Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Akit İmzalamak Küfür müdür?

U Çevrimdışı

UmarIbnAbdulAziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selam aleykum Mesela Seyfuddin el Muvahhid, "Davetcinin Tefsiri" adlı kitabında bir akdin altında, "İhtilaf vukuunda Köln muhakemesine başvurulur" gibi bir madde yazdığı zaman bunu imzalamanın da küfür olduğunu söylüyor.
Biz Daru'l-İslam olmayan bir ülkede yaşıyoruz. Burada kira akdi, software-lisansı gibi birçok akidlerde bu gibi satırlar geçiyor ve ben bunları imzalamaktan korkuyorum. Bu konudaki fikriniz nedir?
Alternatif olmasına rağmen böyle akitlerle karşılaşacağımız işler yapmak haram veya küfür müdür?
 
Ö Çevrimdışı

önce iman

Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum kardes belki bu arastirmam size yardimci olur


selamlarimla


Yetkili HukukunTespiti (Yasama Yetkisi ihtilafları)

Ancak ihtilafın islam ülkesi

dısında ve gerekMüslümanların kendi aralarında, gerek bulundukları ülke ya da

üçüncü bir yabancı ülke vatandasları arasındagerçeklesmesi durumlarında ise, islam

hukukunun uygulanıp uygulanmayacagı ve davanın bu yabancı ülkede açılması

halindeihtilafın tarafının ya da taraflarından birinin yahut her ikisinin Müslüman

olmalarıhalinde yabancı ülke mahkemesinin kararının tanınıp tanınmaması meselesi

ortayaçıkacaktır.


imam Muhammed, harp ülkesinde velayetinolmaması nedeni ile islam

hukukununuygulanamayacagını 172; burada hakimiyet kime ait ise onunkurallarının

geçerliolacagını söylemistir.Bu ülke mahkemesine basvuranların birinin yahut her

ikisininMüslüman olması fark etmez. Hâkimin verdigi hüküm, bunlar islamülkesine

geldiklerizaman da geçerliligini korumaktadır.173 Velev ki davanıngörülmesi için

tekrarislam mahkemesine basvurulmasın. Bir ihtilaf islammahkemesine

getirildiginde ise,ihtilaf konusu olan sey, davaya bakılıp bakılmayacagının,

dolayısıyla islam ahkâmınınuygulanıp uygulanmayacagının belirlenmesi yönünden

önem tasımaktadır.Örnegin harpülkesinde yapılan bir akitle ilgili ihtilaf islam

mahkemesine getirildiginde, akdinburada tamamlanmıs olup olmaması önem

tasımaktadır. 174


Yabancı ülkede velayetin olmamasınedeni ile islam ahkâmının

uygulanamayacagı görüsü özellikleHânefi mezhebinde öne çıkmaktadır. Buna göre

bir Müslüman islam ülkesindeyaptıgı zaman hadcezasını gerektirecek (örn. Zina,

içki içme, dirhemin dirhemle satısı vs.) birfiili harp ülkesinde gerçeklestirecek olsa

bundan dolayı kendisine herhangibir müeyyide uygulanmaz.175 Müslümannerede

olursa olsun islam ahkâmıile sorumlu olacagını kabul edenlere göre ise, islam

ülkesinde meydana gelen ihtilaflardageçerli olan hüküm ne ise, harp ülkesinde de

aynı hükümler geçerli olacaktır.176



172 es-Serahsi, SerhuSiyeri’l-Kebîr, V, 1890.

173 es-Serahsi, SerhuSiyeri’l-Kebîr, IV, 1743, 1744.

174 es-Serahsi, SerhuSiyeri’l Kebîr, V,1888.

175 es-Serahsi, SerhuSiyeri’l-Kebîr,, II, 225; IV, 1486; Atar, 227-228.

176 ed-Damiriyye, I, 357; _bn Nuceym, V, 169.




Şimdi de gelelim zahiri mezhebinin büyük imamıİbn Hazm rahmetullahi aleyh’in konu ile ilgili fetvasına:

بيان من المنافقين والمرتدين وهل عرفهم النبي صلى الله عليه وسلم بأشخاصهم أم بأوصافهم

