Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

ALPARSLAN KUYTUL'A UYARI: İYİ NİYETLE DE OLSA OY KULLANMAK ŞİRKTİR!

K Çevrimdışı

Kadirovic61

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ALPARSLAN KUYTUL'A UYARI: İYİ NİYETLE DE OLSA OY KULLANMAK ŞİRKTİR!



Alparslan Kuytul diyor ki: ''İyi niyetle oy kullanmak şirk değildir!''

isterseniz kendiniz izleyin:


7192

Alparslan Kuytul 'a sormak lazım; İyi niyet haramı helal kılar mı, küfrü imana çevirir mi? diye.

Ben sordum, maalesef cevap alamadım.

„Ameller niyetlere göredir“ diyor, evet doğru, bu bir hadistir!

Ancak amelin kabulünün şartı, hem niyetin salih olması hem de amelin salih olmasıdır.
Salih niyetle küfür ameli işlemek insanı küfre düşmekten kurtarmaz!

Bir de sormak lazım Alparslan Kuytul 'a; Kendisinin dediği gibi, insanların oy verdikleri partilerin, hükümetlerin veya milletvekillerinin icraatlarında sadece "harama imza atma" mı var, şirke-küfre imza atma yok mu, şirk ayinleri yok mu, elfaz-ı küfrü telaffuz etme yok mu?


Nasıl olur da, bunlara iyi niyetle oy veren şirke düşmez diyebilir!?.

Videoyu izleyin ve kendiniz değerlendirin.


Vesselam...
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kim Olurlarsa Olsunlar Allah'ın Haramını Helal Kılanlara OY verilmesini ( Üstü açık veyahut Kapalı bir Üslup ile İ'ma eden ) isteyen Kişilerin Konumu Ne Olursa olsun !!! Onlar ile aramızda ''İMAN KARDEŞLİĞİ YOKTUR !!''

BİREBİR GÖRÜŞMELERDE ''OY'' VERMEMEYİ SAVUNAN ''BEL'AM ALİMLER'' İN OYUNUNA FİTNESİNE DİKKAT !!

KILIK KIYAFET
SAKALLI OLMASI
İSLAM ÜNİVERSİTESİ OKUMUŞ OLMASI
CEMAAT LİDERİ OLMASI
CİHAD EDEN OLMASI

FARK ETMİYOR !!!

''İMAN KARDEŞLİĞİ BOZULUYOR !!''




dallarx.jpg


2009_28_03_9_57_45_secim-sandik-oy.jpg



carsaf_oy.jpg




hkeskin_oy.jpg



picte2.jpg

http://images.habervitrini.com/haber_resim/carsaf_oy.jpg
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Alparslan Kuytul gibi Taqiyyecilerin asıl mahiyetlerini anlatmakta olan bölümler...

Neden OY vermediklerini apaçık anlatmayan Hocaefendi ve Şeyhefendiler Allah'ın ayetlerini Gizleyen LANETLENMİŞ MAHLUKLARDIR !!!

BAKARA 2/159-160. İndirdiğimiz belgeleri ve doğru yolu Kitab’da insanlara açıkladıktan sonra, gizleyen kimseler var ya, onlara hem Allah lanet eder, hem lanetçiler lanet eder, ancak tevbe edenler, ıslah olanlar ve gerçeği ortaya koyanlar müstesna; işte onların tevbesini kabul ederim. Ben, tevbeleri daima kabul ve merhamet edenim.

Lanetli Bel'amların Tevbe edip Hakkı Apaçık Ortaya Koymalarını Bekliyoruz !! Müslümanların Zihnini Kirleten Şarlatan Hocaefendiler..!!

