Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sırları Gizlemek

Muddessir Çevrimdışı

Muddessir

الحمد الله
Frm. Yöneticisi
Bu kişiye verilen emanetlerdendir. Resulullah sav şöyle buyurur:

‘Münafığın alameti üçtür; Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman tutmaz ve emanete ihanet(hainlik) eder.’ (Müttefekun aleyh)

Cabir’den r.a Resulullah sav in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

‘Kişi söz söyleyip daha sonra uzaklaşırsa, o söz, dinleyen için bir emanettir.’ (Ebu Davud, Tirmizi)

Allah’u Teala şöyle buyurur:

‘Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne hıyanet etmeyin, bilerek emanetlerinize hıyanet etmeyin.’ (Enfal/ 27)

Buhari, Enes’ten şöyle dediğini rivayet eder:

‘Resulullah sav bana bir sır söyledi. Bunu kimseye aktarmadım. Ümmü Süleym benden açıklamamı istedi, ona da anlatmadım.’ Ümmü Süleym, Enes’in annesidir.

İbn-i Hacer bu hadisi açıklarken şöyle der:

‘Kimi alimler derler ki: Bu sır sanki Resulullah sav in eşleriyle ilgili bir şeydi. Bilinmesi gereken bir şey olsaydı, Enes’in onu gizlemesi doğru olmazdı. İbni Battal der ki: ‘Alimlerin kabul ettiğine göre sahibine zarar verecek bir şey ise, sır açıklanmaz.’ Alimlerin çoğu ise şöyle der: ‘Kişinin aşağılanmasına sebep olacak şeyler dışında, öldükten sonra saklanmasını istediği sırrı saklamaya devam etmek gerekmez.’

Maverdi, ‘Edebu’d-Dünya ve’d-Din’ isimli kitabında, sırrın gizlenmesi ile ilgili olarak şöyle der: ‘Sırları gizlemek, başarının en büyük sebeplerinden olup iyi durumun devamı için en uygun olanıdır. Ali b. Ebu Talip r.a şöyle der: ‘Sırrın esirindir. Onu açığa vurdun mu sen onun esiri olursun. Açıklandığı için sahibinin canına mal olan, isteklerini elde etmesine engel olan nice sırlar vardır. Onu gizleseydi, zararından emin ve sonuçlarından güvende olurdu. İhtiyaçlarını da daha iyi giderebilirdi. Kişinin başkasının sırrını açıklaması, kendi sırrını açıklamasından daha çirkindir. Çünkü kendisine emanet edilmişse, hıyanet ayıbını ve sözü saklaması söylenmişse, koğuculuk( laf taşıyanlar) yapma ayıbını işlemiş olur.’

Sırları gizlemek özellikle cihad ile ilgili işlerde kesin olarak şarttır. Çünkü ‘Savaş hiledir’ hadisi kapsamına girmektedir. Sırr gizlenmediği taktirde düşman nasıl yenilebilir? Resulullah sav bir savaşa çıkacağı zaman başka yeri gösterirdi.(Müttefekun aleyh) Sırrı gizlemenin yalan söylemekten başka yolu yoksa, yalan söylemek mübah olur. Şüphesiz savaş ve cihad ile ilgili durumlarda böyledir. Bütün bunlar, insanlara eziyet vermemek ile ilgili meselelerdir.

İma yoluyla yani işaret yoluyla dahi sırları ifşa etmek hıyanettir. Beni Kureyza Yahudileri ‘Ebu Lübabe’yi bize gönder ki bizim durumumuz hakkında onunla istişare edelim.’ Diyerek Resulullah sav a haber gönderdiklerinde, Resulullah sav Ebu Lübabe’yi onlara gönderdi. Onu gördükleri zaman adamları, kadınları ve çocukları onun yanına gelip ondan yardım istediler, ona sığındılar, Onun yüzüne karşı ağlıyorlardı. O da onlara acıdı. Yahudiler, Ebu Lübabe’ye dediler ki:

‘Ey Eba Lübabe! Muhammed’in hükmünü kabul etmemizi nasıl görürsün?’ Ebu Lübabe:
‘Eliyle boğazına işaret etti (ki bunun hükmü boğazlanmaktır)’ Resulullah sav ona bunu söylememesini söylemişti. Tabi onlar bunu duyunca savaşı bırakmadılar. Ebu Lübabe dedi ki:
‘Vallahi ayaklarım yerlerinden ayrılmadan Allah’a ve O’nun Resulüne ihanet ettiğimi anladım.’

