Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Vehn Hadisinin Şerhi ?

eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Selamunaleykum ve Rahmatullah akhim

Bu hadisin şerhi mevcut mu dur ?

Sevban (r.a)Men rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur:

"Yakında milletler yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi[16] size karşı (savaşmak için) biribirlerini davet edecekler."
Birisi:
"Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.
Rasûlullah (s.a) ;
"Hayır, aksine siz o gün kalabalık fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak sizin gönlünüze de vehn atacak" buyurdu. Yine bir adam:
Vehn nedir? ya Rasûlullah diye sorunca,
"Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir"[17] buyurdu.[18]
[17] Ahmet, II, 259; V. 278.
[18] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/421.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakâtuhu kardeşim;

(Ebu Davud, Melâhim, Bab 5, Hadis no: 4297; Ahmed b. Hanbel, Musned, 2/359)

Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, h. no. 12244
'de Ahmed İbn Hanbel’in rivayet ettiği hadisin senedinin sağlam olduğunu belirtmiştir.


Açıklama

Hadisten anladığımıza göre, İslam düşmanları, müslümanları yok edib kuvvetlerini kırmak için birbirlerini birleşmeye davet edeceklerdir. Bu davet, sofrasına adam davet eden bir sofra sahibi rahatlığı içerisinde olacaktır. Yani nasıl ki onlar için sofraya oturup yemek zor olmayan bir işse, kafirlerin İslama karşı birlik çağrısında bulunup müslümanların zenginliklerini yemeleri de engellenemez bir kolaylık taşıyacakcaktır. Kafirler islam dünyasını önlerine konmuş bir sofraya benzetecekler ve bu câzib sofrayı paylaşmak için birbirlerini davet edeceklerdir. Onları böyle bir işi yapmaya cüretlendiren şey müslümanların azlığı değil aksine onların takva bakımından güçsüzlüğü ve dünyaya aşırı düşkünlükleri olacaktır. Çünkü ölümden korkan ve dünyaya fazlaca düşkün olanlar, fedakarlıklara katlanamazlar. Canları ve malları ile katılmaları gereken cihâdı ihmal ederler. Böylece eskiden olduğu gibi düşmanlara karşı heybetli değildirler ve artık düşmanlar onlardan korkmazlar, çekinmezler.

Peygamber (s.a.v.)'in bu haberi, Osmanlı devletinin, birleşen kâfirler tarafından yenilip parçalanması ve bugün müslümanların zenginliklerinin çeşitli yollar ve siyonist çabalarla yağmalanması olayı ile ne kadar da uyuşmaktadır.
Hadisi şerifte, Rasûlullah müslümanların uğrayacakları güçsüzlüğü vehn kelimesi ile ifâde etmiştir. Vehn aslında sözlük olarak zayıflık manasındadır. Efendimiz vehn konusunda kendine sorulan soruya, zaafa sebeb olacak şeyleri bildirmek suretiyle cevab vermiştir.

Tîbî bu meseleyi: "Zaafın çeşidini öğrenmek için sorulmuş bir sorudur. Yahut da soruyu soran şahıs, zayıflığın hangi cihetten geleceğini öğrenmek istemiştir." sözleri ile izah etmektedir

-----


İki Farklı Rivayette Vehen - Ölüm duygusu:


Bir kudsi hadis-i şerifi Ebu Hurayra (radıyallahu anh) anlatıyor;
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال : قالَ رَسُولُ اللّهِ : قَالَ اللّهُ تَعالى : مَنْ عَادَى لِي وَلِيّاً فَقَدْ آذَنْتُهُ بِحَرْبٍ، وَمَا تَقَرَّبَ اليّ عَبْدِي بِشَىْءٍ أحَبَّ الىَّ مِنْ أدَاءِ مَا افْتَرَضْتُ عَلَيْهِ، وََ يَزَالُ عَبْدِي يَتَقَرَّبَ اليّ بِالنَّوافِلِ حَتّى أُحِبُّهُ، فإذا أحْبَبْتُهُ كُنْتُ سَمْعَهُ الَّذِى يَسْمَعُ بِهِ. وَبَصَرُهُ الَّذى يُبْصِرُهُ بِهِ وَيَدَهُ الَّتِى يَبْطَشُ بِهَا. وَرِجْلُهُ الَّتِى يَمْشِى بِهَا، وإنْ سَألَنِى أعْطَيْتُهُ، وإنِ اسْتَعاذَنِى أعَذْتُهُ، وَمَا تَرَدَّدْتُ عَنْ شَىْءٍ أنَا فَاعِلُهُ تَرَدُّدِى عَنْ قَبْضِ نَفْسِ عَبْدِى الْمُؤْمِنِ، يَكْرَهُ الْمَوْتَ وَأكْرَهُ مَسَاءَتَهُ . أخرجه البخاري .» التردّد « في حق اللّه محال، ومعناه ما ترددت رسلى في شئ أنا فاعله كترديدي إياهم في قبض نفس المؤمن .
"Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harb ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma tâleb etti mi onu himayeme alır, korurum.
Ben yapacağım bir şeyde, mu'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."