BEL'AMLAR HAKKINDA GENİŞ BİLGİ

https://www.islam-tr.org/tevhid/10581-belam-ca.html


CAHİLİYYE DÜZENLERİNE İŞTİRAK ETMEK - SEÇİMLERDE OY KULLANMAK

https://www.islam-tr.org/tevhid/10576-cahiliyye-duzenlerine-istirak-etmek-secimlerde-oy-kullanmak-kitap.html


http://www.cihaderi.net/tor/2009_28_03_9_57_45_secim-sandik-oy.jpg
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ALLAH'IN AYETLERİNİ GİZLEYEN LANETLİ HOCAENDİLERE VE DİĞERLERİNE!!

DİNİNİ GEÇİM VASITASI HALİNE GETİREN TÜM MAHLUKATA !!


Ayetleri ve İlmi Gizlemek (Bakara-159-160,174-176. ayetleri ışığında..)


Âlimler, sahip oldukları ilimleri başkalarına aktarmak zorunda mıdırlar? Başka bir deyimle, ilmi gizlemek, kınanan ve suç sayılan bir iş midir?

Kur'an-ı Kerim'de bu konuda yahudi ve hıristiyanlarla ilgili olduğu halde, hükmü müslümanları da kapsayan bazı ayetler vardır. "İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti Biz kitap'da insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya; işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet edebilenler lânet eder. Ancak, tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıklayanlar başkadır; onları bağışlarım. Çünkü Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça merhamet edenim." (2/Bakara, 159-160)

"Allah'ın indirdiği kitap'tan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah, ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır. Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfiret bedeli olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar, ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitap'ta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir." (2/Bakara, 174-176)


Ayet-i kerimelerin hükmü, yalnız ehl-i kitaba değil; Allah'ın ayetlerini gizleyen ve şer'î hükümleri açıklamayan herkese şâmildir. Çünkü ayetin ifade tarzı, usûl âlimlerinin de dediği gibi özel sebebe bağlı olmaksızın genel anlam ifade eder.

Hadis-i şerif, bu konuda müslüman bilginlerin sorumluluğunu aynı sertlikle ifade eder: "Kendisine bir ilim sorulup da bunu gizleyen kimseye kıyamet gününde ateşten bir gem vurulacaktır." (İbn Mâce, Mukaddime 24, hadis no: 261; Tirmizi, İlm 3, hadis no: 2787) Sahabiler de bu ayeti aynı şekilde anlamıştır. Ebu Hureyre'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Eğer Allah'ın kitabındaki bir ayet olmasaydı, size hiçbir hadis rivayet etmezdim." Ebu Hureyre, bundan ilmi gizleyenlerle ilgili olan ayeti okudu. (Ebu Hayyan, el-Bahru'l-Muhît I/454)

"Kıyamet gününde bir adam getirilir ve cehenneme atılır da cehennem değirmen merkebinin taşlarıyla (buğday) öğütmesi gibi onu öğütür. Bunun üzerine cehennem halkı onun başına toplanır da: 'Ey filan, sen ma'rufla emrediyor ve münkerden nehyediyor değil miydin?' derler. O da: 'Evet, ben ma'rufla emrederdim de onu kendim yapmazdım ve yine ben, münkerden nehyederdim de, onu kendim işlerdim' der." (S. Buhâri, Fiten, 17; hadis no: 46; S. Müslim, Zühd 7, hadis no: 51 (2989)

Âlim, bilmeyen kalabalığa gerçek ve doğru yolu gösterici olması bakımından "Rabbinden sana indirilen gerçekleri insanlara bildir." (5/Mâide, 67) ilâhî emrine muhatap olan peygamberin izindedir.

"Onlar ki, Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olara Allah (herkese) yeter." (33/Ahzâb, 39)

Kur'an'ın itikadda hedefi iki şey üzerinde yoğunlaşır. Bunlar: İlmî tevhid ve amelî tevhid'dir. Allah Rasülü, bu iki tehvidi sağlamak için gönderilmiş, diğer peygamberlerin daveti de yine bunları üzerine olmuştur. Çünkü saadet, manevî kemal şu iki şeyden gelir: Faydalı ilim ve sâlih amel. İlmî tevhid, faydalı ilim; amelî tevhid de sâlih ameldir. Faydalı ilim, Allah'ı bilmek; sâlih amel de Allah'ın emri gereği hareket etmektir. Faydalı ilim, iman ile, Peygamberin haber verdiği şeyleri tasdik etmek; sâlih amel de şeriki olmayan tek bir Allah'a kulluk ve Rasülü'ne itaattir ki İslâm dini de işte budur.

