kelimeden ibaret olduğu hususunda görüş birliği sağlamışlardır. Ki bu iki kelime de özellikle “Allahu Ekber” kelimeleridir. Bu cümleden başkasıyla namaza başlanacak olursa namaz sahîh olmaz. Ne var ki Hanefîler bu hususta üç mezhebe muhalefet etmişlerdir. Onların buna dâir görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanefiler dediler ki: Namaza: “Allahu Ekber” sözüyle başlamak şart değildir. Bu sözle başlamak her ne kadar vâcibse de söylenmediği takdirde namaz bâtıl olmaz. Ancak namaz kılan kişi, bunu söylemediği için günahkâr olur. Bilindiği gibi Hanefîlere göre vâcib, farza göre mertebece daha aşağıdadır. Vacibi terk eden, cehennem azabına mustahak olacak kadar günahkâr olmaz. Ancak Peygamber Efendimizin hesab gününde yapacağı şefaatten yoksun kalır. Ki bu da bir mu’mini suç işlemekten alıkoyma hususunda yeterli bir engeldir.

Böylece de Hanefîlerin nazarında “Allahu Ekber” lafzıyla namaza başlamanın, istenilen bir husus olduğu anlaşılmış olmaktadır. Ki zaten diğer mezheblerce de bu, istenilen bir husustur. Ancak Hanefîlerin muhalefeti, bunu söylemeyenin namazının bâtıl olmayacağı husûsundadir. Yalnız terk edilmesi, namazın iadesini gerektirir. İade edilmediği takdirde namazın farzlığı, omuzundan düşer. Ancak bundan ötürü müstahak olunacak ceza, cehennem azabı değildir.

Hanefîlere göre iftitâh esnasında söylenmesi sahîh olan sözler, duayı kapsamayan, sadece bir, tek ve eşsiz olan Allah'ı ululamak anlamını taşıyan kelimeler olmalıdır. Meselâ kişi namaza başlarken “subhânallah”, “elhamdu lillah”, “lâ ilahe illallah”, “Allahu rahîm” veya “Allahu kerîm” veyahut da bunlara benzer, özellikle Allah'ı ta'zim anlamını ifade eden kelimeleri söyleyecek olursa namazı sahîh olur. Ama bir kişi “estağfirullah” veya “Euzu billah” ya da “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” diyerek namaza başlayacak olursa namazı sahîh olmaz. Zîrâ bu kelimeler, Allah'ı ululamaktan başka anlamları taşımaktadırlar. Meselâ “estağfirullah” af talebinde bulunma, “Eûzu billah” ise Allah'a sığınma anlamını taşımaktadır. Yine kerîm, rahîm ve benzeri ta'zim ifade eden kelimelerin Allah lafzâ-i celâli ile bir arada söylenmeleri zorunludur. Sadece “kerîm” veya “rahîm” demekle namaza başlayan kimsenin namazı sahîh olmaz. Ama sıfatsız olarak yalnızca Allah'ın zâtına delâlet eden kelimeleri söyleyerek, meselâ “Allah” veya “Rab” veya”Rahmân” isimlerini söyleyerek namaza başlayan kimsenin namazı Ebû Hanîfeye göre sahîh olur. İmam Ebû Yûsuf ile İmam Muhammed'e göre ise sahîh olmaz. Yukarıda geçen delillere gelince bunlar da bu hususa delâlet etmektedirler. Rabbini “tekbir” et (yücelt) (Muddesir 3) âyet-ı kerîmesine gelince bu, özellikle tekbir kelimesini ifade etmektedir. Rabbini ta'zîm et, O'nu yücelt anlamını taşımaktadır. Hadîs-i şerîfte geçen “tekbir” kelimesiyle de özellikle tekbirin vâcib olduğu belirtilmektedir. Zîrâ Rasullullah (s.a.v.) de sürekli olarak bu şekilde tekbir getirirlerdi. Tekbiri hiç bir zaman terkettiği görülmemişti.

Bu anlattıklarımız, Hanefîlerin görüşü idi. Bilindiği gibi üç mezheb İmamı, namaza başlarken getirilecek tekbirin, “Allahu Ekber” kelimelerinden ibaret olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Zaten delillerden de açıkça bu anlaşılmaktadır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de, uygulamaları ile bizzat bu görüşü te'yid buyurmuşlardır.

Marudî'nin "el-Hâvî" adlı eserinde iftitâh tekbiri alınırken avuçların içleri birbirine doğru çevrilerek kaldırılacağı beyân edilmiştir.
Bazılarına göre eller kaldırılırken üstleri semâya, avuçların içleri ise yere bakacaktır. Bir takımları, parmakların açılmasını mustehab görmüşlerdir. İmam Gazâlî, parmakları ve elleri açıb kapamak hususunda tekellüffe gidilmeyip ellerin hâli üzere bırakılmasını tercih etmiştir. Râfiî, "parmaklar orta derecede açılır" demiştir. İbn Kudâme, "el-Muğnî" isimli eserinde, parmakların bir birinden ayrılmadan açılmasının müstehab olduğunu söylemiştir. (Ebu Davud, Namaz, 721. Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/101-102)



Maliki Mezhebine Göre İftitah Tekbirinin 10 Şartı:

1. Kişi muktedir olduğu takdirde iftitah tekbirini Arabca almalıdır. Ama Arab olmayan bir kişinin bu tekbiri alması tümden vâcib olmaz. Sadece niyetle namaza girerek veya bildiği dile tercüme ederek iftitah tekbirini alacak olursa kuvvetli görüşe göre namazı bâtıl olmaz. Ama arabca tekbir getirebilecek kişinin mutlak surette Allahu ekber diyerek tekbir alması zorunludur. Başka bir lâfızla Arapça olsa bile tekbir getirilmesi caiz olmaz. Mâlikîler, bu görüşleriyle Şafiî ve Hânefîlere muhalefet etmişlerdir. Ancak Şâfiîler, “Allah” lafzıyla “ekber” lâfzı arasına bir fasıla konulmasının caiz olabileceğini söylemişlerdir. Meselâ tekbir alan kişi, “Allahur-rahmanü ekber” diyecek olursa iftitah tekbiri sahîh olur. Yine Şâfiîler Arabcaya muktedir olmayan kişinin, iftitah tekbirini arapçadan başka dille almasının da caiz olabileceğini söylemişlerdir. Ki bu hususta Şâfiîler, Mâlikîlere muhalefet etmişlerdir. Hânefîlere gelince bunlar, Arabcaya muktedir olmayan kişinin, iftitah tekbirini Arabcadan başka dille almasını da kerahetsiz olarak caiz görmüşlerdir. Arabcaya muktedir olan kişinin durumuna gelince demişlerdir kî; kişi Arabcadan başka dille iftitah tekbirini alırsa namazı tahrîmen mekruh olmakla birlikte yine de sahîh olur.

2. İftitah tekbirini alacak kişi, farz namazını kılacaksa gücü yettiği takdirde ayakta tekbir almalıdır. Eğer eğilmiş vaziyetteyken bu eğikliği ister ayakta durmaya yakın olsun, ister rukûa yakın olsun mutlak surette namazı bâtıl olur. Ancak mesbûk olarak İmama tâbi olacak kişi, İmam rukûdan kalkmadan önce eğilerek tekbir alırsa bu durumda alınan tekbiri sahîh olur. Yalnız bu rek'ati kılmış sayılmayıb, İmamın selâmından sonra iade etmesi gerekir. Eğer İmam rukûdayken kendisi ayakta tekbir alıp da rukûa varırsa, İmam da henüz rukûdan kalkmamışsa bu rek'atı İmamla birlikte kılmış sayılır. Bu hususta iki görüş olmakla birlikte en kuvvetlisi, sözü edilen bu rek'atin, İmamla birlikte kılınmış olduğu doğrultusundadır. Yalnız bu kişinin iftitah tekbirini tek olarak almaya niyet etmesi veya rükû ile birlikte almaya niyet etmesi gerekir. Sadece rükûa niyet ederse namaza girmiş sayılmaz. Bu durumda namazını kesmesi de doğru olmaz. Tersine, İmamla birlikte namaza devam etmesi, İmama saygı nedeniyle gerekli olur. İmam selâm verdikten sonra da yeniden kılması îcâb eder.

3. Lafza-i celâli, “ekber” kelimesinden önce telâffuz etmelidir. Yani, “Allahu Ekber” diyerek tekbir almalıdır. “Ekber Allah” diyecek olursa bu tekbiri bütün Mâlikîlere göre ittifakla sahîh olmaz.

4. İstifham (soru) manâsım kastederek lafza-i celâlin başındaki hemze uzatılmamalıdır. Ama istifham kastıyla değil de nida (çağrı) kastıyla veya hiç bir kasıt gütmeksizin hemzeyi uzatacak olursa, Mâlikîlere göre bunun bir zararı olmaz.

5. Büyük davul manasım kastederek “Ekbâr” diyerek “ba” harfi uzatılmamalıdır. Bunu kasıtlı olarak söyleyen kişi hâşâ, Allah'a sövmüş olur. Ama bunu kasdetmeyerek söyleyecek olursa bir sakıncası olmaz. Bu hususta Mâlikîler, üç mezheb İmamına muhalefet etmişlerdir. Çünkü üç mezheb İmamı, bu şekilde alman tekbirin bâtıl olacağı hususunda görüş birliği etmişlerdir.

6. Lafza-i celâlin ikinci “lâm”mı medd-i tabiî kadar uzatmak gerekir. Bu hususta mezheblerin görüş birliği vardır.

7. Lafza-i celâlin sonundaki “he” harfi mutlak olarak telâffuz edilmelidir. “H” siz olarak “Alla ekber” diyen kişinin tekbiri sahîh olmaz. Bu hususta ittifak vardır. Ama lafza-i celâlin sonundaki “h”yı uzatarak bir “vav” harfinin meydana gelmesi hâlinde alınan tekbir, Hanefi ve Mâlikîlere göre sahih olur. Şafiî ve Hanbelîlerse buna muhalefet etmişlerdir.

Şâfiîler derler ki: Namaz kılan kişi eğer avam tabakasından sa bu, onun için afvedilecek bir hatadır. Eğer avamdan değilse bu onun için afvedilecek bir hata olmaz. Bunu yaptığı takdirde tekbiri bâtıl olur.

Hanbelîler derler ki: Bu şekilde telâffuz ederek tekbir alan kişinin, her halükârda mutlak olarak tekbiri bâtıl olur.

8. Lafza-i celâl ile “ekber” kelimesinin arasına bir sessizlik fasılası konmamalıdır. Şöyle ki: “Allah” deyip sustuktan bir müddet sonra “ekber” kelimesini telâffuz eden kişinin aradaki susuşu, örfe göre uzun sürmüşse bütün mezheblerin İttifakına göre tekbire zararı olur. Susması kısa sürmüşse bir zararı olmaz.
Mâlikîler kısa susmanın ölçüsünü örfün takdirine bırakmışlardır.
Şâfiîlere gelince bunlar, derler ki: Kısa susma süresi, kişinin soluk almak için durakladığı süredir. Veya kekeleyen kişinin kelimeyi düzgün çıkarmak için beklediği süredir.
Hanefî ve Hanbelîlere gelince bunlar derler ki: Aradaki susma süresi kişinin az da olsa konuşabileceği bir zaman kadarsa bu, tekbir için sakıncalı olur.

9. “Allah” lafza-i celâli ile “ekber” kelimesi arasına az olsun çok olsun bir harfle de olsa fasıla konmamalıdır. Meselâ bir kişi, “Allahu'l-Ekber” diyecek olursa tekbiri sahîh olmaz. Bu hükümde Hanbelî ve Mâlikîler ittifak etmişlerdir. Hanefîlere gelince bunlar, “Allah” lafza-i celâli ile “ekber” kelimesi arasına lâm-ı tarifin fasıla olarak konulmasını câiz görmüşlerdir. “Allahu'l-ekber” veya “Allahu'l-Kebir” diyerek iftitah tekbirini alan kişinin tekbiri sahîh olur. Aynı şekilde “Allahu kebir” diyenin de tekbiri sahih olur.
Şâfiîlere gelince; bilindiği gibi bunlar lafza-i celâl ile “ekber” kelimesi arasına Allah'ın sıfatlarından bazılarının, iki kelimeyi geçmemek kaydıyla, fasıla olarak konulmasını caiz görmüşlerdir. Meselâ “Allahu'r-Rahmanu'r-Rahîmü ekber” diyen kişinin tekbiri sahîh olur. Nitekim bu husus, Şafiî mezhebinde daha önce açıklanmıştı.

10. İftitah tekbirini alan kişi dilini hareket ettirmelidir. Dilini hareket ettirmeksizin içten tekbir alan kişinin tekbiri sahîh olmaz. Tekbir alırken kendisinin duyacağı kadar yüksek sesle alması bu mezhebe göre şart değildir. Dilsiz kişinin tekbir alma zorunluluğu bu mezhebe göre yoktur. Sadece niyet etmesi yeterli olur. Bu görüşleriyle de Mâlikîler, üç mezhebe muhalefet etmişlerdir. Çünkü her üç mezheb de tekbir alan kişinin kendi duyacağı kadar yüksek sesle almasını şart koşmuşlardır. Sadece dilini oynatarak tekbir alan kişinin tekbirinin bâtıl olacağını söylemişlerdir. Ancak dilsiz olan kişi Hanefî ve Hanbelî mezheblerine göre bu yükümlülükten muaf tutulmuştur.
Şâfiîlere gelince, bunlar derler ki: Dilsiz kişi tekbir alırken mümkün mertebe dilini ve dudaklarını hareket ettirmelidir. Şunu da söyleyelim ki; kıbleye yönelme, avrat yerlerini örtme, temizlik ve benzeri gibi namazın sıhhati için gerekli olan şartlar, iftitah tekbiri için de gereklidir.

Namaza Başlarken Elleri Kaldırma Sunneti:

Namaza başlarken elleri kaldırmak (İftitah) sünnettir. Bunun sünnetliği hususunda ittifak vardır Ne ki bu kaldırmanın keyfiyetine ilişkin olarak mezhebler görüş ayrılığına düşmüşlerdir.

Hanefiler dediler ki: İftitah tekbiri esnasında erkeğin, ellerini kulak hizâsına kadar götürmesi, bunu yaparken de parmaklarını ayrık tutması sünnettir. Hür kadına gelince onun, ellerini omuz hizâsma kadar kaldırması sünnettir. Bayram namazlarında alman tekbirlerle Kunut duası için alman tekbir de iftitah tekbiri gibi olup bunlarda da elleri anılan yere kadar kaldırmak sünnettir.

Şafiiler dediler ki: Sünnetin en mükemmel uygulanışı, iftitah tekbiri esnasında rukûa giderken ve rukûdan kalkarken, birinci teşehhudden üçüncü rek'ata kalkarken erkeğin ve kadının ellerini kulak hizasına kadar götürmeleri sünnettir. Bunu yaparken parmak uçları kulağın üst tarafına, baş parmaklar kulak memelerine, avuç içleri de omuz hizasına getirilmelidir. Bunların bir kısmım yapmakla da sünnetin aslı yerini bulur,

Malikiler dediler ki: İftitah tekbiri esnasında elleri omuz hizâsına kadar kaldırmak mendubdur. Bundan başka yerlerdeyse mekruhtur. İftitah tekbiri esnasında eller kaldırılırken açık tutulmalı, sırtları göğe, iç tarafları da yere bakmalıdır. Mâlikîlerin meşhur görüşü budur.

Hanbeliler dediler ki: Kadın ve erkeğin iftitah tekbiri esnasında, rukûa giderken ve kalkarken ellerini omuz hizasına kaldırmaları sünnettir. (Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I, Çağrı Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1993: 297-337)

Mâliki mezhebinde iftitah tekbirinde kollar ileri uzatılarak yere paralel yapılmaz, Cumhur mezheb, iftitah tekbirinde ellerini omuzuna veya kulak hizasına kaldırırken dirseklerin durumu yere göre nasılsa, aynı şekilde kollar doğal haliyle kaldırılır. Sadece bilekten bükülerek avuç içleri yere gelecek şekilde çevrilerek kaldırılır. (Âllah-u âlem)
 
I Çevrimdışı

ibni abbas

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hocam mesela Şafi'ye göre ellerimi omuz hizasına kadar kaldırdım diyelim.Ellerim o haldeyken,ellerimi bilekten büksem o zaman elim,göğüs hizasında oluyor.Ellerimi bilekten büktüğümde omuz hizasında olması çok zor.Az önce denedim de:) Acaba bükülü şekilde mi omuz hizasında olmalı diyorlar?Bu konuda Maliki Mezhebi nassa mı dayanıyor, (ben böyle bir hadis bilmiyorum) yoksa Medine halkının uygulamasını mı baz alıyor.

Son olarak,Allahu alem dediğinize göre sanırım siz bunu kendiniz yorumladınız.

Bu konuda herhangi bir kitapta ayrıntı gördünüz mü?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hocam mesela Şafi'ye göre ellerimi omuz hizasına kadar kaldırdım diyelim.Ellerim o haldeyken,ellerimi bilekten büksem o zaman elim,göğüs hizasında oluyor.Ellerimi bilekten büktüğümde omuz hizasında olması çok zor.Az önce denedim de:) Acaba bükülü şekilde mi omuz hizasında olmalı diyorlar?Bu konuda Maliki Mezhebi nassa mı dayanıyor, (ben böyle bir hadis bilmiyorum) yoksa Medine halkının uygulamasını mı baz alıyor.

Son olarak,Allahu alem dediğinize göre sanırım siz bunu kendiniz yorumladınız.

Bu konuda herhangi bir kitapta ayrıntı gördünüz mü?
Kardeşim bir sunnette 3 -5 cm hesabı yapmayı bırak inşeAllah. Normalde eller kaldırılırken dâhi göğüs veya kulak hizasına kadar kaldırılır. Sen illa Mâliki mezhebini taklid edeceğim diyorsan, daha yukarı kaldır ve elinin içini yere çevirince omuz hizasına gelsin. Biraz aşağıda yukarıda olmasının bir önemi yok.
Mâliki mezhebinin bu görüşü alırken dayandığı delil hakkında elimizdeki kaynaklarda bilgi yok. Fakat İmam Malik'in bir (sol) kolu çolak / felçli olduğunu da göz önünde bulundurursak elini tam olarak kaldıramamasının hikmeti bu olsa gerek diye düşünmemek elde değil.
Ben genel namaz ve iftitah tekbirinin Mâliki mezhebi mukallidlerinde gördüğüm uygulamalı pratik ve mantalitesine göre yorumladım.
 
I Çevrimdışı

ibni abbas

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tamam hocam.Allah razı olsun.Ben kitaplarda bu konuda bir bilgi okudunuz mu diye merak ettim,bir de hadisten delili var mı diye merak ettim.Sorularıma cevap vermişsiniz zaten:)
 
Üst Ana Sayfa Alt