وقال تعالى: {أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ} إلى قوله تعالى: {حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ}. وصح عن رسول الله صلى الله عليه وسلم: "ثلاث من كن فيه كان منافقا خالصا" في كتاب مسلم وغيره "إذا حدث كذب وإذا وعد أخلف وإذا اؤتمن خان وإن صام وصلى وزعم أنه مسلم". ومن طريق مسلم أيضا - نا أبو بكر بن أبي شيبة , ومحمد بن عبد الله بن نمير قالا جميعا : نا عبد الله بن نمير نا الأعمش عن عبد الله بن مرة عن مسروق عن عبد الله بن عمرو بن العاص قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "أربع من كن فيه كان منافقا خالصا ومن كانت فيه خلة منهن كانت فيه خلة من نفاق حتى يدعها : إذا حدث كذب , إذا وعد أخلف , إذا عاهد غدر , وإذا خاصم فجر". فقد صح أن هاهنا نفاقا لا يكون صاحبه كافرا , ونفاقا يكون صاحبه كافرا , فيمكن أن يكون هؤلاء الذين أرادوا التحاكم إلى الطاغوت لا إلى النبي صلى الله عليه وسلم مظهرين لطاعة رسول الله صلى الله عليه وسلم عصاة بطلب الرجوع في الحكم إلى غيره معتقدين لصحة ذلك , لكن رغبة في اتباع الهوى , فلم يكونوا بذلك كفارا بل عصاة

Münafık ve mürtedlerhakkında Peygamber’in onları şahıs ve sıfat olarak anlatıp anlatmamasına dairbir açıklama:

Allah (c.c)buyurdu: “Sana indirilene ve senden önce indirilmiş olanlara imân ettikleriniiddia edenleri görmez misin? Kendisini inkâr etmekle emrolundukları halde,tâgut’un hükmüne başvurmak istiyorlar. Şeytan da onları uzak bir sapıklıklabüsbütün saptırmak ister.” (Nisa 60)

“Hayır,Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonrada verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı duyma-dan tam birteslimiyetle teslim olmadıkça imân etmiş olmazlar.” (Nisa 65)

Müslim vediğerleri Peygamber’in şöyle dediğini rivayet ediyor:

“Üç şeykimde varsa o kimse namaz kılsa,oruç tutsa,müslümanım dese bile halismünafıkdır;konuştuğu zaman yalan söyler,vaad ettiği zaman vaadine hilafdavranır, emanete hıyanet eder.”

YineMüslim’den şöyle rivayet olunur:

Ebu Bekribn Ebu Şeybe ve Muhammed ibn Abdullah ibn Nemir şöyle dediler:

Abdullahibn Nemir dedi: Ameş Abdullah ibn Murra’dan, o Mesruk’dan, o da Abdullah ibnAmr ibn As’dan rivayet etti: Allah’ın elçisi buyurdu:

“Dört şey kimde varsa o halismünafıkdır. Kimde de bunlardan bir hususiyyet olursa, onu terk edene kadar ondanifakdan bir hususiyyet vardır: konuştuğu zaman yalan söyler , vaad ettiğizaman vaadine hilaf davranır, sözleşdiği zaman hıyanet eder (sözünde durmaz),tartışdığı zaman haddini aşar.”

Doğru olan şudur ki nifak, sahibi kâfir olan nifak (sahibiniküfre düşüren nifak) ve sahibi kafir olmayan nifak olmak üzere ikiye ayrılır.

“Mümkündür ki, Nebi’ye değil, tağutamuhakeme olmak isteyenler Rasulullah’a itaatlerini izhar etmekle beraber, bunun(rasule itaatin) doğru olduğuna inanarak, hükümde ona değil, başkasına müracaatetmeği taleb etmekle asi olurlar.

Lâkin bunu hevalarına tabii olarak heveslerine göreyapmışlardır. Bununla kâfir değil, asi oldular.”

Kaynak: İbn Hazm: El Muhalla bil Asar: 11/202

Tahkik: Ahmed Şakir(1352 h)

Sadece bu nakil dahi anlamak isteyen ve hakkı arayan içinyeterli delildir.

Aksi takdirde bu tekfirci zihniyetin önce imam İbn-i Hazm’ıtekfir etmeleri gerekir.

… Gelelim İmamMuhammed rahmetullahi aleyh’in konu ile ilgili açıklamalarına:


Bilindiği gibi İmam Muhammed, İmam’ı Azam Ebu Hanife’ninmeşhur olmuş en başarılı öğrencilerinden birtanesi olan ve ilmi ile övülmeyeihtiyaç olmayan Müctehid makamında bir şahsiyettir ve sizlere buradasunacağımız deliller onun en müstesna eserlerinden biri olan “Siyer’i Kebir”isimli eserinden olacaktır.


