CÜNÜPLÜK, HAYIZ HALİ VE ABDESTSİZLİK
Dini terimde gusül: Bütün bedenin yıkanması, boy abdesti alınmasıdır. Buna taharet-i kübra (büyük temizlik) denir. Böyle bir temizliği gerektiren hal ile kadınların hayız ve nifas (loğusalık) kanamalarının sona ermesi de cünüplüktür. Cünüplük hali şehvetle meninin atılmasından ve cinsel ilişkiden meydana gelir. Bu durumda olan kimsenin bazı dini hükümleri yerine getirmesi haramdır.
Hayız: Bir kadının rahminden, hastalık veya doğuma bağlı olmayarak belirli günler içinde gelen kandır. Buna "Adet" hali de denir. Bu şekilde gelen bir kana "hayız kanı" denir. Bu kan sebebiyle meydana gelen şer'i engele "Hayız" denir. Böyle adet gören bir kadına ise "Hayızlı" denir. Hanefi mezhebinde bunun en azı üç gün (72 saat), en çoğu da on gün (240 saat) dir. Bundan daha azı veya fazlası istihaze yani özür kanı olur. Bu halde bulunan kadınların namaz. oruç, tavaf gibi bazı sorumlulukları kaldırılmış ya da yapılması temizlik günlerine ertelenmiştir.
Abdest; belli organları usulüne uygun bir şekilde yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir. Bu temizliği gerektiren haller abdestsizliktir. Abdestsiz olan kimseler de bu hallerini gidermedikçe namaz, tavaf gibi bazı ibadetleri yapmaktan menedilirler.
Söz konusu haller burada hatırlatma amacıyla özet olarak verilmiştir. Geniş bilgi sahibi olmak isteyenler ilmihal kitaplarına bakabilirler.
ABDESTSİZ KUR'AN OKUMAK
I. Kur’an’ın Abdestsiz Okunması
Abdesti olmayanların mushafa dokunmadan Kur'an okuyabileceklerine dair alimler arasında ittifak vardır. Zira abdestsiz kişinin Kur'an okuyamayacağı hususunda Kur'an ve sünnette bir yasaklama bulunmamaktadır. Konu, "Eşyada asl olan ibahadır."(Aksine bir delil bulunmadıkça her şeyin mubah olması esastır) kuralı çerçevesinde değerlendirilmiş ve böyle bir hükümde birleşilmiştir.
II. Kur’an’ın Boy Abdesti Olmadan Okunması
Boy abdesti bulunmayan kişilerin, yani hayızlı, loğusa ve cünübün Kur'an okumasının haram olduğuna dair de Kur'ani bir yasak görülmemektedir. Rivayet edilen hadislerin sahihlik ve zayıflık yönünden hadis alimleri tarafından net bir tesbiti de yapılamadığı için konunun bu ciheti ihtilâf makamında olmaktan kurtulamamıştır.
Her iki görüşün savunucuları haramlık ya da helâllik yönündeki iddialarını ispat sadedinde bazı deliller ortaya koymuşlardır. Bu delilleri metin ve senedindeki farklılıklarıyla ve muhaddislerin değerlendirmeleri ile birlikte zikrediyoruz:
(........)
Abdullah b. Seleme'den rivayet edilmiştir: "Biri bizden biri de zannediyorum Beni Esed'tendi, iki kişi ile birlikte Hz. Ali'nin yanına girdim. Onları bir göreve gönderdi ve "Siz kuvvetli kimselersiniz, dininiz uğrunda mücadele edin." dedi. Sonra helâya girdi. Çıktığı vakit su istedi. (Getirdiler). Bir avuç su alıp onunla (elini) temizledi. Sonra Kur'an okumaya başladı. Ali 'nin (r.a) abdestsiz Kur'an okumasını uygun görmediler.
Bunun üzerine Hz. Ali: "Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) helâdan çıkar, bize Kur'an okutur, bizimle et yerdi. O'nu cünüplükten başka hiçbir şey Kur'an okumaktan alıkoymazdı."[1] dedi.