Bize düşen, müslümanlığı gaye edinmek ve onu hayatın mihveri saymaktır. Artık bize gereken, Rasül'ün dünyaya bıraktığı "mîras" ile kalbimizi diri tutmak, böylece fikrimize ve hayat yolumuza aydınlık ufuklar açmaktır. Üzerimize borç olan, fikrimizi ve ilmimizi Allah'ın nimeti kabul etmenin gereği olarak Allah yolunda kullanıp O'na fiilî şükrümüzü yerine getirmek, kulluğumuzu kanıtlamak. Bir hayat ki, tüm kurumları ile vahyi reddeder, kurumlarını, kurallarını, ilkelerini bâtıl tanzim eder ve ilim diye takdim edilen bilim, yalnızca yanlışın aracıdır. İnsanın övünçle, aldatıcı bir güvenle taşıdığı dünyada bile pek bir şeye yaramayan diploma ve etiketten ve tehlikeli ve faydasız bir yükten ibarettir; Artık o bilgi bir silâhtır, ama yalnızca imhâ ve intihar etmek için kullanılacak bir silâhtır. Bu bilgi ve onun taşıyıcıları, dalâletin hâmili, hakikatin katilidirler. Onlar, sırat-ı müstakimin önünde eşkiyadırlar; hak yolu keser, hevâya ve tâğutlara kulluğa giden yolları açarlar. İlmiyle âmil bir âlim olamayıp sadece bilgi taşıyıcıları olanlar da bunların değirmenine su taşımaktadırlar. (İzmir'li İsmail Hakkı, (H. B. Çantay, K. K. Mealinden naklen, 3/1231) Bir depremlik, bir kıyamlık canı olan ölümcül sistemi canlandırmak için ilmi koltuk değneği ve payanda gibi dayarlar.
 
hanzalaa Çevrimdışı

hanzalaa

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ya oy kullanmak niye şirk olsun yaa ne alaka ben hiç bişey anlamadım
 
GuLYaRaSi Çevrimdışı

GuLYaRaSi

VuSLaTa HaSReT
Admin
hanzalaa Çevrimdışı

hanzalaa

Üyeliği İptal Edildi
Banned
evet ya ben önceden oy kullanmayı hiç böyle düşünmemiştim allah razı olsun emegi geçen herkesten
 
E Çevrimdışı

Ebu UBEYDULLAH

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Şeyh Ali bin Hudayr el-Hudayri'ye şöyle bir soru sorulur:

Soru: İtaat şirki sadece amelle mi gerçekleşir? Yoksa kişinin itaat ederken itaat ettiği konuyu helal görmesi gerekir mi? (Yani teşride itaatte istihlal şartı var mıdır?)

Şeyh'in soruya verdiği cevap şu şekildedir:

Cevap: "İtaat şirki sadece amel ile olur. Bu da onun itaat etmesidir. Burada kişinin itikadına, helal görüp görmemesine bakılmaz. Zira Allah (Subhanehu ve Teala) şöyle buyurmuştur:

"Eğer onlara itaat ederseniz müşrik olursunuz." (En'am:121)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) itaat şirkini helal ve haram konularında itaat etmek olarak açıklamıştır. İtaat şirkini itikad ve istihlal şartlarına bağlamak ise mürcie ve cehmiyenin menhecidir.

