1-Mescide Abdestsiz Girilmesi:
Görüşlerini incelediğimiz mezheplerin tamamı abdestsiz kişilerin mescide girmelerine şer’an bir mahzur bulunmadığında müttefiktirler. Sadece Hanefi alimlerinden bir bölümü namazı beklemek ya da ilim öğrenmek gibi şer'i (İslâma uygun) bir amacı bulunmayanların abdestsiz olarak mescitte durmalarının mekruh olduğunu söylemişlerdir.[106]
2. Mescide Boy Abdesti Olmadan Girilmesi:
İslâm alimleri hiçbir asırda, boy abdesti olmayan kişilerin yani; cünüp hayızlı ve lohusanın mescide girmelerinin hükmü hakkında tek yönlü ortak bir görüş serdetmemişlerdir.
Tabi bunun en önemli sebebi mesele ile alâkalı âyet ve hadislerin farklı şekillerde yorumlanmaya müsait olmasıdır.
Konuyla İlgili Deliller:
(...... )
"Ey iman edenler, sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye, cünüpken de yol geçen müstesna yıkanıncaya kadar namaza (namaz yerine) yaklaşmayın."[107]
( ......... )
Cesra binti; Dicace [108] Hz. Aişe’den (r.anha) rivayet etmiştir. Ashab-ı Kiram'ın evlerinin yönü (kapısı) Rasûlüllah’ın (sallâllahu aleyhi ve sellem) mescidine bakıyordu. Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) mescide gelerek ashabına: "Bu evlerin yönünü mescitten çeviriniz" dedi ve evine girdi. Ashab bu konuda kendilerine bir ruhsat gelir ümidiyle bir şey yapmadılar. Daha sonra Hz. Peygamber (sallâllahu aleyhi ve sellem) tekrar: "Bu evlerin yönlerini mescitten çeviriniz. Çünkü ben hayızlı ve cünübe mescidi helâl kılmıyorum" buyurdu.[109]
Bu hadisi Taberani[110] ve Tarihu’l-Kebîr adlı kitabında Buhari tahriç etmiştir. İbn Huzeyme[111] “sahih”, İbn Kattan “hasen” olduğunu söylemişlerdir. İbn Seyyidi’n-Nas hadisin "hasen"liğinin hasenlikte en alt mertebede olduğunu belirtmiştir. Buhari hadisin ravileri içinde bulunan "Cesra" için ( ) "acaib" ifadesini kullanmış, rivayet ettiği bu hadisin mescide açılan kapıların kapatılmasıyla ilgili diğer hadislere muhalif olduğunu bildirmiştir. Hattabi alimlerden bir grubunun ravi Eflet'in meçhul olması sebebi ile bu hadisi zayıf gördüklerini haber vermiştir. Buna mukabil Zühri, Eflet'in kimliğini açıklayarak : Eflet Halife'nin oğludur. Ona Fuleyt b. Halife denir, Amir ya da Zehli kabilesine mensuptur, künyesi Ebu Hisan'dır, demiş ve Eflet'i meçhul olmaktan çıkarmıştır. Beyhaki[112] hadisin kuvvetli olmadığını bildirmiştir. Ebu Davud ise sadece rivayet etmekle yetinerek metni ve ravileri hakkında herhangi bir yorumda bulunmamıştır.[113]
İbn Mace'nin rivayet ettiği benzer manada ikinci hadis:
(........ )
Ümmü Seleme’den (r. anha) rivayet edilmiştir. Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) bu mescidin avlusuna girerek en yüksek sesiyle: "Şüphesiz mescit, cünüb ve hayızlıya helâl değildir." buyurdu.[114]
İbn Mace bu hadisi rivayet ettikten sonra altına şöyle bir not düşmüştür: "Zevaid adlı kitapta hadisin isnadının zayıf olduğu zikredilir. Çünkü hadisin ravilerinden Mahduc güvenilir değil, Ebu'l-Hattab ise meçhuldür. Ayrıca İmam Zahiri; Mahduc'un Cesra'dan mu'del[115] hadisler rivayet ettiğini de haber vermiştir.
( ........)
