Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah'a Itaat Vücuda Güç Ve Kuvvet Kazandırır!

B Çevrimdışı

berae24

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'a İtaat Vücuda Güç ve Kuvvet Kazandırır!

Güç ve kuvvet de yüce Allah'a itaat ya da isyan ile alâkalıdır. "Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin." (Hud, 52)

İbnü'l-Kayyım el-Cevzî şöyle demektedir: "Azalan yüce Allah'a itaatte kullanmak, onlara kuvvet verir. Azalan Allah'a isyanda kullanmak ise onları zayıflatıp dermansızlaştırır." İbnü'l-Kayyım el-Cevzî bu konuyu kitabında: "el-Himâyetü mine'l-A'dâ" (Düşmanlardan Korunmak) başlığı altında incelemiştir. Bu konuya daha önce değinmiştik. Mü'min, Allah'a itaat ettiği zaman her şeyiyle O'na itaat eder. Hatta cinler ve diğer insanlar Allah'a itaat eden müminden çekinirler, korkarlar.

Hülasa, kim Allah'a itaat ederse, Allah'ın yarattığı her şey de ona itaat eder. Ben daha önce size anlatmıştım. Kuzey Afrika'nın Talihlerinden olan Ukbe bin Nafi sık bir ormanın içinde Kayravan şehrini yapmak istediğinde iki rekât namaz kılmış ve şöyle seslenmiştir: "Ey yırtıcı vahşi hayvanlar, ey zehirleyici haşeratlar, biz Muhammed'in ordusuyuz! Bu yere yerleşmek istiyoruz. Haydi, buradan çıkın." Birkaç dakika geçmeden bütün vahşi hayvanlar yavrularım da sırtlanarak ormanı terk etmişlerdir. Evet, Allah'a itaat edene her şey itaat eder.

İslâm ordusu Irak'ta iken bir sahabe (sahabeler Farsça'yı, Rumca'yı ve Süryanice'yi öğrenmemişlerdi) Farsça konuşur. Bunun üzerine ateşperest Farisîler kaçışmaya başlarlar. Kaçan Farisîler'e sahabeler yetişir ve onları yakaladıklarında? "Niçin kaçtınız?" diye sorarlar. Farisîler: "Arkadaşınız, sizlerin buraya bizi yemek için geldiğinizi söyledi" derler. Farisîler'e bu sözü söyleyen sahabeye ne dediği sorulunca o: "Ben böyle bir şey söylemedim, bilmiyorum" der. Melekler onun lisanı ile onun suretine girerek konuşmuşlardır. Aynı şekilde bazı insanlar da şeytanın dili ile konuşurlar. Kızdığı zaman şeytanlar ona hükmeder. Bu nedenle sinirlenen ve kızan insanın abdest alması ve şeytanı bu suretle kovması müstehaptır. Çünkü şeytanı ancak abdest suyu söndürür.

Allah'a itaat... Vallahi kardeşler! Ben beşeriyete şaşıyorum, nasıl yaşayabiliyorlar? Şu anda bir Amerikalı, bir sorunla karşı karşıya kaldığında ne yapıyor? Kiliseye mi gidiyor? Hayır, çünkü yıllar önce orayı terk etti. Allah'a mı sığınıyor? Hayır, çünkü yahudiler: "Hristiyanların kalplerinden Allah fikir ve inancını söküp çıkaracağız ve onun yerine hesap rakamlarını yerleştireceğiz!" dediler. Ve bunu da başardılar. Hiçbir Amerikalının geceleyin kalkıp aziz ve celil olan yüce Allah'a dualarda bulunduğunu gördünüz mü? Seherlerde Allah'a sığındığını gördünüz mü? Peki, o halde bu insanlar, sorunlara karşı, sıkıntılara karşı ne yapmaktalar? Bunlar, çözemedikleri büyük problem ve sıkıntılar karşısında tek çare olarak "intihar" ı seçmekteler. Bu dünyada intihar edebilmekteler, ancak ahirette yüce Mevlâ'nın Kur'ân'da beyan ettiği şu duruma mecbur kalacaklardır:

"İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Onlara ne ölüp kurtulsunlar diye ölümle hükmedilir ne de onlardan cehennem azabı hafifletilir. Bütün kâfirleri biz işte böyle cezalandırırız." (Fatır, 36)

Evet, bir Amerikalı çözemeyeceği bir problemle karşılaştığında, derdini giderecek bir merci bulamadığından ve sırtını dayayacağı bir makama sığınamadığından dünyanın acılarından kurtulmak için intihara başvurur. Fakat ahirette ise sonsuz bir hayat vardır. Cehennemdeki acı ve azapları hafiflemeyecektir. Çünkü ahirette ölüm sona erecektir. Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Kıyamet gününde ölüm beyaz bir koç şeklinde getirilecek ve boğazlanacaktır. Cennetliklere: Ey cennetlikler! Burada ebedî kalacaksınız, size artık ölüm yoktur. Cehennemliklere de: Ey cehennemlikler! Burada artık ebedi kalacaksınız, size ölüm yoktur denilecektir. İşte bu sebeple cehennemlikler ölüp kurtulmalarına dair hüküm verilmesini isteyecekler ve: "Ey cehennem zebanisi! Rabbin bize yok olma hükmünü versin, diye sesleneceklerdir:" (Zuhruf, 77) A'meş diyor ki: "Bana rivayet edildiğine göre Cehennem Zebanisi Malik onlara bin sene sonra şu cevabı verecektir: "Sizler burada kalıcısınız." (Zuhruf, 77)

Aslında cehennemlikler altı defa yardım isteyecekler ve onlar şu ayette belirtildiği gibi ilk isteklerini şöyle sunacaklardır: "Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün ve iki defa da dirilttin. Artık bizler günahlarımızı itiraf ettik. Bizim için bir kurtuluş yolu var mı?" (Gâfir, 11) Bunların bu sorularına bin yıl sonra ayette belirtilen şu cevap verilecektir:

"Sizin böyle oluşunuzun sebebi şudur: Yalnız Allah'a çağırıldığınız zaman siz inkâr ettiniz. O'na ortak koşulduğunda ise iman ettiniz. Şu an hüküm yüce ve büyük olan Allah'a aittir." (Gâfir, 12)

Cehennemlikler ateşe atıldıktan sonra ise şu ayette belirtildiği şekilde sesleneceklerdir: "Cehennemde olanlar cehennem zebanilerine diyecekler ki: Rabbine yalvar da bir gün olsun bizden azabı hafifletsin." (Gâfir, 49) Bunlara bin yıl sonra şu cevap verilecektir: "Size apaçık delillerle peygamberlerimiz gelmemiş miydi? Onlar da: Evet, gelmişti, diyecekler. Bu defa onlara: Yalvarıp durun, kâfirlerin yalvarıp dua etmeleri boş şeyden başka bir şey değildir" (Gâfir, 50) denilmektedir. Cehennemliklerin en son seslenişleri ise şu ayetlerde belirtilmektedir:

"Ey Rabbimiz! Bizim bedbahtlığımız bize galip geldi. Sapan bir kavim olduk. Ey Rabbimiz! Sen bizi bu cehennemden çıkar. Eğer tekrar aynı şeyleri yaparsak o takdirde bizler zalimlerden oluruz. Allah ise onlara şu cevabı verecektir: Susun, olduğunuz yerde kalın, konuşmayın." (Müminun, 106–108)

İşte, bu ayetten sonra artık cehennemlikler ümitlerini keserler. Bütün ağlamaları neticesinde gözyaşları kuruyacak, gözlerinden kanlar akmaya başlayacaktır. Öyle ki bu kanların üzerinde gemiler seyrettirilecek olsa seyredebilir olacaktır.

Vallahi kâfir ve facirlerin dünyada da ahirette de işleri zor. Onların bütün hayatları musibetlerle dolu. Bizim başımıza geceleyin bir musibet gelse, kalkıp aziz ve celil olan Rabbimize: Ya Rab, sen bu musibeti başımızdan kaldır, ya Rab sen bunu hafiflet, ey Allah'ım sen bizi bütün keder ve sıkıntılardan kurtar! Darlıklardan çıkış yolu nasib et" şeklinde dualar eder, yalvarırız.