Not: Allah senden razı olsun ey Şeyh... Ağzına sağlık... Allah seni esaretten kurtarsın... Bugün İslam ümmetine Mürcie Cehmiyesinin kuyruğuna takılıp gitmekte ve "Tağutların yaptıkları kanunlara itaat edenler, onların şeriatlerine tabi olanlar bu yaptıklarını helal görmedikleri sürece kafir olmazlar" diyerek sapkınlıklarını artırmaktadırlar...
 
E Çevrimdışı

Ebu UBEYDULLAH

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Demokrasinin Egemenlik Anlayışına Karşı İslami Tavır
Ebu Seyyaf el-Mukri

Demokrasilerde beşerin egemenliği ve sultası esas te¬mel kabul edilirken, İslam’da ise egemenlik ve sulta sadece Allahu Tealâ’ya aittir. Ve bu noktada İslam ile demokrasi te¬mel esasları itibarı ile birbirine muhalif iki ayrı dini temsil etmektedirler.
İslam Dini otorite ve teşriyi alemlerin tek sahibi olan Allahu Tealâ’ya verdiği için Tevhid temeline dayanmaktadır. Buna karşılık demokrasi ise yetki ve otorite noktasında teklik esasına değil çoğunluğun prensibine bağlı kaldığı için şirk temeline dayanmaktadır. Bu açıdan demokrasinin Tevhid dini ile hiçbir ilgisi yoktur ve o bütünüyle şirk dinidir. Her Müslüman için Allah’ı razı etmenin yegane yolu ise, O’nu Tevhid etmek ve şirkten kaçınmaktır. Zira şirk bütün amelleri iptal etmekle birlikte Allahu Tealâ tarafından asla bağışlan¬ması mümkün olmayan bir suçtur.
“Doğrusu Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz.” (4, Nisa/48)
“Andolsun sana ve senden önceliklere ‘Allah’a şirk ko¬şarsan bütün amellerin boşa gider ve hüsrana uğrayanlar¬dan olursun’ diye vahyolundu.” (39, Zümer/65)
Allahu Tealâ, otoritenin ve yetkinin sadece kendisine ait olduğunu belirtirken diğer taraftan da kendi otoritesine dayanmayan tüm hükümleri tağutun hükümleri olarak isim¬lendirmiş ve kullarından tağutlara ve otoritelerine karşı açıkça red ve inkar cephesinde yer almalarını istemiştir. Allahu Tealâ, imanın ve İslam’ın ilk şartı olarak tağutun reddedil¬mesi gerekliliğini bildirmiş, buna karşılık tağutların otoritele¬rine meyleden kimselerin iman iddialarını yalanlamıştır.
“Artık kim tağutu inkar eder ve Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuştur. Allah işitir ve bilir.” (2, Bakara/256)
“Sana indirdiğimiz ve senden önce indirdiklerimize iman ettiğini iddia edenleri görmedin mi? Tağuta muha¬keme olmak istiyorlar. Halbuki onu inkar etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşür¬mek istemektedir.” (4, Nisa/60)
Demokratik düzen otorite ve yetkisini Allah’a değil de beşere dayandırdığı için tağuti bir düzen ya da tağutun hük¬müdür. Ve bu noktada Müslüman bir kimsenin tavrı, hayatı¬nın bütününde tağuti bir düzen ve tağutun hükmü olan de¬mokrasiyi inkâr etmek, onun otoritesini tanımamak, demok¬rasinin savunucularına, dostlarına ve yardımcılarına karşı açık bir şekilde buğz, kin, öfke beslemek ve düşmanlık gös¬termek şeklinde olmalıdır. Tağuti bir düzen olması sebebiyle demokrasinin Müslümanlar üzerinde hiçbir meşru velayet hakkı yoktur. Diyarlarında ve memleketlerinde Allah’ın hü¬kümlerinin terk edilip, demokratik sistemin hükümlerinin yükseldiği zaman Müslümanların İslam sisteminin hükümle¬rinin yükseltilmesi ve beşeri hükümlerin giderilmesi için bü¬yük bir mücadele vermeleri boyunlarının borcudur.
Burada son olarak tüm Müslüman kardeşlerime önemli bir hususu hatırlatmak isterim. Demokrasi daha işin başında halkın egemenliği olarak tanımlanmaktadır. Demokraside iki temel unsur “Egemenlik halkındır” ve “Halk otoritelerin kay¬nağıdır” düşüncesidir. Halk olmadığı zaman demokrasinin varlığı düşünülemediği gibi, halkın egemenliği olmadan da demokrasinin yaşaması mümkün değildir. Zira daha işin ba¬şında demokrasi kelime anlamıyla dahi insanın otoritesi ol¬duğu için, insanların olmadığı bir yer de demokrasiden bahsedilemez. Bunun için demokratik memleketlerde belirli dönemlerde seçimler yapılarak, halkların özellikle seçime ka¬tılmaları sağlanır, seçime katılan kişilerin sayısının çokluğu ile de övünülür. Bu hususta, seçimlere katılarak yetkiyi temsil heyetine vermeden demokrasinin yaşaması imkan dahilinde değildir. Demokrasi ancak insan vasıtasıyla yaşayabilen bir dindir.
Ey din kardeşim! Sen hiçbir zaman demokrasinin ya¬şaması için araç olma. Halkın egemenliğini parlamenterlere devrettiği seçimlere katılma ki, Allah’ı hakkıyla Tevhid ede¬bilesin. Şayet aksi bir tutum sergilersen, bir taraftan otorite¬nin ve yetkinin tek kaynağı olarak kendi şahsını görmüş olur¬sun ki, bu senin kendini Allahu Tealâ’nın yerine koymandır. Diğer taraftan ise, elinde bulundurduğunu iddia ettiğin ege¬menliği, temsil heyetine vermekle de onları Allahu Tealâ’nın yerine koymuş olursun. Yine bununla beraber Allahu Tealâ’nın dininden başka bir dine, şirk ve küfür mezhebi olan demokrasiye güç ve kuvvet vermiş, onun yaşaması için gayret göstermiş olursun. Bu senin Allah’ın Tevhid dini ile amel et¬memen, buna karşılık birçok ilahların dini olan demokrasi ile amel etmendir. Sen böyle bir hareketle kendin için Allah’ın dininden başka bir din edinmiş olursun. İşte o zaman hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamazsın. Allah beni ve sizleri bundan korusun. Allahumme amin.
Burada konuyu son olarak Pakistan Cemaati İslami’nin lideri Sayın Ebu’l Ala El’Mevdudi’nin şu sözleriyle kapatmak istiyorum. O şöyle demektedir:
“Demokrasi insanın ilahlaştırılması, kitlelerin ege¬menliğidir. Demokraside yasama halkındır. Halk parlamen¬toda milletvekillerinin çoğunluğu ile temsil edilir. Parlamen¬tonun yaptığı kanunlar bütün halk için bağlayıcıdır. Bu ne¬denle demokrasi, Allah’a şirk koşmaktır ve açık bir küfürdür. Çünkü Allah’ın yasama hakkını elinden alıp insanlara ver¬mektedir. Halbuki Allahu Tealâ “Hüküm ancak Allah’ındır. O size ancak kendisine ibadet etmenizi emretti.” (Yusuf Suresi: 12/40) buyurmaktadır. Parlamento kararlarının Allah’ın adıyla değil de insanların adıyla çıkmış olması, demokrasinin küfrünü göstermeye yeterlidir. Demokratlar bu yaptıklarıyla halkı Allahu Tealâ’nın yerine koymaktadırlar. Bu nedenle demokrasi, Allah’ı bırakıp insanları ilahlaştırmanın bir şekli¬dir. Allahu Tealâ, “Allah’ı bırakıp ta kimimiz kimimizi rabler edinmeyelim” (3, Ali İmran/64) buyruğu ile onu haram kıl¬mıştır.”
 
Üst Ana Sayfa Alt