Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mustaz'af Kimdir?

E Çevrimdışı

Ehlitakwa

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Mustaz'af Kimdir?


Bu bölümde mustaz'afın manası ve kimlere mustaz'af denileceği üzerinde duracağız. Zira günümüzde kendilerine alim diyenler bile "mustaz'af" meselesiyle ilgili olarak büyük yanlışlıklara düşmektedirler.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar. Bize katından bir sahip ve yardımcı yolla" diyen mustaz'af (zavallı) erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?" (Nisa: 4/75)

Ayetten anlaşıldığına göre:

Mekke'de bulunup da böyle bir istekte bulunan bu kimseler, aslında orada kalmayı istemiyor ve kendilerini oradan çıkarması için Allah'a (c.c.) dua ediyorlardı. Bu sebeple bu kimseler mazeretlidirler.

Ayet, Mekke'de çaresizlik içinde olan bu kimselerin, Mekkeli müşrikler tarafından zulme uğratıldıklarını ve bu zalim kavme karşı kendilerine sahip çıkacak ve koruyup himaye edecek bir veli gönderilmesini istediklerini bildirmektedir. Çünkü bu kimseler gerçekten güçsüzdürler.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Erkek, kadın ve çocuklardan (kafirler yüzünden hicret etmekten gerçekten) aciz kalıp güçleri yetmeyenler ve bir yol bulamayanlar, böyle değildir." (Nisa: 4/98)

Bu ayette de aciz ve çaresizlerin durumu ele alınmıştır ki bunlar gerçekten zavallı ve bir yol bulamayan kimselerdir.

İbni Kesir der ki:

"Müşriklerin elinden kurtulamayanlar, güçleri olsa bile nasıl bir yol izleyeceklerini bilemeyenlerdir. Bunun içindir ki haklarında:

"Bir çareye güçleri yetmeyenler" buyrulmuştur."

İkrime de:

"Bunlar Medine'ye gidemeyecek durumda olanlar, buna bir yol bulamayanlardır" demiştir.

Mücahid de bunu:

"Yol bulamayanlar" diye yorumlamıştır.

Özetle:

"Mustaz'af; aciz ve güçsüz oldukları için müşriklerin arasından çıkamayıp onlarla birarada yaşamak zorunda olanlar demektir. Bununla birlikte bunlar:

"Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar. Bize katından bir sahip ve yardımcı gönder." (Nisa: 4/75) diyorlar ve bir yol bulamıyorlar. Durumu böyle olanlar hakkında Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"İşte böylelerini Allah'ın affetmesi umulur. Allah çok affeden ve çok bağışlayandır." (Nisa: 4/99)

Fakat müşriklerin ülkesinde bulunan kimseler, oradan çıkabilecek durumda iseler, buna güçleri yettiği halde sadece vatan sevgisi, mal çoluk- çocuk ve yakınlarına olan aşırı düşkünlükleri onlara engel oluyorsa, bu mazeret değildir. Allah (c.c.) böylelerini özürlü kabul etmemiştir.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Nefislerine zulmeden kimselerin canlarını alırken melekler "Ne işte idiniz" deyince, bunlar "Biz yeryüzünde mustaz'afdık" diye cevap verirler. Melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların barınağı Cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir." (Nisa: 4/97)

Bu ayet, Celaleyn tefsirinde:

"Müşrikler arasında ikamet edenler" diye tefsir edilmiştir.

İbni Kesir (r.h.) de şöyle diyor:

"Bu ayet geneldir. Güçsüz ve zayıf olmayıp hicret etmeye güçleri yeten; fakat hicret etmeyip müşriklerin arasında ikamet etmeye devam eden herkesi içine alır. Bu kimseler haram işlemektedirler. Orada kalışları dinlerini ayakta tutmak için değildir. Zaten ayetten bunun mümkün olmadığı anlaşılmaktadır:

"Nefislerine zulmeden kimselerin canlarını alırken melekler "Ne işte idiniz" deyince, bunlar "Biz yeryüzünde mustaz'afdık" diye cevap verirler. Melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların barınağı Cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir." (Nisa: 4/97)

Semure b. Cündüp'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Kim bir müşrikle beraber kalır, onunla birlikte oturursa, o da onun gibidir." (Ebu Davud, Cihad: 170)

İbni Ebu Hatem rivayet eder ki, Abbas, Akil ve Nevfel'in esir düşmeleri üzerine, Rasulullah (s.a.v.) Abbas'a şöyle demiştir:

"Kendin ve kardeşin oğlu için fidye öde." O da:

"Ey Allah'ın Rasulü! Biz senin kıblene doğru namaz kılmıyor muyuz? Senin getirdiğin şehadeti getirmiyor muyuz?" dedi.

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Ey Abbas! Siz çekiştiniz (kavga çıkardınız), dolayısıyla hasım kabul edildiniz." dedi. Sonra da:

"Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" ayetini okudu."

Burada asıl anlatılmak istenen "Mustaz'af" kelimesinin sınırlarıdır.

"Mustaz'af" : gerçekten çaresiz kalıp bir yol bulamayan ve:

"Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar. Bize katından bir sahip ve yardımcı gönder" (Nisa: 4/75) diye yakaranlardır.

Vatanını yakınlarını, çoluk çocuğunu ve malını mazeret gösterenlere gelince, bunların geçerli hiçbir mazereti yoktur. Bunların kendilerini mustaz'af kabul etmeleri boş bir kuruntudan ibarettir. Mazeretleri Allah (c.c.) ve Rasulü (s.a.v.) katında geçerli değildir. Nitekim Allah'ın (c.c.) şeriatini gereğince bilen ilim ehli de onların mazeretlerini kabul etmemişlerdir.

El vela vel bera u İslama göre Dost ve Düşman Said el Kahtani
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt