@anonimadam, size cevaplarım şunlardır:
(1) Allahu Ekber yâni "tekbir" cümlesi Onun yüceliğini belirtir. Ayrıca "Mülk Allah'ındır" ilkesini düşünürseniz Onun mülkünden çıkamayacağınızı da anlarsınız, yâni O yarattığı için buradasınız ve sizi hayatta tuttuğu için Ona muhtaçsınız. O halde kendisine ibadet edilmeye layık olan tek varlık Odur. Ona ibadet etmek, en azından edebe binaen gereklidir. İnsanları ve Cinleri ancak Onu tanımaları ve Ona ibadet etmeleri için yarattığını bildirdiğine göre, Ona ibadet edenlerle etmeyenler eşit olamaz! İşte ibadet etmek bu yüzden de gereklidir.
(2) Öncelikle yaptığınız yanlış bir fiili açıkça itiraf etmeniz yanlıştır, çünkü okuyan herkesi şâhit tutmuş oldunuz! Kendinizden bahsetmeden "bir kişinin/bir kimsenin" şeklinde gerçekten "anonim" bir ifade kullanmış olsaydınız çok çok akıllıca olmaz mıydı? Bahsettiğiniz fiil gerçekten hem sakıncalı hem de gereksiz ve nâhoş bir fiildir. Evvela, en azından mekruh olduğu söylenebilir ve belki tahrimen mekruh bile sayılabilir. Fakat konunun temeline inilirse, neden akla ve dolayısıyla dine ters olduğu daha iyi anlaşılır:
İnsan vücudunun yaşaması için solunum, beslenme, sindirim, dolaşım, boşaltım ve uyku fiillerini gerçekleştirmesi gereklidir. Ayrıca istemsiz olarak yani otomatik olarak çalışan görme, işitme, koku alma, tat alma ve dokunma duyuları, onun yaşarken bazı hareket ve eylemleri gerçekleştirebilmesi için gereklidir.
Allah, insanları melekler gibi cinsiyetsiz yaratmamıştır. Özellikle yani tasarlayarak iki cins insan yaratmıştır. Erkek ve kadın cinsiyet rolleri ve anatomileri ile aralarındaki etkileşimin nasıl ve ne şekilde olacağını en ayrıntılı bir şekilde tasarlamıştır. Eğer insanlar, erkek ve kadın cinsleri şeklinde iki farklı cins olsaydı insan medeniyeti nasıl olurdu sorusunun cevabı işte şu an içinde bulunduğumuz hayatın ta kendisidir. İçinde bulunduğumuz hayat iki cinsli biyolojiye göre tasarlanmıştır. Bu modelin çalışması için yâni biyolojik çoğalmanın gerçekleşmesi için erkek ve kadın arasında bir tür etkileşimin olması gerekir. Bu etkileşim için de mantıklı bir sebebin olması gerekir. İşte insanlara verilen cinsi his ve bunun gerçekleşmesi ile elde edilen cinsi duyu, bu etkileşim için gerekli olan mantıklı sebebin ta kendisidir, aksi halde erkek ve kadın cins ilişkisi başlamayacaktı ve biyolojik çoğalma da gerçekleşemeyecekti.
Fakat cinsî hissin diğer altı zorunlu bedensel fiil gibi insan vücudunun yaşaması için hiç de gerekli olmadığı ve yine cinsi duyunun da diğer beş duyu gibi istemsiz değil istemli olduğu ve yaşarken insan vücudunun bazı hareket ve eylemleri gerçekleştirebilmesi için hiç de gerekli olmadığı gâyet açıktır. İşte bu yüzden erkek ve kadın evliliği farz kılınmamıştır. O halde evli olmayan bir er kişinin, gerçekte istemli olarak çalışan cinsî hissini tek başınayken etkinleştirmesi ve fiilen bir hanımı olmamasına rağmen, cinsî duyu elde etmeye çalışması Allah'ın ezelde tasarlamış olduğu evlilik kurumunun varlık sebebine aykırıdır. Bu aykırı duruma düşmekten çokca sakınmalıdır. Ya Hz. Peygamber'in evlilik sünnetini gerçekleştirmek için her türlü gayret gösterilebilir ya da derviş Yunus Emre'nin zor yolu seçilebilir. Fakat bu zor yolu bilerek ve anlayarak seçmek, sıradan kişiler için imkânsız sayılabilir.