Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şefaat Nerede Ve Nasıl Olur?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
G Çevrimdışı

gayb3

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Günümüzde islam alemi, şefaatin Peygamber Efendimiz tarafından ahirette gerçekleştirileceğini zannediyor. Bu yanlış inanış, ne yazıkki islam alemini cehenneme sürüklüyor. Çünkü şefaat dünya hayatında gerçekleşen bir olgudur.

Şuara 100-102 de bu dünyada şefaate nail olamayanların ahirette şefaatçileri olmadığına dair ifadeleri yer alıyor.

Mümin 18 ve Araf 53 de de Allah ahirette şefaat olmadığına dair insanları uyarmaktadır.

İşte ayetler:



2/BAKARA-48: Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
Ve, bir kimseden diğer bir kimseye, bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının.


2/BAKARA-123: Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel) kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım olunmayacağı bir günden sakının.


2/BAKARA-254: Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz zâlimûn(zâlimûne).
Ey âmenû olanlar! İçinde, ne bir alışverişin ne bir dostluğun ve ne de bir şefaatin bulunmadığı gün (kıyâmet günü) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan infâk edin (Allah için verin). Ve kâfirler, onlar zâlimlerdir.


2/BAKARA-255: Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm(azîmu).
Allah ki, O'ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy'dır Kayyum'dur. O'nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan herşey O'nundur. Onun izni olmadan, O'nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O'nun lminden, O'nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler (kavrayamazlar). O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek (yerlerin ve göklerin dengesini korumak, gözetmek), kendisine zor gelmez ve O Alâ'dır (çok yücedir), Azîm'dir (çok büyüktür).


4/NİSÂ-85: Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ ve men yeşfa’ şefâaten seyyieten yekun lehu kiflun minh(minhâ) ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ(mukîten).
Kim güzel bir şefaatle (iyilik yapılmasına) yardım ederse, ondan (o iyilikten) onun bir nasibi olur. Ve kim kötü bir şefaatle (günah işlenmesine) yardım ederse onun da ondan (o şerrden) bir payı olur. Ve Allah, herşeye mukayyet olandır (gözetendir).


6/EN'ÂM-51: Ve enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihimleyse lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûn(yettekûne).
Ve Rab'lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar. Onların, O'ndan (Allah'tan) başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Böylece onlar takva sahibi olurlar.


6/EN'ÂM-70: Ve zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrethumul hayâtud dunyâ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimâ kesebet, leyse lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ şefî’(şefîun), ve in ta’dil kulle adlin lâ yu’haz minhâ, ulâikellezîne ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûn(yekfurûne).
Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları dünya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından (kazandıkları nâkıs derecelerden) dolayı nefsin helâk olacağını, onunla hatırlat. Onun için Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçi yoktur. O, bütün fidyeleri verse de ondan alınmaz (kabul edilmez). İşte onlar kazandıklarından dolayı helâk olmuş kimselerdir. İnkâr etmiş oldukları şeylerden dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve elîm bir azap vardır.


7/A'RÂF-53: Hel yanzurûne illâ te'vîleh(te'vîlehu), yevme ye'tî te'vîluhu yekûlullezîne nesûhu min kablu kad câet rusulu rabbinâ bil hakk(hakkı), fe hel lenâ min şufeâe fe yeşfeû lenâ ev nureddu fe na'mele gayrellezî kunnâ na'mel(na'melu), kad hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne).
Onlar sadece onun tevîline (yorumuna) mı bakıyorlar. Onun tevîlinin geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar: “Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir. Artık bize şefaat edecek şefaatçiler var mı ki; bize şefaat etsinler. Veya (dünyaya) döndürülmüş olsaydık, yapmış olduklarımızdan başkasını yapardık.” derler. Nefslerini hüsrana uğrattılar. Ve uydurdukları şeyler kendilerinden ayrıldılar.