Bunun üzerine Ebu Lübabe Resulullah sav a gelmeden dosdoğru mescide gitti ve direklerden birisine kendini bağladı. Sonra şöyle dedi:

‘Buradan Allah benim işlediğim şeyden ötürü tevbemi kabul edinceye kadar ayrılmayacağım.’ Kendi kendine Allah’a: ‘Asla Beni Kureyza’ya adım atmayacağım, Allah’a ve Resulüne hıyanet ettiğim bir beldede ebediyen görünmeyeceğim.’ Diye söz verdi.
Resulullah sav e onun haberi ulaşınca:
‘O şayet bana gelseydi onun için istiğfar ederdim. Fakat böyle yemin ettikten sonra ben Allah onun tevbesini kabul edinceye kadar onu serbest bırakacak değilim.’dedi.

Yezid b. Abdullah dedi ki:

‘Seher vaktinde Resulullah sav i gördüm, gülüyordu.’ Dedim ki:
‘Ya Resulullah! Neden gülüyorsun? Allah gülmekten senin dişlerini gösterdi’ dedi ki:
‘Ebu Lübabe’nin tevbesi kabul olundu.’ Dedim ki:
‘O halde Ya Resulullah! Ona müjde vereyim mi? Dedi ki: ‘Evet, dilersen ver.’

Ümmü Seleme kendi hücresinin kapısında durdu ve şöyle dedi:

‘Ey Eba Lübabe! Müjde. Allah senin tevbeni kabul etmiş.’

Bunun üzerine millet onun bağını çözmek için yanına geldi. O dedi ki:

‘Hayır! Vallahi Resulullah sav beni kendi eliyle serbest bırakıncaya kadar açılmam.’

Resulullah sav sabah namazına çıkarken onun yanına vardığında bağını çözüp onu serbest bıraktı. Ebu Lübabe direğe altı gece bağlı kaldı. Karısı her namaz vakti gelir, onu namaz için çözer, sonra onu direğe bağlardı. Onun tevbesi hakkında nazil olan ayet Allah’ın şu kavlidir:

وَآخَرُونَ اعْتَرَفُواْ بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُواْ عَمَلاً صَالِحاً وَآخَرَ سَيِّئاً عَسَى اللّهُ أَن يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

‘Savaştan geri kalanların bir kısmı da suçlarını itiraf ettiler. Onlar iyi işi kötüye karıştırdılar. Allah’ın onların tevbesini kabul etmesi umulur. Çünkü O bağışlayandır, merhamet edendir.’ (Tevbe/102) (Siyer-i İbn-i Hişam)

Bu olayda İslami hareket mensuplarının dikkat etmeleri gereken önemli bir hususa işaret vardır. Müslüman, kim olursa olsun İslam düşmanlarına Müslümanların en küçük sırrını dahi veremez ve vermesi halinde bunun Allah ve Resulüne bir hıyanet olduğunu ve böyle bir harekette bulunduğunda çok büyük bir günah işlediğini bilir.

Buna rağmen Müslüman kişi bazen meselenin önemini kavrayamadığı veya o anda düşünemediği için Müslümanların bazı ufak tefek sırlarının kafirlere sızmasına vesile olabilir. İşte Müslüman ferdin bunu hisseder etmez yapması gerekli ilk iş yaptığı hatayı gizlemeyip bunu hemen lidere iletmesi ve böylece yaptığı hatayı telafi etme imkanı aramasıdır.

Diğer Müslümanlarda samimi olarak tevbe etmesi halinde onun için istiğfar dileyip bu suçunu tekrar onun yüzüne vurmamalıdır.

Rabbim bizi Allah’a, Resulüne ve Müslümanlara bilerek veya bilmeyerek ihanet edenlerden eylemesin! Bu münafıklık hasletinden bizi uzak tutsun. Rabbim bizi Ebu Ubeyde b. Cerrah gibi, ümmetin eminlerinden kılsın!
 
Ümmü Yasir Çevrimdışı

Ümmü Yasir

İşlerimizin hepsini düzelt Allah’ım...
İslam-TR Üyesi
Bu kişiye verilen emanetlerdendir. Resulullah sav şöyle buyurur:

‘Münafığın alameti üçtür; Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman tutmaz ve emanete ihanet(hainlik) eder.’ (Müttefekun aleyh)

Cabir’den r.a Resulullah sav in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

‘Kişi söz söyleyip daha sonra uzaklaşırsa, o söz, dinleyen için bir emanettir.’ (Ebu Davud, Tirmizi)

Allah’u Teala şöyle buyurur:

‘Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne hıyanet etmeyin, bilerek emanetlerinize hıyanet etmeyin.’ (Enfal/ 27)

Buhari, Enes’ten şöyle dediğini rivayet eder:

‘Resulullah sav bana bir sır söyledi. Bunu kimseye aktarmadım. Ümmü Süleym benden açıklamamı istedi, ona da anlatmadım.’ Ümmü Süleym, Enes’in annesidir.

