Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sağlığın Kaynağı Su

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sağlığın Kaynağı Su

Su hayattır sözünü hepimiz bilir ve kabul ederiz. Çünkü üzerinde yaşadığımız dünyanın etrafı nasıl sularla çevrili ise anne karnında yaşamaya başlayan bir bebek de sularla kaplı bir ortamda yaşamaya başlıyor. .



Anne rahminde, insanoğlunun yüzde doksandokuz gibi bir oranının su olması gerçeği bir çoğumuzun dikkatinden kaçıyor. Bu yüzden olsa gerek bu değerli minerale hakettiği kadar önem vermiyoruz.



Günümüz insanı, yorgun, bitkin, halsiz ve ağrılarla kıvranan, depresif ve çökmüş ruh halinin, bir kısmının kaynağını tükettiği sudan olduğunu bilse ne yapar?



Erişkin bir insan bünyesinin yüzde yetmişi sudan teşekküldür. Su sayesinde en ücra doku ve organlarımız hem besleniyor hem de temizleniyor. Bu açıdan baktığımızda sular içerisinde yüzen doku organ ve hücrelerimiz ve bunların oluşumunu sağlayan atomlarımız hayatiyetlerini sürdürebilmeleri için gıdadan çok suya muhtaç. Biz bu gerçeği deprem gibi doğal felaketler sırasında zaten hep duyup işitmiyor muyuz? Mucize kurtuluşla kurtulan nice insan şunu yada bunu yedim demiyor şu suyu yada bu sıvıyı içerek hayatta kalmaya çalıştım diyor. Biz hekimler de bunun üzerine şöyle diyoruz. İnsan bünyesi açlığa günlerce hatta aylarca bile dayanırken susuzluğa ancak üç beş gün dayanabiliyor.



Bu kadar önemli hayati bir gıda olan su ile ilgili bilgilerimiz son yıllarda giderek arttı ve de artmaya devam ediyor. Bilgimiz arttıkça doğal olarak ondan daha başka nasıl yararlanmamız gerektiği, sağlığımıza ilave katkıları bu yollardan nasıl artırabileceğimizi de düşünüyoruz. Su iki oksijen ve bir hidrojen atomundan teşekkül eden, içerisinde yaşamımız için gerekli doğal mineraller ihtiva eden mucizevi bir gıdadır. Canlı olması, enerji yönünden zengin olması, oksijeni bol ve iyonize bir su ile, yani kaliteli ve şifalı bir su ile bünyemizin sıvı ihtiyacını karşılıyorsak, kazancımız saymakla bitirilemez. Müzmin yorgunluktan uykusuzluğa, kireçlenmeden yaygın ağrıya, barsak kanserinden mesane kanserine, eklem tutukluğundan kas ağrısına, depresyondan sabah tutukluluğuna, günümüzün moda hastalıklarının bir çoğunu alt edebiliriz…



Hepimizin ortak paydası olan, adeta kaderimizmiş gibi yaşadığımız bir çok hastalığın tedavisi elimizin altında olmasına rağmen, burnumuzun dibindeki bu nimeti kucaklamak yerine hala bir çoğumuz kirli cansız enerjisiz klor, flor, aluminyum, kurşun, kadminyum ve nikel gibi ağır metaller ihtiva eden ama bizleri de gizlice öldürmeye devam eden suları içiyoruz.



Bir çoğumuz beklide canlı su sözünü bile yadırgamaktadır. Su nasıl canlı olur diye düşünenler şimdi aktaracaklarımı daha iyi anlamaya çalışmalılar. Bedenimizde taşıdığımız su saf, temiz, iyonize ve alkali olduğunda görevlerini tam olarak yaparak bizleri daha zinde ve dinç hale getiriyor. Su gözlerimizle gördüğümüzün ötesinde muammalara ve gizemlere de sahip olabilir fikri bir çoğumuza artık yabancı değildir. Yüzyıllardır insanlar suya bazı şeyler okuyarak yada katarak yada vererek onu bir tedavi aracı olarak kullanmışlar ve kullanmaya da devam ediyorlar. Nasıl kök salmış bazı halk tedavilerini artık reddedmiyorsak veya geleneksel tedavilere eskisi kadar mesafeli değilsek ve bir çoğunu günümüz tıbbına destek mahiyetinde uygular oldu isek su ile tedaviye de bu gözle bakma zamanımız geldi sanıyorum.



1980’li yıllarda akupunktur ve alternatif tedavilerle ilgi okuduğum kitapları hocalarımdan gizleme ihtiyacı hissettiğimi hatırladıkça genç hekimlerimizin daha şanslı olduklarını düşünüyorum. Unutamadığım hatıralarımdan bir tek anımı aktardığımda bana hak vereceğinizi umuyorum. Çapa tıp fakültesindeki bir hocam elimdeki akupunkturla ilgili Amerika’dan zorluklarla getirttiğim bir kitaba baktıktan sonra ‘doktor bey böyle safsatalarla körpe beyninizi yormayın’ demişti….



Şimdi aktaracaklarıma yine bu gözle bakanlar elbette olacak ve olmaya da devam edecektir. Ama güneşin balçıkla sıvanamadığı gerçeği gibi evrensel kabul görmüş gerçeklerde bilim yaftası ile sıvanamayacak ve her geçen gün bu konularda çalışanların üstün gayret ve çabaları ile biz hekimlerin şifa eli biraz daha güçlenecektir…



İnsan-hayvan, bitki-su daha doğrusu gördüğümüz her şey bize kendi içindeki dengesi ve düzeni ile bir ders veriyor. Hekim olmamız nedeni ile birazını tanıdığımız insanoğlunun her bir organı gerek fonksiyonu gerekse icra ettiği görevi icabı bize mucizevi bir çok hatırlatmalarda da bulunuyor. Bunlar gözle görebildiklerimiz.



Ya göremediklerimiz? Daha doğrusu bu günkü cılız bilgilerimizle göremediğimiz şeyler. 100-150 yıl önce biri çıkıp nezle veya grip virüsten oluyor diye bir tez ortaya atsa ne olurdu acaba. Yada 10-20 yıl önce birisi çıkıp suya bakarak suyu okuyarak su ile konuşarak tedavi edilebileceğini aktarsa ne olurdu? Bu soruları siz çoğaltabilirsiniz.





KAYNAK: ALtınoluk

YAZAN :[Only Registered Users Can See Links. ]
 
Üst Ana Sayfa Alt