Amerikalı ve İngiltereli biri ne yapacaktır, nereye gidecektir? Bu nedenle bunların problemleri üst üste yığılıyor, kendilerinde kompleksler, psikolojik taşkınlıklar meydana getiriyor. Tabii ki Allah'a ve Rasulüne karşı savaş açanların akıbeti böyle olacaktır. Nitekim bu hususta Mücadele Suresi’nde şöyle buyrulmuştur:

"Allah ve Rasulü"ne karşı gelmekte ısrar edenler kendilerinden öncekiler nasıl rezil olduysa öyle rezil olurlar. Şüphesiz Biz apaçık ay t! er indirdik. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır." (Mücadele, 5)

Zillet ve komplekslerini bastırma, hayatlarının bir parçası olmuştur. Bu sebeple Batı ve Amerikan toplumunu bir şey üzerinde istikrarlı olarak göremezsiniz. Gezerler, yerler, içerler, fakat içerisinde yaşamış oldukları ıstıraplardan nasıl kurtulacaklarını bilemezler. İçki ve uyuşturucu dışında bir çare bulamazlar. Amerikan toplumunun kullandığı kokain, eroin vb. uyuşturucular çok pahalıdır. Meselâ yerine göre bir gram eroin 1000 dolara, l kilo eroin de l milyon dolara satıldığı vakidir. Bu bakımdan yanlarında devamlı olarak şırınga taşımaktadırlar. Kolları iğne kullanmaktan morarmıştır. Eroin, kokain vb. uyuşturucuları bulamadıkları takdirde delirmektedirler. Bir gün dahi uyuşturucu almadan yaşayamamaktadırlar. Bünyeleri eroin ve kokainsiz duramaz hale gelmiştir. Acı, endişe ve kederden uyuyamamaktadırlar. Bu yüzden batı toplumunun en az dörtte biri psikolojik, aklî ya da asabî hastalıklara yakalanmışlardır.

Amerika'da elli dört milyon Amerikalı psikolojik, aklî ve sinirsel hastalıklara yakalanmıştır. Bu miktar Birleşik Amerika'nın dörtte birini teşkil etmektedir. Bu hastalıklara yakalanan insanlar herhangi bir çare bulamamaktadırlar. Karısını, çocuğunu terk edip uyuşturuculara, meyhanelere sığınmaktadırlar. Tabii bunlardan da dertlerine herhangi bir çare bulamamaktadırlar. Neticede ise acı ve ıstırabını açığa vurarak intihar eder ve böylece biter. Örneğin gazetelerde falan milyoner intihar etti veya kendini trenin altına attı veya gökdelenlerden aşağı attı ya da büyük köprülerden atlayarak intihar etti gibi yazılar görürsünüz. Sıkıntıdan, dert ve ıstıraplardan kurtulacak hiçbir yol bulamamıştır. Nereye gidebilir ki? Yüce Mevlâ'nın da buyurduğu gibi:

"Allah'tan kurtulmak için yine Allah'a sığınmaktan başka hiçbir çare yoktur." (Tevbe, 118)

Bu insanların kendi ilişkilerini düzenleyecek esasları, kitapları, defterleri tükenmiştir. Bu sebeple bir çıkış yolu aramaktadırlar. Ancak çıkış yolu sadece İslâm ile mümkün olacaktır. Son yıllarda Fransa'da meşhur bir filozof olan Roger Garaudy müslüman olmuştu. Roger Garaudy sosyalist partinin filozoflarındandı. Ancak, kurtuluşun İslâm'la mümkün olacağım anladı ve müslüman oldu.

Filistin'deki mücahit kardeşlerden birisi bana şöyle demişti: "Ben ve demokratik halkçı cepheden bir komünist üç gün süresince yahudiler tarafından muhasara altında kaldık. Üç gün sonunda açlık ve susuzluktan nerede ise helak ile karşı karşıya idik. Komünist bana: "Rabbine dua et" dedi. Ben: "Hayır, sen Stalin'e dua et,bizi kurtarsın" dedim. Komünist: Marks ve Stalin neredeler? Onlar yok olmuştur. Sen Rabbine dua et, belki bizi kurtarır! Dedi. Ben: "Ey Allah'ım, bizi kurtar!" diye dua ettim ve yüce Allah bizleri kurtardı.

Afganistan sınırındaki Pakistan şehri olan Çetral'e uçakları ile inen Rus komünistlere: "En çok neyden korkuyorsunuz?" dediklerinde Ruslar: "Sünger füzelerinden. Ancak, bizler sizin mukaddes kitabınızdan bazı ayetleri yanımızda taşıyoruz. Bunları sizin attığınız Stinger füzelerinden korunmamız için bazı Afganlılar bize öğrettiler" dediler. Evet, onlar tehlikeden korunmak için Kur'ân-ı Kerim okuyorlardı! Marks veya Gorbaçov onları füzelerden koruyamıyor muydu? Tabii ki bütün insanların çaresiz kaldıklarında âlemlerin Rabbi olan Allah'a başvurmaktan başka hiçbir yollan yoktur. Bu hususta yüce Mevlâ denizin karanlıklarında dalgalara tutulanların nasıl kendisine yalvardıklarını beyan ederek buyuruyor ki:

"De ki: Karanın ve denizin karanlıklarından bizi kurtarırsan, elbette şükredenlerden olacağız" diye yalvararak ve gizlice dua ettiğinizde, sizi bundan kim kurtaracaktır?" "Ve yine de ki: Sizi bundan ve bütün sıkıntılardan kurtaracak olan Allah'tır. Böyle olduğu halde siz yine de şirk koşuyorsunuz." (En'am, 63–64) Diğer bir ayet-i kerimede de:

"Gemiye bindikleri zaman, dini Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, kendilerine verdiklerimize nankörlük etmek ve dünya zevklerinden faydalanmak için hemen Allah'a şirk koşarlar." (Ankebut, 65–66)

Cihad Dersleri / Şehid Abdullah Azzam (rahmetullahi aleyh)

..............
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
Allah'a İtaat Vücuda Güç ve Kuvvet Kazandırır!


.....

İbnü'l-Kayyım el-Cevzî şöyle demektedir: "Azalan yüce Allah'a itaatte kullanmak, onlara kuvvet verir. Azalan Allah'a isyanda kullanmak ise onları zayıflatıp dermansızlaştırır." İbnü'l-Kayyım el-Cevzî bu konuyu kitabında: "el-Himâyetü mine'l-A'dâ" (Düşmanlardan Korunmak) başlığı altında incelemiştir. Bu konuya daha önce değinmiştik. Mü'min, Allah'a itaat ettiği zaman her şeyiyle O'na itaat eder. Hatta cinler ve diğer insanlar Allah'a itaat eden müminden çekinirler, korkarlar.

Hülasa, kim Allah'a itaat ederse, Allah'ın yarattığı her şey de ona itaat eder. Ben daha önce size anlatmıştım. Kuzey Afrika'nın Talihlerinden olan Ukbe bin Nafi sık bir ormanın içinde Kayravan şehrini yapmak istediğinde iki rekât namaz kılmış ve şöyle seslenmiştir: "Ey yırtıcı vahşi hayvanlar, ey zehirleyici haşeratlar, biz Muhammed'in ordusuyuz! Bu yere yerleşmek istiyoruz. Haydi, buradan çıkın." Birkaç dakika geçmeden bütün vahşi hayvanlar yavrularım da sırtlanarak ormanı terk etmişlerdir. Evet, Allah'a itaat edene her şey itaat eder.

İslâm ordusu Irak'ta iken bir sahabe (sahabeler Farsça'yı, Rumca'yı ve Süryanice'yi öğrenmemişlerdi) Farsça konuşur. Bunun üzerine ateşperest Farisîler kaçışmaya başlarlar. Kaçan Farisîler'e sahabeler yetişir ve onları yakaladıklarında? "Niçin kaçtınız?" diye sorarlar. Farisîler: "Arkadaşınız, sizlerin buraya bizi yemek için geldiğinizi söyledi" derler. Farisîler'e bu sözü söyleyen sahabeye ne dediği sorulunca o: "Ben böyle bir şey söylemedim, bilmiyorum" der. Melekler onun lisanı ile onun suretine girerek konuşmuşlardır. Aynı şekilde bazı insanlar da şeytanın dili ile konuşurlar. Kızdığı zaman şeytanlar ona hükmeder. Bu nedenle sinirlenen ve kızan insanın abdest alması ve şeytanı bu suretle kovması müstehaptır. Çünkü şeytanı ancak abdest suyu söndürür.

