Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah'a Mekan İsnad Eden Kafir Olur (Sapık Sofiyye İtikadınca)

G Çevrimdışı

GökhanDökmetaş

Üye
İslam-TR Üyesi
Ehli sünnetin en eski alimlerinden Molla Aliyyulkari'nin eserinde geçerki:
"Seleften bir cemaatın tamamı ve ayrıca daha sonra gelen âlimler de dediler ki: Allahü teâlânın belli bir fizikî yönde olduğuna inanan kâfirdir.
[Molla Aliyyülkârî Mirkat-ul-Mefatih'de ''1892 baskısı, 2:137 = 1994 baskısı, 3:300'']
________
Maliki mezhepinin Büyük alimlerinden Şeyh Ebu Velid Muhammed ibni Ahmet İbn Rüştün(r.a) şöyle diyor:

Zamanin ve Mekanin yaradicisi hakkinda nerde?nasil?ve ne zaman? sorulari sorulmaz”
El Medhal” isimli kitabinin 3-cü cildinin 181-ci sayfasi
__________
Peygamberimiz Buyururki:Allah’ın sanatını, eserlerin düşünün ve tefekkür edin; fakat Allah’ın Zatını düşünmeyin, çünkü onu hakkıyla kavrayıp takdir edemezsiniz.”
(Mecmau’z-Zevaid, 1/81, Kenzu’l-Ummal, h. No: 5705-7)
______________
Sonuç: Allahın insanlar ve diğer mahlukat gibi bir mekanda bulundugunu/Mekana ihtiyacı oldugunu söyleyen ''Ehli sünnet icmasıyla'' küfre düşmüştür.Gök ve yer onun emrindedir.Allahın ''Zatı''mekandan/zamandan/şekilden ve cisimden münezzeh oldugu için,Allahın zatı (kendisi) düşünülmez.Yarattıklarıyla tefekkür edilir.

”Bir kimse, “Allah’ın yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum” derse, kâfir olur. Zira bu söz, Allahü teâlâ için bir mekân var da o kimse bunda şüphede imiş vehmini verir.” (Şevahidü’l-Hakk, s.218)
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ebu Hanife (r.h): “Allah arşına keyfiyetsiz olarak istiva etmiştir.” (Fıkhul Ekber)

Açıklama : İmam Azam Ebu Hanife (r.h.) Allah’ın gökte olduğunu bilmeyenin kafir olabileceğini beyan ederken biz nasıl olurda bu güzel İmam’ın akidesini doğrulamayız ? Biz İmam Azam’dan çok daha iyi mi biliyoruz ki Allah her yerde demeye cesaret ediyoruz ?

Not : Allah’ın gökte olduğunu bilmeyene sen kafirsin denmez. İmam Ebu Hanife kendisine hak beyan edildikten, ayetler ve hadisler gösterildikten sonra Allah’ın nerede olduğunu bilmiyorum derse bu durumda kafir olacağını beyan eder. Müslüman açık delillerle hakkı bildirmeden, beyyine götürmeden, delillerle açıklamadan tekfir yoluna asla gitmez. Tekfir etmek tebliğden sonradır. Tekfirden sakınmak asıldır.

bu durumda Allah her yerdedir demek, kalptedir demek kuran ve sünnet nasslarını bilmemektir, cehaletliktir, bunu savunmak ise bidati savunmaktır, bir de çok tehlikelidir..

[1] Malik İbn Enes: “Allah göğün üstünde ve ilmi her yerdedir.” (Mecmua Fetava, İbn Teymiyye Külliyatı, 5-196) Tabari: “Rab arşa istiva etmiştir, kim bu sözün dışında bir söz söyleyerek sınırı aşarsa,yıkılır ve hüsrana uğrar ”İmamların İmamı Muhammed bin İshak bin Huzeyme der ki;“Kim, kullarından bağımsız Allah’ın yedi kat gökteki arşa istiva ettiğini,doğrulamazsa,Kafir olur, tövbeye davet edilir, tövbe ederse eder,etmezse de boynu vurulur, ehli kıble ve ehli zımmiye kokusu zarar vermesin diye de çöplüğe atılır.
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Delilleriyle ARŞA İSTİVA... (Ayet, Hadis ve Müctehid İmam Görüşleri)

Allah zamandan ve mekandan münezzehtir sözü; ilk defa Cehm bin Safvan adlı mel'un tarafından ortaya atılmış ve bu sözün bedelini idam edilerek ödemiştir.
Daha önce bu sözü kullanan sahabe,tabiundan kimse yoktur. Ebu Hanife, Malik, Ahmed Hambel, Şafii gibi alimler "istiva ve arş" konusunda; Allah nerededir
bilmiyorum, arşta ancak arş nerede bilmiyorum diyenleri tekfir etmişlerdir.
(sadece imam şafi bilmiyorsa mazur olabilir demiştir.)
Ayetteki "istivayı" "istevla" olarak tarif edenler sufizme mensup kişilerdir. Zaten; fıkıhta Hannefi gibi alimleri takip edip akaidde başkalarına uymaları bu tür küfürleri gizlemek içindir.
1) Allah, O'dur ki, gökleri, yeri ve arasındakileri altı günde yarattı. Sonra "ARŞA İSTİVA ETTİ". Sizin, ondan başka hiç bir yardımcınız yok, hiç bir şefaatçiniz de yoktur. Artık nasihat almıyormusunuz.
ALLAH SEMADA BÜTÜN DÜNYA İŞLERİNİ İDARE EDER. Sonra ameller, bir günde O'na yükselir ki, miktarı, sizin saydıklarınızdan bin yıldır.
Secde 4/5