(Buhârî, Rikak, 38)


Buradaki ölümden hoşlanmamak, Allah’ın emirlerine karşı gelmek gibi bir anlam ifade etmez. Bu insanın fıtratının gereği olarak ölmeyi istemediğine yapılan bir vurgudur. Maksat, Allah’ın mumin kullarına karşı gösterdiği sevgi ve merhametin boyutuna işaret etmektir. Aslında ölüm bir mu'min için güzel şeydir. Dünyanın sıkıntısından kurtulub cennet gibi bir yurda yerleşmek anlamına gelir.

- Allah’ın bir işte tereddüt etmesi düşünülemez. Bazı alimler, bu kelimeye değişik anlamlar yüklemiş ve değişik yorumlar yapmışlar. (İbn Hacer, 11/345-346)

Bu ifade insanların duygularına hitab eden “tenezzulat” veya “mumaşat” denilen mecaza mutahammil bir irşad uslubudur. Buna göre bu ifadenin açıklaması şöyledir:
“Bir insanın bir işi yapmakta gösterdiği tereddüt, onun o işi yapmaktan hoşlanmadığını gösterdiği gibi, ben de kulumun hoşlanmadığı ölümünü tahakkuk ettirirken, aslında onu üzmek de istemem. Ancak bu iş mukadderdir, olacaktır ve her nefis ölümü tadacaktır. Ecel geldi mi bir saat ne ileri ne de geri alınacaktır.”
Kısaca; bu hadiste “efal-i mukellefin” denilen emir ve yasaklar karşısında insanların gösterdiği bir zâfiyetten söz edilmiyor. İnsanların ölüme karşı yaratılıştan kendilerinde var olan bir duyguyu Allah’ın çok iyi bilindiğine, onların bu tedirgin edici duygularının farkında olduğuna, ancak bunun başka bir çaresinin olmadığına vurgu yapılmıştır.

Ebu Davud'daki hadiste geçen vehen'den kastedilen ise, insanların normal fıtri duygularının dışında, Allah’ın emir ve yasaklarını, müjde ve uyarılarını göz ardı etmenin bir sonucu olarak oluşan bir
“ölüm korkusu”ndan söz edilmektedir. Nitekim, sahabe de ve daha sonra onların izini süren mu'minler de birer insan olarak elbette ölümden korkuyorlardı. Fakat bu korku onların elinden tutub Allah yolunda cihad etmekten alıkoyamıyordu. Şehidlik veya gazilik düşüncesinden gelen cesaret, ölüm korkusunu yenmeye yetiyordu.
Böyle olunca anlaşılması gereken ve vurgulanan husus, Allah’ın emirlerini yerine getirmeye engel olan ölüm korkusudur. Yerilen budur. Bu da dünyevileşmeye, dünyayı ahirate tercih etmeye dayanan yanlış bir duygu ve düşünceden kaynaklanıyor. Dünyaya fazla düşkünlük, şehidlik gibi bir mertebeyi bile gözden kaçırıyor.

Nitekim, Ahmed b. Hanbel ve Taberani (Evsat)’in -yine Sevban’dan- rivayet ettiği bir hadiste aynı konu işlenmiş ve orada “ölümden hoşlanmamak” yerine “kıtal/savaşmaktan hoşlanmamak” şeklinde ifade edilmiştir. (Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, Hadis no: 12244)

Demek ki, burada yerilen husus, normal fıtri bir ölüm korkusu değil, Allah’ın bir emri olan cihaddan alıkoyan bir ölüm korkusudur.



 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
cazakALLAHul hayr akhim
 
Üst Ana Sayfa Alt