İbn-i Hacer bu hadisi açıklarken şöyle der:

‘Kimi alimler derler ki: Bu sır sanki Resulullah sav in eşleriyle ilgili bir şeydi. Bilinmesi gereken bir şey olsaydı, Enes’in onu gizlemesi doğru olmazdı. İbni Battal der ki: ‘Alimlerin kabul ettiğine göre sahibine zarar verecek bir şey ise, sır açıklanmaz.’ Alimlerin çoğu ise şöyle der: ‘Kişinin aşağılanmasına sebep olacak şeyler dışında, öldükten sonra saklanmasını istediği sırrı saklamaya devam etmek gerekmez.’

Maverdi, ‘Edebu’d-Dünya ve’d-Din’ isimli kitabında, sırrın gizlenmesi ile ilgili olarak şöyle der: ‘Sırları gizlemek, başarının en büyük sebeplerinden olup iyi durumun devamı için en uygun olanıdır. Ali b. Ebu Talip r.a şöyle der: ‘Sırrın esirindir. Onu açığa vurdun mu sen onun esiri olursun. Açıklandığı için sahibinin canına mal olan, isteklerini elde etmesine engel olan nice sırlar vardır. Onu gizleseydi, zararından emin ve sonuçlarından güvende olurdu. İhtiyaçlarını da daha iyi giderebilirdi. Kişinin başkasının sırrını açıklaması, kendi sırrını açıklamasından daha çirkindir. Çünkü kendisine emanet edilmişse, hıyanet ayıbını ve sözü saklaması söylenmişse, koğuculuk( laf taşıyanlar) yapma ayıbını işlemiş olur.’

Sırları gizlemek özellikle cihad ile ilgili işlerde kesin olarak şarttır. Çünkü ‘Savaş hiledir’ hadisi kapsamına girmektedir. Sırr gizlenmediği taktirde düşman nasıl yenilebilir? Resulullah sav bir savaşa çıkacağı zaman başka yeri gösterirdi.(Müttefekun aleyh) Sırrı gizlemenin yalan söylemekten başka yolu yoksa, yalan söylemek mübah olur. Şüphesiz savaş ve cihad ile ilgili durumlarda böyledir. Bütün bunlar, insanlara eziyet vermemek ile ilgili meselelerdir.

İma yoluyla yani işaret yoluyla dahi sırları ifşa etmek hıyanettir. Beni Kureyza Yahudileri ‘Ebu Lübabe’yi bize gönder ki bizim durumumuz hakkında onunla istişare edelim.’ Diyerek Resulullah sav a haber gönderdiklerinde, Resulullah sav Ebu Lübabe’yi onlara gönderdi. Onu gördükleri zaman adamları, kadınları ve çocukları onun yanına gelip ondan yardım istediler, ona sığındılar, Onun yüzüne karşı ağlıyorlardı. O da onlara acıdı. Yahudiler, Ebu Lübabe’ye dediler ki:

‘Ey Eba Lübabe! Muhammed’in hükmünü kabul etmemizi nasıl görürsün?’ Ebu Lübabe:
‘Eliyle boğazına işaret etti (ki bunun hükmü boğazlanmaktır)’ Resulullah sav ona bunu söylememesini söylemişti. Tabi onlar bunu duyunca savaşı bırakmadılar. Ebu Lübabe dedi ki:
‘Vallahi ayaklarım yerlerinden ayrılmadan Allah’a ve O’nun Resulüne ihanet ettiğimi anladım.’

Bunun üzerine Ebu Lübabe Resulullah sav a gelmeden dosdoğru mescide gitti ve direklerden birisine kendini bağladı. Sonra şöyle dedi:

‘Buradan Allah benim işlediğim şeyden ötürü tevbemi kabul edinceye kadar ayrılmayacağım.’ Kendi kendine Allah’a: ‘Asla Beni Kureyza’ya adım atmayacağım, Allah’a ve Resulüne hıyanet ettiğim bir beldede ebediyen görünmeyeceğim.’ Diye söz verdi.
Resulullah sav e onun haberi ulaşınca:
‘O şayet bana gelseydi onun için istiğfar ederdim. Fakat böyle yemin ettikten sonra ben Allah onun tevbesini kabul edinceye kadar onu serbest bırakacak değilim.’dedi.