2)RAHMAN ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETTİ.
Ta'ha 5

3) GÖKTE OLANIN (ALLAH'IN) , sizi yerin dibine batırıvermeyeceğinden emin mi oldunuz ? O zaman yer arsıldıkça sarsılır.
Mülk 16
4) Yoksa "SEMADA OLANIN (ALLAH) üzerinize tas yağdıran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz ? O zaman bu tehitin ne demek olduğunu anlarsınız.
Mülk 17
5) Göklerde ve yerde olan canlılarla Melekler, kibirlenmeden hep Allah'a secde ederler. "ÜSTLERİNDE Kİ RABLERİNDEN KORKARLAR" ve emrolundukları her şeyi yaparlar.
Nahl 49/50
6) Firavn veziri olan Hâman'a söyle dedi Ey Hâman Bana yüksek bir kule yap, belki bazı yollara muttali olurum. Göklerin yollarına muttaıi olurum da, "MUSA'NIN ILAHINI" görürüm. Çünkü ben mu sa'nın (söylediğinin yani, davet ettigi "SEMÂDA KI ILAH" iddiasının yalan olduğunu zannediyorum. Böylece Firavun'a, yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı tamamen boşa çıktı.
Mü'min 36/37
) Her kim izzet isterse bilsinki bütün izzet Allah'ındır. Güzel kelimeler ancak "O'NA YÜKSELIR" salih amelide güzel kelimeleride yükseltir .
Fatir 10
O vakit Allah'u Azze ve Celle şöyle buyurdu: Ey İsa şüphe yok ki seni ecelin bitince öldüreceğim ve "SENİ BANA YÜKSELTECEĞİM".
Ali İmran 55
9) Dogrusu "ALLAH, ONU (ya'ni Isa as’i) KENDiSiNE YÜKSELTMISTIR" .Allah Aziz ve Hakim'dir
Nisa 158
Bu mevzuda Ebu Hanife R.H. dan, naklolunan kavil:
Fikhu'l -Ekber isimli meşhur kitabın sahibi Ebu Muti'i -l -Hakem ibnu Abdullah el -Belhi-den bize söyle bir haber ulaştı:
Ebu Hanife R.H. a, "RABBIMIN SEMADA MI YERDE MI OLDUGUNU" bilmiyorum diyen bir adamin hükmünü sordum . "SÜPHESİZ O KAFİR OLMUŞTUR" Çünkü Allahu Azze ve Celle şöyle buyuruyor. "RAHMAN ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETMİŞTİR" "ARŞIDA YEDI KAT SEMANIN ÜSTÜNDEDİR" dedi. Bende dedim ki: O adam diyor ki tamam "ARSIN ÜZERINE ISTIVA ETMISTIR" diyorum lakin "ARSIN SEMÂDA MI YERDE MI OLDUGUNU" bilmiyorum, Tekrar Ebu Hanife R.H, cevaben söyle dedi."ARSIN SEMADA OLDUGUNU INKAR ETTIMI SUBHESIZ KI O KÂFIR OLMUSTUR" .
Bu mevzuda Imam'i Malik R.H. dan, varid olan kavil:
Abdullah ibnu Ahmed ibnu Hanbel R.H.dan, er -Reddu ale'l -Cehmiyyeti isimli kitnb'inda,babasi Ahmed'den oda Abdullah ibnu Nafl'den oda Malik ibnu E-nes R.H. dan söyle dedigini rivayet ediyor.
Imam'i Malik R.H. söyle dedi:
"ALLAH'U AZZE VE CELLE SEMÂDADIR , ILMl ISE HER YERDEDIR, ILMINDEN DE HIÇ BIR SEY GIZLI KALAMAZ".
'Bu Eseri Ebu Davud Mesail'de (263) Abdullah er -Reddu A-le'l -Cehmiyye de (5) ve Aciri Seria da (289) rivayet etmislerdir.
Ca'fer ibnu Meytmun dan, söyle dedi Mâlik ibnu Enes R.H. a " RAHMAN OLAN ALLAH ARSA ISTIVA ETTI" Ayet'i Kerimesinde ki "ISTIVA" kelimesi den,"ISTIVA" nasildir diye ? soruldu. Mâlik ibnu enes R.H. söyle cevab verdi "ISTIVA" ma'lumdur. nasil demek ise ma'kul degildir. "ALLAH'U AZZE VE CELLE'NIN ARSIN ÜZERINE ISTIVA ETTIGINE INANMAK ISE VACIBTIR
seni ise "DALÂLET"TE" olan birisi olarak görüyorum der,ve o kisinin meclisinden çikarilmasini emreder

beyhaki esma/48 ebu said ed darimi er-reddu al'el cehmiye 28

Bu mevzuda Ahmed ibnu Hanbel R.H. dan, naklolunan kavil:

I) Ebu Bekr el -Hallâl'in seyhi, Yusuf ibnu Musa'1 -Kattan söyle dedi:

Ebu Abdullah'a (ya'ni Ahmed ibnu Hanbe)'' denildi ki (Ne diyorsun ?) Allah'u Azze ve Celle, yarattiklarindan ayri olarak "KUDRETI VE ILMI" ile her yerde oldugu halde "YEDI KAT SEMANIN ÜSTÜNDE ARSININ UZERINDE MIDIR"

Ahmed ibnu Hanbel'de cevaben söyle dedi: Evet "ALLAH'U AZZE VE CELLE ARSININ ÜZERINDEDIR" hiç bir seyde "ILMINDEN GIZLI DEGILDIR" .

Bu Eseri Hallal es -Sünen'de rivayet etmistir.

2) Ebu Talib Ahmed ibnu Humeyd söyle dedi: Ahmed ibnu Hanbel'e "ALLAH BIZIMLEDIR" deyip su Ayet'i (Herhangi bir üç sirdasin, bir fisiltisi oluyor mu, mutlak "ALLAH DÖRDÜNCÜLERIDIR") okuyan bir adamdan sordum. Dedi ki muhakkak o "CEHMI" olmustur. Ayetin evvelini birakarak sonunu aliyorlar dedi. Ben de Ayet'i evveliyle beraber okudum. ( "BILMIYORMUSUN ? ALLAH HEM GÖKLERDEKÎNI HEM YERDEKINI HEP BlLIR. HERHANGI BIR UÇ SIRDASIN, BIR FISILTISI OLUYORMU,MUTLAK ALLAH DÖRDÜNCÜLERIDIR.BES KISININ OLUYOR MU, MUTLAK ALLAH ALTINCILARIDIR BUNLARDAN DAHA AZ, DAHA ÇOK OLUYOR MU, MUHAKKAK ALLAH, HER NEREDE OLSALAR, ONLARLA BERABERDIR SONRA BUTUN YAPTIKLARINI, KIYAMET GÜNÜ, KENDILERINE HABER VERIR. HABERINIZ OLSUN KI, ALLAH, HER SEYI BILIR" (Ayet'in nihayetinde Ahmed ibnu Hanbel söyle dedi Ilmi onlarla beraberdir. Ve sonra (KAF) Suresinden su Ayet'i okudu. "NEFSININ ONA NE VESVESELER VERDIGINI DE BILIRIZ. BIZ ONA SAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ" (KAF Suresi 16) Ve sonra "ILMI ONLARLA BERABERDIR" dedi:

Bu Eseri Hallal es -Sünen'de (199) rivayet etmistir.

3) Mervezi R.H. söyle haber verdi: Ebu Abdullah'a (ya'ni Ahmed ibnu Hanbel'e) dedim ki Bir insan ki, ben Allah'in Kur'an da dedigi gibi diyorum. Allah da diyor ki. "HER HANGI BIR ÜÇ SIRDASIN, BIR FISILTISI OLUYOR MU, MUTLAK ALLAH DÖRDÜNCÜLERIDIR" . (Mücadele 7 ) Bunu derim bundan baska birsey demem diyor, (ne dersiniz bu adama ?) Dedi ki: "CEHMIYYELERIN" sözüdür. Bilakis "ALLAH'IN ILMI ONLARLA BERABERDIR" .

Bu Eseri Ibnu Buta Inabe'de rivayet edip Zehebi'de Uluv'da (22 tahric etmistir.

Ahmed ibnu Hanbel R.H. dan, naklolunan kavillerden istifade edilen mes'eleler sunlardir

1) Ehli SUnnet'in bayraktari olan, Ah med ibnu Hanbel R.H. a sorulan, "ALLAH YEDI KAT SE

MANIN ÜSTÜNDE ARSININ UZERINDEMIDIR" ? sorusuna,eve

"AlLAH'U AZZE VE CELLE ARSININ ÜZERINDEDIR" hiç bir sey de "ILMINDEN GIZLI DEGILDIR", diye cevab vermes temsil etmis olduSu "EHLI SÜNNET ITIKADINI"beyan t der.

2) "ÜÇ KISININ DÖRDÜNCÜSÜ ALLAH'DIR" A yet'inde hurafilerin yaptiklari tahrifi beyan eder "SELEF'I SALIH'IN" anlayisini açiklar.

3) "ALLAH HER YERDE ZATIYLA BIZIMLEDIR sözilnitn "EHLI SÜNNET ITIKADINDAN" de»il de "FIRKA'I DALLE" olan "CEHMIYYENIN" sözü oldugunu beyan eder.

bu konuda sahabeler'in söyledikleri;

Abdullah ibnu Mes'ud R.A. dan, söyle dedi Dünya semâsi ile ondan sonra ki gelen semânin arasi besyüz senedir. Her iki semânin arasi böylece besyüz senedir. Kürsi ile suyun arasida besyüz senedir Ars ise suyun Üstündedir. "ARSIN ÜSTÜNDE'DE ALLAH'U TEBAREKE VE TEALA VARDIR SiZiN MESKUL OLDUGUNUZ AMELLERl ORADAN BiLiR".

Bu Eseri Ebu Said ed -Dârimi Reddu alel -Cehmiyye nam kitabin da (275) Ibnu Huzeyme Tevhid de (105/106) ve Beyhaki Esma (401) sahih bir senedle rivayet etmislerdir.

Abdullah ibnu Abbas R.A. dan, vârid olan rivayet:

Aise R.A. nin kapicisi Zekvan dan,

(söyle dedi Abdullah ibnu Abbas R.A. Âise R.A. vefat edeceginde yanina geldi. Aise'ye hitaben söyle dedi» Sen Resûlullah S.A.V. in kadinlarindan kendisine en sevgili olani idin. Allah Resulü S.A.V. ise temiz olandan baska bir seyi de sevmez. " HEM SUBHA NEHU VE TEALA YEDi KAT SEMÂNIN ÜSTÜNDEN SENiN BE -RAATINI iNDlRDl» Ve Allah'u Azze ve Celle'nin zikredildigi hiç bir mescid yok ki senin beraatini bildiren Ayet gece ve gündüz orada okunmasin.

Bu Eseri Ebu Said ed -Dari-mi er -Reddu Alel -Cehmiyyeti'de (275) sahih bir senedle rivayet etmistir.

Abdullah ibnu Umer R. A. dan, vârid olan rivayet:

Zeyd ibnu Eslem R.A. dan, söyle dedi: Abdullah ibnu Umer bir çobanin yanina ugradi ve ço -bana kesilmeye elverisli bir seyi olup olmadigini sordu. Çobanda sahibi burada yoktur dedi. Ibnu Umer R. A. da, ne olacak sahibin» birini kurt kapti dersin dedi. Bu söz Üzerine çoban "BASINI SEMÂYA KALDIRIP SÖYLE DEDI PEKIYI ALLAH NEREDE YA" ? bu cevabi isiten ibnu Umer R.A. da, Vallahi Allah'in nerede oldugunu sormaya ben daha layikim dedi. Ve sonra çobani ve koyunlari sahibinden satin alip, çobani azad ederek ko yunlari da ona verdi.

Ebu Bekr R.A. dan, vârid olan rivayet:

I) Abdullah^ibnu Umer R.A. dan, söyle dedi Resulullah S.A.V. vefat ettiginde, (münafiklardan bazilari müslümanlarin aralarini karistirmak için nasil olur böyle bir Resul ölürmü diye laflar konusmaya baslamislardi) Binâen aleyh Ebu Bekr R.A. Müslümanlara hitaben bir hutbe irad ederek söyle dedi:

"EY lNSANLAR EGER.IBÂDET ETTiGiNiZ ILAH MUHAMMED IDIYSE O ÖLDÜ. EGER IBADET ETTIGINIZ ILAH SEMÂDA KI ALLAH ÎDIYSE O ÖLMEMISTIR"

ve sonra su Ayet'i Kerimeyi sonuna kadar okudu. (Muhammed A.S.V. ancak bir Resuldür. O: dan önce bir çok Resuller gelip geçmistir. Simdi o ölür veya öldürülürse siz dininizi terkmi ? edeceksiniz. ...................................Ali imran 144.

Bu eserden istifade edilen meseleler sunlardir.

a) Ebu Bekr R.A. nün, hitâb attigi insanlarin cemi'sinin ashabi kiram oldugu.

b) Hitâb ettigi kisilerin sahâbe olmalari dolayisiyla sâhib olduklari ilimle, Ebu Bekr R.A.nün, eger ibâdet ettiginiz ilah "SEMÂDA Ki ALLAH" ise, sözüne sukût ederek kabul edisleri söylenen sözün hak olduguna delâlet etmesi.

c) Hayatta iken Cennet'le müjdelenen, Resûlullah'in arkadasi olarak Kur'anda zikredilen, Resulü ekremin Halifesi olan Ebu Bekr siddik R.A. nün, "ALLAH'U AZZE VE CELLE'NlN SEMADA" olduguna itikad ettigini beyan eder.

Eger Ebu Bekr Siddik R.A. Kitab ve Sünnet'e muhalif olarak bir konusma yapmis olsaydi bu kadar sahabenin böyle bir hataya sükût edeceklerini ne akil kabul eder ve nede nakil.

Ebu Zer R. A. dan, söyle dedi: Bir gün tam günesin batacagi esnada Resulullah S. ile beraber mescid'de bulunuyordum. Bana hitaben bili yormusun günes nereden batiyor, Ya Eba Zer dedi: de Allah ve Resulü en iyi bilendir Ya Resûlellah dedim: Devam ederek, "MUHAKKAK KI O ARSIN ALTINDA RABBlSlNlN ÖNÜNDE SECDE ETMEGE GIDIYOR" dedi.

Bu Hadis'i Buhâri (48O2 Ahmed (5/152) ve Ibnu Mendeh (1012) rivayet etmis -lerdir.

Câbir ibnu Abdullah R.A. dan, söyle dedi: Resulullah S.A.V. Veda haccin'da Arefe gUnü vermis oldugu hutbede söyle buyurdu: Ben vazifem olan tebligi yaptimmi ne diyorsunuz.) (Sahabelerde) evet Ya Resulellah hakkx ile yaptin diye oevab yerdiler. Resülullah S.A.V. de sehâdet parmagini "SEMAYA DOGRU KALDIRIP INSANLARA KARSI INDIREREK ALLAH'IM SAHID OL DiYE ÜÇ KERE TEKRAR ETTi» .

Bu Hadis'i Buhâri (1739) Muslim (121 Ebu Davud (1905) ve Ahmed (1/447) rivayet etmislerdir.

Bu babda zikredilecek daha bir çok Hadis'i Serif olmasina ragmen, Risalemizin hacmini büyütmemek için, bu kadariyla iktifa ederek babimiza su Ayet"i Kerime ile son veriyoruz.

0,bizim Resulümüz kendilisinden hiç bir sey söylemez. O ne söyler ise, kendisine vahyedilen vahiyden baska bir sey degildir.

en -Necm ¾

Sa'd ibnu Ebi Vakkaa R.A. dan, söyle dedi! Resulullah S.A.V. Sa'd ibnu Muâz R.A. nün, Beni Kureyza hakkinda vermis oldugu hükme binaen söyle dedi»

"YEDi KAT SEMANIN ÜSTÜNDEN MELIK'lN VERDIGÎ HÜKÜM ILE HÜKÜM VERDIN"

Bu Hadis'i Nesei ( ) Beyhaki Esma'da (420) sahih bir' senedle rivayet etmislerdir.Zehebi'de el -Uluv'da (15) zikretmistir.

Ebu Said el -Hudri R.A. dan, söyle dedi: , Resûlullah S.A.V. buyurdular ki: ..... '

. Banâ'I'timâd etmiyormusunuz ? ben, "SEMADA OLÂN ALLAH'IN EMINIYIM" sabah ve aksam bana gökyüzünün haberi ' geliyor.

Bu Hadis'i Buhari (4351) ve Müslim (1064) rivayet etmislerdir.