10/YÛNUS-3: İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arşi yudebbirul emr(emre), mâ min şefîin illâ min ba'di iznih(iznihî), zâlikumullâhu rabbukum fa'budûh(fa'budûhu), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Muhakkak ki sizin Rabbiniz Allah, semaları ve yeryüzünü 6 günde yaratandır. Sonra arşa istiva etti. İşleri düzenler ve O'nun izni olmadıktan sonra (olmadıkça) bir şefaatçi yoktur. İşte bu Allah, sizin Rabbinizdir. Artık O'na kul olun. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


19/MERYEM-87: Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden).
Rahmân'ın indinde, ahd ittihaz edenlerden (Allah'tan ahd alanlardan) başkası şefaate malik olamaz.


20/TÂHÂ-109: Yevme izin lâ tenfauş şefâatu illâ men ezine lehur rahmânu ve radıye lehu kavlâ(kavlen).
İzin günü, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden razı olduğu (tasarruf rızasının sahibi) kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez.


21/ENBİYÂ-28: Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve lâ yeşfeûne illâ li menirtedâ ve hum min haşyetihî muşfikûn(muşfikûne).
Onların önünde ve arkasında olan şeyleri (muhafız melekleri) bilir. Ve onlar, (Allah'ın) rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat etmezler. Ve onlar, O'nun (Allah'ın) haşyetinden korkanlardır.


26/ŞUARÂ-100: Fe mâ lenâ min şâfiîn(şâfiîne).
Artık bizim için bir şefaatçi yoktur.


32/SECDE-4: Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne).
O Allah ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde halketti (yarattı). Sonra arşa istiva etti (arşı sevva etti, dizayn etti, vechi arşta karar kıldı). Sizin O'ndan başka dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


34/SEBE-23: Ve lâ tenfeuş şefâatu indehû illâ li men ezine leh(lehu), hattâ izâ fuzzia an kulûbihim kâlû mâzâ kâle rabbukum, kâlûl hakk(hakka), ve huvel aliyyul kebîr(kebîru).
Ve O'nun huzurunda, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez. Onların kalplerinden korku giderilince: "Rabbiniz ne buyurdu?" dediler. (Onlar da) "Hakkı buyurdu." dediler. Ve O; Âli'dir (çok yüce), Kebir'dir (çok büyük).


39/ZUMER-44: Kul lillâhiş şefâatu cemîâ(cemîan), lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), summe ileyhi turceûn(turceûne).
De ki: "Şefaatin hepsi Allah'a mahsustur. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."


40/MU'MİN-18: Ve enzirhum yevmel âzifeti izil kulûbu ledel hanâciri kâzımîn(kâzımîne), mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu.
Ve yaklaşan gün (kıyâmet günü) konusunda onları uyar. O zaman kalpler, korku ile hançerelere gelir (can boğaza gelir). Zalimler için yakın bir dost ve şefaati kabul edilir bir şefaatçi yoktur.


43/ZUHRÛF-86: Ve lâ yemlikullezîne yed’ûne min dûnihiş şefâte illâ men şehide bil hakkı ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve onların, O'ndan (Allah'tan) başka taptıkları şeyler şefaate malik değildir. Hakk'a şahit olanlar hariç ve onlar (Hakk'ı) bilirler.


53/NECM-26: Ve kem min melekin fîs semâvâti lâ tugnî şefâatuhum şey’en illâ min ba’di en ye’zenallâhu limen yeşâu ve yerdâ.
Ve göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri (hiç)bir şeyle (hiçbir şekilde) fayda vermez. Allah'ın dilediği ve razı olduğu (tasarruf rızasına sahip) kimseye (devrin imamına) izin vermesinden sonrası hariç.


74/MUDDESSİR-47: Hattâ etânel yakîn(yakinu).
Bize yakîn gelene kadar (ölüm anı gelinceye kadar).


74/MUDDESSİR-48: Fe mâ tenfeuhum şefâatuş şâfiîn(şâfiîne).
Artık şefaat edenlerin şefaati onlara fayda sağlamaz.

