Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Orucu Bozan Şeyler

ikraislam Çevrimdışı

ikraislam

Aktif Üye
Site Emektarı
Orucu Bozan Şeyler


Yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak orucu bozan şeylerdir. Bunların hangi durumda sadece kazâ, hangi durumda kazâ ile birlikte keffâret gerektirdiğini görelim:


a) Kazâ ve Keffâreti Gerektiren Durumlar: Orucu bozup hem kazâ, hem de keffâreti gerektiren durumların başında Ramazan günü oruçlu iken yapılan cinsel ilişki gelmektedir. Zâten Peygamberimiz, oruç keffâreti hükmünü, o zaman vuku bulan böyle bir cinsel ilişki olayı üzerine vermiştir. Oruç keffâreti konusunda eldeki tek örnek ve delil de budur. Bu bakımdan bütün fıkıh mezhepleri, ramazan günü oruçlu iken bilerek ve isteyerek normal cinsel ilişkide bulunmanın, hem kazâ ve hem de keffâreti gerektireceği konusunda görüş birliği etmişlerdir. Bir şey yiyip içmenin keffâreti gerektirip gerektirmediği konusu ise mezhepler arasında tartışmalıdır. Hanefîler, bilerek ve isteyerek bir gıdâ veya gıdâ özelliği taşıyan her türlü maddeyi almayı da bu hükme kıyas ederek, bu durumda da hem kazâ, hem de keffâret gerektireceğini söylemişlerdir.


Peygamberimiz zamanında cereyan eden ve oruç keffâretinin gerekçesi olan olay şudur:


Bir adam “mahvoldum!” diyerek Peygamberimiz’e gelmiş ve Ramazanın gündüzünde eşiyle cinsel ilişkide bulunduğunu söylemiş, bunun üzerine Peygamberimiz:

“Köle âzât etme imkânın var mı?”

-Hayır, yok.

“Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?”

-Hayır. Bu iş de zâten sabredemediğim için başıma geldi.

“Altmış fakiri doyuracak mâlî imkânın var mı?

-Hayır.

Bu sırada Peygamberimiz’e bir sepet hurma getirildi. Peygamber (s.a.s.) bu hurmayı adama vererek yoksullara dağıtmasını söyledi. Adam; “Bizden daha muhtaç kimse mi var?” deyince, Peygamberimiz gülümseyerek: “Al git, bunları âilene yedir!” diyerek adamı gönderdi (Buhârî, Savm 30; Müslim, Sıyâm 81; Ebû Dâvud, Savm 37).


Kaçınılması gereken üç şey (yeme, içme, cinsel birleşme) bilerek ve isteyerek yapılırsa, kazâ ve keffâreti gerektirir. Bunların dışında bir sebeple orucun bozulması durumunda keffâret gerekmeyip sadece kazâ gerekir.



b) Sadece Kazâyı Gerektiren Durumlar: Oruç yasaklarının başında yeme ve içme geldiğini, oruçlunun kasden yiyip içmesinin kazâ ve keffâreti gerektirdiğini biliyoruz. Buna ilâve olarak Hanefî fakîhleri, beslenme amacı ve anlamı taşımayan ve esâsen yenilip içilmesi mûtat (normal, alışılmış) olmadığı gibi, insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi durumunda da orucun bozulacağını, fakat bunun keffâreti gerektirmeyeceğini söylemişlerdir. Çiğ pirinç, çiğ hamur, un, ham meyve yemek veya fındık, badem ve cevizi kabuğuyla yutmak böyledir. Bunlar, yiyecek maddesi olmakla birlikte, bunların bu şekilde yenilmesi normal değildir ve hem de bunlar bu halleriyle insanın iştah duyacağı ve yeme isteyeceği şeyler değildir. Fakîhler, şehvetin normal cinsel birleşme dışında tatmin edilmesinin de aynı kapsamda değerlendirileceğini belirtmişlerdir.



Fakîhler ağza giren yağmur, kar veya doluyu isteyerek yutmayı, su içme kapsamında değerlendirerek orucu bozacağını; fakat, kişinin kastı olmaksızın boğaza inen yağmur, kar ve dolunun orucu bozmayacağını söylemişlerdir. Kusma, kasten yapılmadığı durumlarda orucu bozmaz. Kasten yapıldığında ise, sadece ağız dolusu olması halinde, bozar.



Oruç tutma esprisi ve orucun anlam ve amacıyla pek bağdaşmayan muhtemel bütün davranışları ve olayları tek tek sıralamak mümkün olmadığı için, bu konuda şöyle bir açıklama gerektirmek doğru olur: Orucun anlamı, Allah rızâsı için, gerek beslenme, gerekse tat ve keyif alma kasıt ve arzusu içeren yiyip içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, özetle nefsi iştah ve şehvet duyduğu şeylerden mahrum etmektir. Bu yasağın ihlâli sayılan her davranış orucun mânâ ve gâyesine aykırıdır. Yeme, içme ve cinsel ilişki sayılan her davranış orucu bozar, kazâ edilmesini gerektirir. Kasıtlı olarak yapılırsa hem kazâ, hem keffâret gerekir. Bayılma ve delirmenin orucu bozan şeylerden sayılması, esâsen oruç yasaklarının ihlâli ile ilgili olmayıp, bütün mükellefiyetlerde ön şart olan bilinçlilik halinin geçici veya sürekli olarak yitirilmesi ile ilgilidir. Bu halin kapladığı günlerin kazâ edilmesinin istenmeyişi de aynı sebebe bağlıdır.



Unutarak bir şey yemek ve içmekle oruç bozulmaz. Peygamberimiz, oruçlu olduğunu unutarak yiyip içenlerin oruca devam etmelerini, onları Allah’ın yedirip içirdiğini söylemiştir (Buhârî, Savm 26; Müslim, Sıyâm 17). Fakat, yanlışlıkla (hatâ) yiyip içmek, bundan farklı olup Hanefîlere göre orucu bozar. Meselâ, bir kimse oruçlu olduğunun farkın olduğu halde, kasıtsız olarak yanlışlıkla bir şey yese veya içse, diyelim ki abdest alırken ağzına aldığı sudan yutsa veya denizde yüzerken su yutsa orucu bozulur ve kazâ lâzım gelir. Şâfiîler orucu bozma kastı bulunmadığı için yanlışlıkla bir şey yiyip içmenin orucu bozmayacağını söylerken, Mâlikîler orucun anlamının (imsak) ortadan kalkmış olduğu gerekçesiyle, ister unutma, isterse yanlışlık sonucu olsun, bir şey yiyip içmekle orucun bozulacağını söylemişlerdir.



Sabah vaktinin girip girmediği konusunda şüphesi bulunan kimse yiyip içmeye devam ederken o esnâda ikinci fecrin doğmuş olduğu ortaya çıksa, oruç bozulur ve kazâ etmesi gerekir, keffâret gerekmez. Buna mukabil güneşin battığını zannederek iftar ederken güneşin henüz batmadığı anlaşılsa bu durumda kazâ yanında keffâret de gerekir. Kişi, her iki durumda da zannı ile hareket etmiş ve yanıldığı ortaya çıkmış ise de, zanların kuvvet derecesi aynı değildir. Birinci durumdaki zan güçlüdür; çünkü aslolan gecenin devam ediyor olmasıdır. İkinci durumdaki zan ise, bunun tersine zayıftır; çünkü aslolan gündüzün devam ediyor olmasıdır. Bu bakımdan güneşin batıp batmadığından şüphe eden kimse hemen iftar etmemeli, durumun netleşmesini beklemelidir. İmsak ve iftar vakitlerini gösteren bir takvim ve saatin bulunmadığı durumlarda kişi, kendi bilgi ve tecrübesiyle ictihad ederek ona göre davranır.



Unutarak yiyip içtikten sonra, orucunun bozulmuş olduğu zannıyla veya gece niyetlenemeyip gündüz niyetlendikten sonra, gündüz yapılan bu niyetin niyet sayılıp sayılmayacağı zannıyla günün geri kalan kısmında bilerek bir şey yiyip içmek veya cinsel ilişkide bulunmak orucu bozar.



Orucu bozacak, fakat keffâreti de gerektirmeyecek bir davranıştan sonra, kişinin yiyip içmeye başlaması halinde, kural olarak keffâretin gerekmeyeceği belirtilmişse de, burada aslolan kişinin oruç tutma veya bozma konusundaki gerçek niyetidir. Amellerin niyetlere göre olduğu şeklindeki genel dinî ilkenin anlamı da budur.



Bir şey yiyor veya içiyorken imsak vaktinin girdiğini anlayan kimse, derhal yemeyi ve içmeyi bırakmalıdır. Bile bile yemeye veya içmeye devam etmesi halinde Hanefî imamlara göre bu kişiye keffâret gerekir.



Orucu bozduğu halde sadece kazâ gerektiren durumları özetlersek;

Beslenme veya tedavi olma amacı taşıyan bir şeyin vücuda girdirilmesi orucu bozar ve yalnız kaza gerektirir.

Oruçlu kimsenin bir gıda maddesini veya bir ilâcı meşrû bir özür sebebiyle alması yalnız kaza gerektirir.

Oruçlu kimsenin şehvetini istimnâ gibi yollarla tatmin etmesi kaza gerektirir.
 
hifa Çevrimdışı

hifa

Üye
İslam-TR Üyesi
Güzel paylasiminiz icin...ALLAH c.c Razi olsun insAllah...
 
M Çevrimdışı

mesude

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
paylastiginiz bu bilgilerden dolayi rabbim sizden ebediyyen razi olsun rabbimin rahmeti sefkati merhameti sizin islam mucahitlerinin ve ummeti muhammedin uzerine olsun insaallah.
 
Üst Ana Sayfa Alt