Ebu Said Hudri (r.a) şöyle demiştir: Peygamber (sallâllahu aleyhi ve sellem) bir hutbe verdi ve hutbesinde:
"Allah, bir kulu dünya ile kendi yanında olan şeyler arasında (ikisinden birini seçme hususunda) serbest bıraktı. O kul da Allah'ın katındakileri seçti" dedi. (Bu söz üzerine) Ebu Bekr (r.a) ağladı. Ben, kendi kendime: Allah'ın bir kulu dünya ile kendi yanında olan şey arasında muhayyer bırakmasında, onun da Allah'ın yanındakileri tercih etmesinde ne var ki bu ihtiyar ağlıyor? dedim. Meğer o muhayyer kılınan kul, Rasûlüllah’ın (sallâllahu aleyhi ve sellem) kendisi imiş. Ebu Bekr bunu hepimizden daha iyi anlamış. Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) "Ya Eba Bekr, ağlama. Arkadaşlığı ve malı hususunda insanların içinde bana karşı en cömerdi Ebu Bekr'dir. Ümmetimden bir dost edinecek olsa idim muhakkak Ebu Bekr'i edinirdim. Fakat İslâm kardeşliği ve sevgisi (daha faziletlidir) Mescide açılan hiçbir kapı kalmasın, mutlaka kapatılsın. Bundan Ebu Bekr'in kapısı müstesna" buyurdu.[116]
( ..............)
İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) vefatı ile neticelenen hastalığı sırasında başını bir bez ile bağlamış olarak mescide geldi ve minber üzerine oturdu. Allah'a hamd ve sena etti. Sonra şöyle buyurdu: "Şu muhakkak ki, insanlar içinde nefsi ve malı itibariyle bana karşı, Ebu Kuhafe'nin oğlu Ebu Bekr'den daha cömerdi yoktur. İnsanlardan bir dost edinecek olsaydım muhakkak Ebu Bekr'i kendime dost edinirdim. Lâkin İslâm kardeşliği (daha faziletlidir). Ebu Bekr'in penceresinden başka mescide açılan bütün pencereleri kapatın."[117]
Son zikredilen Hz. Ebu Bekir ile alakalı iki hadis-i şerif Sahih-i Buhari'de yer almaktadır ve hadisler hakkında sıhhatini zedeleyecek en ufak bir söz söylenmemiştir.
Hz. Aişe’den (r.anha) rivayet edilmiştir. Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) bana buyurdu ki: "Mescitten seccadeyi bana ver." Ben hayızlıyım, dedim. O: “Senin hayzın elinde değildir.” buyurdu.[118]
Tirmizi, bu hadisin hasen-sahih olduğunu, ilim adamlarının tamamının bunu kabul ettiğini, hadis hakkında aralarında ayrılık bulunmadığını bildirmiştir.[119]
Cabir b. Abdullah'dan rivayet edilmiştir. Rasûlüllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yeryüzü bana mescit ve temizleyici kılındı. Onun için ümmetimden kendisine namaz vakti erişen herkes namazını kılsın.”[120]
Hz. Aişe’den (r.anha) rivayet edilmiştir: “Arap kabilelerinden birisine ait siyah bir cariye vardı. Onu azat ettiler. Bu kadın Rasûlüllah’a (sallâllahu aleyhi ve sellem) gelerek müslüman oldu. Mescitte ona ait bir kıl çadır veya küçük bir oda vardı.”
Ebu Hureyre'den rivayet edilmiştir: Peygamber (sallâllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Mümin necis (pis) olmaz.”[121]
Son olarak zikrettiğimiz Cabir, Aişe ve Ebu Hureyre hadisleri Sahih-i Buhari'de yer alan ve sahihliği tartışmaya mahal bırakmamış kuvvetli hadislerdir.
İbnü’l Münzir, Zeyd b. Eslem'den rivayet etmiştir: “Rasûlüllah’ın (sallâllahu aleyhi ve sellem) ashabı cünübken mescitte yürürlerdi.”[122]
Bu hadisin rivayet zincirinde Hişam b. Sa’d bulunmaktadır. Ebu Hatim onun rivayetiyle delil getirmek doğru değildir, demiştir. Aynı zamanda İbn Main, Ahmed b. Hanbel ve Nesai onun zayıf olduğunu tesbit etmişlerdir.[123]
............
