Hafız Abdurrahman b. Batta, insanların davetçilere değişik kulplar takmalarından yakınarak şunları der: “İnsanların kafalarındaki şablona muhalefet ettiğim zaman tepkiyle karşılaştım. Kitap ve Sünnet’e karşı ters hareket eden şahısları eleştirdiğim zaman, Harici olmakla, Kur’an ve Sünnetteki tevhitle ilgili bir nassı aktarınca, Müşebbihe olmakla, imanın önem ve gücünden bahsedince Mürcie olmakla, amelin önemini ifade edince Kaderiye ve (Mutezile) olmakla, marifeti tavsiye edince Keramiye olmakla, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in faziletinden söz edince, Nevâsib olmakla, Ehli Beyt’i sevdiğimi söyleyince, Rafizi olmakla, Allah’ın sıfatları konusunda Selefî yöntemi savunup, Kur’an ve Sünnet naslarını tevil etmeyince, Zahiri olmakla, nasları tevil ettiğimde Batini ve Eş’ari olmakla, aklı kullandığımda, Mu’tezili olmakla, Vitir namazlarında kunut okuduğumda, Hanefi olmakla, sabah namazlarında kunut okuduğumda, Şafii olmakla itham edildim. Kısacası; hangi kesime yaklaştıysam, muhalifleri bana düşmanlık etti. Onlara tasannu edersem, Allah’ı gücendirmiş olurum. Her şey onları razı etmeye bağlı. Bunların hiçbiri bana Allah katında bir şey yapamaz. Ben Kitap ve Sünnet’e bağlı kalmaya devam edeceğim. Allah’a istiğfar ediyorum. O bağışlayandır, merhametlidir.” (Nakleden, Kardavi, Fetâvâ Muasıra, 3/ 17-18)