"ALLAH NEREDEDIR" ? sorusuna müsbet olan "SEMADADIR" cevâbini verene "MUMIN" isminin itlak edildigi gibi, mUsbet olarak cevâb vermeyenede ya'ni "SEMADADIR" cevâbindan gayri cevâb verenede ayni "MUMIN" isminin itlak edilemiyecegide asikardir.

2) Enes ibnu Malik R.A. dan, söyle dedi: Zeyneb bintu Cahs R.A. Reaûlullah S.A.V. in sâir zevcelerinin yanlarinda söyle iftihar ederdi. Derdi ki Sizi Reaûlullah S.A.V. ile aileleriniz evlendirdi. Beni ise, "YEDI KAT SEMANIN ÜSTÜNDEN ALLAH EVLENDIRDI'

Bu Hadis'i Buhâri (7420) Tirmizi (3213) Ahmed (3/2 Ibnu Sa'd (fl/I03) ve Neae (2/76) rivayet etmislerdi

3)Ebu Hureyre R.A. dan, (söyle dedi Nebiyyu Muhterem S.A.V. söyle dedi: Allah'u Azze ve Celle mahlukâti yarattiktan sonra, "YANINDA ARSINI ÜSTÜNDE" söyle yazdi. RAHMETIM GADABIMI geçti.

Bu Hadis'i Buhâri (7422) Ahmed (2/25H) rivayet etmislerdir.

4) Abdullah ibnu Amr R.A. dan, söyle dedi: Resulullah S.A.V. buyurdu ki: Merhametli olanlara , "RAHMAN" olan Allah'u Azze ve Celle'de merhamet eder. Dünya ehline merhamet edin ki» "SEMADA KI RAHMAN OLAN ALLAH'DA" size merhamet etsin.
Bu Hadis'1 Ebu Dâvud (4941) Tirmizi (1924) Ahmed (2/160) Humeydi (591) Hâkim (4/159) re Hatib (2/260) sahih bir senedle rivayet etmislerdir.
TENBIH:
Kitab ve Sünnet itikadindan uzak olan bazi muharrifler yukarida ki Hadis'i serif'de zikrolunan "SEMADA KI RAHMAN" lafzini, semada ki Melekler diye ma'na verib terceme ediyorlar. Bu hareketleriyle KITAB ve SÜNNET'e muhalefet edenler, Sahabe ve Selefi Salihinin yolundan ayrilarak CEHMIYYE denilen itikad'da bozuk bir mezhebin yolunu tutmaktadirlar. Zira onlardan baska, bu Ümmetin evvelinde bu sözü (yani Allah her yerdedir) söyleyen gelmemistir. Bütün Ummet Allah'u Azze ve Celle'nin semada oldugunda nasla ittifak etmislerdir. Binaen aleyh bu itikada sahib olanlar, bu ve emsali Ayetleri ve Hadis'lere devamli yanlis ma'na vererek , Allah'in ve Resulünün kelamini tahrif etme yolunu tutmuslardir.
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
ALLAH CC ŞAH DAMARINDAN YAKIN DERSİN DE NİYE ARACI (ŞİRK) KOŞARSINIZ YA ?!..

Soru: Allah’ın gökte olduğunun delîli nedir?

Cevap: Bu hususta, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in akîdesi, Yüce Allah’ın gökte, Arş’ın üstünde olduğudur. Nitekim Allah subhânehu bunu, şu buyruklarıyla haber vermiştir:
“Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? O vakit yer çalkalanıp durur.” [67/Mülk, 16]
“Gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz? O vakit bilirsiniz nasılmış uyarım.” [67/Mülk, 17]
“Güzel söz O’na yükselir, onu da amel-i sâlih yükseltir.” [35/Fâtır, 10]
Yine şöyle buyurur:
“Gökten yere doğru işi O idare eder. Sonra da bu O’na yükselir.” [32/Secde, 5]
Tâ-Hâ sûresinde de şöyle buyurur: “Rahmân Arş üzerine istivâ buyurdu.” [20/Tâ-Hâ, 5]
Yine şöyle buyurdu: “Sizin rabbiniz o Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı sonra da Arş üzerine istivâ buyurdu.” [7/A’raf, 54]
Allah’ın Arş’a istivâ ettiğine dâir âyetler Allah’ın Kitâbı’nda yedi yerde geçmektedir.

Hâricîlerle ilgili hadîste geçen Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözü de bunun delîlidir: “Ben gökte olanın emîni iken, sabah akşam göğün haberleri bana geliyorken, siz bana mı güvenmiyorsunuz?” [Sahîh-i Buhârî, el-Meğâzî (4351)] Yine Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem’in Câriye ile yaptığı şu konuşma da bunun delîlidir: Peygamberimiz “Allah nerededir?” diye sormuş, Câriye: “Göktedir.” demişti. Sonra: “Ben kimim?” buyurmuş. Câriye: “Sen Allah’ın rasûlüsün!” demişti. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: “Onu azâd et. Çünkü o mü’minedir.” buyurdu. [Müslim, el-Mesâcid (537); Nesâî, es-Sehv (1218)] Yine şöyle buyurmuştur: “Merhametlilere Rahmân da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet edin ki gökteki de rize rahmet etsin.” [Ahmed (2/160), Ebû Dâvûd (5/231 no: 4941), Tirmizî (4/324 no: 1924), İbn Ebî Şeybe (8/338), Hâkim (4/159), Beyhakî (9/41)] Tirmizî, bu hadîs sahîhtir der. Hâkim de hadîsi tashîh etmiş ve Zehebî de ona muvâfakat etmiştir. Bu konuda daha başka hadîsler de vardır.

Şeyhulislâm İbn Teymiyye şöyle der: “Ancak bunun ma’nâsı Allah’ın göğün içinde olduğu ve göklerin O’nu çevreleyip kuşattığı değildir. Şüphesiz ki bunu, ümmetin selefinden ve imamlarından hiçbiri söylememiştir. Bilakis onlar, Allah’ın göklerin üstünde Arşı’nın üzerinde, yarattıklarından ayrı olduğunda ittifak etmişlerdir. Yarattığı şeylerde O’nun zâtından hiçbir şey olmadığı gibi, O’nun zâtında da yaratılmışlardan hiçbir şey yoktur.” Daha sonra Şeyhulislâm İmâm Mâlik’den şöyle dediğini aktarır: “Şüphesiz Allah göğün üstündedir. İlmi ise her mekândadır. Her kim Allah’ın göğün içinde olduğuna, gök tarafından kuşatılmış ve çevrelenmiş olduğuna, O’nun Arş’a veya Arş’tan başka herhangi bir yaratılmışa muhtaç olduğuna, Arş’a istivâsının tıpkı mahlûkun kürsî üzerine istivâsı gibi olduğuna i’tikâd ederse, sapıktır, bid‘atçidir ve câhildir. Her kim de göklerin üstünde ibâdet olunan bir ilâh bulunmadığına, Arş’ın üzerinde kendisi için namaz kılınan ve secde edilen bir rab olmadığına, Muhammed’in mi’racda rabbine yükselmediğine, Kur’ân’ın O’nun yanından inmediğine i’tikâd ediyorsa, muattıldır, firavnîdir, sapıktır, bid‘atçidir.”
Tevfik Allah’tandır. Peygamberimiz Muhammed’e, ailesine ve ashabına salât ve selam olsun.
Üye: Bekr Ebû Zeyd
Üye: Sâlih el-Fevzân
Nâib: Abdulazîz Âlu'ş-Şeyh
Başkan: Abdulaziz b. Abdillah b. Bâz
[Fetâvâ el-Lecnetu’d-Dâime 2/2/384-385]
 
K Çevrimdışı

Kozzsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Konuşmalarda Allah derken ister istemez bilinçli ya da bilinçsizce parmaklan göğün gösterildiği oluyor bu durumun hükmü nedir ki ?
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Gökhan Dökmetaş. Sen vehhabilere değil Rasûlullah Saws, Sahâbe Ra, Tabiin ve Etbâ'u-t-Tabi'îne Rh reddiyede bulunmuşsun. İtibar ettiğin Muhaddisler İmam ed-Dârimi, İmam el-Bukhârî ve Selef imamlarına reddiyede bulunmuşsun. Azıcık Cehmiyye, Platon, Aristoteles, Maturidi ve Eş'ari dünyasından sıyrılda. Selefin eser deryâsına dal. Korkma. Deryâya dalıp boğulsanda, hakkın deryâsından doya doya içme şerefine nâil olursun inşâAllâh.