Hz. Ali’den (r.a) rivayet edilmiştir. "Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) cünüplük dışında her durumda bize Kur'an okuturdu."[2]
Abdullah b. Seleme'den rivayet edilmiştir: "Ben iki kişiyle birlikte Hz. Ali’nin (r.a) yanına girdim. Bize şöyle dedi: “Rasûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) helâdan çıkar, Kur'an okur, bizimle et yerdi. O'nu cünüplükten başka bir şey Kur'an'dan alıkoymazdı.[3]"
Ali'den (r.a.) rivayet edilmiştir. "Rasûlüllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) cünüplük dışında her durumda bize Kur'an okurdu."[4]
Abdullah b. Seleme'den (r.a) rivayet edilmiştir. "Ben Ali b. Ebî Talib'in yanına girdim. Buyurdu ki: "Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) helâya uğrayıp, ihtiyacını giderdikten sonra çıkar, bizimle beraber ekmek ve et yer, Kur'an okurdu. Cünüplükten başka hiçbir şey, O'nu Kur'an okumaktan alıkoymazdı." [5]
Bu hadisi ayrıca Ahmet, İbn Hibban, el-Hakim, el-Bezzar, Darekutni, el-Beyhaki tahriç etmişler[6], İbnü's Seken, Abdu'l -Hakk ve Begavi sahih, Tirmizi ise hasen-sahih[7] olduğunu söylemişlerdir.
İmam Şafii, hadis ehlinin bu hadisi sahih görmediğini söyler. Beyhaki bunun sebebini şöyle açıklar: “Hadis Abdullah b. Seleme kanalı ile gelmektedir. O da yaşlılığından dolayı zihni bulanmış, bir manâda bunamıştı. Bu sebeple naklettiği hadisler kabul edilmiyordu. Bu hadisi de yaşlandıktan sonra rivayet etmiştir.”
Şûbe der ki: Tirmizi bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylüyor, İbn Hibban ve Hakim de bunu sahih görmüştür. Halbuki ne Hakim ne de İbn Hibban Abdullah b. Seleme'yi güvenilir kabul etmezler. Ravisine güvenmedikleri bir hadise "sahih" demeleri çelişkili bir durumdur.[8]
Konuya delil olarak zikredilen ikinci hadis:
...............
İbn Ömer'den (r.a) rivayet edilmiştir. Rasulüllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Hayızlı ve cünüp Kur'an'dan bir şey okumasın.”[9]
..............
İbn Ömer’den (r.a) rivayet edilmiştir. Rasulûllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:"Cünüp ve hayızlı Kur'an okumaz.”[10].
..............
İbn Ömer (r.a), Rasûlüllah'ın (sallâllahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini rivayet etmiştir. "Cünüp ve hayızlı Kur'an'dan bir şey okumaz."[11]
Bu hadisi Tirmizi, İbn Mace, Darekutni ve Beyhaki rivayet etmiştir. Zehebi "Mizan", İbn Hacer de "Tezhib" adlı eserlerinde hadisin "batıl" olduğunu zikretmişlerdir.[12]
Tirmizi'nin açıklaması ise şöyledir:
İbn Ömer (r.a)'in hadisini yalnız İsmail b. Ayyaş'ın, Mus'ab b. Ukbe'den, Nafi'den, İbn Ömer'den, Rasûlüllah’dan (sallâllahu aleyhi ve sellem) olan rivayeti ile bilmekteyiz. Muhammed b. İsmail el-Buharî'nin, İsmail b. Ayyaş hakkında şöyle dediğini işittim: İsmail b. Ayyaş Hicaz ve Irak ehlinden münker[13] hadisler rivayet ediyor. İsmail b. Ayyaş'ın ancak Şamlılardan yapacağı rivayetler kabul edilebilir."[14]
Tirmizi şerhi "Tuhfe" yazarı der ki: Rivayet edilen bu hadis zayıftır. Çünkü hadis imamları İsmail b. Ayyaş'ı Şam halkından yaptığı rivayetlerde güvenilir saymışlar, fakat Hicazlılardan yaptığı rivayetlerde zayıf görmüşlerdir. Kendisi bu hadisi Hicaz halkından olan Musa b. Ukbe'den rivayet etmiştir.[15]
Bu hadisle amel eden Hanefi alimleri de hadisin zayıf olduğunu eserlerinde beyan etmişlerdir.[16]
Ne var ki sahih kabul etsin etmesin müçtehitlerden bir bölümü bu hadislerle amel etmişlerdir.
Dilerseniz bir de mezheplerin konuya bakış açılarını ve değerlendirmelerini irdeleyelim.
