Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Trafik Kazasında Polisi Çağırmak ve Maçlarda Kâfir Hakemlerin Verdiği Kararlara İtaat Câiz mi?

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu

Trafik kazasında polis cağırmak ve futbol maçlarında kafir hakemlerin maçı yönetmesi küfür müdür?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
SaYFuLLaH;188558' Alıntı:
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu

Trafik kazasında polis cağırmak ve futbol maçlarında kafir hakemlerin maçı yönetmesi küfür müdür?


images
images
images


Allah c.c. bu iki meselede nass indirmiş ve bu meselelerde Muvahhid muslumanları çağırarak Kuran ve sünnetle hüküm verilebilmesi mümkün iken bunu yapmayıp da; trafik kazasında polisi ve sporda faul, tac, gol diye düdük öttüren kişileri Allah c.c.nin hükmüne muhalif hüküm vermesi için çağrılırsa küfürdür. Dikkat ettim ikisi de düdük öttürüyor. Yandı çobanlar(!)
Trafik polisini çağırmayı küfür görmeden önce ehliyet almak için o polise gidenlerin tekfir edilmesi, kazadan önce kırmızıda durup yeşilde geçenlerin de kafir olması gerekmektedir.
Bir kişi (küfür görenler) diyelim trafik kazası yaptı ve aracın içinde sıkıştı, gelen trafik polisinden cankurtaran (ambulance) çağıramıyacak mı?

Bunlar Ali (r.anh)'ı tekfir edenlerin bile akıllarına gelmezdi.

Bir müşteri, marangoza mobilya yaptıracak olsa ve kullanılacak kerestenin miktarında ihtilaf etseler; 3. bir uzman şahsa gidecek kerestenin miktarını sorarak ihtilafı giderseler, hatta o işin uzmanı bir Rahip olsa diğer ikisi de kafir mi olacak ? Böyle bir din yok! Bu din sosyal hayatta yaşanan bir dindir. Aksi taktirde 2, 3 kişi ihtilaflı meselelerde soru sorarken önce kafirmisin musluman mısın? diye soru soracak sonra ona göre davranacak (!)
Trafik kazasında da müslüman kişi karşıdaki kişinin hem maddi hem manevi hakkına girmemek, hem aralarında olacak kavga, husumet, ve ihtilafa düşmemek için trafik konusunun uzmanı bir kişiyi çağırarak hatayı tesbit etmesinde bir beis görmüyorum.
Futbol veya diğer sporların hakem olanların tümünde durum budur.
Bu konuların Kuran-ı Kerim'de bahsi geçen tağuta muhakeme olmak ile alakası yoktur. Tekfir hastalığına yakalanan fakat kendi hayatındaki prtaikte bu tarz söyledikleriyle alakaları olmayan, "ne kadar çok (konuda) tekfir ediyorsa(m) o en iyi muvahhid müslümandır" fehmine kapılan kişilerde bu tür fiiliyatı olmayan uç söylemler görülür.

Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini ileri sürenleri görmedin mi? Zira tağuta iman etmemeleri emrolunduğu halde tağutun önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor. Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin’ denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün” (Nisa 60-61)

Darulharbte yaşamayla kafir olmayan musluman; trafik kuralları , sağlık , imar, orman vs kanunlara uymasıyla kafir olmaz. Bir şeyin küfür olabilmesi için Kur'an ve sünnette olan hükmü kaldırıb nefsinden farklı-zıt bir hüküm vermesiyle olur. Aksi takdirde kişi işte bile çalışamaz.



İlgili Konular :

İSLAM DEVLETİNİN BULUNMADIĞI BİR YERDE TAĞUTLARDAN VEYA DESTEKÇİLERİNDEN YARDIM İSTEYEN YA DA MAHKEMELERİNE BAŞVURAN HER KİŞİYİ AYIRIM YAPMADAN TEKFİR ETME

https://www.islam-tr.org/konu/seyh-makdisi-darul-harbte-taguta-muhakeme-olanin-tekfiri-meselesi.9572/
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razi olsun akhi, cevabinin böyle olacagini tahmin etmistim ama bu süphelerimi gidermek icin sordum cünkü aksini söyleyenler de var. Mücahidleri bile bu gibi sebeplerden dolayi tekfir ediyorlar. Mesela Seyh Makdisi'yi tekfir ettikleri gibi.
 