وَلَوْاسْتَوْدَعَ مُسْلِمٌ مُسْلِمًا شَيْئًا وَأَذِنَ لَهُإنْ غَابَ أَنْ يُخْرِجَهُمَعَهُ فَارْتَدَّ الْمُودَعُ وَلَحِقَ بِدَارِ الْحَرْبِ ،فَلَحِقَهُ صَاحِبُهُ وَطَلَبَهُ مِنْهُ فَمَنَعَهُ ،وَاخْتَصَمَا فِيهِ إلَى سُلْطَانِتِلْكَ الْبِلَادِ ، فَقَصَرَ يَدَالْمُسْلِمِ عَنْهُ ، ثُمَّأَسْلَمَ أَهْلُ الدَّارِ فَالْوَدِيعَةُلِلْمُودِعِ لَا سَبِيلَ لِصَاحِبِهَاعَلَيْهَا لِأَنَّهُ مَا كَانَ ضَامِنًالَهَا فِي دَارِ الْإِسْلَامِ

وَحِينَ مَنَعَهَا فِيدَارِ الْحَرْبِ كَانَ هُوَ حَرْبِيًّالَوْ اسْتَهْلَكَهَا لَمْ يَضْمَنْ ،فَكَذَلِكَ إذَا مَنَعَهَا

وَلِأَنَّهُ بِهَذَا الْمَنْعِ يَصِيرُفِي حُكْمِ الْغَاصِبِ ،فَكَأَنَّهُ غَصَبَهُ مِنْهُ الْآنَ ابْتِدَاءً، فَيَتِمُّ إحْرَازُهُبِقُوَّةِ السُّلْطَانِ

- فَإِنْ أَسْلَمَ بَعْدَذَلِكَ كَانَ سَالِمًا لَهُ،


2675- Bir müslüman başka bir müslümana bir şey emanetbıraksa ve kendisi hazır olmadığı zaman onu beraberinde çıkarmasına müsaadeetse, daha sonra adam irtidat edip darulharbe gitse, arkasından arkadaşıyetişip emanetini ondan istese ve o da vermeyi red etse, onun hakkında ikisidarulharbin hükümdarı yanında muhakeme olsa, o da onu müslümana vermemesinisöylese,

(Dikkat edin darul harb’in hükümdarına gidildikten sonrakisüreçte imam hala müslüman diye tanıttığını müslüman olarak tarif etmeye devamettiği gibi küfrü veya hatasına yönelik birtek söz etmiyor. Aynı durum diğerfetvalarda da geçerli lütfen fetvaların bu boyutuna dikkat edin..)

Sonra darulharp halkı müslüman olsa, emanet onu emanet verenkişinin olup o anda elinde bulunduranın onun üzerinde bir hakkı olmaz.

Çünkü darul İslâm’da onun için tazminat ödemezdi.Darulharpte de vermediğinde kendisi düşman olup istihlak ettiği taktirdetazminat ödemezdi. Üstelik vermemekle gaspeden kişi hükmünde olur. Sanki şimdiondan gaspetmiştir ve hükümdarın gücü ile ihrazı da tamam olmuştur.

2679 وَلَوْأَنَّ رَجُلَيْنِ أَسْلَمَا فِي دَارِ الْحَرْبِ، ثُمَّ غَصَبَأَحَدُهُمَا صَاحِبَهُ شَيْئًا ، وَجَحَدَهُ، فَاخْتَصَمَا إلَىسُلْطَانِ تِلْكَ الْبِلَادِ ،فَسَلَّمَهُ لِلْغَاصِبِ لِكَوْنِهِ فِي يَدِهِ ،ثُمَّ أَسْلَمَ أَهْلُ الدَّارِ ،وَالرَّجُلَانِ مُسْلِمَانِ عَلَى حَالِهِمَا ،فَالْمَغْصُوبُ مَرْدُودٌ عَلَى الْمَغْصُوبِ مِنْهُ.

لِأَنَّ رَدَّ الْعَيْنِمُسْتَحَقٌّ عَلَى الْغَاصِبِ ،بِحُكْمِ اعْتِقَادِهِ ، فَإِسْلَامُ أَهْلِالدَّارِ لَا يَزِيدُهُ إلَّاوَكَادَةً ، وَبِقُوَّةِ سُلْطَانِأَهْلِ الْحَرْبِ الْمُسْلِمُ لَا يَصِيرُ مُحْرِزًامَالَ الْمُسْلِمِ ، وَلَا مُتَمَلِّكًا؛ لِأَنَّهُمَا لَوْكَانَا فِي دَارِ الْإِسْلَامِلَمْ يَكُنْ هُوَ مُتَمَلِّكًابِحُكْمِ سُلْطَانِ الْمُسْلِمِينَ ، فَكَيْفَ يَصِيرُمُتَمَلِّكًا بِحُكْمِ سُلْطَانِ أَهْلِ الْحَرْبِ

2679- İki adam darulharpte müslüman olsa, sonra biridiğerinden birşey gaspedip inkâr etse ve ikisi o ülkenin hükümdarına şikayetetse, hükümdar elinde bulunduğu için o malı gaspeden kişiye teslim etse, ikiadam müslüman olarak devam ederken ülke halkı müslüman olsa, gaspedilen şeykendisinden gaspedilmiş olan kişiye geri verilir.

Çünkü inancı gereğince gaspedilmiş şeyi kendisine iade etmekvaciptir. Ülke halkının İslâma girmesi bunu ancak pekiştirmiş olur. Düşmanınhükümdarı gücü ile de müslüman başka müslümanın malını ihraz etmiş olmadığıgibi mülk de edinmiş olamaz. Çünkü ikisi darulislâmda olsalardı müslümanhükümdarın hükmü ile onu mülk edinmiş olmazken, düşman halkın hükümdarı gücüile nasıl mülk edinmiş olur? (C .3)

Sadece buraya aldığımız izahlar meselenin anlaşılmasıaçısından fazlasıyla yeterli-dir fakat maksat anlamak olmalı ki anlaşılsın…

Bu üç imamın da mahkemeye kayıtsız şartsız küfür diyenleremuhalif olarak küfür demediklerini görüyoruz.

Bu imamların da büyük İslâm âlimlerince tekfir değil takdiredildiğinden başkasını bilmiyoruz.


Bu âlimleri bu görüşlerinden dolayı bırakın tekfiri, ağırbir dille eleştiren hiç bir ehl-i sünnet âlimi var mıdır!?

HANEFİ ALİMLERİNDENMAHKEME KONUSUNDA BİRKAÇ FETVA

Hanefi alimlerinden bazıları iki hâkimden biri müslüman birizımmi olması ve müslümanın lehine hüküm vermeleri durumunda bu mahkemeyi caizsayıyorlar.

Amma, bir hâkim varsa ve o da zimmi ise ona baş vurmayı caizsaymıyorlar...

Lakin, müslümanlar zimmiyi hâkim tayin etseler bunahanefilerden hiç birinin bu hâ-linden yani zımmiyi hakim tayin ettiğindendolayı o müslümanın küfründen-kafirliğinden-mürtedliğinden-ya da dinden birşekilde çıktığından söz ettiğini bilen varsa söylesin...


Hanefi mezhebi kitablarından “el Fetevayi Hindiyye”de İmamSerahsiden (v. 483 h/1090 m) naklen şöyle diyor:

“(İmam Serahsi) “el Mebsut” isimlikitabının bir yerinde de bunu bildirmiştir.

O şöyle demiştir;

Bir müslüman ve bir zımmi başka bir zımmi hâkim tayinetseler, onun zımmi hakkında hükmü caiz müslüman hakkındaki ise caiz değildir.

Ya da bir müslüman ve bir zımmi, biri müslüman biri zımmiolan heyeti hâkim tayin etseler, heyetteki her iki şahıs da zimminin aleyhinemüslümanın lehine hüküm verseler caizdir.

Yok eğer, zimminin lehine müslümanın aleyhine hüküm verselercaiz değildir.

Yine, onlar bir köle ve bir hürden ibaret heyeti hâkim tayinetselerdi ve o iki hâkim hüküm verseydi hükümleri caiz olmazdı. Çünkü, köleninhükmü caiz değildir. Hür olanın hükmü de münferid kalıyor.

Hükme başvurankimseler ise o ikisinin beraber hükmüne razı olmuştu. Buna göre de onunhakkında sadece biri hüküm veremez.

Hepsinin, bir zımmi iki müslüman arasında hüküm verse vemüslümanlar bunu kabul etseler de, müslümanların zimmiyi baştan hâkim tayinetmeleri halinde olduğu gibi caiz olmaz.”

Kaynak: Nizamuddin el Belhi: el Fetava el Hindiyye: 3/374Beyrut: Darul Kutubil İlmiyye:1421/2000

Hanefi imamlarının büyüklerinden, “el Muhit el Burhani” adlıkitabın sahibi Burhanuddin el Merğinani (551-616 h/ 1156-1219 m) diyor ki:

“Diyoruz ki: Bir müslüman ve birzımmi, aralarında hüküm verecek diğer bir müslüman ve zımmiden ibaret heyetinhükmü üzere anlaşsalar ve heyetteki her ikisi müslümanın lehine zimmininaleyhine hüküm verseler caizdir.

Çünkü heyetteki her iki şahs (müslüman ve zimmi) zımmilerinüzerinde hüküm ve şahidlik edebilir.

Yok eğer, heyet zımminin lehine müslümanın aleyhine hükümverirlerse caiz değildir. Çünkü, zımmiler müslümanların üzerinde hüküm vermeyehakkı yoktur ve davadan çekilir.

Aynı zamanda hüküm vermeye hakkı olsa bile müslümanınhükmünün infaz edilmesi de imkânsız olur. Çünkü o (mahkemeye başvuran) sadecebir müslümanın reyine razı olmamıştı


Buna binaen, iki müslüman hür ve köleden ibaret bir heyetiaralarında hâkim tayin etseler, hür olan aralarında hüküm verse caiz olmaz.Çünkü köle hüküm vermeye ehil değildir...”

Kaynak: Burhanuddinel Merginani: el Muhit el Burhani: 8/615Daru İhyai Turasil Arabi

Bakın meseleye dikkat edin, hâkimlerin hükümlerinin neolduğuna değil müslümanın hâkim olarak kendine bir zımmiyi seçmesine rağmenhiçbir âlimin bu müslümanların hata ya da haram ya da günah işlediğini hiç konudahi etmediğine dik-kat edin.

Bu nakillerde ismi geçen alimlerin mahkemeye giden insanlarıhiçbir ayrıma tabi tutmadan tekfir etme yerine belli başlı bazı hususlaradikkat ettiklerini görüyoruz. Zamanımızın ilimsiz müctehidleri gibi önünegeleni tekfir etme yerine meselenin hakikatını araştırıp ona göre hükümveriyorlar. O alimler müslümanları tekfirden kurta-rabilmek için adeta kılıkırk yarıyorlardı. Günümüzün cesur tekfirci cahilleri böyle bir gayretgöstermedikleri gibi, bu alimlerin sözlerini tevil ederek önlerine gelenitekfir ediyorlar. Onların söylemediği sözleri onlara izafe ediyorlar ve şöylediyorlar;

“bu kitapta her nekadar da bu ifadeler varsa da aslında o alim şunu demek iste-di” diyerekaslında yaptıklarının doğru olmadığını ifade eden fetvaları tahrif ederek hevave arzularına göre değiştiriyorlar.

Bunlardan bazılarınınyaptığı şu tahrifi bir örnek olarak nakledeyim. Bu aşırıcı grup mensublarındanbirilerine aşırılıktan dönerler ümidi ile Fahruddin er Razi’den ve İbn Hazm’danyukarıda yazdığım şu nakilleri yazarak göndermiştim. Bakın onlar nasıl-da çarpıtaraksözü değiştirdiler:

Birincisi: FahruddinRazi’den yaptığım nakil:

“Bu ifadeden murad şudur: Bazıkimseler, ehl-i tuğyandan (azgın kimselerden) bazısı huzurunda muhakeme olmayıistemiş, Hz. Muhammed’in huzurunda muhakeme olmayı istememişlerdir.

Kâdı şöyle demiştir:“Tâgutların huzurunda muhakeme olmanın bir küfür gibi; Hz. Muhammed’in hükmünerazı olmamanın ise bir küfür olması gerekir.” (Tefsir’i kebir c.8.s.121)

Bakın onlarıntahrifine ve kendi yaptığı ketmetme suçunu kral çıplak diyen cambaz misali,bizleri suçlamalarına. Aynen aktarıyorum:

Er-Razi’den Nakledilen ve Nakledilmesi Gerekli Olup daKetmedilen Sözlerin Beyanı:

A. Metin ve Tercüme: (er-Razi, Mefatihu’l Gayb 10/124 Beyrut, Daru’l Kutubi’l-İlmiyye, 1421, Baskı:1 Cild:32) er-Razi (544-606/1149-1206) “Mefatihu’l Gayb”da şöyle demektedir: “Busözden mak-sat şudur; İnsanlardan bazıları ehl-i tuğyandan olan bazı kimseleremuhakeme olmayı istemiş, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e muhakemeolmayı istememişler.

(Hüseyin ) el-Kadı((Şafii alimleri bazı lakap ve künyeleri kullanarak belirli alimlerikastederler. Şafii mezhebine ait kitaplarda kastedilen Kadı, Hüseyin’dir(462/1070) şöyle demiştir: “Tağutlara muhakeme olmak bir küfür (olduğu) gibi;Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hükmüne razı olmamanın (da) bir küfürolması gerekir. Buna şunlar delalet eder;

Dikkatle okuyanın hemen fark edeceği bu ibarelerideğiştirme, onların bu hu-susta ne kadar da usta olduğunu,sözleri nasıl daçarpıttıklarını anlamak için yeterlidir sanırım. Nakilde “kadı dedi ki”diyebaşlayan satırın arasına olduğu kelimesini ‘ve’-‘da’ bağlacını ilave etmişlerondan sonra da başlamışlar hücuma,iftiraya ve tekfirciliğe. Ba-kın bu ufak amateknik saptırma ve de çarpıtmadan sonra, ibareyi nasıl da kendi lehleri-neçevirmişler. Daha sonra da başlamışlar bizim daha önce kendilerine yazdığımızken-dilerinin de beğenmeyerek karşı çıktıkları “benzeyen bizzat benzetileninaynı değildir” konusunu işlemeye. Şimdi de bu benzeme ve benzetme konusundakisözlerini naklede-lim;biz de zaten buna katılıyoruz, itirazımız da yoktur. Bukonuyu daha önce yazacak-tım ama meseleleri luzumsuz uzatmış olmamak içinyazmamıştım.