Peygamber’in (sallâllahu aleyhi ve sellem) ashabı abdestsizken mescitte konuşurlardı. Cünüp olan da abdest aldıktan sonra (mescide) girer ve konuşmaya katılırdı.”[124]
Görüşlerini incelediğimiz mezheplerin tamamı abdestsiz kişilerin mescide girmelerine şer’an bir mahzur bulunmadığında müttefiktirler. Sadece Hanefi alimlerinden bir bölümü namazı beklemek ya da ilim öğrenmek gibi şer'i (İslâma uygun) bir amacı bulunmayanların abdestsiz olarak mescitte durmalarının mekruh olduğunu söylemişlerdir.[106]
2. Mescide Boy Abdesti Olmadan Girilmesi:
İslâm alimleri hiçbir asırda, boy abdesti olmayan kişilerin yani; cünüp hayızlı ve lohusanın mescide girmelerinin hükmü hakkında tek yönlü ortak bir görüş serdetmemişlerdir.
Tabi bunun en önemli sebebi mesele ile alâkalı âyet ve hadislerin farklı şekillerde yorumlanmaya müsait olmasıdır.
Konuyla İlgili Deliller:
(...... )
"Ey iman edenler, sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye, cünüpken de yol geçen müstesna yıkanıncaya kadar namaza (namaz yerine) yaklaşmayın."[107]
( ......... )
Cesra binti; Dicace [108] Hz. Aişe’den (r.anha) rivayet etmiştir. Ashab-ı Kiram'ın evlerinin yönü (kapısı) Rasûlüllah’ın (sallâllahu aleyhi ve sellem) mescidine bakıyordu. Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) mescide gelerek ashabına: "Bu evlerin yönünü mescitten çeviriniz" dedi ve evine girdi. Ashab bu konuda kendilerine bir ruhsat gelir ümidiyle bir şey yapmadılar. Daha sonra Hz. Peygamber (sallâllahu aleyhi ve sellem) tekrar: "Bu evlerin yönlerini mescitten çeviriniz. Çünkü ben hayızlı ve cünübe mescidi helâl kılmıyorum" buyurdu.[109]
Bu hadisi Taberani[110] ve Tarihu’l-Kebîr adlı kitabında Buhari tahriç etmiştir. İbn Huzeyme[111] “sahih”, İbn Kattan “hasen” olduğunu söylemişlerdir. İbn Seyyidi’n-Nas hadisin "hasen"liğinin hasenlikte en alt mertebede olduğunu belirtmiştir. Buhari hadisin ravileri içinde bulunan "Cesra" için ( ) "acaib" ifadesini kullanmış, rivayet ettiği bu hadisin mescide açılan kapıların kapatılmasıyla ilgili diğer hadislere muhalif olduğunu bildirmiştir. Hattabi alimlerden bir grubunun ravi Eflet'in meçhul olması sebebi ile bu hadisi zayıf gördüklerini haber vermiştir. Buna mukabil Zühri, Eflet'in kimliğini açıklayarak : Eflet Halife'nin oğludur. Ona Fuleyt b. Halife denir, Amir ya da Zehli kabilesine mensuptur, künyesi Ebu Hisan'dır, demiş ve Eflet'i meçhul olmaktan çıkarmıştır. Beyhaki[112] hadisin kuvvetli olmadığını bildirmiştir. Ebu Davud ise sadece rivayet etmekle yetinerek metni ve ravileri hakkında herhangi bir yorumda bulunmamıştır.[113]
İbn Mace'nin rivayet ettiği benzer manada ikinci hadis:
(........ )
Ümmü Seleme’den (r. anha) rivayet edilmiştir. Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) bu mescidin avlusuna girerek en yüksek sesiyle: "Şüphesiz mescit, cünüb ve hayızlıya helâl değildir." buyurdu.[114]
İbn Mace bu hadisi rivayet ettikten sonra altına şöyle bir not düşmüştür: "Zevaid adlı kitapta hadisin isnadının zayıf olduğu zikredilir. Çünkü hadisin ravilerinden Mahduc güvenilir değil, Ebu'l-Hattab ise meçhuldür. Ayrıca İmam Zahiri; Mahduc'un Cesra'dan mu'del[115] hadisler rivayet ettiğini de haber vermiştir.
( ........)