Yezid b. Abdullah dedi ki:

‘Seher vaktinde Resulullah sav i gördüm, gülüyordu.’ Dedim ki:
‘Ya Resulullah! Neden gülüyorsun? Allah gülmekten senin dişlerini gösterdi’ dedi ki:
‘Ebu Lübabe’nin tevbesi kabul olundu.’ Dedim ki:
‘O halde Ya Resulullah! Ona müjde vereyim mi? Dedi ki: ‘Evet, dilersen ver.’

Ümmü Seleme kendi hücresinin kapısında durdu ve şöyle dedi:

‘Ey Eba Lübabe! Müjde. Allah senin tevbeni kabul etmiş.’

Bunun üzerine millet onun bağını çözmek için yanına geldi. O dedi ki:

‘Hayır! Vallahi Resulullah sav beni kendi eliyle serbest bırakıncaya kadar açılmam.’

Resulullah sav sabah namazına çıkarken onun yanına vardığında bağını çözüp onu serbest bıraktı. Ebu Lübabe direğe altı gece bağlı kaldı. Karısı her namaz vakti gelir, onu namaz için çözer, sonra onu direğe bağlardı. Onun tevbesi hakkında nazil olan ayet Allah’ın şu kavlidir:

وَآخَرُونَ اعْتَرَفُواْ بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُواْ عَمَلاً صَالِحاً وَآخَرَ سَيِّئاً عَسَى اللّهُ أَن يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

‘Savaştan geri kalanların bir kısmı da suçlarını itiraf ettiler. Onlar iyi işi kötüye karıştırdılar. Allah’ın onların tevbesini kabul etmesi umulur. Çünkü O bağışlayandır, merhamet edendir.’ (Tevbe/102) (Siyer-i İbn-i Hişam)

Bu olayda İslami hareket mensuplarının dikkat etmeleri gereken önemli bir hususa işaret vardır. Müslüman, kim olursa olsun İslam düşmanlarına Müslümanların en küçük sırrını dahi veremez ve vermesi halinde bunun Allah ve Resulüne bir hıyanet olduğunu ve böyle bir harekette bulunduğunda çok büyük bir günah işlediğini bilir.

Buna rağmen Müslüman kişi bazen meselenin önemini kavrayamadığı veya o anda düşünemediği için Müslümanların bazı ufak tefek sırlarının kafirlere sızmasına vesile olabilir. İşte Müslüman ferdin bunu hisseder etmez yapması gerekli ilk iş yaptığı hatayı gizlemeyip bunu hemen lidere iletmesi ve böylece yaptığı hatayı telafi etme imkanı aramasıdır.

Diğer Müslümanlarda samimi olarak tevbe etmesi halinde onun için istiğfar dileyip bu suçunu tekrar onun yüzüne vurmamalıdır.

Rabbim bizi Allah’a, Resulüne ve Müslümanlara bilerek veya bilmeyerek ihanet edenlerden eylemesin! Bu münafıklık hasletinden bizi uzak tutsun. Rabbim bizi Ebu Ubeyde b. Cerrah gibi, ümmetin eminlerinden kılsın!
Cezakallahu hayr bacım:) Rabbim bizi Ebu Lubabe ra gibi samimi tevbe eden, Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi sağlam bir iman sahibi kullarından eylesin... Âmin.
 
Muddessir Çevrimdışı

Muddessir

الحمد الله
Frm. Yöneticisi
Sır saklamayı bilmek kadar başkalarının sırrını araştırmamak da ahlaki bir görevdir. Bu, merakın cinayete dönüştüğü noktadır. Verilmek istenmeyen bilgiyi öğrenme noktasında istekli olmayınız. O bilgi size lazım değilse “faydasız bilgi” olur. Biliniz ki Nebi (sav), faydasız bilgiden Allah’a sığınmıştır.
 
Ümmü Yasir Çevrimdışı

Ümmü Yasir

İşlerimizin hepsini düzelt Allah’ım...
İslam-TR Üyesi
Sır saklamayı bilmek kadar başkalarının sırrını araştırmamak da ahlaki bir görevdir. Bu, merakın cinayete dönüştüğü noktadır. Verilmek istenmeyen bilgiyi öğrenme noktasında istekli olmayınız. O bilgi size lazım değilse “faydasız bilgi” olur. Biliniz ki Nebi (sav), faydasız bilgiden Allah’a sığınmıştır.

"Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar."
İsra 36.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt