Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sebatınız Düşman Tuzaklarını Yok Edecektir!!

E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
SEBATINIZ DÜŞMA TUZAKLARINI YOK EDECEKTİR!!



İslam düşmanları, batıl davalarını savunacak bir delil ortaya koymaktan acizdirler. Bu nedenle onların hak davetine karşı cevapları; bela ve işkence sınıfını, hak ehline karşı kışkırtmak olmuştur. Bu, onların vermek istediği tek cevaptır. Hakkı reddetmek için hile bulmakta yorulduklarında, daima buna başvururlar.
Firavun, Musa’ya cevap olarak şöyle demiştir: “Benden başkasını ilah edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim!”[27]
Firavun, iman eden sihirbazlarına da şu cevabı vermişti: “Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!”[28] İbrahim’in Aleyhisselam kavmi de şöyle söylemişti: “Şunu yakın da ilahlarınıza yardım edin!”[29] Yusuf’a Aleyhisselam şunu yaptılar: “Sonra bütün delilleri onun lehine gördükleri halde, yine de bir süre için onu zindana atmayı uygun buldular.”[30] Bilal, “Ehad, Ehad!” diye bağırırken, Ümeyye bin Halef ona Mekke’nin sıcağında kırbaçla vuruyor, işkence ediyor, karnının üstüne taş koyuyordu.
Ammar’a, Mus’ab’a, Habbab’a, İbn-i Mes’ud’a, Sıddık olan Ebu Bekir’e, hatta Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu cevaplar veriliyor ve bu tavırlar takınılıyordu.
Kur’an’ın mahluk (yaratılmış) olduğu iftirasına itiraz ettiğinde, Ahmed bin Hanbel’e de dayak, kırbaç, hapis ve işkenceyle cevap verilmişti. İbn-i Teymiyye ve İbnu’l-Kayyım’a da (Allahu Teala her ikisine de rahmet etsin) aynı şekilde cevap verilmişti. Günümüzde Allahu Teala’ya çağıran davetçilere, Allahu Teala’nın dinine yardım için çalışan kimselere de küfür, riddet ve fısk ehli tarafından bu uygulamalar yapılmaktadır.. Aynı yöntemle cevaplar verilmekte ve aynı işkenceler yapılmaktadır. Dolayısıyla İslam düşmanlarının cevap verme yöntemi hep böyledir. Bu, onların tuzaklarının sonu ve cephaneliklerindeki son oktur. Batıllarını savunmak ve laikliklerini korumak için uygun gördükleri yöntem budur.
Onlar size bu cevabı verdiklerinde, siz hak üzere sebat edin, belalara karşı sabredin… Şüphesiz bu, onların bütün planlarını yok eder, tuzaklarını bozar. Düzen ve hilelerini tamamen boşa çıkarır. Şüphesiz sizin sebatınız, sabrınız ve Allahu Teala’ya tevekkülünüz ve bağlılığınız, aslında İslam’a destek ve İslam düşmanlarını yenmek demektir.
Oklarının ıskaladığını, çabalarının boşa gittiğini, düzenlerinin ve hilelerinin yok olmakta olduğunu hissettiklerinde acaba düşmanların durumu nasıl olur?! Bu belaların bizi güçten güce, özden öze, bükülmezlikten bükülmezliğe ittiğini öğrendiklerinde o düşmanların durumu nasıl olur? Onlar, hak ehline eziyeti artırdıklarında, onları cezalandırdıklarında; daha güçlü, daha sağlam, daha hakim ve akıllı nesiller çıkacaktır. Bu nesiller; azimete sarılıp ruhsatları bırakacak ve mübahları işlemeyi azaltacaktır.
Evet! Bu nesiller dünyayı, dönüşü olmayan Bâin talakla boşayan nesillerdir…
Bu manada, değerli bir kardeşimin güzel bir sözü vardır. Bu söz benim gerçekten hoşuma gider. Der ki: “Tuzaklarının kalpleri zayıflatmadığını; tam aksine güçlendirdiğini, azmimizi kırmadığını; tam aksine arttırdığını, kararlılığımızı azaltmadığını; aksine yücelttiğini ve büyüttüğünü öğrendiklerinde düşmanlarımızın durumu acaba ne olur?! Belalar arttığında Allahu Teala’ya daha yakın olduğumuzu öğrendiklerinde onların durumu ne olur?! Belalar arttığında, düşman birlikleri toplanır… O zaman kalp, Allahu Teala’ya secde eder, zaafa düşmeden, yorulmadan devam etmekte karar kılar. Rabbinden, hoşuna gitmeyen her şeyden kendisini kurtarmasını, kendi bakımını üstlenmesini ve korumasını ister. Onları çileden çıkaran her kızgınlığın, büyük ilerlemeler kaydetmek için peşine düştüğümüz niyetler olduğunu öğrendiklerinde durumları ne olur acaba… Bu, ayıklama ve tasfiye aşamasıdır, onların bu öfkelerine ne fayda eder?!
“De ki: Kininizle ölün!”[31] “Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir!”[32]
Sizin hak üzerindeki sebatınız, imtihanlara karşı olan sabrınız, İslam düşmanlarının yenilgisinin garantisidir. Tek başına fikri ve nazari çalışmalar değil, tam aksine bu kararlılık ve sabır, onları yenecektir.
Sabır ve sebat, hak ehlinden sadık mü’min topluluğa aittir. Üzerlerindeki çatıyla övünen laik devleti, sütunlarından yıkarlar. Bu, onların fikir ve prensip olarak yenilgisinden sonradır. Riddet fitnesinin savuşturulmasındaki en büyük sebep olan Ebu Bekir es-Sıddık’ın kararlılığını ve Riddet günündeki sabrını görmüyor musun? Öyle ki, dinden dönüş fitnesi; Arap Yarımadası’ndaki her şeyi yok ediyordu. Riddet; Mekke, Medine ve Bahreyn’deki Cevasa dışında Arap Yarımadası’ndaki istisnasız her yeri kaplamıştı… Bu nedenle; “Riddet varsa Ebu Bekir orada değildir” denmiştir.
Sıddık’ın, bu kritik şartlarda sahip olduğu bu hayret verici kararlılık, maddi ve beşeri imkanlarının varlığına, muhteşem ordularının olmasına rağmen mürtedlerin tahtını sarsıyor, onları yenilgiye uğratıyordu. Hatta Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu şöyle der: “Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki, eğer Ebu Bekir insanlara halife olmasaydı, Allah’a ibadet edilmezdi…” Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu bu sözünü, arkadaşlarına söylemiş ve üç defa tekrarlamıştır. Bunun üzerine arkadaşları ona: “Yavaş ol ey Ebu Hureyre!” dediler.[33]
İmam Ahmed bin Hanbel’in, döneminde Müslümanları peşinden sürükleyen, Kur’an’ın yaratılmış olduğunu söyleyenlerin fitnesi karşısında hapislere, işkenceye, kırbaçla dayağa karşı sabrını ve kararlılığını görmüyor musunuz? Bu iftira sebebiyle Selef-i Salihin’in akidesini değiştireceklerdi. Bu iftiranın ortadan kaldırılması, kötülüğünün ve bu fikrin taraftarlarının tuzaklarının yok edilmesindeki etken; bütün bu işkencelere sabreden ve sebat eden İmam Ahmed Rahimehullah idi. O batıl düşüncenin taraftarları ise; halifelerden, vezirlerden ve onlara tabi olan otorite ve güç sahibi olan kimselerdi.
Tek başına bu azimli İmam’ın sebatı, bu ümmetin akidesi için yeni bir yaşam kitabının ortaya çıkmamasında büyük etki etmiştir. O Rahimehullah, bir avuç bid’at ve dalalet ehlinden olan insanın elinde kalmış ve neredeyse öldürülüyordu. Kur’an’ın yaratılmış olduğu meselesinde imtihan edilmek için Mu’tasım’a getirildiğinde, İmam’a denildi ki: “Şüphesiz Mü’minlerin Emiri, seni kılıçla öldürmemeye yemin etmiştir, sana dayak üstüne dayak atacaktır.” Bu imtihanın üçüncü gününde, Mu’tasım ona karşı bir hile hazırlayarak, kendisine karşı oğlu Harun’a olduğu kadar merhametli davrandığını söyledi ve bu yumuşak tavır ile İmam’ı elde etmeye çalıştı. Ancak İmam Ahmed ona, önceki cevabının aynısını verdi. Kesinlikle hiçbir şeyden geri dönmedi. Bunun üzerine Mu’tasım sinirlendi ve İmam’a dedi ki: “Allah’ın laneti üzerine olsun. Senin için hırslanıyorum!.” Peştemalı dışında onun soyulmasını emretti. Sonra İmam’ı zincire vurdular ve onu kırbaçladılar. Ona vurdukları sopaların sayısı gerçekten çoktu. Bu işkence dönüşümlü olarak devam etti. Onlardan biri kılıcının ucuyla İmam’a dürtüyor ve şöyle diyordu: “Buradaki kişilerin hepsini yenmek mi istiyorsun?!” Her gün bayılıncaya kadar ona vuruyorlar, ertesi gün bunu yine tekrarlıyorlardı. Kırbaçlar, o sırada oldukça yaşlı olan İmam’ın bedeninde büyük izler bırakmıştı. Hatta onun yaralarını tedavi etmek için giden bir adam şöyle demiştir: “Vallahi binlerce kırbaç izi gördüm. Bundan daha şiddetli bir dayak görmedim!” Öyle ki kırbaçların izi, bu yüce İmam ölünceye kadar sırtında kalmıştır… Bunları yaşadığı günlerde İmam Ahmed’in Allah ona rahmet etsin, tedirgin olduğu en önemli mesele; bu işkenceler esnasında, kendisine yapılan işkenceyi seyreden kalabalık topluluğun önünde avretinin açılmasıydı. Avretinin görünmemesi için duayı artırmış, Allahu Teala da onun bu duasını kabul etmişti.[34]
Bu kıssa basitliğine rağmen, İmam Ahmed’in başına gelenlere benzeyen tecrübeleri yaşayan benim ve birçok kardeşimin üzerinde son derece etkilidir. Allahu Teala ona geniş rahmetiyle rahmet etsin. Onu İslam’ın en iyi ödülleriyle ödüllendirsin.


[27] 26 Şuara/29

[28] 26 Şuara/49

[29] 21 Enbiya/68

[30] 12 Yusuf/35

[31] 3 Al-i İmran/119

[32] 4 Nisa/141

[33] Beyhaki, İbn-i Kesir’in el-Bidaye ve’n-Nihaye’sinde (6/305) geçtiği gibi rivayet etmiştir. Kenzu’l-Ummal’de (3/129) der ki: “Hadisin senedi hasendir.”

[34] İbn-i Kesir’in el-Bidaye ve’n-Nihaye’sinde aktarılan (10/267-274 ve 330-340) “İmam Ahmed’in Sıkıntısı” konusuna bakınız.

 
Üst Ana Sayfa Alt