Muhatabın sözleri:

El-Kadı’nın buradayapmış olduğu teşbihi tefsir edebilmemiz için beyan ilmi devreye girmelidir.Zira teşbih, beyan ilminin konusudur.

Beyan: “Bir manayıfarklı söz ve usüllerle anlatmayı sağlayan, belirli usül ve kuralları olan birilimdir.”

Teşbih: Bir maksatiçin, bir şeyi (müşebbehi) her hangi bir vasıfta (vech-i şebeh) diğer bir şeye(müşebbeh bih) bir edatla birleştirmek (benzetmek)tir. İlk unsura müşebbeh(benzetilen), ikinci unsura müşebbeh bih (kendisine benzetilen) vasfa, vech-işebeh (benzetme yönü) denilir. Teşbih edatı, “kef” veya benzeri edatlardır.

Misal: “İlim,hidayette (doğru yolu gösterme) de nur (ışık) gibidir.” Bu misal-de: Müşebbeholan “İlim” müşebbeh bih “Nur” vech-i şebeh “Hidayet” teşbih edatı“Kef”.El-Kadı’nın “Tağutlara muhakeme olmak bir küfür (olduğu) gibi, Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’in hükmüne razı olmamanın (da) bir küfür olmasıgerekir” sözünde:

Müşebbeh(benzetilen): Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hükmüne razı ol-mamanınküfür olması.Müşebbeh bih (kendisine benzetilen): Tağutlara muhakemeol-mak.Vechi şebeh (benzetme yönü): Küfür. (teşbih’in iki tarafıdır.)Teşbihedatı: Kef’dir.

Hükmü tespit etmekiçin benzetme yönü ile benzetilenin tüm yönleri ile aynı olması gerekmektedir.Zira benzerlikler ele alındığı nokta itibariyle değer kazanır.

Müşebbeh, müşebbehbih ile aralarındaki illet (benzetilme nedeni) benzerliği sebebiyle aynı hükmüalır. Yani müşebbeh bih’in hükmü ne ise müşebbeh de aynı hükümde olur.(Benzetme yönü de benzetilen de aynı hükümde olur.) Suyuti “İtkan”da şöyledemekte-dir: “Ulemadan bazıları teşbihi şöyle tarif ederler: Müşebbehe,müşebbeh bih’in hüküm-lerinden birini vermektir. (Suyuti, el-İtkan fi Ulumi-lKur’an: 2/114 (Lübnan, Daru’l-Fikr, 1416)….. onların sözü bu.

Cevap :

Halbu ki eserinarapça baskısı da türkçe baskısı da onların dediği gibi, “tağutlara muhakemeolmak bir küfür (olduğu) gibi; Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’inhükmüne razı olmamanın (da) bir küfür”şeklinde değil,bizim naklettiğimiz;

“tağutlara muhakemeolmak bir küfür gibi; Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hükmüne razıolmamanın ise bir küfür olması gerekir” şeklindedir.

Şu halde onlarındelil diye yazdığı beyan ilminin konusu olan teşbihle alakalı hususlarıkendileri tekrar tekrar okumalıdırlar.


İkincisi ibn Hazım’ın fetvası:

Bizim ibn Hazım’dannaklimizin özeti ve konumuzla alakalı bölümü: İbn Hazm’ın söz-leri:

Doğru olan şudur kinifak, sahibi kâfir olan nifak (sahibini küfre düşüren nifak) ve sahibi kafirolmayan nifak olmak üzere ikiye ayrılır.

Mümkündür ki, Nebi’yedeğil, tağuta muhakeme olmak isteyenler Rasulullah’a itaatlerini izhar etmekleberaber, bunun (rasule itaatin) doğru olduğuna inanarak, hükümde ona değil,başkasına müracaat etmeği taleb etmekle asi olurlar. Lâkin bunu hevalarınatabii olarak heveslerine göre yapmışlardır. Bununla kâfir değil, asi oldular.

Kaynak: İbn Hazm: ElMuhalla bil Asar: 11/202 Tahkik: Ahmed Şakir (1352 h)

Onlar İbn Hazm’ın sözlerini de şöyle değiştirmişler;Muhatap:

İbn Hazm’danNakledilen ve Nakledilmesi Gerekli Olup da ketmedilen Sözlerin Beyanı

Metnin Tercümesi:

İbn Hazm(rahimehullah) “el-Muhalla”da şöyle der: 2203. Mesele: “Münafıklar ve MürtedlerKimdir?”Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Dört şeykimde bulunursa o kişi halis münafık olur. Kimde bu özelliklerden biribulunursa bunu terk edinceye kadar kendisinde nifak özelliklerinden biribulunmuş olur: (1) Ken-disine bir şey emanet edilince ihanet eder, (2)Konuştuğunda yalan söyler, (3) Antlaşma yaptığında antlaşmaya vefa göstermez,(4) Düşmanlık yaptığında haddi aşar” [ Buhari (34); Müslim (58); Tirmizi(2632); Nesai (5020); Ebu Davud (4688)]

Sahih olan şudur ki:Buradaki nifak, sahibi kafir olmayan ve nifak olan (da) olabilir. Mümkündür ki:“Tağuta muhakeme olmayı irade ederek Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’emuhakeme olmayı istemeyenler, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’eitaatlerini zahir kılmakla ve bu itaatin sahih olduğuna itikad ederek,Resulullah (s.a.v)’in gayrisinden hüküm talep etmekle asi olurlar. Lakin bunuhevalarına tabi olarak yaptılar ve bununla kafir değil asi oldular.

Biz bunu açık birşekilde kendi yanımızda buluyoruz. Biz, hakim yanında (mu-hakeme olmak için)Kur’an’ı Kerim ve Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın onla-rınikrarıyla sabit olan sünnetine çağırıyoruz. Onlar ise buna karşı çıkarak EbuHani-fe’nin, Malik’in ve Şafii’nin görüşleriyle rızalaşıyorlar. (muhakemeoluyorlar)Bu hiçbir kimsenin inkar edemeyeceği bir iştir. Onlar bununla kafirolmuyorlar. Allah’u Teala, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’e başvurma-dıkça iman etmiş olmayacaklarını beyanedinceye kadar diğerleri de böyledir.Vacib olan şudur ki: Kim buna daha öncedenvakıf olur ve sonradan vakıf olur ve kıyamet gününe kadar vakıf olur ve karşıçıkar inad ederse o kafirdir. Ayet-i Kerime’de ‘onlar bu ayetin inmesindensonra inad ettiler’ şeklinde onların nakli bu

Cevab :

Özellikle ibaredeki şu ifadeleri iptal etmişler.

وقال تعالى: {أَلَمْ تَرَإِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ} إلى قوله تعالى:{حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ}.

Manası : Allah (c.c)buyurdu “görmedin mi o kimseleri ki istiyorlar.”(Nisa 60)dan

Allah (c.c) ın şubuyruğu “ta ki aralarında seni hakem tayin etmedikce…” (nisa 65)




Bunun sebebi nedir acaba? Bu ayetleri ibareden cıkaranlarınniyetleri açıkça belli ki in-sanlar ibn Hazım’ın sözünü anlamasınlar böyleliklede kendilerinin sapık fikirlerini kabul etsinler, kendileri de alim edası ilehem sapsın hemde saptırsınlar. Onların yazdıklarını okumaya devam edelim.Muhatab :

2- NakledilenSözlerin İcmali Manası:

İbn Hazm(rahimehullah), Kur’an ve sünnetin hükümlerinden önceye imamlarının bunasslardan anladıklarını geçirenlerin bu imamları kendilerine tağutedindiklerini, ancak bununla kafir ve münafık

değil ancak fasık ve günahkar olacaklarını ifade etmiştir.Bu-nunla birlikte Nisa Suresi’nin 60. ve 65. ayetlerine binaen ihtilaflardaResulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e başvurmadıkça hiçbir kimsenin imanetmiş olmayacağını ve bu hükmü inkar etmeden, bu hükme karşı çıkıp bunda inadedenin de kafir olacağını beyan etmiştir.

Bunlar otekfircilerin yazdıklarıydı.

Cevab : Dikkat edenindikkatinden kaçmayacağı üzere bir sapıklıkla, onlar “Allah’ın ayetlerine karşıçıkıp inat edenler” ibaresinden dolayı ibn Hazım’ın o sözünden maksadın onlarıntekfir edildiği manasını çıkarmışlar.

Halbuki İbn Hazım’ınsözü şudur:

Doğru olan şudur kinifak, sahibi kâfir olan nifak (sahibini küfre düşüren nifak) ve sahibi kafirolmayan nifak olmak üzere ikiye ayrılır.