En doğrusunu Allah SwT bilir.
 
azizk83 Çevrimdışı

azizk83

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah gökte veya Arş’ta demek insana benzetmek olur. Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen, (O hiçbir şeye benzemez) buyuruluyor. (Şura 11)

Arşa, oturmaya muhtaç sanmak da küfürdür. Allahü teâlâ her noksandan münezzehtir. (Yunus 10)


İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i bâtıl, istiva, vech, yed gibi kelimeleri tevil etmedikleri için sapıtmışlardır. Allahü teâlâ, mekandan münezzehtir. İstiva demek, Arşa hükümran olması, Arşı hükmü altına alması demektir. “Hükümdar, Irak’ı kansız olarak istiva etti” demek, “Irak’ı kansız olarak ele geçirdi” demektir. Yedullahtaki yed [el] kelimesini bilinen el gibi sanmamalı. Mesela "Falanca şehir, filanca valinin elinde" denilince, o şehrin valinin elinin içinde değil, onun idaresi altında olduğu anlaşılır. İstiva, vech gibi kelimeler de böyle tevil edilir.) [İlcam-ül-avam]


İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ noksan sıfatlardan beridir. Zamanlı, mekanlı ve cihetli değildir. Zamanları, yerleri, cihetleri O yaratmıştır. Cahiller, Onu, Arşın üstünde sanır, yukarıda bilir. Arş da, diğer eşya gibidir, Onun mahlukudur, sonradan yaratmıştır. Sonradan yaratılan bir şey, her zaman var olana, yer olabilir mi?
Nasıl ki, Beytullah [Allah’ın evi] kelimesi, hâşâ Allah’ın barındığı ev değilse, gölge, el, yüz, istiva gibi kelimeler de böyledir. Arş yaratılmadan önce hâşâ Allah nerede idi? Oturmak, âcizlik değil midir? Hâşâ Allah âciz denir mi? Allah’ın sıfatları tevil edilmez dedikleri halde, (Allah, nerede olsanız, O sizinle beraberdir) mealindeki âyeti tevil ederek tezada düşüyorlar. Beraberliği ilmen diye tevil ediyorlar da, istivanın da ilmen olduğunu niye kabul etmiyorlar?
 
Kuteybe Çevrimdışı

Kuteybe

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
müteşabihat konusunda konuşup durmayın. bu konuları ayrılık meselesi yapmayın. Ümmetin bir kısmı öyle anlamış bir kısmı böyle. Herkesin niyeti halistir.
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Allah gökte veya Arş’ta demek insana benzetmek olur. Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen, (O hiçbir şeye benzemez) buyuruluyor. (Şura 11)

Arşa, oturmaya muhtaç sanmak da küfürdür. Allahü teâlâ her noksandan münezzehtir. (Yunus 10)



İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i bâtıl, istiva, vech, yed gibi kelimeleri tevil etmedikleri için sapıtmışlardır. Allahü teâlâ, mekandan münezzehtir. İstiva demek, Arşa hükümran olması, Arşı hükmü altına alması demektir. “Hükümdar, Irak’ı kansız olarak istiva etti” demek, “Irak’ı kansız olarak ele geçirdi” demektir. Yedullahtaki yed [el] kelimesini bilinen el gibi sanmamalı. Mesela "Falanca şehir, filanca valinin elinde" denilince, o şehrin valinin elinin içinde değil, onun idaresi altında olduğu anlaşılır. İstiva, vech gibi kelimeler de böyle tevil edilir.) [İlcam-ül-avam]


İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ noksan sıfatlardan beridir. Zamanlı, mekanlı ve cihetli değildir. Zamanları, yerleri, cihetleri O yaratmıştır. Cahiller, Onu, Arşın üstünde sanır, yukarıda bilir. Arş da, diğer eşya gibidir, Onun mahlukudur, sonradan yaratmıştır. Sonradan yaratılan bir şey, her zaman var olana, yer olabilir mi?
Nasıl ki, Beytullah [Allah’ın evi] kelimesi, hâşâ Allah’ın barındığı ev değilse, gölge, el, yüz, istiva gibi kelimeler de böyledir. Arş yaratılmadan önce hâşâ Allah nerede idi? Oturmak, âcizlik değil midir? Hâşâ Allah âciz denir mi? Allah’ın sıfatları tevil edilmez dedikleri halde, (Allah, nerede olsanız, O sizinle beraberdir) mealindeki âyeti tevil ederek tezada düşüyorlar. Beraberliği ilmen diye tevil ediyorlar da, istivanın da ilmen olduğunu niye kabul etmiyorlar?

yani ehli sünnetin bu kadar icmasına rağmen ben nefsime uyarım diyorsan allah hidayet versin ey iman edenler allahın ve rasulunun önüne geçmeyin
 
EBU NİDA Çevrimdışı

EBU NİDA

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ehli sünnetin en eski alimlerinden Molla Aliyyulkari'nin eserinde geçerki:
"Seleften bir cemaatın tamamı ve ayrıca daha sonra gelen âlimler de dediler ki: Allahü teâlânın belli bir fizikî yönde olduğuna inanan kâfirdir.
[Molla Aliyyülkârî Mirkat-ul-Mefatih'de ''1892 baskısı, 2:137 = 1994 baskısı, 3:300'']


Maliki mezhepinin Büyük alimlerinden Şeyh Ebu Velid Muhammed ibni Ahmet İbn Rüştün(r.a) şöyle diyor:

Zamanin ve Mekanin yaradicisi hakkinda nerde?nasil?ve ne zaman? sorulari sorulmaz”
El Medhal” isimli kitabinin 3-cü cildinin 181-ci sayfasi

Peygamberimiz Buyururki:Allah’ın sanatını, eserlerin düşünün ve tefekkür edin; fakat Allah’ın Zatını düşünmeyin, çünkü onu hakkıyla kavrayıp takdir edemezsiniz.”
(Mecmau’z-Zevaid, 1/81, Kenzu’l-Ummal, h. No: 5705-7)

______________
Sonuç: Allahın insanlar ve diğer mahlukat gibi bir mekanda bulundugunu/Mekana ihtiyacı oldugunu söyleyen ''Ehli sünnet icmasıyla'' küfre düşmüştür.Gök ve yer onun emrindedir.Allahın ''Zatı''mekandan/zamandan/şekilden ve cisimden münezzeh oldugu için,Allahın zatı (kendisi) düşünülmez.Yarattıklarıyla tefekkür edilir.

”Bir kimse, “Allah’ın yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum” derse, kâfir olur. Zira bu söz, Allahü teâlâ için bir mekân var da o kimse bunda şüphede imiş vehmini verir.” (Şevahidü’l-Hakk, s.218)

1.ehli sünnetin en eski alimi derken ? önce onun yaşadığı tarihi araştır yani ehli sünettin en eski alimi değil. molla aliyulkari takriben h 920 yada o rakama yakın olan bir alim ALLAH ona rahmet etsin.malum kendisi ibn arabi yi ve vahdeti vucudçuları tekfir eden bir alimdir.şerh yaptığı aynı kitabın başka sayfalarında ebu hanifenin sözlerini açıklarken Molla Aliyyul Kari Fikhi Ekber Serhinde Imami Azam'in yukardaki sozlerini soyle serh ediyor;

'El' sozu icin oldugu gibi Allah'a izafe edilen 'yüz' sifati icin de Allah Teala'nin zatidir, ayn sozunden maksat, gormesidir, Ars uzerinde durmasindan maksat da Ars'i istila etmesidir, (kaplamasidir) denilmez. Bu ayetler tevil edilmez. Cunku Cenabi Allah ozellikle bu kelimeleri kullanmis bunlarin yerine; kudret, nimet, gorme, ve istila kelimelerini zikretmemistir. DogrusuCenabi Allah 'el' kelimesinden nimet ve kudret gibi iki manadan baskasini kasdetmistir. Bu sifatlar Allah hakkinda mustabih sifatlardandir. Imam Azam'da Cumhur-i Selefe uyarak ayni goruse katilmistir. Ondan sonra gelen ilim adamlari'da ona uymuslardir. 309syf

2.ibn rüşd ise her ne kadar bazı kitapları ehli sünnet nazarında kabul görsede bidayetül müçtehid gibi fakat çoğu kitabı hatta kendisi akılcı felsefeci olarak tanımlanır.kendisinden delil getirdiğin gazali ise ibn rüşdü tekfir ediyor.


 
M Çevrimdışı

Muvahhid Mücahid

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Hanefi mezhebinin imamı Ebû Hanife (öl. 150/766) de ayni görüştedir. O şöyle demektedir:
"Bilmiyorum, Rabbim gökte midir, yerde midir" diyen kâfir olur. "ALLAH Arş'ın üzerindedir ama Arş gökte midir, yoksa yerde midir, onu bilmiyorum" diyen de kâfir olur. ALLAH'a dua ederken yukarıya yönelinir, aşağıya değil. Çünkü aşağının rubûbiyet ve ulûhiyyet vasfıyla hiçbir ilgisi yoktur.

Nitekim şu hadis de bunu anlatıyor:
Bir adam Peygamber'e siyah bir cariye getirdi ve:

- Benim üzerime mu'min bir köle azat etmek vacib oldu. Bu kâfi midir? diye sordu. Peygamber (s.a.v) o cariyeye sordu:
"Sen mu'min misin?" Cariye:
"Evet" dedi. Peygamber (s.a.v.):
"Peki, ALLAH nerededir?" diye sordu.
Cariye göğe işaret etti. Bunun üzerine Peygamber:

"Onu azat et, o mu'mindir" dedi.
(Muslim, el-Mesacid, 33; Ebû Davud, es-Salat, 167, Eyman, 16; Nesâî, Sehv ; Muvatta, Itk.8-9; Ahmed îbn Hanbel, 11/291. 1;
İbnu Ebi'l-İzz el-Hanefi, Şerhu'l Akîdeti't-Tahâviyye, Beyrut 1988, s. 288; İmam-ı Azam'ın Beş Eseri, İstanbul, 1981, s. 45-48 Arabca kısmı).

Câbir ibnu Abdullah (r.anh)’dan, şöyle dedi:
Rasulullah (s.a.v.) Veda haccında Arefe günü vermiş olduğu hutbede şöyle buyurdu:
Ben vazifem olan tebliği yaptımmı ne diyorsunuz?
Sahabelerde; Evet Ya RasulAllah hakkı ile yaptın diye cevab verdiler.
Rasulullah (s.a.v.) de şehâdet parmağını SEMAYA DOĞRU KALDIRIP İNSANLARA KARŞI İNDİREREK ALLAH'IM ŞAHİD OL DİYE ÜÇ KERE TEKRAR ETTi.
(Bu Hadis'i Buhâri (1739) Muslim (121 Ebu Davud (1905) ve Ahmed (1/447) rivayet etmişlerdir.)
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
( yazdıklarım genele hitabendir)
İlim ile konuşmuyorum. Bu konularda ilmi olarak yazabilecek kadar bilgim yok.

Bu konunun neden bu kadar önemli olduğunu idrak edemiyorum.
Ama şunu idrak edebiliyorum ki ; Bu tartışma sadece ALLAH swt nin bazı sıfatlarını insanın zihninde materyalist olarak değerlendirmesine neden oluyor.

Zaman ve mekan insan için yaratılmış değilmi dir.
Geçmiş ve gelecek insan için yaratılmış. Ben böyle bakıyorum.

Modern bilimde tümevarım ve tümden gelim diye iki metod var bilirsiniz.
MAteryalist bakışla ilahi kavramları tasvir eder ise beyin ERROR veriyor. ( bunu tüme varıma benzetiyorum)
İlahı önce kavrayıp maddeyi ondan sonra tanımlarsa beyin mutmain oluyor. Ve soru sormaması gereken yerde de durmasını biliyor. (bunu da tümden gelim gibi değerlendiriyorum)

Bu tarz yaklaşımlar bence materyalist felsefeci düşünmeye şartlandırılan beyinlerimizin bize yaptığı oyunlardır. Zaman zaman benzer konularda bazı şeyler , minicik bir şey dahi olsa aklıma düşüp de , hakkında düşünmeye başlayınca beni bu konularda uçurumların kenarına çekiveriyor.

Bi yerde okumuştum. Bu düşünme ve beynin bu tarz şeylerde düştüğü durumdan çıkma yolunu EUZU BESMELEYE sarılmak olarak salık veriyordu.
Selametle
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu konuda çok şey söylenebilir ancak müteşabih ayetler hakkında konuşulmaması gerekir. Bize düşen; müteşabih ayetlerin de tıpkı diğer ayetler gibi Allah katından olduğuna iman etmektir. (3:7)
 
M Çevrimdışı

Muhammed Et-temimi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu Gökhan'a acıyorum.Facebookta tüm selefi sayfalarda takılıyordu bir ara bu foruma geldi bende bu akideyi öğrenmek istiyorum dedi biraz takıldı.Sonra Allah saptıracakya cübbeli belam ahmeti karşısına çıkardı onun sözlerinden zehirlendi.Şimdi böyle işte ordan buldukları yazıları gelip bu tarz yerlerde paylaşıyor milleti hidayete ! sevk ediyorum heyecanıyla ))

Tefani :
Ahmet Serhendi(sizin deyişinizle rabbani ! )'nin sözleri hüccet midir ki sana ayet ve hadisle delil verilince hemen onun sözlerini aktarıyorsun.Tasavvuf pisliğine bulaşmışların sözlerini burada paylaşıpta bizlerin iman etmesini mi bekliyorsun onların sözlerine ?
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
Tefani ve dökmetaş,eğer Hz.ömer devrinde bu şekilde ayetleri ve hadisleri aşıp,fasit tevillerle müteşabih lafız ve ayetler peşinde koşsaydınız,bolca bir dayak yerdiniz herhalde.aşağıdaki açıklamalarda Hz.Ömer kimi neden sopa ile dövmüş bir okuyun isterseniz.