K Çevrimdışı

kelime-i şehadet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
"Siz dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz." Sıhhatini, senedini bilmiyorum ama Muslim'de geçiyor. Bir de peygamberimizin bir konuda sahabeye danıştığını ve sahabenin içtihadını kendi içtihadına tercih ettiğini hatırlıyorum. Doğrusunu Allah bilir.


Bu konuyu okuduktan sonra aklıma futbol meselesi takıldı. Bazıları futbolda erkeklerin avret yerleri göründüğü için haram diyor, bazıları da Kerbela'da peygamberimizin torunu Hüseyin'i katledenlerin onun kesikbaşını futbol topu gibi yuvarladıkları için haram diyorlar. Benim bildiğim peygamberimizin en sevdiği sporlar koşu ve güreşmiş, bir de yüzermiş. Bunun dışında bir de eğlence olarak atıcılık ve biniciliğe izin verdiğini biliyorum. Bir de sonradan aklıma takıldı. Yukarıdaki trafik polisini çağırmaktan kasıt nedir? Tağuti düzenin trafik kanunlarını uygulatmak mı yoksa sadece teknik bilgi, yardım almak mı?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
1taliban;188618' Alıntı:
Bu konuyu okuduktan sonra aklıma futbol meselesi takıldı. Bazıları futbolda erkeklerin avret yerleri göründüğü için haram diyor, bazıları da Kerbela'da peygamberimizin torunu Hüseyin'i katledenlerin onun kesikbaşını futbol topu gibi yuvarladıkları için haram diyorlar. Benim bildiğim peygamberimizin en sevdiği sporlar koşu ve güreşmiş, bir de yüzermiş. Bunun dışında bir de eğlence olarak atıcılık ve biniciliğe izin verdiğini biliyorum. Bir de sonradan aklıma takıldı. Yukarıdaki trafik polisini çağırmaktan kasıt nedir? Tağuti düzenin trafik kanunlarını uygulatmak mı yoksa sadece teknik bilgi, yardım almak mı?

Futbolda şortların ekserisi kısa olduğu doğrudur fakat uzun giyenlerde vardır. Güreşte de islama aykırı giyisilerin olduğu aşikardır. Çünkü başörtüsünün bile yasak edildiği ülkede yaşıyoruz. Futbolda diz kapakları görüküyor diye yasaklayanlar, denizi de kendilerine yasaklamalıdırlar.
Fakat bu işi amatör olarak yapabilenler ister güreşte, ister futbolda setr-i avrete (haşema, eşorfman vb.) dikkat ederek yapabilmektedir.
Rasulullah (s.a.v.) özellikle koşu (cihad için kondisyon, futbol değil); güreş, atıcılık, yüzme ve ata binmek sporlarını icra etmiş ve tavsiye etmiştir.

Atıcılık :
Utbe b. Amir (r.a.) şöyle demiştir:
Ben, Rasulullah (s.a.v.)'i minber üzerinde:
"Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın" (Enfal 60)
Dikkat! Kuvvet atıcılıktır. Dikkat! Kuvvet atıcılıktır. Dikkat! Kuvvet atıcılıktır.", buyururken işittim.
(Sahih-i Muslim, Kitabu'l-İmare, B.52, Hadis no: 167. Sunen-i İbn Mâce, Kitabu'l-Cihad, B.19, Hadis no: 2813. Sunen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Cihad, B.23, Hds.2514. Sunen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru'l Kur'ân, B.9, Hds.3277)

Peygamberimiz bir gün atış yapmakta olan gruba rastlayınca, ayakkabılarını çıkarıp atış sahası içerisinde yalınayak yürüdüğü ve onlara katıldığı bildirilmektedir (İbrahim Canan, Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Ankara 1980, sf: 255).
Yine o, atıcılık eğitiminin yapılmasını devamlı teşvik etmekle kalmamış, zaman zaman kendisi de atış poligonuna, atıcıları teşvik ve seyretmeye gitmiş, hatta atıcıları seyrederken onlardan bir tarafı tuttuğu da olmuştur (Canan,Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Ankara 1980 s. 256).
O devrin atıcılık sporları arasında "Dirkele" adında mızraklarla oynanan ve özellikle siyâhiler arasında yaygın olan bir spor dalı da vardı (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev: Salih Tuğ, Istanbul 1980, II, 1142).

Binicilik :
Asr-ı saadette at yarışlarına özgü belli bir hipodrom bulunmamakla birlikte; şehir halkı sık sık tertiplenen at yarışlarına giderlerdi. Rasûlüllah (s.a.v.) devrinde iki çeşit at yetiştirildığını biliyoruz. Bunlardan biri, koşu için; diğeri başka amaçlarla beslenirdi. Bu arada deve, eşek ve hatta insan yarışlarına da rastlanmaktadır. Ticaret kervanlarının gelip konakladıkları alan, bu tür yarışlar için kullanılıyordu. Peygamber'in de buraya zaman zaman bizzat gelib kazananları tesbit ve bunlara ödül dağıttığı bilinmektedir (Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev: Salih Tuğ, Istanbul 1980, II, 1141-1142).
Bir gün Rasûlullah (s.a.v.), Ebu Bekir ve Ömer (r.anhuma) ile binicilikte yarıştılar. Bu yarışta Peygamberimiz onları geçti. Ebu Bekir ikinci, Ömer de üçüncü oldu (Ahmet Turan. Islâmiyette Spor ve Önemi, Ankara 1988, s. 13).

Koşu:

Bazen Âişe (r.anha) ile koşu yarışları yapmıştır. Bu yarışlarda ilk zamanlar Âişe annemiz Efendimiz'i geçmiş, daha sonraları Efendimiz onu geçmiş, ardından da kıymetli zevcesine:

“- Bu, önceki yarışın bir karşılığıdır.” diye şaka yapmıştır.
(Ebû Dâvûd, Cihâd, 61; İbn-i Mâce, Nikâh, 50)
Diğer sportif faaliyetlerin yanında koşuya da önem verilmiştir. Asr-ı saadette erkeklerin koşu yarışı yaptıkları, sahabilerin Peygamber'in huzurunda kendi aralarında yarış düzenledikleri ve Ali'nin de çok hızlı koşan bir yarışçı olduğu bildirilmektedir (Ahmet Turan. Islâmiyette Spor ve Önemi, Ankara 1988, s. 14-15).
O devrin kadınları genelde hiçbir sporla ilgilenmezlerdi. Ancak Muhammed (s.a.v.)'in Aişe ile muşterek hayatlarında en az iki defa bizzat koşu şeklinde yarışa tutuştuğu bilinmektedir. Bunların ilkinde Aişe kazanmış, ancak birkaç sene sonra, herhalde vücut ağırlığından olacak, yine giriştikleri bir yarışta Rasûlullah kazanmıştı (Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev: Salih Tuğ, Istanbul 1980, II, 1143).
Asr-ı saadette güreş sporu da pek yaygındı. Rukâne adında biri bu spor dalında ün yapmıştı. Peygamber (s.a.v) bu pehlivan ile güreşmişti. Rukâne Islâm'ı kabul etmek için Muhammed (s.a.v)'in bizzat kendisiyle güreşmesini ve bu güreşte kendisini yenmesini şart koşmuştu, Peygamber bu teklifi kabul etmiş, yapılan müsabakada, kendisine son derece güvenen Rukâne'yi şaşırtacak derecede güreşmiş ve onu üç kez mağlup etmiştir. Sonuçta Rukâne müslüman olmuştu (Sunen-i Tirmizi Tercumesi, III, 281).
Delikanlılık yaşındaki bazı sahabiler askeri seferlere katılabilmeye güçleri yettiğini Peygamber'e ispatlamak amacıyla onun huzurunda güreşe tutuşurlardı. Çünkü yaşı küçük olanlar şayet kendilerinden büyük olan diğer gençlere üstünlük sağlayabilirlerse, gönüllü sıfatıyla bu savaşlara katılabilme hakkını elde ediyorlardı (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev: Salih Tuğ, Istanbul 1980, II, 1142).

Yüzme:
Hz. Peygamber, yüzmeyi çocukluğunda annesiyle gittiği Medine'de öğrenmişti. Müslümanlara bu sporu tavsiye ederek, bir babanın çocuğuna öğretmesi gerekenler arasında, yazı yazmanın ve atıcılığın yanında, yüzme de zikredilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'ın Mekke ve Medine gibi, yakınında deniz, göl ve akarsu bulunmayan bir çevrede yüzme öğrenmeyi tavsiye etmesi dikkat çekicidir ( İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Ankara 1980, s. 258; Ahmet Turan, İslâmiyette Spor ve Önemi, Ankara 1988, s. 18-19).

Allah'ın anılmadığı her şey, iş ve davranış, önemsiz bir oyun sayıldığı halde, aynı özelliği taşıyan, atın terbiye edilmesi, atıcılık sporu ile uğraşılması ve yüzmenin öğrenilme ve öğretilmesi yararlı oyunlar arasında kabul edilmiştir (Sunen-i Tirmizi Tercümesi, III, 190).

Öte yandan Mekkeliler "kürre" denilen bir tür ayak topu oynarlardı ve büyük kalabalıklar halinde oynayanları seyretmeye gelirlerdi. Mekke'nin her semtinde bu oyunu oynamak için sahaların bulunduğu ve Rasûlüllah (s.a.s)'ın bu oyunu yasaklamadığı haber verilmektedir (Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev: Salih Tuğ, Istanbul 1980 , II, 890).

Yine nakledildiğine göre, Hz. Peygamber bir gün aralarında, hangisinin daha kuvvetli olduğunu bulmak için büyük bir taşı yerden kaldırmaya çalışan bir grup insanın yanından geçmiş ve bu yarışlarında hiçbir kötü taraf bulamamıştı (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev: Salih Tuğ, Istanbul 1980, II, 1142).

Günümüzdeki sporların pek çoğu Hz. Peygamber devrinde yoktu. Ancak dinimizin emir ve yasaklarına ters düşmeyen (tesettur, şirk selamlaşma, yüze vurma, ibadetlere -namaz, oruc gibi- engel olmama ve kumara sebeb olmadıkça) bütün spor çeşitlerinin câiz olduğu açıktır.
Bu cevâza boks, karate tarzı sporlar ( birbirlerine eğilerek selamlaşma şekilleri gibi. Bu sporları karşıdakine vurmadan savunma amaçlı öğrenilebilir ) karşılıklı zarar vermeye yönelik sporları katmak mümkün değildir.
Öte yandan dinimiz, seyirci olmaktan çok bizzat spor yapmayı teşvik eder. Herkesin kendi kapasitesine göre yapabileceği sporlarla ilgilenmesi tavsiye edilir...


Not : Bir üst mesajda trafik polisini çağırmanın ve onun hüküm vermesini istemenin küfür olduğunu, dolayısıyla kişinin kafir olacağını iddia eden bazı tekfir mubtelaları olduğundan sorulmuştur.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Anlama problemin mi var , yoksa konuda takiyye mi yapıyorsun?
Futboldaki hakem, İslamdaki kadı değildir. uyan artık. Aşırı faul yapanı dışarı atar. Rakibin kolunu bacağını kıran, dışarı çıktıktan sonra nereye başvuruyorsa, tazmin için başvurabilir. Yoksa hakemin düdüğünü çalan futbolcuyu tesbit ederse dışarı atar kolunu kesmez; gol atana umre seyahati düzenlemez. Artık "her olayda nasıl tekfir edebilirim" gözlüğünü çıkarma zamanı gelmedi mi? Neden dini meselelerle dini olmayan meseleleri birbirine karıştırdığınızı hala anlamıyorsunuz?
Adı hakem olmayan fakat yaptığı işi hüküm vermek olan rejimlerin diğer meselelerini nasıl hallediyorsunuz?
 
F Çevrimdışı

ferbay1

Üye
İslam-TR Üyesi
yoldaki trafik lambalarıda sizin demenize göre hakem konumunda ve müslüman ile kafir arasında geçiş hükmünü veriyor. kim ki bu trafik lambasının hükmüne başvurursa O zaman sizin deyiminizle kafir mi oldu! veya bırakın trafik lambasını polis birisine dur diyor diğerine geç diyor O zaman bu kişiler polisin bu hükmünede
razı olmayacaklar!
 
Üst Ana Sayfa Alt