Mümkündür ki, Nebi’yedeğil, tağuta muhakeme olmak isteyenler Rasulullah’a itaatle-rini izhar etmekleberaber, bunun (rasule itaatin) doğru olduğuna inanarak, hükümde ona değil,başkasına müracaat etmeği taleb etmekle asi olurlar. Lâkin bunu hevalarınatabii olarak heveslerine göre yapmışlardır. Bununla kâfir değil, asi oldular.(İbn hazm)

İnsan şaşıyorbunların anlayışlarına. İnsan nasıl olur da özellikle üzerine basa basa“bu-nunla kâfir değil, asi oldular” sözünden “bundan ibn Hazım’ın maksadıonların kafir olduklarıdır” manasını çıkarır; bundan daha da garibi birileribunlara inanıyor bizim de inanmamızı bekleyerek bu ilim ve akıldan uzakyorumları nakledip yayıyorlar.

Onların yorumlarındanbiri de şudur; Tağutun ne ve nasıl olduğunu anlattıktan sonra diyorlar ki:

Muhatab :

Hristiyanlar da Allah(azze ve celle)’a Hz. İsa (aleyhisselam)’ı eş koşmaktalar ve onu rab edinerekona tapmaktalar. İsa (aleyhisselam)’ya tapanlar için İsa (aleyhisselam)tağuttur, yani insanların Allah (azze ve celle)’tan ayrı tapındıkları birvarlıktır. Ancak İsa (aleyhisselam) hiçbir zaman Allah (azze ve celle)’ıntevhid edilme-sinden başka bir şey söylememiş ve bundan razı olmamıştır.Dolayısı ile İsa (aleyhisselam) bizzat tağut değildir.

Ayrıca tağut, haddiaşmak manasında da kullanılan bir kelimedir. Zira İbn Kayyım mecaz hakkında “obir tağuttur”diyerek mecazın insanların Allah (azze ve celle)’a karşı haddiaştıkları bir şey olduğunu ifade etmiştir.



Bunlar anlaşıldıktan sonra İbn Hazm (rahimehullah), taklidinharam olduğunu şiddetle savunduğu için, imamların bizzat tağut olmamakla birlikteinsanların onların sözlerini Kitap ve Sünnet’e karşı önceleyerek Allah (c.c)’akarşı haddi aştıklarını ve imamların kavillerini öncelediklerinden bunlara

muhakeme olduklarını ve bu sebeple de imamları tağuıtedinmiş olduklarını ifade etmektedir. Onların sözü burada bitti.

Cevap :

Bakın şu hataya! Bu aşırıcı taife özetle şunları söylüyor;ibn Hazm’a göre mezheb imamlarına uyanların, o imamlar tağutudur bu sebeble deibn Hazım tağuta başvuran kafir değil asidir derken asıl tağutları değil demezheb imamlarını kast ediyor. Onlara baş vuran kafir değil fasıktır diyorlar.Buna da delil olarak aldıkları, (özet mana olarak) şunu yazmışlar: Tağut, bazeninsanların Allaha ortak koştuğu olur ama o buna rıza göstermez ya da haberidahi olmaz. Verdikleri örnek te İsa (a.s.) dır.

Bu yorumu yazanasorarım; Acaba ibn Hazım İsa (a.s.) dan da tağut diye mi bahsetmiştir? Tabii kihayır! Çünkü bu küfür sözüdür, yani hristiyanların aşırılıklarını anlatırkenonların iddalarına göre itaat ettikleri İsa (a.s.) ya ibn Hazm da, bir başkamüslüman da tağut demediği gibi islam alimlerine onları islam alimi olarakkabul edip bildikleri halde tağut dememişlerdir; bu caiz de değildir. Görüldüğüüzere bu aşırıcı taife, naslarla oynayıp kendi arzularına alet ettikleri gibi,alimlerin fetvalarını da tahrif edip değiştirerek cambazlık yapıyorlar. Allah’ahamd olsun ki bu gibi dalalet ehline cevap verip onların ipliğini pazaraçıkaracak iman erleri vardır.


Not: Tagut Mahkemesine gidenleri tekfir edip ,tekfir etmeyenleri de tekfir edenlere cevap.
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bakın meseleye dikkat edin, hâkimlerin hükümlerinin ne olduğuna değil müslümanın hâkim olarak kendine bir zımmiyi seçmesine rağmen hiçbir âlimin bu müslümanların hata ya da haram ya da günah işlediğini hiç konu dahi etmediğine dikkat edin.

Altını çiziktireyim dedim...
 
Üst Ana Sayfa Alt