Müteşabih Ayetlere Göre Hüküm Verenlerin Durumu:

1 - Müteşabih ayetlere, heva ve heveslerine göre hüküm verenler; insanları Kur'an'ın Allah katından gelmediğine inandırmak, bu konuda onları şüpheye düşürmek ve saptırmak isterler. Zındıkların ve Karamita taifesinin yaptığı gibi.

Karamita: Filozoflara tabi olanlardan, ateistlerden ve zındıklardan bir taifedir. Bunlar; Zerdüşt, Mazdek ve Mani'nin nübüvvetlerine inanmakta, Kur'an'da haram kılınan herşeyi kendilerine helal kılmakta, insanların Kur'an'a bağlanmamalarını ve Allah'tan geldiğine inanmamalarını sağlamak için müteşabih ayetleri delil olarak göstermektedirler.

Bu taifenin kafir olduğunda şüphe ve ihtilaf yoktur. Hatta Malikilere göre bunlar tevbe ettirilmeden öldürülürler.

2 - Müteşabih ayetlerin zahiri manasına inanmak isteyenler.

Bunlar; mücessimelerin yaptıkları gibi zahiri manada Allah'ın cisim olduğunu gösteren bütün müteşabih ayet ve hadisleri delil alarak Allah'ın cisim olduğuna, sureti (yüzü, gözü, eli, ayağı, parmağı) bulunduğuna inanırlar. Allah (c.c) onların bu inançlarından münezzeh ve yücedir.

Allah (c.c)'yu yaratılmışlara benzeten bu taife de şüphesiz kafirdir. Onlarla puta tapanlar arasında kafir olmaları yönünden hiçbir fark yoktur. Bu kişiler işledikleri bu küfür amellerinden tevbeye çağırılırlar. Şayet tevbe etmezlerse mürted olarak öldürülürler.

3 - Müteşabih ayetlerin manalarını açıklayarak te'vil yoluna gidenler.

a - Bunlardan bazıları müteşabih ayetler hakkında hiçbir yorum yapmadan Allah'a havale ederler. Bununla beraber ayetlerin zahiri manasının Allah'a uygun olmadığına inandıkları için ayetlere zahiri manalarını vermeyip muhkem ayetlere göre tefsir ve açıklamasını yaparlar. Ayetlerin gerçek manasını ise Allah'a havale ederler.

Bu kimseler zahiri manada sıfat olarak Allah'ın eli olduğunu gösteren ayetleri şöyle açıklamaktadırlar:

"Allah'ın eli vardır. Fakat yarattıklarınınki gibi değildir."

Allah (c.c)'nun yüz, göz, ayak, istiva gibi sıfatlarını da bu şekilde te'vil ederler. Yani; ayetlerin zahiri manasında Allah (c.c)'nun, mahlukata benzeyen bütün sıfatlarının te' vilini yaparken bu yolu takip ederler. Kısacası; sıfatları ispat etmek için, o sıfatları mahlukata benzetmeden, iptal etmeden ve sapık bir şekilde te'vil etmeden muhkem ayetlere göre açıklamışlardır. Bu, selefi salihinin takip ettiği metoddur ve en doğru metod da budur.

b - Bazı kimseler de ayetlere zahiri manasını vermeyip muhkem ayetlere zıt olmayan, dil kaidelerine göre başka manalar verirler. Mesela:

Allah'ın elini "kudret", istivayı "hükmetmek" olarak te' vil ederler.

Bu, halef alimlerinin görüşüdür. Selefin görüşü ise daha sıhhatlidir. Halefin görüşüne ittiba etmek yanlış olmasına rağmen küfür değildir. Çünkü her ne kadar Allah'ı mahlukata benzetmiyorlarsa da sıfatları iptal etmeleri söz konusudur.

4 - Müteşabih ayetler hakkında çok soru soranlar.

Bu kimseler şiddetle tazir edilirler.

Süleyman İbni Yesar'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Abdullah İbnu'd Dubey denilen bir adam Medine'ye geldi ve Kur'an'daki müteşabih ayetler hakkında çok soru sormaya başladı. Ömer (r.a) bunu duyunca onun için iki tane hurma dalı hazırladı ve onu çağırdı. Adam Ömer (r.a)'nun yanına gelince Ömer (r.a) ona:

"Sen kimsin?" dedi. Adam:

"Ben Abdullah İbnu'd Dubey'im." dedi. Ömer (r.a):

"Ben de Abdullah Ömer'im" dedi ve hurma dallarından bir tanesini alıp başı kanayıncaya kadar onu dövdü. Adam:

"Ey mü'minlerin emiri! Artık yeter! Kafamda hiçbir şüphe kalmadı." dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a) onu bıraktı. (Darimi)

Ömer (r.a) Basra ahalisine bir mektup yazdı ve: "Hiç kimse Dubey ile oturmasın" diye emir verdi. (Darimi, İbni Asakir)

İlimde Derinleşenler:

“İlimde derinleşenler ise: "Biz ona (müteşabihlere) iman ettik. Hepsi Rabbimiz katındandır" derler.”

Din ilminde gerçek manada ilerleyenler şöyle derler:

"Kur'andaki muhkem ve müteşabih ayetlerin hepsini Allah'ın indirdiğinden hiçbir şüphemiz yoktur. Biz böyle iman ettik. Onların hepsi hak ve doğrudur. Onlar birbirini tasdik eder mahiyettedirler. Onlarda hiçbir zıtlık yoktur.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Kur'an'ı durup düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah' tan başkasından gelseydi onda çok aykırılıklar (ihtilaflar) bulurlardı." (Nisa: 82)

Ebu'd Derda'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.s)'e "ilimde derinleşenler" hakkında sorulduğunda şöyle cevap verdi:

"Yeminini yerine getiren, doğru söyleyen, kalbi temiz olan, haram yemeyen ve fercini (avret mahallini) haramdan koruyan kişi ilimde derinleşendir." (İbni CerirTaberi, İbni Ebu Hatim, Taberani)

Ancak ilimsiz ve aklı zayıf olan kişiler Kur'an ayetlerinde zıtlık olduğuna inanırlar. Aklı selim ve ilim sahibi olanlar Kur'an ayetlerinin birbirine zıt olmadığını, birbirini desteklediğini çok iyi bilirler. Onun için Allah (c.c) bu ayetin akabinde: "Ancak akıl sahipleri öğüt alır." buyuruyor. Yani; "ancak akıl sahibi, heva ve hevesine uymayan kimseler Kur'an'ın gerçek manasını anlar" manasındadır.

Rasulullah (s.a.s) bazı kimselerin Kur'an ayetlerini birbiri ile çarpıştırdıklarını duyunca şöyle buyurdu:

"Sizden önceki kavimler böyle yaptıkları için helak oldular. Onlar Allah'ın kitabının ayetlerini birbirine çarpıştırıyorlardı. Allah'ın kitabı olan Kur'an'ın ayetleri birbirini doğrulamak için inmiştir. Ayetlerin birbirini yalanladığını ispatlamaya çalışmayın. Anladığınız ayetlere mana verin. Anlamadığınızı ise bilen birine havale edin." (Ahmed, İbni Merdeveyh)
 
azizk83 Çevrimdışı

azizk83

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
4 mezhep imamıda allahın gökte olduğunu inkar edenin küfre düşeceğini söylüyor bunu inkar ediyormusun

Bu soruyu vesile edinerek İmam Ebû Hanîfe'nin hayli istismar edilen bir ifadesi üzerinde durmak istiyorum. İmam, el-Fıkhu'l-Ebsat'ta şöyle diyor: "Rabbimin gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum diyen kimse kâfir olur. Aynı şekilde, "Allah Teala Arş'ın üzerindedir; Arş'ın gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum" diyenin durumu da böyledir."

Bu sözlere sarılarak İmam Ebû Hanîfe'nin, Allah Teala'nın –haşa– gökte olduğunu söylediğini ileri sürmek doğru değildir. Zira burada İmam, Allah Teala'nın gökte veya yerde olduğunu söylemekle O'na bir mekân isnad edilmiş olacağını vurgulamaktadır. Buradaki tekfirin anlamı budur.

Nitekim İmam Ebû C'afer et-Tahâvî'nin naklettiği "Akîde"de şöyle denmektedir: "Allah, varlığı için birtakım sınır ve son noktalar bulunmasından, erkân, aza ve edevattan yüce ve beridir. Mahlukatı ihata eden altı yön O'nu ihata edemez."

Mezhebin üç büyük imamının itikadî çizgisini yansıtan el-Akîdetu't-Tahâviyye'nin matbu şerhleri arasında İbn Ebi'l-İzz'e ait olanı, bu ifadeyi şöyle açar: Allah Teala mahlukatından ayrı[1] bir varlığa sahiptir ve bu anlamda Allah Teala için bir sınır tayin etmemek O'nun varlığını nefyetmek olur."[2] Hayli yaygın olmasına rağmen bu şerhin "aykırı" tarzı burada da kendisini göstermektedir.

Boşlukta bir yer tutmak, belli bir yönde bulunmak, belli bir özgül ağırlığı, sınırları, uzuvları bulunmak … gibi mahlukata/cisimlere mahsus özelliklerin Allah Teala'ya izafesinden sakınılması gerektiği konusunda sadece İmam Ebû Hanîfe değil, diğer büyük imamlar da hassas davranmışlardır. Bir önceki yazıda naklettiğim gibi, "Allah Teala mahlukatından ayrı bir varlığa sahiptir ve bu anlamda Allah Teala için bir sınır tayin etmemek O'nun varlığını nefyetmek olur" diyen İbn Ebi'l-İzz ve aynı çizgideki "Selefîler"in aksine, dört mezhep imamından nakledeceğim ifadeler, bu meselede teşbih ve tecsimden şiddetle kaçınılması gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

İmam Ebû Hanîfe'nin tavrında. Allah Teala'nın Arş'a istivası meselesindeki tavrı da aynı paraleldedir: "Allah Teala, kendisi için bir ihtiyaç ve (Arş'ın üzerine) istikrar (yerleşme, mekân tutma) olmaksızın Arş'a istiva etmiştir. O, Arş'ı da diğer mahlukatı da korumaktadır. Eğer (Arş'a ve bir yerde yerleşip mekân tutmaya) muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olamazdı. (Bir mekânda) oturmaya ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, Arş'ı yaratmadan önce Allah Teala nerede idi? Yüce Allah bundan münezzehtir."[3]

İmam Mâlik de Allah Teala'nın varlığı için yukarıda zikredilen hususların söz konusu edilemeyeceğini belirtir ve "Sınır tayinine gitmeksizin ve teşbihe düşmeksizin" diyerek genel ilkeyi çizer.[4]

İmam eş-Şâfi'î, kendisine nisbet edilen el-Fıkhu'l-Ekber isimli eserde[5] şöyle der: "Eğer "Allah Teala, "Rahman Arş'a istiva etmiştir" buyurmuştur" denirse şöyle cevap verilir:
"Bu (türlü) ayetler bunlara ve benzerlerine, ilimde derinleşmek arzusunda olmayan kimseleri cevap vermede şaşkınlığa sürükleyen müteşabihattandır. Yani bu kimseler bu türlü ayetleri olduğu gibi kabul edip, araştırma yapmamalı ve bunlar üzerinde konuşmamalıdır. Çünkü kişi ilimde rüsuh (derin kavrayış) sahibi olmadığı zaman şüpheye ve vartaya düşmemekten emin olamaz. Onun, Allah Teala'nın sıfatları hakkında, zikrettiğimiz gibi inanması gerekir. Allah Teala'yı hiçbir mekân ihata edemez. O'nun üzerinden zaman geçmez. O, hudut ve son noktalara sahip olmaktan münezzehtir; mekân ve yönlerden müstağnidir. "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur." (42/eş-Şûrâ, 11)[6]

İmam Ahmed b. Hanbel'in görüşü de diğerlerinden farklı değildir. el-Hallâl, onun şöyle dediğini nakletmiştir: "Allah Teala Arş'a, kendisi için bir sınır söz konusu olmaksızın, sıfatsız (keyfiyetsiz) olarak, vasfedilmeyecek bir tarzda, dilediği gibi ve dilediği şekilde istiva etmiştir."[7]

Elbette konu hakkında imamlardan yapılabilecek nakiller bunlardan ibaret değildir. İlgili çalışmalarda detaylı bilgi mevcuttur.[8]


[1] Buradaki "ayrı" kelimesi "farklı" anlamında değil, "munfasıl, mahlukata bitişik olmayan" anlamındadır.
[2] Bkz. İbn Ebi'l-İzz, Şerhu'l-Akîdeti't-Tahâviyye, 219.
[3] İmam Ebû Hanîfe, el-Vasıyye, 73.
[4] Ebû Bekr b. el-Arabî, Ahkâmu'l-Kur'ân, IV, 1740.
[5] Bkz. Keşfu'z-Zünûn, II, 1288. Kâtip Çelebi, belirttiğim yerde bu eserin İmam eş-Şâfi'î'ye nisbetindeki şüpheye dikkat çeker. Ancak Fuad Sezgin hoca Târîhu't-Turâs'da (I, 491) Ezher kütüphanesinde bu eserin hicrî 292 yılında istinsah edilmiş bir nüshasının bulunduğunu belirtir ve şöyle der: "Eğer bu tarih doğru ise, söz konusu kitabın eş-Şâfi'î'ye nisbetindeki şüphe ortadan kalkar."
[6] İmam eş-Şâfi'î, el-Fıkhu'l-Ekber, 17.
[7] Bunu el-Kevserî, el-Hallâl'ın es-Sünne'sinden nakletmiştir. Bkz. İbnu'l-Cevzî'nin Def'u Şübehi't-Teşbîh'i, 28 (1 nolu dpnt).
[8] Örnek olarak bkz. Ebubekir Sifil, Çağdaş Dünyada İslamî Duruş, 144 vd.


@Narsu, @İsmail Vakkas ve @Muhammed Et-temimi adlı kişiler asla ka'le alınacak kişiler değilsiniz. Zira aynı fikirde olmadığınız insanlara hemen pislik, müşrik gibi sıfatlar yapıştırıyorsunuz. Herşeyin başı illa edep illa edep....
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
Düzeltme:tefani ben sana nerede pislik veya müşrik demişim,sadece Hz Ömer zamanında olsaydınız halinizin ne olabileceği konusunda uyarı yapmıştım.Bak yine fasit tevil yaptın.Bak bana iftira attın.Ama sana kızamıyorum gene de.biz seni kaale almakla demek ki hata etmişiz.
 
Üst Ana Sayfa Alt