Ebu Said Hudri (r.a) şöyle demiştir: Peygamber (sallâllahu aleyhi ve sellem) bir hutbe verdi ve hutbesinde:
"Allah, bir kulu dünya ile kendi yanında olan şeyler arasında (ikisinden birini seçme hususunda) serbest bıraktı. O kul da Allah'ın katındakileri seçti" dedi. (Bu söz üzerine) Ebu Bekr (r.a) ağladı. Ben, kendi kendime: Allah'ın bir kulu dünya ile kendi yanında olan şey arasında muhayyer bırakmasında, onun da Allah'ın yanındakileri tercih etmesinde ne var ki bu ihtiyar ağlıyor? dedim. Meğer o muhayyer kılınan kul, Rasûlüllah’ın (sallâllahu aleyhi ve sellem) kendisi imiş. Ebu Bekr bunu hepimizden daha iyi anlamış. Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) "Ya Eba Bekr, ağlama. Arkadaşlığı ve malı hususunda insanların içinde bana karşı en cömerdi Ebu Bekr'dir. Ümmetimden bir dost edinecek olsa idim muhakkak Ebu Bekr'i edinirdim. Fakat İslâm kardeşliği ve sevgisi (daha faziletlidir) Mescide açılan hiçbir kapı kalmasın, mutlaka kapatılsın. Bundan Ebu Bekr'in kapısı müstesna" buyurdu.[116]
( ..............)
İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) vefatı ile neticelenen hastalığı sırasında başını bir bez ile bağlamış olarak mescide geldi ve minber üzerine oturdu. Allah'a hamd ve sena etti. Sonra şöyle buyurdu: "Şu muhakkak ki, insanlar içinde nefsi ve malı itibariyle bana karşı, Ebu Kuhafe'nin oğlu Ebu Bekr'den daha cömerdi yoktur. İnsanlardan bir dost edinecek olsaydım muhakkak Ebu Bekr'i kendime dost edinirdim. Lâkin İslâm kardeşliği (daha faziletlidir). Ebu Bekr'in penceresinden başka mescide açılan bütün pencereleri kapatın."[117]
Son zikredilen Hz. Ebu Bekir ile alakalı iki hadis-i şerif Sahih-i Buhari'de yer almaktadır ve hadisler hakkında sıhhatini zedeleyecek en ufak bir söz söylenmemiştir.
Hz. Aişe’den (r.anha) rivayet edilmiştir. Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) bana buyurdu ki: "Mescitten seccadeyi bana ver." Ben hayızlıyım, dedim. O: “Senin hayzın elinde değildir.” buyurdu.[118]
Tirmizi, bu hadisin hasen-sahih olduğunu, ilim adamlarının tamamının bunu kabul ettiğini, hadis hakkında aralarında ayrılık bulunmadığını bildirmiştir.[119]
Cabir b. Abdullah'dan rivayet edilmiştir. Rasûlüllah (sallâllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yeryüzü bana mescit ve temizleyici kılındı. Onun için ümmetimden kendisine namaz vakti erişen herkes namazını kılsın.”[120]
Hz. Aişe’den (r.anha) rivayet edilmiştir: “Arap kabilelerinden birisine ait siyah bir cariye vardı. Onu azat ettiler. Bu kadın Rasûlüllah’a (sallâllahu aleyhi ve sellem) gelerek müslüman oldu. Mescitte ona ait bir kıl çadır veya küçük bir oda vardı.”
Ebu Hureyre'den rivayet edilmiştir: Peygamber (sallâllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Mümin necis (pis) olmaz.”[121]
Son olarak zikrettiğimiz Cabir, Aişe ve Ebu Hureyre hadisleri Sahih-i Buhari'de yer alan ve sahihliği tartışmaya mahal bırakmamış kuvvetli hadislerdir.
İbnü’l Münzir, Zeyd b. Eslem'den rivayet etmiştir: “Rasûlüllah’ın (sallâllahu aleyhi ve sellem) ashabı cünübken mescitte yürürlerdi.”[122]
Bu hadisin rivayet zincirinde Hişam b. Sa’d bulunmaktadır. Ebu Hatim onun rivayetiyle delil getirmek doğru değildir, demiştir. Aynı zamanda İbn Main, Ahmed b. Hanbel ve Nesai onun zayıf olduğunu tesbit etmişlerdir.[123]
............
Peygamber’in (sallâllahu aleyhi ve sellem) ashabı abdestsizken mescitte konuşurlardı. Cünüp olan da abdest aldıktan sonra (mescide) girer ve konuşmaya katılırdı.”[124]