H
Çevrimdışı
Adem Özköse: “Suriye Cihadı, Tekfirci-Haricî Fitneyle İmtihan Oluyor”
Suriye’de son süreçte patlak veren direniş grupları ile IŞİD arasındaki çatışmaları gazeteci-yazar Adem Özköse ile konuştuk.
ISLAH HABER
Çatışmada dökülen kanın Müslüman kanı olduğuna dikkat çeken Adem Özköse, öncelikle bunun istenmeyen bir durum olarak nitelendirilmesi gerektiğini belirterek; şartların İslami Cephe’yi bu arızi duruma sürüklediğini söyledi. “Bu çatışma, öncelikle Esed yönetimini sevindirecektir.” diyen Özköse, Suriye devletiyle bağlantılı yayınlarda da bu tablonun net olarak görülebileceğini ifade etti.
İLK DEĞİL
Gelinen noktanın her ne kadar moral bozucu olsa da anlamlandırılmaya muhtaç olduğunu belirten Özköse, direniş grupları arasındaki bu tür iç çatışma vakıalarının yeni bir durum olmayıp ilk kez de Suriye’de baş göstermediğini ifade etti. Bu bağlamda İslam dünyasındaki cihat bölgelerinde son 20-25 yıldır buna benzer durumların yer yer yaşandığını kaydetti. Bunun sebeplerine inilmesinin önemine dikkat çekerek, çatışmaya yol açan öncelikli faktörün zihniyet farklılığından ileri geldiğini ve taraflardan birinin bunu çatışmaya dönüştürmesine bağlı olarak da sorunların derinleştiğini ifade etti.
SURİYE CİHADI, TEKFİRCİ-HARİCÎ FİTNEYLE İMTİHAN OLUYOR
Suriye’de son olarak kamuoyuna yansıyan ve devam eden direniş grupları ile IŞİD arasındaki çatışmaların da en temelde zihniyet farklılığından kaynaklandığına dikkat çeken Adem Özköse, arka planı olan bir dizi sorunun bu sonuca yol açtığını ve İslami Cephe’nin bu durumun gönüllüsü olmayıp şartların kendisini buna sürüklediğini söyledi. Usuli farklılıkların öteden beri taraflar arasındaki mevcudiyetine dikkat çekerek, IŞİD grubunun İslam savaş hukuku ve ahlakına aykırı düşen kimi icraatlarının önce diplomatik girişimlerle sonlandırılmaya çalışıldığını ancak söz konusu grubun ısrarcı tutumu sonucunda bu noktaya gelindiğini ifade etti. Buradaki ısrarın tekfirci-Harici zihniyeti çağrıştırdığını belirten Özköse, “Suriye cihadı bugün tekfirci-Harici fitneyle imtihan olunmaktadır.” dedi.
DİRENİŞ, TEKFİRCİ-HARİCİ AŞIRILIĞA İNİRGENEMEZ!
Suriye direnişinin bir takım mihraklarca öteden beri el-Kaide’ye indirgendiğine dikkat çeken Adem Özköse, son çatışmaların bir anlamda karalama ürünü bu tezi boşa çıkardığını söyledi. Özköse, bu bağlamda şunları kaydetti:
“Bu tekfirci-Harici gruplar; İslam’ın adalet, savaş hukuku ve ahlak anlayışını çiğneyen bu aşırı gruplar Suriye direnişinin tamamını asla yansıtmıyorlar. Bunun altını özellikle çizmek gerekiyor. Bu zihniyet çok küçük bir grup olup direnişin ana gövdesini teşkil etmiyor. Suriye direnişinin ana gövdesi İslam savaş hukukuna, hak ve adalete önem veren gruplardan oluşmaktadır. Bunların büyük bir kısmı zaten İslami Cephe adıyla birleştiler. Nusra Cephesi de, her ne kadar bazı nedenlerden dolayı bu cephe içerisinde olmasa da, şu ana kadar izlediği mücadele metodunda tekfirci-Harici gruplarda görülen aşırılıkları eylemlerine yansıtmadı.”
ÖLÇÜSÜZ GRUPLAR HAK, ADALET ve ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ KİRLETİYOR!
Suriye halkının bu tip gruplara tavır aldığını belirten Özköse, bu tip oluşumların İslam dünyasının hak, adalet ve özgürlük mücadelesini lekelediğini söyledi. Bunun olumsuz sonuçlarının yakın zaman önce Irak’ta da yaşandığına ve buradaki Sünni direnişin etkisiz hale gelmesinin ve Irak direnişinin imaj zedelemesi yaşamasının en önemli nedeninin bu aşırılık yanlısı ölçüsüz gruplar olduğuna dikkat çeken Özköse, bu fitnenin Suriye’yi de adeta Iraklaştırmak istediğini ifade etti.
IŞİD’İN ÖLÇÜSÜZLÜĞÜ KABUL EDİLEMEZ!
İslami Cephe’nin IŞİD ile savaşmaya gönüllü olmadığının altını çizen Adem Özköse, ancak IŞİD’in olayları bu noktaya getirdiğine dikkat çekerek söz konusu grubun el-Kaide içinde de sorun olduğunu söyledi. Bu grubun gerek Nusra ve diğer kesimler, gerekse de İslami Cephe’ye karşı edindiği söylem ve eylem biçiminin kabul edilemez olduğunu belirterek, şartların İslami Cephe’yi çatışmaya sürüklediğini ancak Cephe’nin IŞİD’e karşı müntesipler düzeyinde ölçülü ve kuşatıcı bir dil geliştirdiğini kaydetti.
Buna karşılık olarak IŞİD’in Suriye İslami Cephesi’nin kontrolündeki bölgelere canlı bomba göndermeye başladığına dikkat çeken Adem Özköse, daha ömrünün baharındaki müntesiplerin yanlış bir yönlendirmeyle bu duruma sürüklenmesinin çok üzücü olduğunu belirterek yönetim bazında bu arızi durumlara yol açan zihniyet sahipleriyle hesaplaşmanın kaçınılmaz olduğunu sözlerine ekledi.
HALKLA İYİ İLİŞKİLER KURAMAMIŞ YAPILARIN GELECEĞİ YOK!
Son 10-15 yılını genellikle cihat bölgelerinde geçirdiğini ve gözlem ve tecrübeleri sonucunda bir durumu net şekilde anladığını belirten Adem Özköse, şunları kaydetti:
“Yerel olmayan, yani yerel halkla iyi ilişkiler kuramamış, değerlerini benimseyememiş; savaşırken, hak ve adalet ölçülerine riayet etmeyen; kendisini İslam dünyasının genelinin onaylamadığı bir takım aşırı fikirlere kaptırmış; orta-vasat yolda olmanın mahiyetini kavrayamamış hareketler her yerde sorun oluyorlar.”
MERHAMETİ OLMAYANIN İNSAFI DA OLMAZ!
Bu yapıların, olanca samimiyetine rağmen zihniyet dünyası itibariyle çok ciddi sorunları bulunduğunu ve özellikle de merhamet duygusundan yoksun olduklarını belirten Adem Özköse, eylem sahasına yansıyan örnekler aktardı. Direniş ahlakı bağlamında Selahaddin-i Eyyübi portresinden çıkartılması gereken birçok ders olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Selahaddin-i Eyyübi neden tarihe mal olmuştur? Neden hem İslam düşmanları hem de Müslüman halklar ona hayranlık duymuştur? Çünkü Selahaddin cihat ederken hakkı ve adaleti gözetmiş, halkla iyi ilişkiler kurmayı önemsemiş, insaf ve merhameti elden bırakmamıştır.”
BİR YERLERE TEVHİD BAYRAĞI ASARAK “’İSLAM DEVLETİ’ KURDUM” DEMEKLE OLMAZ!
Yine bu zihniyet dünyasının içinde bulunduğu en önemli açmazlardan birisinin de “İslam devleti” yaklaşımında görülebileceğini belirten Adem Özköse, birçok sorunun temel olarak buradan kaynaklandığına dikkat çekerek şu tespitlerde bulundu:
“Birçok kardeşimiz ‘İslam devleti’ derken bundan hadlerin uygulanmasını anlıyor. Böyle bir şey olamaz! İslam devleti denen şey bir düşünce işidir, bir kültür işidir, bir hukuk işidir, bir sanat işidir. Bu, ne sadece hadlere hapsedilebilir ne de dayatılabilir. İslam devleti bir süreç meselesidir. Sadece hadleri uygulamak için bir yere tevhid bayrağı çekmekle bu iş olmuyor. İslam devleti kurmak bu kadar basit, bu kadar kolay olmaz, olamaz!”
Suriye halkının dininin, namusunun, maslahatının ve daha önemlisi fizyolojik varlığının bile tehdit altında olduğu bir zeminde bu durumu yok sayarcasına kalkıp kendince devlet ilan etmenin anlaşılabilir bir yanının bulunmadığını belirten Özköse, bir de kendince “İslam devleti” ilan edip bunun savunmasına soyunmanın ve işi Müslüman kanı dökmeye vardırmanın kabul edilemez olduğunu ifade etti. Adem Özköse, sistematik katliamların gerçekleşmeye devam ettiği bir zeminde zulmün defini öne almak yerine birtakım siyasi projelerin inşasına öncelik verilmesinin İslami olamayacağını ve bunun Suriye halkına da bir fayda veremeyeceğini söyledi.
Son sürecin birçok noktada ibretamiz gelişmeler öne çıkardığını belirten Adem Özköse, bu bağlamda IŞİD’in zihniyet dünyası ve eylem tarzına karşı çıkan Ahraru’ş-Şam gibi hareketlerin “hain” olarak tanımlanmasının gülünçlüğüne dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Ahraru’ş-Şam gibi gruplarla alakalı olarak daha düne kadar ‘Bunlar CİA ile bağlantılı, arkalarında batılılar var’ gibi basit suçlamalar İranlılar tarafından yapılırdı. Bugün son olaylarla bağlantılı olarak aynı dili tekfirci gruplar ve bunlarla bağlantılı yayın organlarının kullanmaya başlaması ibretamiz bir tablo olup ciddi bir paradoksu yansıtmaktadır.”
SURİYE CİHADI, BU FİTNEDEN MÜMKÜN OLAN EN AZ ZARARLA ÇIKAR İNŞALLAH
Sonuç olarak İslam dünyasının dört bir yanından gençlerin Suriye halkının özgürlük mücadelesine destek olmak için bölgeye akın ettiğini belirten Adem Özköse, bu gençlerin samimiyet ve fedakârlığının bu yanlış adrese kanalize olduğu için heder edildiğine dikkat çekerek; bu durumun son derece moral bozucu olup üzüntü verdiğini ifade etti. Dökülenin sonuçta Müslüman kanı ve sevinenin ise zalimler olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Ama sonuçta gerek muhalefet gerek iktidar durumunda ortaya çıkan bu durumla bir şekilde hesaplaşma kaçınılmazdı. Bugün olmasa yarın öbür gün yine bu duruma gelinecekti. Sonuç olarak bu istenen, arzulanan değil arızi bir durumdur. Bu tip gelişmelerin her ne kadar kazananı olmasa da mümkün olan en az zararla içinden çıkmak gerekmektedir. İnşallah Suriye cihadı da bu fitne durumundan mümkün olan en az zararla çıkacaktır diye temenni ediyorum.”