Yukarıdaki ayetler ışığında Peygamber Efendimizin şefaati, biz ancak hayatta iken ve Peygamber Efendimizi o anda temsil eden devrin imamı (halifesinin) vasıtasıyle ulaşmaktadır. Bunun için bizim Allah'a ulaşmayı dilememiz ve bizi Ona ulaştıracak mürşide tabi olmamız gerekmektedir. Kehf 17 de Allah, mürşidin farz olduğunu ifade buyurmaktadır. Her kim Allah'a ulaşmak niyetiyle mürşidine tabi olursa kıyametten sonra cennete gidecek ve ebedi orada kalacak ve her kimde gerçekleştirmezse cehenneme gidecek ve ebedi orada kalacaktır.
 
T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
konuları araştırmadan veya araştırdığı halde forumdakilerin bir konudaki itikadı belli olduğu halde
buna muhalif alıntılar paylaşarak neyi amaçlıyorlar anlamak mümkün değil

adeta inadına yapıyorlar ha
 
G Çevrimdışı

gayb3

Üyeliği İptal Edildi
Banned
konuları araştırmadan veya araştırdığı halde forumdakilerin bir konudaki itikadı belli olduğu halde
buna muhalif alıntılar paylaşarak neyi amaçlıyorlar anlamak mümkün değil

adeta inadına yapıyorlar ha

YA LÜTFEN konuyla alakasız şeyler söylemeyin.zahmet olmazsa elinize biraz kuran alıpta mealini okuyun.ayetleri bi inceleyin.

8/ENFÂL-2
Gerçek mü'minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir). Ve onlara Allah'ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab'lerine tevekkül ederler.
 
T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
bana bak ukalalık yapma senden mi öğreneceğiz nereye bakıp bakmayacağımızı

sana şimdi burada Hadisleri zikredersem kabul edecek misin?
 
G Çevrimdışı

gayb3

Üyeliği İptal Edildi
Banned
bu mu sizin müslümanlık anlayışınız?

ayrıca ne demek ya hadisleri inkar edecek misiniz?

Hadisi Şerif;bir gün benim hadislerim tartışma konusu olacaktır.o gün kurana bakın.hiç bir sözüm yoktur ki kuranda olmasın.uyuyorsa alın.uymuyorsa reddedin.

biz peygamber efendimiz (s.a.v) ahlakıyla haraket ederiz.kimseye ne derse desin '''''ukala''''' demeyiz.benim bu sitede bir tane hakaret içeren kelimemi bulun.ben bu siteye bi daha girmem.ama siz bunun aynısını yapamazsınız.çünkü her sözünüz hakaret.

allah razı olsun.
 
Muaz ibni Cebel Çevrimdışı

Muaz ibni Cebel

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
konuları araştırmadan veya araştırdığı halde forumdakilerin bir konudaki itikadı belli olduğu halde
buna muhalif alıntılar paylaşarak neyi amaçlıyorlar anlamak mümkün değil

...size katiliyorum kardesim...
 
B Çevrimdışı

bahadır42

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
-----------------------------------------------------------------------------------
Yukarıdaki ayetler ışığında Peygamber Efendimizin şefaati, biz ancak hayatta iken ve Peygamber Efendimizi o anda temsil eden devrin imamı (halifesinin) vasıtasıyle ulaşmaktadır. Bunun için bizim Allah'a ulaşmayı dilememiz ve bizi Ona ulaştıracak mürşide tabi olmamız gerekmektedir. Kehf 17 de Allah, mürşidin farz olduğunu ifade buyurmaktadır. Her kim Allah'a ulaşmak niyetiyle mürşidine tabi olursa kıyametten sonra cennete gidecek ve ebedi orada kalacak ve her kimde gerçekleştirmezse cehenneme gidecek ve ebedi orada kalacaktır.
----------------------------------------------------------------------------------
Şimdi siz murşidliği savunduğunuz için kehf suresini tabii oldunuz cemaate göre kullanmışsınız. ilk örnek: İmam iskender Ali Mihr ilmihalı kehf suresi 17:Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah'ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.