Dini terimde gusül: Bütün bedenin yıkanması, boy abdesti alınmasıdır. Buna taharet-i kübra (büyük temizlik) denir. Böyle bir temizliği gerektiren hal ile kadınların hayız ve nifas (loğusalık) kanamalarının sona ermesi de cünüplüktür. Cünüplük hali şehvetle meninin atılmasından ve cinsel ilişkiden meydana gelir. Bu durumda olan kimsenin bazı dini hükümleri yerine getirmesi haramdır.
Hayız: Bir kadının rahminden, hastalık veya doğuma bağlı olmayarak belirli günler içinde gelen kandır. Buna "Adet" hali de denir. Bu şekilde gelen bir kana "hayız kanı" denir. Bu kan sebebiyle meydana gelen şer'i engele "Hayız" denir. Böyle adet gören bir kadına ise "Hayızlı" denir. Hanefi mezhebinde bunun en azı üç gün (72 saat), en çoğu da on gün (240 saat) dir. Bundan daha azı veya fazlası istihaze yani özür kanı olur. Bu halde bulunan kadınların namaz. oruç, tavaf gibi bazı sorumlulukları kaldırılmış ya da yapılması temizlik günlerine ertelenmiştir.
Abdest; belli organları usulüne uygun bir şekilde yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir. Bu temizliği gerektiren haller abdestsizliktir. Abdestsiz olan kimseler de bu hallerini gidermedikçe namaz, tavaf gibi bazı ibadetleri yapmaktan menedilirler.
Söz konusu haller burada hatırlatma amacıyla özet olarak verilmiştir. Geniş bilgi sahibi olmak isteyenler ilmihal kitaplarına bakabilirler.
ABDESTSİZ KUR'AN OKUMAK
I. Kur’an’ın Abdestsiz Okunması
Abdesti olmayanların mushafa dokunmadan Kur'an okuyabileceklerine dair alimler arasında ittifak vardır. Zira abdestsiz kişinin Kur'an okuyamayacağı hususunda Kur'an ve sünnette bir yasaklama bulunmamaktadır. Konu, "Eşyada asl olan ibahadır."(Aksine bir delil bulunmadıkça her şeyin mubah olması esastır) kuralı çerçevesinde değerlendirilmiş ve böyle bir hükümde birleşilmiştir.
II. Kur’an’ın Boy Abdesti Olmadan Okunması
Boy abdesti bulunmayan kişilerin, yani hayızlı, loğusa ve cünübün Kur'an okumasının haram olduğuna dair de Kur'ani bir yasak görülmemektedir. Rivayet edilen hadislerin sahihlik ve zayıflık yönünden hadis alimleri tarafından net bir tesbiti de yapılamadığı için konunun bu ciheti ihtilâf makamında olmaktan kurtulamamıştır.
Her iki görüşün savunucuları haramlık ya da helâllik yönündeki iddialarını ispat sadedinde bazı deliller ortaya koymuşlardır. Bu delilleri metin ve senedindeki farklılıklarıyla ve muhaddislerin değerlendirmeleri ile birlikte zikrediyoruz:
(........)
Abdullah b. Seleme'den rivayet edilmiştir: "Biri bizden biri de zannediyorum Beni Esed'tendi, iki kişi ile birlikte Hz. Ali'nin yanına girdim. Onları bir göreve gönderdi ve "Siz kuvvetli kimselersiniz, dininiz uğrunda mücadele edin." dedi. Sonra helâya girdi. Çıktığı vakit su istedi. (Getirdiler). Bir avuç su alıp onunla (elini) temizledi. Sonra Kur'an okumaya başladı. Ali 'nin (r.a) abdestsiz Kur'an okumasını uygun görmediler.
Bunun üzerine Hz. Ali: "Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) helâdan çıkar, bize Kur'an okutur, bizimle et yerdi. O'nu cünüplükten başka hiçbir şey Kur'an okumaktan alıkoymazdı."[1] dedi.
Hz. Ali’den (r.a) rivayet edilmiştir. "Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) cünüplük dışında her durumda bize Kur'an okuturdu."[2]
Abdullah b. Seleme'den rivayet edilmiştir: "Ben iki kişiyle birlikte Hz. Ali’nin (r.a) yanına girdim. Bize şöyle dedi: “Rasûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) helâdan çıkar, Kur'an okur, bizimle et yerdi. O'nu cünüplükten başka bir şey Kur'an'dan alıkoymazdı.[3]"
Ali'den (r.a.) rivayet edilmiştir. "Rasûlüllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) cünüplük dışında her durumda bize Kur'an okurdu."[4]
Abdullah b. Seleme'den (r.a) rivayet edilmiştir. "Ben Ali b. Ebî Talib'in yanına girdim. Buyurdu ki: "Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) helâya uğrayıp, ihtiyacını giderdikten sonra çıkar, bizimle beraber ekmek ve et yer, Kur'an okurdu. Cünüplükten başka hiçbir şey, O'nu Kur'an okumaktan alıkoymazdı." [5]
Bu hadisi ayrıca Ahmet, İbn Hibban, el-Hakim, el-Bezzar, Darekutni, el-Beyhaki tahriç etmişler[6], İbnü's Seken, Abdu'l -Hakk ve Begavi sahih, Tirmizi ise hasen-sahih[7] olduğunu söylemişlerdir.
İmam Şafii, hadis ehlinin bu hadisi sahih görmediğini söyler. Beyhaki bunun sebebini şöyle açıklar: “Hadis Abdullah b. Seleme kanalı ile gelmektedir. O da yaşlılığından dolayı zihni bulanmış, bir manâda bunamıştı. Bu sebeple naklettiği hadisler kabul edilmiyordu. Bu hadisi de yaşlandıktan sonra rivayet etmiştir.”
Şûbe der ki: Tirmizi bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylüyor, İbn Hibban ve Hakim de bunu sahih görmüştür. Halbuki ne Hakim ne de İbn Hibban Abdullah b. Seleme'yi güvenilir kabul etmezler. Ravisine güvenmedikleri bir hadise "sahih" demeleri çelişkili bir durumdur.[8]
Konuya delil olarak zikredilen ikinci hadis:
...............
İbn Ömer'den (r.a) rivayet edilmiştir. Rasulüllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Hayızlı ve cünüp Kur'an'dan bir şey okumasın.”[9]
..............
İbn Ömer’den (r.a) rivayet edilmiştir. Rasulûllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:"Cünüp ve hayızlı Kur'an okumaz.”[10].
..............
İbn Ömer (r.a), Rasûlüllah'ın (sallâllahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini rivayet etmiştir. "Cünüp ve hayızlı Kur'an'dan bir şey okumaz."[11]
Bu hadisi Tirmizi, İbn Mace, Darekutni ve Beyhaki rivayet etmiştir. Zehebi "Mizan", İbn Hacer de "Tezhib" adlı eserlerinde hadisin "batıl" olduğunu zikretmişlerdir.[12]
Tirmizi'nin açıklaması ise şöyledir:
İbn Ömer (r.a)'in hadisini yalnız İsmail b. Ayyaş'ın, Mus'ab b. Ukbe'den, Nafi'den, İbn Ömer'den, Rasûlüllah’dan (sallâllahu aleyhi ve sellem) olan rivayeti ile bilmekteyiz. Muhammed b. İsmail el-Buharî'nin, İsmail b. Ayyaş hakkında şöyle dediğini işittim: İsmail b. Ayyaş Hicaz ve Irak ehlinden münker[13] hadisler rivayet ediyor. İsmail b. Ayyaş'ın ancak Şamlılardan yapacağı rivayetler kabul edilebilir."[14]
Tirmizi şerhi "Tuhfe" yazarı der ki: Rivayet edilen bu hadis zayıftır. Çünkü hadis imamları İsmail b. Ayyaş'ı Şam halkından yaptığı rivayetlerde güvenilir saymışlar, fakat Hicazlılardan yaptığı rivayetlerde zayıf görmüşlerdir. Kendisi bu hadisi Hicaz halkından olan Musa b. Ukbe'den rivayet etmiştir.[15]
Bu hadisle amel eden Hanefi alimleri de hadisin zayıf olduğunu eserlerinde beyan etmişlerdir.[16]
Ne var ki sahih kabul etsin etmesin müçtehitlerden bir bölümü bu hadislerle amel etmişlerdir.
Dilerseniz bir de mezheplerin konuya bakış açılarını ve değerlendirmelerini irdeleyelim.