Allah'a itaat... Vallahi kardeşler! Ben beşeriyete şaşıyorum, nasıl yaşayabiliyorlar? Şu anda bir Amerikalı, bir sorunla karşı karşıya kaldığında ne yapıyor? Kiliseye mi gidiyor? Hayır, çünkü yıllar önce orayı terk etti. Allah'a mı sığınıyor? Hayır, çünkü yahudiler: "Hristiyanların kalplerinden Allah fikir ve inancını söküp çıkaracağız ve onun yerine hesap rakamlarını yerleştireceğiz!" dediler. Ve bunu da başardılar. Hiçbir Amerikalının geceleyin kalkıp aziz ve celil olan yüce Allah'a dualarda bulunduğunu gördünüz mü? Seherlerde Allah'a sığındığını gördünüz mü? Peki, o halde bu insanlar, sorunlara karşı, sıkıntılara karşı ne yapmaktalar? Bunlar, çözemedikleri büyük problem ve sıkıntılar karşısında tek çare olarak "intihar" ı seçmekteler. Bu dünyada intihar edebilmekteler, ancak ahirette yüce Mevlâ'nın Kur'ân'da beyan ettiği şu duruma mecbur kalacaklardır:

"İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Onlara ne ölüp kurtulsunlar diye ölümle hükmedilir ne de onlardan cehennem azabı hafifletilir. Bütün kâfirleri biz işte böyle cezalandırırız." (Fatır, 36)

Evet, bir Amerikalı çözemeyeceği bir problemle karşılaştığında, derdini giderecek bir merci bulamadığından ve sırtını dayayacağı bir makama sığınamadığından dünyanın acılarından kurtulmak için intihara başvurur. Fakat ahirette ise sonsuz bir hayat vardır. Cehennemdeki acı ve azapları hafiflemeyecektir. Çünkü ahirette ölüm sona erecektir. Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Kıyamet gününde ölüm beyaz bir koç şeklinde getirilecek ve boğazlanacaktır. Cennetliklere: Ey cennetlikler! Burada ebedî kalacaksınız, size artık ölüm yoktur. Cehennemliklere de: Ey cehennemlikler! Burada artık ebedi kalacaksınız, size ölüm yoktur denilecektir. İşte bu sebeple cehennemlikler ölüp kurtulmalarına dair hüküm verilmesini isteyecekler ve: "Ey cehennem zebanisi! Rabbin bize yok olma hükmünü versin, diye sesleneceklerdir:" (Zuhruf, 77) A'meş diyor ki: "Bana rivayet edildiğine göre Cehennem Zebanisi Malik onlara bin sene sonra şu cevabı verecektir: "Sizler burada kalıcısınız." (Zuhruf, 77)

Aslında cehennemlikler altı defa yardım isteyecekler ve onlar şu ayette belirtildiği gibi ilk isteklerini şöyle sunacaklardır: "Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün ve iki defa da dirilttin. Artık bizler günahlarımızı itiraf ettik. Bizim için bir kurtuluş yolu var mı?" (Gâfir, 11) Bunların bu sorularına bin yıl sonra ayette belirtilen şu cevap verilecektir:

"Sizin böyle oluşunuzun sebebi şudur: Yalnız Allah'a çağırıldığınız zaman siz inkâr ettiniz. O'na ortak koşulduğunda ise iman ettiniz. Şu an hüküm yüce ve büyük olan Allah'a aittir." (Gâfir, 12)

Cehennemlikler ateşe atıldıktan sonra ise şu ayette belirtildiği şekilde sesleneceklerdir: "Cehennemde olanlar cehennem zebanilerine diyecekler ki: Rabbine yalvar da bir gün olsun bizden azabı hafifletsin." (Gâfir, 49) Bunlara bin yıl sonra şu cevap verilecektir: "Size apaçık delillerle peygamberlerimiz gelmemiş miydi? Onlar da: Evet, gelmişti, diyecekler. Bu defa onlara: Yalvarıp durun, kâfirlerin yalvarıp dua etmeleri boş şeyden başka bir şey değildir" (Gâfir, 50) denilmektedir. Cehennemliklerin en son seslenişleri ise şu ayetlerde belirtilmektedir:

"Ey Rabbimiz! Bizim bedbahtlığımız bize galip geldi. Sapan bir kavim olduk. Ey Rabbimiz! Sen bizi bu cehennemden çıkar. Eğer tekrar aynı şeyleri yaparsak o takdirde bizler zalimlerden oluruz. Allah ise onlara şu cevabı verecektir: Susun, olduğunuz yerde kalın, konuşmayın." (Müminun, 106–108)

İşte, bu ayetten sonra artık cehennemlikler ümitlerini keserler. Bütün ağlamaları neticesinde gözyaşları kuruyacak, gözlerinden kanlar akmaya başlayacaktır. Öyle ki bu kanların üzerinde gemiler seyrettirilecek olsa seyredebilir olacaktır.

Vallahi kâfir ve facirlerin dünyada da ahirette de işleri zor. Onların bütün hayatları musibetlerle dolu. Bizim başımıza geceleyin bir musibet gelse, kalkıp aziz ve celil olan Rabbimize: Ya Rab, sen bu musibeti başımızdan kaldır, ya Rab sen bunu hafiflet, ey Allah'ım sen bizi bütün keder ve sıkıntılardan kurtar! Darlıklardan çıkış yolu nasib et" şeklinde dualar eder, yalvarırız.

Amerikalı ve İngiltereli biri ne yapacaktır, nereye gidecektir? Bu nedenle bunların problemleri üst üste yığılıyor, kendilerinde kompleksler, psikolojik taşkınlıklar meydana getiriyor. Tabii ki Allah'a ve Rasulüne karşı savaş açanların akıbeti böyle olacaktır. Nitekim bu hususta Mücadele Suresi’nde şöyle buyrulmuştur:

"Allah ve Rasulü"ne karşı gelmekte ısrar edenler kendilerinden öncekiler nasıl rezil olduysa öyle rezil olurlar. Şüphesiz Biz apaçık ay t! er indirdik. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır." (Mücadele, 5)

Zillet ve komplekslerini bastırma, hayatlarının bir parçası olmuştur. Bu sebeple Batı ve Amerikan toplumunu bir şey üzerinde istikrarlı olarak göremezsiniz. Gezerler, yerler, içerler, fakat içerisinde yaşamış oldukları ıstıraplardan nasıl kurtulacaklarını bilemezler. İçki ve uyuşturucu dışında bir çare bulamazlar. Amerikan toplumunun kullandığı kokain, eroin vb. uyuşturucular çok pahalıdır. Meselâ yerine göre bir gram eroin 1000 dolara, l kilo eroin de l milyon dolara satıldığı vakidir. Bu bakımdan yanlarında devamlı olarak şırınga taşımaktadırlar. Kolları iğne kullanmaktan morarmıştır. Eroin, kokain vb. uyuşturucuları bulamadıkları takdirde delirmektedirler. Bir gün dahi uyuşturucu almadan yaşayamamaktadırlar. Bünyeleri eroin ve kokainsiz duramaz hale gelmiştir. Acı, endişe ve kederden uyuyamamaktadırlar. Bu yüzden batı toplumunun en az dörtte biri psikolojik, aklî ya da asabî hastalıklara yakalanmışlardır.

Amerika'da elli dört milyon Amerikalı psikolojik, aklî ve sinirsel hastalıklara yakalanmıştır. Bu miktar Birleşik Amerika'nın dörtte birini teşkil etmektedir. Bu hastalıklara yakalanan insanlar herhangi bir çare bulamamaktadırlar. Karısını, çocuğunu terk edip uyuşturuculara, meyhanelere sığınmaktadırlar. Tabii bunlardan da dertlerine herhangi bir çare bulamamaktadırlar. Neticede ise acı ve ıstırabını açığa vurarak intihar eder ve böylece biter. Örneğin gazetelerde falan milyoner intihar etti veya kendini trenin altına attı veya gökdelenlerden aşağı attı ya da büyük köprülerden atlayarak intihar etti gibi yazılar görürsünüz. Sıkıntıdan, dert ve ıstıraplardan kurtulacak hiçbir yol bulamamıştır. Nereye gidebilir ki? Yüce Mevlâ'nın da buyurduğu gibi:

"Allah'tan kurtulmak için yine Allah'a sığınmaktan başka hiçbir çare yoktur." (Tevbe, 118)

Bu insanların kendi ilişkilerini düzenleyecek esasları, kitapları, defterleri tükenmiştir. Bu sebeple bir çıkış yolu aramaktadırlar. Ancak çıkış yolu sadece İslâm ile mümkün olacaktır. Son yıllarda Fransa'da meşhur bir filozof olan Roger Garaudy müslüman olmuştu. Roger Garaudy sosyalist partinin filozoflarındandı. Ancak, kurtuluşun İslâm'la mümkün olacağım anladı ve müslüman oldu.

Filistin'deki mücahit kardeşlerden birisi bana şöyle demişti: "Ben ve demokratik halkçı cepheden bir komünist üç gün süresince yahudiler tarafından muhasara altında kaldık. Üç gün sonunda açlık ve susuzluktan nerede ise helak ile karşı karşıya idik. Komünist bana: "Rabbine dua et" dedi. Ben: "Hayır, sen Stalin'e dua et,bizi kurtarsın" dedim. Komünist: Marks ve Stalin neredeler? Onlar yok olmuştur. Sen Rabbine dua et, belki bizi kurtarır! Dedi. Ben: "Ey Allah'ım, bizi kurtar!" diye dua ettim ve yüce Allah bizleri kurtardı.

Afganistan sınırındaki Pakistan şehri olan Çetral'e uçakları ile inen Rus komünistlere: "En çok neyden korkuyorsunuz?" dediklerinde Ruslar: "Sünger füzelerinden. Ancak, bizler sizin mukaddes kitabınızdan bazı ayetleri yanımızda taşıyoruz. Bunları sizin attığınız Stinger füzelerinden korunmamız için bazı Afganlılar bize öğrettiler" dediler. Evet, onlar tehlikeden korunmak için Kur'ân-ı Kerim okuyorlardı! Marks veya Gorbaçov onları füzelerden koruyamıyor muydu? Tabii ki bütün insanların çaresiz kaldıklarında âlemlerin Rabbi olan Allah'a başvurmaktan başka hiçbir yollan yoktur. Bu hususta yüce Mevlâ denizin karanlıklarında dalgalara tutulanların nasıl kendisine yalvardıklarını beyan ederek buyuruyor ki:

"De ki: Karanın ve denizin karanlıklarından bizi kurtarırsan, elbette şükredenlerden olacağız" diye yalvararak ve gizlice dua ettiğinizde, sizi bundan kim kurtaracaktır?" "Ve yine de ki: Sizi bundan ve bütün sıkıntılardan kurtaracak olan Allah'tır. Böyle olduğu halde siz yine de şirk koşuyorsunuz." (En'am, 63–64) Diğer bir ayet-i kerimede de:

"Gemiye bindikleri zaman, dini Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, kendilerine verdiklerimize nankörlük etmek ve dünya zevklerinden faydalanmak için hemen Allah'a şirk koşarlar." (Ankebut, 65–66)

Cihad Dersleri / Şehid Abdullah Azzam (rahmetullahi aleyh)

..............
azaları yerine yanlışlıkla azalan olarak geçmiş kelime.. buna çok rastlıyorum r ile ı birleşip n ye dönüyor bu niye olabilir ? yazının aslı farklı punto ya da yazı stili olup, buraya kopyalandığı için filan mı ? işim yanlışları arayıp düzeltmek değil yanlış anlaşılmasın.
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
orada R I yazmıyor direk N yazıyor.

aynı font bir alt satır r ve ı açıkça ayrı :

"dermansızlaştırır"



azaları yerine yanlışlıkla azalan olarak geçmiş kelime.. buna çok rastlıyorum r ile ı birleşip n ye dönüyor bu niye olabilir ? yazının aslı farklı punto ya da yazı stili olup, buraya kopyalandığı için filan mı ? işim yanlışları arayıp düzeltmek değil yanlış anlaşılmasın.

gerçi bencede yazının stili ve kopyalanması ile ilgili bir sorun ama neden bir alt satırda aynı fontta aynı sorun olmuyor ?
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
belki azalan yazan satırdan sonrasının puntosu ya da stili farklıdır diyecem ama yukarıda da var yan yana r ve ı .. neyse düzeltmekle yetinelim. Allah en doğrusunu bilir
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt