Anlatabiliyor muyum Mustafa İ : "Allah ve Melekler Peygambere Destek Ederler(!) Siz de Edin!"
Peygambere Salâvat değil salat yani destek edin sapkınlığı !
"Muhakkak Allah, Peygambere rahmet bahşeder Melekler de onun için dua ederler. Ey iman edenler siz de ona salât ve selamda bulunun ve ona tam bir teslimiyetle boyun eğin." (Ahzab 36)
Ayetin Nuzul sebebi :
Vâhidî'nin, Ebu Saîd kanalıya Ka'b ibn Acre'den rivayetinde o şöyle demiştir:
Peygamber (s.a.v.)'e: "Ey Allah'ın elçisi, sana nasıl selâm vereceğimizi bildik. Peki sana nasıl salâtta bulunacağız?" denildi de bu âyet-i kerime: "Şubhesiz Allah ve Melekleri, O Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler siz de O'na salât ve selâmda bulunun." âyet-i kerimesi nazil oldu.
(Vahidî en-Neysâbûrî, Esbâbu'n-Nuzûl, s. 255)
(Yusellûne); Salat kökünden gelen bir fiildir. Salat, lugatta dua, istiğfar ve rahmet manalarındadır.
Allah teala bu âyet-i kerimede, Peygamberi Muhammedin kendi nezdinde ve yüce varlıklar olan Melekler katında üstün bir makamı olduğunu bildiriyor. Kendisinin Muhammed (s.a.v.) i övdüğünü, Meleklerin de onun için duada bulundurduklarını bildiriyor ve yeryüzünde yaşayan biz insanların da onu övmemizi emrediyor.
Âyet-i kerimede "Salât" kelimesi geçmektedir. Bu kelime, Allaha isnad edildiğinde 'Rahmet", Meleklere isnad edilginde "Dua ve af dileme" anlamına gelmektedir.
Abdullah b. Abbas (r.anhuma) ise bu kelimenin burada "Tebirk etme ve övme" mânâsına geldiğini söylemiştir.
Kâb'b b. Ucre diyor ki:
"Ey Allanın Rasulu, sana nasıl selam vereceğimizi biliyoruz. Sana salavat nasıl getirilir?
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Deyin ki" Allahumme Salli Ala Muhammedin ve Alâ Âli Muhmammedin Kema salleyte Alâ îbrahime İnnnekke Hamidun Mecid. Allahumme bârik Alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kema berâkte alâ İbrahime inneke hamidun mecid.
("Ey Allahım, sen, Muhammede ve ailesine, İbrahime merhametli davrandığın gibi merhametli davran, Şubhesizi ki sen, çok övülensin çok şereflisin." "Ey Allahım, sen, Muhammed ve ailesini, İbrahimi mubârak kıldığın gibi mubârak kıl. Şubhesiz ki sen, çok övülensin, çok şereflisin.")
(Buhari, K. Tefsir el- Kur'an sure,: 33, bab: 10 ; Muslim K. es- salah, bab: 66, II7 N? 406)
Peygamber efendimize salavat getirmenin fazileti hakkında birçok Hadis rivayet edilmektedir. İmam Şafii bu âyete ve Hadis-i Şeriflere dayanarak, namaz kılarken son tahiyyatta "Allahumme Salli ve Allahumme Bârik" okunanın farz olduğunu söylemiştir.
Bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmaktadır:
"Kim bana bir defa salavat getirirse Allah ona on defa salâvat getirir ve on hatasını bağışlar."
(Ahmed b. Hanbel, Musned, C: 3 S. 102,261)
Peygamberimiz diğer bir Hadis-i Şerifinde de şöyle buyurmuştur:
"Kim bana salavat getirirse, bana salâvat getirdiği muddetçe Melekler de ona salavat getirirler. Kişi salâvatı isterse çoğaltsın isterse azaltsın."
Başka bir Hadis- Şerifte de şöyle buyurulmaktadır:
"Cimri o kimsedir ki ben yanında anılırım da bana salâvat getirmez."
(Tirmizi, Nesai, İbn Hibban)
Peygamberimiz yine bir Hadis-i Şerifinde de şöyle buyuruyor:
"Yanında zikredildiğim halde bana salâvat getirmeyenin bumu yere sürülsün, Ramadan gelip çıkıncaya kadar kendisini affettiremeyen adamın bumu yere sürülsün» Baba ve annesi yanında yaslandığı halde onların vasıtasıyla (onların duasıyla) cenneti kazanamayanın burnu yere sürülsün."
(Tirmizî, K. el-Dfivflt, bab: K.. ilmi» No: 3545 ; Ahmed b. Hanbel Musned C. 2 -S. 254)
"İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır." (Bakara: 157) âyetinde de «salat», temcid ve sena manasına gelmektedir.
Bazı alimlere göre Allahu taalanın peygamberine salât getirmesinin manası, onu temcid ve Sena etmesidir. Buhari de bu görüştedir. En açık olan görüş de budur.
Diğer bazı alimlere göre ise, Allah (cc)'ın peygamberine salat getirmesinden maksat, ona rahmet ve mağfirettir. Hasan-ı Basrî (rahimehullah) ve Safa bin Cubeyr (rahimehullah) de bu görüştedir. (İbni Cevzi, tıgu. C.II. S. )
Peygambere (s.a.v.), meleklerin safat getirmesinden maksat ise, ona dua ve ummetine mağfiret, taleb etmektir. Bütün bu görüşlerden anlaşılıyor ki peygambere Allah (cc)'ın salatı ile meleklerin salatı ayrı ayrı şeylerdir. «Şubhesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salat (ve tekrim) ederler.» âyetinde salatı ifade eden «yusellûne» fiilinin çoğul gelmesi de peygambere Allah (cc)'ın salatı ile meleklerin salatının ayrı şeyler olduğuna delalet etmektedir.
Fakat mufessirler bu âyetin tefsirinde ihtilaf ederek ayrı görüşler beyan etmektedirler:
1- Bazı mufessirlere göre âyetin akışı bir kelimenin hazfedildiğine delalet etmektedir. Buna göre âyetin manası, «Muhakkak Allah peygambere salat (ve tekrim) eder. Melekler de dua eder.» şeklinde olur. O zaman «yusellûne» kelimesinin çoğul olması yalnız «melekler»den dolayıdır. Allah (cc)'ı ifade etmez. Bu görüşü bazı kurranın âyetteki «melaiketehu» kelimesini «melaiketuhu» şeklinde okumaları da teyid eder.
2- Bazı mufessirlere göre ise, bu âyet hakikat ile mecâzı bir arada ifade etmektedir. Çünkü «salat» kelimesl hakiki manada «dua», mecazî manada da «rahmet» demektir. Fahreddin Razi bu görüşü tercih etmiştir. (Fahruddin Razi, Tefsir, C.1, S. 717) İmam Şafii (rahimehullah) de bu görüştedir, imam Şafii'ye göre iki manayı da ifade eden bir kelimeyi her iki manada kullanmak caizdir. Buna göre «yusellûne» kelimesi hem «Allah»a, hem de «melekler»e racidir. Çünkü âyetin manası, «Allahu taala peygambere rahmet eder, melekler de dua ederler.» dir.
3- Alimlerin bir kısımına göre de âyetteki «yuseliûne» kelimesi kesin bir mecaz ifade etmektedir. Yoksa mecazla hakikati birlikte ifade etmemektedir. Bunlara göre mecazî manadan maksat. Rasulullah (s.a.v.)'ın şanına, haline itina etmektir. Bu itina ise Allah (cc)'tan başka, meleklerden başkadır. Ebussuud, Ebu Hayyan, Zemahşeri ve diğer bazı meşhur mufessirler de bu görüştedir.
Ebu's Suud şöyle der: «Şubhesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salat (ve tekrim) ederler.» âyetindeki «Allahın salâtı»ndan maksat rahmet, «meleklerin salatandan maksat ise istiğfardır.
İbnl Abbas (r.anh), «Allahu taala peygamberine rahmet, melekleri de dua ederler.» demiştir. Öyleyse bu manaların her ikisi de «salat» kelimesinin hakiki manasıdır.
Yani onlar Rasulullah (s.a.v.)'a hayır olanı ve işine uygun olanı yaptıkları gibi onun şerefini izhar ve halini tazime de İhtimam etmektedirler. Buna göre Allah (cc)'ın «salatı»ı, rahmet, meleklerin «salat»ı dua ve istiğfardır.» (Ebu's Suud, Tefsir, C. 1. S. 790 (Hazin tefsirinin kenarında)
Ebu Hayyan da şöyle der: «Allah (cc)'ın peygamberine salatı, meleklerin sakıtından başkadır. Madem ki başkadırlar öyleyse nasıl olur da ikisini bir kelime ifade eder. Bunun cevabı şudur: Aralarında muşterek bir nokta vardır ki bu, hayrın ulaşmasıdır. Mesela; Allahu taala tarafından rahmet olan Salâtın ulaşmasıdır. Melekler ise istiğfar ederek hayrın yine Rasulullaha ulaşmasını taleb etmektedirler.» (Ebu Hayyan. age. C. 7. S. 17)
Peygambere Salâvat değil salat yani destek edin sapkınlığı !
"Muhakkak Allah, Peygambere rahmet bahşeder Melekler de onun için dua ederler. Ey iman edenler siz de ona salât ve selamda bulunun ve ona tam bir teslimiyetle boyun eğin." (Ahzab 36)
Ayetin Nuzul sebebi :
Vâhidî'nin, Ebu Saîd kanalıya Ka'b ibn Acre'den rivayetinde o şöyle demiştir:
Peygamber (s.a.v.)'e: "Ey Allah'ın elçisi, sana nasıl selâm vereceğimizi bildik. Peki sana nasıl salâtta bulunacağız?" denildi de bu âyet-i kerime: "Şubhesiz Allah ve Melekleri, O Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler siz de O'na salât ve selâmda bulunun." âyet-i kerimesi nazil oldu.
(Vahidî en-Neysâbûrî, Esbâbu'n-Nuzûl, s. 255)
(Yusellûne); Salat kökünden gelen bir fiildir. Salat, lugatta dua, istiğfar ve rahmet manalarındadır.
Allah teala bu âyet-i kerimede, Peygamberi Muhammedin kendi nezdinde ve yüce varlıklar olan Melekler katında üstün bir makamı olduğunu bildiriyor. Kendisinin Muhammed (s.a.v.) i övdüğünü, Meleklerin de onun için duada bulundurduklarını bildiriyor ve yeryüzünde yaşayan biz insanların da onu övmemizi emrediyor.
Âyet-i kerimede "Salât" kelimesi geçmektedir. Bu kelime, Allaha isnad edildiğinde 'Rahmet", Meleklere isnad edilginde "Dua ve af dileme" anlamına gelmektedir.
Abdullah b. Abbas (r.anhuma) ise bu kelimenin burada "Tebirk etme ve övme" mânâsına geldiğini söylemiştir.
Kâb'b b. Ucre diyor ki:
"Ey Allanın Rasulu, sana nasıl selam vereceğimizi biliyoruz. Sana salavat nasıl getirilir?
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Deyin ki" Allahumme Salli Ala Muhammedin ve Alâ Âli Muhmammedin Kema salleyte Alâ îbrahime İnnnekke Hamidun Mecid. Allahumme bârik Alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kema berâkte alâ İbrahime inneke hamidun mecid.
("Ey Allahım, sen, Muhammede ve ailesine, İbrahime merhametli davrandığın gibi merhametli davran, Şubhesizi ki sen, çok övülensin çok şereflisin." "Ey Allahım, sen, Muhammed ve ailesini, İbrahimi mubârak kıldığın gibi mubârak kıl. Şubhesiz ki sen, çok övülensin, çok şereflisin.")
(Buhari, K. Tefsir el- Kur'an sure,: 33, bab: 10 ; Muslim K. es- salah, bab: 66, II7 N? 406)
Peygamber efendimize salavat getirmenin fazileti hakkında birçok Hadis rivayet edilmektedir. İmam Şafii bu âyete ve Hadis-i Şeriflere dayanarak, namaz kılarken son tahiyyatta "Allahumme Salli ve Allahumme Bârik" okunanın farz olduğunu söylemiştir.
Bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmaktadır:
"Kim bana bir defa salavat getirirse Allah ona on defa salâvat getirir ve on hatasını bağışlar."
(Ahmed b. Hanbel, Musned, C: 3 S. 102,261)
Peygamberimiz diğer bir Hadis-i Şerifinde de şöyle buyurmuştur:
"Kim bana salavat getirirse, bana salâvat getirdiği muddetçe Melekler de ona salavat getirirler. Kişi salâvatı isterse çoğaltsın isterse azaltsın."
Başka bir Hadis- Şerifte de şöyle buyurulmaktadır:
"Cimri o kimsedir ki ben yanında anılırım da bana salâvat getirmez."
(Tirmizi, Nesai, İbn Hibban)
Peygamberimiz yine bir Hadis-i Şerifinde de şöyle buyuruyor:
"Yanında zikredildiğim halde bana salâvat getirmeyenin bumu yere sürülsün, Ramadan gelip çıkıncaya kadar kendisini affettiremeyen adamın bumu yere sürülsün» Baba ve annesi yanında yaslandığı halde onların vasıtasıyla (onların duasıyla) cenneti kazanamayanın burnu yere sürülsün."
(Tirmizî, K. el-Dfivflt, bab: K.. ilmi» No: 3545 ; Ahmed b. Hanbel Musned C. 2 -S. 254)
"İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır." (Bakara: 157) âyetinde de «salat», temcid ve sena manasına gelmektedir.
Bazı alimlere göre Allahu taalanın peygamberine salât getirmesinin manası, onu temcid ve Sena etmesidir. Buhari de bu görüştedir. En açık olan görüş de budur.
Diğer bazı alimlere göre ise, Allah (cc)'ın peygamberine salat getirmesinden maksat, ona rahmet ve mağfirettir. Hasan-ı Basrî (rahimehullah) ve Safa bin Cubeyr (rahimehullah) de bu görüştedir. (İbni Cevzi, tıgu. C.II. S. )
Peygambere (s.a.v.), meleklerin safat getirmesinden maksat ise, ona dua ve ummetine mağfiret, taleb etmektir. Bütün bu görüşlerden anlaşılıyor ki peygambere Allah (cc)'ın salatı ile meleklerin salatı ayrı ayrı şeylerdir. «Şubhesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salat (ve tekrim) ederler.» âyetinde salatı ifade eden «yusellûne» fiilinin çoğul gelmesi de peygambere Allah (cc)'ın salatı ile meleklerin salatının ayrı şeyler olduğuna delalet etmektedir.
Fakat mufessirler bu âyetin tefsirinde ihtilaf ederek ayrı görüşler beyan etmektedirler:
1- Bazı mufessirlere göre âyetin akışı bir kelimenin hazfedildiğine delalet etmektedir. Buna göre âyetin manası, «Muhakkak Allah peygambere salat (ve tekrim) eder. Melekler de dua eder.» şeklinde olur. O zaman «yusellûne» kelimesinin çoğul olması yalnız «melekler»den dolayıdır. Allah (cc)'ı ifade etmez. Bu görüşü bazı kurranın âyetteki «melaiketehu» kelimesini «melaiketuhu» şeklinde okumaları da teyid eder.
2- Bazı mufessirlere göre ise, bu âyet hakikat ile mecâzı bir arada ifade etmektedir. Çünkü «salat» kelimesl hakiki manada «dua», mecazî manada da «rahmet» demektir. Fahreddin Razi bu görüşü tercih etmiştir. (Fahruddin Razi, Tefsir, C.1, S. 717) İmam Şafii (rahimehullah) de bu görüştedir, imam Şafii'ye göre iki manayı da ifade eden bir kelimeyi her iki manada kullanmak caizdir. Buna göre «yusellûne» kelimesi hem «Allah»a, hem de «melekler»e racidir. Çünkü âyetin manası, «Allahu taala peygambere rahmet eder, melekler de dua ederler.» dir.
3- Alimlerin bir kısımına göre de âyetteki «yuseliûne» kelimesi kesin bir mecaz ifade etmektedir. Yoksa mecazla hakikati birlikte ifade etmemektedir. Bunlara göre mecazî manadan maksat. Rasulullah (s.a.v.)'ın şanına, haline itina etmektir. Bu itina ise Allah (cc)'tan başka, meleklerden başkadır. Ebussuud, Ebu Hayyan, Zemahşeri ve diğer bazı meşhur mufessirler de bu görüştedir.
Ebu's Suud şöyle der: «Şubhesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salat (ve tekrim) ederler.» âyetindeki «Allahın salâtı»ndan maksat rahmet, «meleklerin salatandan maksat ise istiğfardır.
İbnl Abbas (r.anh), «Allahu taala peygamberine rahmet, melekleri de dua ederler.» demiştir. Öyleyse bu manaların her ikisi de «salat» kelimesinin hakiki manasıdır.
Yani onlar Rasulullah (s.a.v.)'a hayır olanı ve işine uygun olanı yaptıkları gibi onun şerefini izhar ve halini tazime de İhtimam etmektedirler. Buna göre Allah (cc)'ın «salatı»ı, rahmet, meleklerin «salat»ı dua ve istiğfardır.» (Ebu's Suud, Tefsir, C. 1. S. 790 (Hazin tefsirinin kenarında)
Ebu Hayyan da şöyle der: «Allah (cc)'ın peygamberine salatı, meleklerin sakıtından başkadır. Madem ki başkadırlar öyleyse nasıl olur da ikisini bir kelime ifade eder. Bunun cevabı şudur: Aralarında muşterek bir nokta vardır ki bu, hayrın ulaşmasıdır. Mesela; Allahu taala tarafından rahmet olan Salâtın ulaşmasıdır. Melekler ise istiğfar ederek hayrın yine Rasulullaha ulaşmasını taleb etmektedirler.» (Ebu Hayyan. age. C. 7. S. 17)