Bİrde bu ali mihr in hayatına bakalım :İskender Evrenosoğlu, Bozoklu Han dan başlayan soy kütüğüne sahiptir. Evrenosoğulları, ilk Osmanlı akıncı beyi Evrenos Bey’in soyundan gelir. Aynı zamanda Hz. Hasan’ın soyundan gelmektedir ve şeriftir. Eşref Rumi Hazretlerinin manevi bir işaretiyle 29 Kasım 1933 tarihinde İznik’te dünyaya gelmiştir.

İlk, orta ve Lise tahsilini Bursa’da tamamlamıştır. Üniversiteyi ise İstanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulunda okumuş ve Banka ve Muhasebe bölümünden mezun olmuştur. Kamu İktisadi Teşekkülleri, Türkiye Vakıflar Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatında müfettişlik, müdürlük ve uzmanlık görevlerinde bulunmuştur.

MİHR Vakfı ve International MİHR Foundation ın Kurucusu ve Başkanıdır. Kainata, dünya ve ahiret mutluluğunu öğretecek tek üniversite olan Universite of ALLAH’ ın Kurucusu ve Rektörüdür. Aylık MİHR dergisinin Sahibi ve Başyazarıdır. NUR TV’nin ve NUR Radyo’nun da Kurucusu ve Sahibidir.

Dünyaya müteallik konularda İskender Erol Evrenosoğlu ismini, manevi konularda ise Allahu Teala nın Kendisine verdiği İmam İskender Ali MİHR ismini kullanmaktadır.

Vakıflar Bankasında müfettişlik görevi yaparken ilk mürşidi Azerbaycan’lı Dayı Bey kendisine ulaşmış ve böylece Efendi Hazretleri (İskender Erol Evrenosoğlu) tasavvufa ilk adımını atmıştır. Daha sonra Dayı Bey’in vefatı üzerine hacet namazı kılarak yeni mürşidi Muhammed Raşit Hazretlerine tabi olmuştur. 1976 yılında irşad görevine başlamış ve 1986 yılında İndi İlahide yapılan bir tören sonrasında Allahu Teala tarafından kendisine Mehdilik verilmiştir.( Mehdilik?)

veya ikinci bir ilmihal hayrat neşriyat yani bediuzzaman said nursi nin kolu olan bir vakıfa ait, kehf 17: ( Habîbim, yâ Muhammed!) Hem (sen onlara bir baksaydın) güneşi görürdün ki, doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına meylediyor, battığı zaman ise onların sol tarafını kesiyordu (böylece ışığı onları rahatsız etmiyordu) ve onlar oranın genişçe bir yerinde idiler. (Onların) bu (hâlleri), Allah’ın delillerindendir. Allah, kime (hikmetine binâen fazlından) hidâyet (nasîb) ederse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (kendi küfrü sebebiyle)dalâlete atarsa, artık onun için aslâ bir yardımcı ve (hak yolu gösteren) bir mürşid bulamazsın.
Burdan şu sonuç çıkıyor, tabii oldunuz cemaatlerin ve bağlı olduğunuz insanların sözüne itibar ediyorsunuz. birde elmalılı hamdi nin acıklamasına bakalım:Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın
şimdi diyceksinki işte elmalılıda bir dost bulmalısın diyor!! aynısı diyceksin ozaman bakara 107 ye bakalım:Bilmez misin ki şüphesiz göklerin saltanatı da Allah'ındır, yeryüzünün saltanatı da ve sizin için Allah'tan başka ne bir dost vardır, ne bir yardımcı.
Şimdi ALLAH bir ayetinde dost ve yardımcı benim diyor başka bir ayetinde dost ve yardımcılar bulunmu diyor?
tabiki öyle demiyor. dost ve yardımcı ALLAH tır Ama bu cemaatler ve tarikat sahipleri kendi çıkarları için dostu ve yardımcı yı kendilerine maal ettiler.
ALLAHA emanet olunuz.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt