Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Müslümanda Bulunması Gereken Ciddiyet

ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Müslümanda Bulunması Gereken Ciddiyet
İslamın öngördüğü ciddiyet nedense Müslümanların hayatında kendisini bariz şekilde gösterememektedir.

Müslüman’da ciddiyet öyle bir unsur olmalı ki, İslam’ı kabullenirken imanında, İslam’ı kabul edip iman ettikten sonra hayatını ona göre tanzim edişinde ve bu hayatının yaşam sırrı olarak gaye edindiği bu yüce dini diğer insanlara taşıyışında kendisini hissettirmesi gerekir. Müslüman dendiğinde hemen akla gelmesi gereken hususlar şunlardır; Allah’a tam teslimiyet gösteren, onun emir ve yasaklarını tam bir ciddiyet ile uygulayan ve gerektiğinde Onun yüce dinini hakim kılmak için canını dahi hiç çekinmeden Onun için feda eden bir şahsiyet. Evet bizim yegane önderimiz olan Allah’ın Resulü Muhammed (s.a.v.) örnek verecek olursak, ki Allah (c.c.) Ahzab suresinin 21. ayetinde şöyle buyuruyor:

“Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”(Ahzab 21)


Evet bu ayeti kerimenin bize buyurmuş olduğundan yola çıkarak, onların (sahabelerin) dindeki ciddiyetlerini bu uğurda her türlü hakaret ve eziyetlere rağmen, her türlü dünyevi dertlerle karşılaşmaları, para ve rızk derdi gibi veya anne-baba, hanım baskısı gibi, imtihanın üstesinden dindeki ciddiyetlerinden kaynaklanan köklü bir iman ile geldiler. Allah’ın Resulü ve ashabından geniş çaplı örnekler vermeden önce ciddiyet kelimesinin lügat manasını verip artı bu kelimenin İslam literatüründe yani dolayı-sıyla Kur-an ve Sünnetteki yerinden örnek vererek bilginize sunmak istiyoruz.

Ciddiyeti sözlükte lügatcılar şöyle kullanıyorlar:

1. Gerçek, hakikat, şaka olmayan. 2. Ağırbaşlı, ağır oturaklı. 3. Önemli. 4. Güven verici. 5. Sıkı: Bugün ciddi çalıştık. 6. Ağır, tehlikeli: Hastalık ciddi.

Ciddiyet kelimesi bire bir ne Kuran’ı Kerimde nede hadisi şeriflerde kelime olarak bu şekilde geçiyor, fakat ciddiyet kelimesine yakın olan ihlas (samimiyet), sıdk kelimesi, yani doğruluk, gerçeklik, temiz kalplilik manalarına gelen bu kelime gibi buna benzer kelimeler geçiyor. Gerçi ciddiyeti içeren, yani ciddiyetinin kesinkes olması gereken fiili amellerle alakalı sîreti nebevide çokça verilecek misaller var, dolayısıyla burada kelimenin kendisinden ziyade edinmiş olduğumuz gaye ameller yönündedir.

Sıdk kelimesine dönecek olursak, bu kelimenin zıddı kizb (yalan) oluyor. Sıdk, sadece sözde olmaz; niyet, irade, azm ve amelde de olur. Sıdk kelimesini ciddiyetle pekiştirmemizin nedeni Kur-anı kerimin kaydetmiş olduğu Ka’b ibn Malik kıssasını burada örnek olarak vermek istiyorum. Bu sahabe, nefsine uyup Tebük seferine katılmamıştır. Bu sefere katılmamakta o yalnız değildir, pek çok münafık da bu seferden yan çizmiştir. Ama bu sefer dönüşü, Resulullah (s.a.v.), katılmayanları sorguya çekince herkes bir mazeret uydurur, özür uydurmayıp, suç itirafında bulunan yani sıdktan ayrılmayan üç samimi Müslümandan biridir Ka’b ibn Malik. Bu üç sahabeye isnaden (Tevbe 117-119) ayetlerinde Allah’ın şu kavli inzal oluyor:

“Andolsun ki Allah, müslümanlardan bir gurubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamberi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir. Ve (seferden) geri bırakılan üç kişinin de (tevbelerini kabul etti). Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah'tan (O'nun azabından) yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti. Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.”(Tevbe 117-119)


Evet bu üç sahabenin örnek davranışı, onların sadakat dolu hal ve hareketleri, ne kadar ciddi olduklarının göstergesi oluyor. Burada dikkat edilmesi gereken ince nokta şurası, Resullerin haricinde tüm insanlar masum sıfatından yoksun olduğundan, ashab dahi olsa, ciddi, samimi olanda hata yapabilir, fakat hatanın üstesinden Ka’b ibn Malik gibi gelindiği takdirde işte o insanda sıdkın dolayısıyla gerçek ciddiyetin mevcut olduğunu idrak etmiş oluruz.

Ciddiyetle alakalı Resulullah (s.a.v.)’den şu misali de verebiliriz; İşte Kureyş müşriklerinden ileri gelenler toplanıp Muhammed (s.a.v.) davasından vazgeçirebilmek için kendi aralarında istişare ediyorlar ve nihayetinde Resulullahın amcası olan ve bu dönemde onu himaye eden Ebu Talibi görevlendiriyorlar. Ebu Talib olayın ciddiyetini anlıyor ve kesinkes yeğenini ikna etme niyeti ile kararlı bir şekilde yola koyuluyor. Yeğeninin yanına geldiğinde vaziyeti ona arz ediyor ve onun bu davadan vazgeçmesi gerektiğini ona defalarca söyleyip ikna etmeye çalışıyor. Fakat bunun akabinde Resulullahın tavrı ne oluyor acaba? Cevabı siyercilerin naklettiklerine göre şöyle oluyor: “Ey amca! Allah’a yemin ederim ki, güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysalar ki, bu işi bırakayım, Allah onu galib kılıncaya veya bu yolda ben helak oluncaya kadar onu bırakmam.” (Sireti İbn-i Hişam c.1 s.353)

Bu ciddi tavrın nihayetinde Resulullahın amcası Ebu Talib teklifinden vazgeçiyor ve İbn-i Hişam’ın naklettiğine göre şöyle diyor: “Ey kardeşimin oğlu, git ve istediğin şeyi söyle Allah’a and olsun ki, seni hiçbir şeyden dolayı terk etmem yardımımı da kesmem.” (s.353)

Birde İbn-i Hişam’ın (s.389-390) nakletmiş olduğu şu hadiseyi sizlere aktarmak istiyorum: Utbe ile Resulullah (s.a.v.)’in arasında cereyan eden şeyler hakkında:

İbn-i İshak dedi ki: Bana Yezid b. Ziyad, Muhammed b. Kab el-Karzi’den haber verdi ki o şöyle dedi:
Bana haber verildi ki:
Utbe b. Rebie- ki kavmin efendisi idi- o bir gün Kureyş’in meclisinde oturduğu ve Resulullah (s.a.v.) de Kabe’de yalnız oturduğu halde dedi ki:
“Ey Kureyş topluluğu, biliniz ki Muhammed’e gidiyorum. Onunla konuşacağım ve ona birtakım işler arz edeceğim. Umulur ki o, onların bir kısmını kabul eder. Biz de onların hangisini dilerse ona veririz. Böylece bizden vazgeçer.” Bu, Hamza’ın Müslüman olduğu ve Resulullah (s.a.v.)’in ashabının artığını ve çoğaldıklarını gördükleri bir sırada idi.Onlar da dediler ki: “Evet olur ey Ebu Velid. Kalk ona git ve onunla konuş.”
Bunun üzerine Utbe ona gitti. Resulullah (s.a.v.)’in yanına oturdu ve dedi ki:
“Ey kardeşimin oğlu, şüphesiz sen gördüğün gibi bizden aşiretçe ve nesebde ki yerin itibariyle şereflisin. Ve sen kavmine büyük bir iş ile geldin ve onunla onların cemaatını dağıttın. Onunla onların akıllarını sefihliğe nispet ettin. Onların ilahlarını ve dinlerini ayıpladın. Ve onunla onların geçmiş babalarını küfre nispet ettin. O halde beni dinle, sana bir takım şeyler arz edeceğim ki onlar hakkında düşünürsün umulur ki: onlardan bir kısmını kabul edersin.” Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) de ona dedi ki: “Söyle ey Ebul- Velid dinleyeyim.” dedi ki:

“Ey kardeşimin oğlu, eğer sen bu işten, kendisiyle geleceğin şey ile mal dilersen mallarımızdan sana mal cem ettik ki malı en çok olanımız olursun. Eğer onunla şeref dilersen seni bizim üzerimize efendi/ başkan yaptık. Öyle ki artık sensiz bir işe kati karar vermeyiz. Eğer onunla saltanat murat edersen seni bizim üzerimize melik kıldık. Eğer bu sana gelen şey sana görünen cinden bir şey ise sen onu kendinden çevirmeye kadir olamazsan biz senin için tedavi ararız ve seni ondan iyileştirene kadar o hususta mallarımızı sarf ederiz. Çünkü adamın peşine düşen cin tedavi olunmadan adama galip olur.” Veya buna benzer şeyler söyledi. Nihayet Utbe sözünü bitirdiği zaman, Resulullah (s.a.v.) onu dinliyordu ve dedi ki:

“Ey Ebu Velid sözünü bitirdin mi?”
Dedi ki: “Evet.”
Dedi ki: “O halde beni dinle.”
Dedi ki: “dinliyorum.” bunun üzerine şöyle dedi:

“Hâ. Mîm. (Kur'an) rahman ve rahîm olan Allah katından indirilmiştir. (Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır. Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler. Ve dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!” (Fussilet 1-5)


Sonra Resulullah (s.a.v.) o ayetleri ona okumaya devam etti Utbe ondan onları işittiği zaman dinledi ve ellerini arkasına koydu, onlara dayanıyor ve dinliyordu. Sonra Resulullah (s.a.v.) süreden secdeye kadar vardı ve secde etti sonra dedi ki:

“Ey Ebul-Velid! Dinlediğin şeyi dinledin. İşte sen, işte bu.”


Şimdi şöyle bir düşünelim Allah Resulü (s.a.v.) bu ciddi tavrını, biz ciddi olmaya aday veya çalışan Müslümanlar ile kıyasladığımızda, gerçekten de yeterince ciddi olduğumuz söylenebilir mi. Şöyle bir düşünün; maddi gücünüz yok, akrabalarınızın baskısı üzerinize hakim, yaşamış olduğunuz ahalinin çoğu size cephe almış bir durumda, otorite sahiplerinin size karşı kesin ve kararlı bir mücadelesi var ve bu esnada size böyle bir teklif geliyor; yani deniyor ki size: “gel başımıza cumhurbaşkanı ol veya orgeneral ol; ama yeter ki bu söylemlerinden vazgeç.” Acaba tavrımız nasıl olur, inşallah Allah Resulü gibi olur veya madalyanın öteki yüzü (Ebu Talibin ısrarı ve tehdidinde olduğu gibi), size bu anınızda işte sizi koruyan kişi, bu babanız olur veya size ücret veren iş sahibi olur, sizin bu davadan vazgeçmeniz gerektiğini söylediğinde, acaba bizlerin tavrı nasıl olur veya dilde söylemiş olduğumuz ciddiyet burada ne kadar fiile yansır.

Ne demek istediğim inşallah anlaşılmıştır. Allah-u Tealadan niyazım, şuan yerküresi üzerinde yaşayan Müslümanların ve bilhassa davayı omuzlamış olan dava erlerinin, ciddiyet mefhumunu doğru bir şekilde idrak edip, hayatlarını ona göre yönlendirip, Allah (cc) düşmanlarına karşı korkulu rüya olma vasfını taşıyan kişilerden olmayı, O güzide sahabeler gibi bizleri de kendisine hakkıyla kul olmayı bizlere nasip etsin.

Allah, yeterince kendisinden korkup, onun emir ve yasaklarını gerektiği gibi uygulayan salih müminlerin yar ve yardımcısıdır.



Selim Sadikoglu
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Çok Güzel bir yazı akxi ancak Sizin eksiğiniz var yazıda...

Hizbutahrir'cilerin Alta Düştüğü Not Dikatinizi çekmemiş galiba :) akxi..


MUHTEREM OKUYUCUMUZ
arrow_k.gif
Hilafet Dergisinden iktibas edebilirsiniz. Fakat dergimizden iktibas ettiğinizi belirtmelisiniz.
arrow_k.gif
Dergimizde yayımlanmak üzere güncel veya fikri yazılar gönderebilirsiniz. Yazılarınız dergimizin çizgisi doğrultusunda ise yayımlanır.
arrow_k.gif
Yazılarda içeriğini değiştirmemek kaydıyla değişiklik veya kısmen kısaltma yapma hakkımızın olduğunu belirtiriz.
 
ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
kardeş anlamadım demek istediğinizi ama yazı güzel diye ekledim ....kimlerin olursa olsun orası beni ilgilendirmez yazıda anlatılmak istenen ilgilendiriyor beni
 
Üst Ana Sayfa Alt