ALLAH HER YERDE, HER DURUMDA, HER VARLIK ÜZERİNDE EKBERDİR AMA...
Bir dinsizin depremde bir çocuğun kurtuluşu esnasında "ALLÂHU EKBER" diye bağıran kurtarma ekibini eleştirmesi üzerine facede "Allâhu ekber" paylaşımları birden bire arttı. Bu ilk bakışta güzel, insanların dinlerine gösterdikleri bir hassâsiyet olarak görülebilir. Fakat işin aslına baktığımızda bunun pek de öyle olmadığını anlamamız zor değildir.
Neden? diye bir soru sorulacak olursa,
Bu ülkede Allah'ın kanunları 100 seneye yakın bir zamandan beri kaldırılmış, Allah'a âit olan hâkimiyet (hüküm koyma, kanun ve yasa yapma hakkı) gasbedilmiş, Allah'a, Allah'ın kitabına ve Allah'ın peygamberine savaş açılmış, "Allah'ı tahtından indirdik" diye demeçler verilmiş ama millet tırsmış, korkmuş ve sâdece dilden "Allâhu ekber" demeye devam etmiştir. Oysa "Allâhu ekber", kazanılan zaferlerden, edinilen başarılardan sonra söylenmesi âdeta kural olmuş bir kelimedir.
Nitekim, müslümanların Medine'ye hicretinden ve orada hâkim duruma geçmelerinden sonra ezan meşrû kılınmıştır. Çünkü orada artık kâfirler değil müslümanlar, müşriklerin yasaları değil, Allah'ın yasaları hâkimdi.
İslam mücâhitleri bir beldeyi, bir kaleyi fethettikleri zaman ilk iş olarak o fethedilen yerin en yüksek yerine çıkıp ezan okurlardı. Nitekim Allah Rasûlü de Mekke'yi fethettiği zaman Hz. Bilal'i Kâbe'nin damına çıkartmış ve ezan okutmuştu. Bir beldenin fethinden sonra orada ezan okumak, "burası bundan sonra islam toprağıdır, burada artık küfrün, şirkin yasaları değil, Allah'ın hükmü geçerlidir" demekti. Oysa bugün insanların kahhar çoğunluğu "Allahu ekber" nâraları patlatırken aynı zamanda da Allah'ın hükmüne kafa tutarak, Allah'ın hükümlerine mukâbil kanunlar, yasalar yapanların peşlerinden gidiyorlar. Üstelik onları desteklerlerken de cihad şuuru ile destekliyorlar. Meydanlarda, "hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" diyenleri, "islam güncellenmelidir" diyenleri, "1400 sene önceki islamı bugün uygulayamazsınız" diyenleri elleri patlarcasına alkışlıyorlar. "Eşcinsellere de kanûnî haklarını vermemiz şarttır" diyenleri, İstanbul sözleşmesi ile namus telakkisini reddedenleri, kadının kocasını aldatmasının, kocanın karısını aldatmasının önünü açanları desteklemeye, peşlerinden gitmeye devam ediyorlar. Hani Allâh ekberdi?
Eğer Allah'ın ekber olduğuna dilde değil, özde ve fiilde gerçek mânâda inanmış olsa idik, hâkimiyette (yasa ve kanun yapmada), kendi nefsimizde, âile yaşantımızda, ticâret hukukumuzda, yani hayatın her safhasında Allah'ın ekber olduğunu isbatlamalı ve işte o zaman "ALLÂHU EKBER" diye haykırmalıydık. Bizler Allâhu ekber dediğimiz zaman da vucûdumuzun bütün hücreleri de dilimize eşlik edercesine Allâhu ekber diyebilmeliydi. Ve bizler Allâhu ekber derken mü'minler zafere ermenin sevincini yaşamalı, kâfirler de korkuya kapılmalıydılar. Peki şimdi öyle mi? Bizler Allâhu ekber dediğimiz zaman kimleri ürkütüyoruz? Kimler bizim Allâhu ekber dememizden korkarak saklanacak yerler arıyor?
İşte bu yüzden, eğer bizler Allâhu ekber derken islam topraklarında küfür yasaları ve kâfirlerin maşaları hükmediyorlarsa, bizlerin Allâhu ekberleri mazlumlara, dünyanın her köşesinde işkence gören, zulüm gören, katledilen, ırzları kirletilen müslümanlara umut olamıyorsa ve bizler Allâhu ekber derken o mazlumlara zulmedenler korkmuyorlarsa, bizlerin Allâhu ekber dememiz sâdece dildedir. Özde ve fiilde değildir demektir.
Ne zaman islam topraklarında islâmı yeniden hâkim kılar, idârede, câmilerin kürsü ve minberlerinde, evlerde, iş yerlerinde Allah'ın âyetlerini korkmadan, Allah'ın muradına uygun bir şekilde söyleyip uygulayabilirsek, işte o zaman "ALLÂHU EKBER" demek gerçek anlamda yerini bulmuş demektir.
Allah bizlere yine Kâbe'nin damından, islam topraklarındaki tüm minârelerden gerçek mânâda "ALLÂHU EKBER" demeyi nâsip etsin!
Bir dinsizin depremde bir çocuğun kurtuluşu esnasında "ALLÂHU EKBER" diye bağıran kurtarma ekibini eleştirmesi üzerine facede "Allâhu ekber" paylaşımları birden bire arttı. Bu ilk bakışta güzel, insanların dinlerine gösterdikleri bir hassâsiyet olarak görülebilir. Fakat işin aslına baktığımızda bunun pek de öyle olmadığını anlamamız zor değildir.
Neden? diye bir soru sorulacak olursa,
Bu ülkede Allah'ın kanunları 100 seneye yakın bir zamandan beri kaldırılmış, Allah'a âit olan hâkimiyet (hüküm koyma, kanun ve yasa yapma hakkı) gasbedilmiş, Allah'a, Allah'ın kitabına ve Allah'ın peygamberine savaş açılmış, "Allah'ı tahtından indirdik" diye demeçler verilmiş ama millet tırsmış, korkmuş ve sâdece dilden "Allâhu ekber" demeye devam etmiştir. Oysa "Allâhu ekber", kazanılan zaferlerden, edinilen başarılardan sonra söylenmesi âdeta kural olmuş bir kelimedir.
Nitekim, müslümanların Medine'ye hicretinden ve orada hâkim duruma geçmelerinden sonra ezan meşrû kılınmıştır. Çünkü orada artık kâfirler değil müslümanlar, müşriklerin yasaları değil, Allah'ın yasaları hâkimdi.
İslam mücâhitleri bir beldeyi, bir kaleyi fethettikleri zaman ilk iş olarak o fethedilen yerin en yüksek yerine çıkıp ezan okurlardı. Nitekim Allah Rasûlü de Mekke'yi fethettiği zaman Hz. Bilal'i Kâbe'nin damına çıkartmış ve ezan okutmuştu. Bir beldenin fethinden sonra orada ezan okumak, "burası bundan sonra islam toprağıdır, burada artık küfrün, şirkin yasaları değil, Allah'ın hükmü geçerlidir" demekti. Oysa bugün insanların kahhar çoğunluğu "Allahu ekber" nâraları patlatırken aynı zamanda da Allah'ın hükmüne kafa tutarak, Allah'ın hükümlerine mukâbil kanunlar, yasalar yapanların peşlerinden gidiyorlar. Üstelik onları desteklerlerken de cihad şuuru ile destekliyorlar. Meydanlarda, "hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" diyenleri, "islam güncellenmelidir" diyenleri, "1400 sene önceki islamı bugün uygulayamazsınız" diyenleri elleri patlarcasına alkışlıyorlar. "Eşcinsellere de kanûnî haklarını vermemiz şarttır" diyenleri, İstanbul sözleşmesi ile namus telakkisini reddedenleri, kadının kocasını aldatmasının, kocanın karısını aldatmasının önünü açanları desteklemeye, peşlerinden gitmeye devam ediyorlar. Hani Allâh ekberdi?
Eğer Allah'ın ekber olduğuna dilde değil, özde ve fiilde gerçek mânâda inanmış olsa idik, hâkimiyette (yasa ve kanun yapmada), kendi nefsimizde, âile yaşantımızda, ticâret hukukumuzda, yani hayatın her safhasında Allah'ın ekber olduğunu isbatlamalı ve işte o zaman "ALLÂHU EKBER" diye haykırmalıydık. Bizler Allâhu ekber dediğimiz zaman da vucûdumuzun bütün hücreleri de dilimize eşlik edercesine Allâhu ekber diyebilmeliydi. Ve bizler Allâhu ekber derken mü'minler zafere ermenin sevincini yaşamalı, kâfirler de korkuya kapılmalıydılar. Peki şimdi öyle mi? Bizler Allâhu ekber dediğimiz zaman kimleri ürkütüyoruz? Kimler bizim Allâhu ekber dememizden korkarak saklanacak yerler arıyor?
İşte bu yüzden, eğer bizler Allâhu ekber derken islam topraklarında küfür yasaları ve kâfirlerin maşaları hükmediyorlarsa, bizlerin Allâhu ekberleri mazlumlara, dünyanın her köşesinde işkence gören, zulüm gören, katledilen, ırzları kirletilen müslümanlara umut olamıyorsa ve bizler Allâhu ekber derken o mazlumlara zulmedenler korkmuyorlarsa, bizlerin Allâhu ekber dememiz sâdece dildedir. Özde ve fiilde değildir demektir.
Ne zaman islam topraklarında islâmı yeniden hâkim kılar, idârede, câmilerin kürsü ve minberlerinde, evlerde, iş yerlerinde Allah'ın âyetlerini korkmadan, Allah'ın muradına uygun bir şekilde söyleyip uygulayabilirsek, işte o zaman "ALLÂHU EKBER" demek gerçek anlamda yerini bulmuş demektir.
Allah bizlere yine Kâbe'nin damından, islam topraklarındaki tüm minârelerden gerçek mânâda "ALLÂHU EKBER" demeyi nâsip etsin!