Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale BAŞÖRTÜLÜ POLİS-SAVCI-HÂKİM-ZİNDANCI

Burhanuddin Aldiyaî Çevrimdışı

Burhanuddin Aldiyaî

Aktif Üye
İslam-tr Yazar
Başörtülü Polis-Savcı-Hâkim-Zindancı

28928


İslami dava bir bütündür, parçacı olmaz ve Kur’an en başta Bakara Suresi 2/85. ayette, «Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmamak» şeklinde çok açık ve net bir ifadeyle buna dikkat çeker. Yani bütün hükümleriyle istenmesi ve yaşanması gereken bir davadır. Kadının beşeri düzenler içerisinde başı kapalı eğitim görmesi ve kamuda çalışması gibi daha çok dünyevi yaşama yarayacak bazı hükümlerin davasını güdüp gerisini görmezden gelmek, işte dünden beridir bütün sosyal ağların konusu olan başı örtülü polis kadının çarşaflı kadınları copladığı görüntülerini ortaya çıkarır. Böyle bir anlayışla dini bir dava gütmenin cezası olarak Allah Teâlâ az önce zikrettiğim ayetin devamında, «Dünya hayatında rüsva olmak ve ahirette de çetin bir azaba sürüklenmek» şeklinde ifade etmektedir.

İçten içe beşeri düzenleri benimsemiş sadece semeresine talip olanlar ise, saçı bir parça bezle kapalı altında pantolon olan polis, savcı, hâkim gibi kamu görevlilerinin varlığını, din adına ciddi bir zafer olarak zannedip öyle lanse ediyorlar. Oysa İslam karşıtı katı laiklerin yaptığı neyse, bu saçı kapalı olanların da yaptığı odur, o olacaktır, daha iyisi değil. Zira sistem aynı sistem, düzen aynı düzendir. Sadece hizmetkârları arasına kafasını kapatan kadınlar veya namaz kılan erkekler katılmış oldu.

Neticede dün açıkça İslam düşmanı laiklerin yaptığını bugün din adına başarı olarak gösterilenler yapacak ve başı kapalı polisler başta çarşaflı kadınlar olmak üzere Müslümanlara saldıracak, dövecek sonra tutuklayacak hatta gerektiğinde işkence edecek ve başı kapalı savcıya götürecektir. O da şimdiye kadar olduğu gibi Allah’ın şeriatına aykırı kanunları işleterek, İslami hüviyetleriyle adına laiklik, demokrasi denen beşeri ideolojiye aykırı düştüklerini ileri sürecek ve bu Müslümanlar hakkında iddianame hazırlayıp başı kapalı hâkime sevk edecektir. O hâkim de aynı kanunlar ve aynı iddia ile Müslümanları yargılayarak, beşeri sistem ve ideoloji adına mahkûm ederek başı kapalıların idare ettiği zindanlara gönderecektir. Yani sonuç olarak sadece hizmetkârların bir kısmı sözde inançlı olduğunu söylemiş olacaktır.

Tabi gayri İslami bir sistemin kolluk kuvveti, kanun uygulayıcısı vs. olup gerektiğinde hak üzere olan ve hak için mücadele veren Müslümanlara karşı batılın savunmasını yapıp batıl ile Müslümanları ezdikten sonra başı kapatmanın veya namaz kılmanın ne anlamı olacaksa artık! Zamanında Fetulacıların işkence ettiği Müslümanlar diyordu; işkenceciler, sen devam et ben namaz kılıp geliyorum diyormuş birbirilerine. Ne var ki Bakara Suresi 2/251. ayette işaret edilen kevni sünnet tecelli etti, devran döndü ve aynı şey onların başına geldi.

Çok üzücüdür ki seküler İslamcılık gölgesinde, daha düne kadar Müslümanlara yaşama hakkı bile vermek istemeyen ve başka ülkelerin yolunu gösteren sistemin kutsalları, aynı sisteme hizmet etmek karşılında aynı Müslümanlara benimsetildi. Seküler İslamcılık, yerel cahiliye asabiyeti olan Kızıl Elma davasını bile, bu davanın etniğinden olmayanlara dahi ümmet, İslam davası gibi yutturmayı başarabildi. Seküler İslamcılık eliyle yasallaştırılan LGBTİ gibi sapkınlıklar başta olmak üzere her türlü din dışı, ahlak dışı zihniyetlerin istediğini söylediği bir ülkede, doğru veya yanlış, tasvip edilir veya edilmez, dini inancını dile getirenlere copla muamele ediliyor ve Müslüman geçinenler de buna türlü kulplar bulup savunuyor!...

Bu geçinmelik Müslümanlara denilecek şey, Allah aynı kişilerin eliyle aynı muameleyi size ve yakınlarınıza da göstermeden canınızı almasın olur herhalde. Bakalım o zaman da benim polisim, bilmem benim neyim diye hala zalimleri savunabilecek misiniz?! Nitekim 15 Temmuz’da köprüye getirilen askerlerden birisini elinize geçirdiğinizde, ölümüne linç etmiştiniz. Hiç unutmadığım şu anekdotumu da zikretmezsem, tabiri caizse içimde kalır. Görürsünüz yeni askere gönderilenler için yapılan şaşaaları, en büyük asker bizim asker gürültüleri ve askere gidecek olanın da girdiği havayı. Bunlar nizamiyeden içeri girip, nefislerine ağır gelen disiplin yüzünü görmeye başladıklarında, bu askerliği icad edenin de diye başlar ve sistemin bütün kutsallarına söverlerdi. Bunları bizzat askerde çok gördüm, hem acemi ve hem de usta birliklerinde çok rastladım.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az demişler. Dolayısıyla burada noktalayıp, herkesin konumunu ona göre belirlemesi adına konuyu bir ayet ve iki hadis ile bağlayalım. Rasûlullah ﷺ bir hadiste, hadis inkârcılarının da burnunu sürten, adeta bugünlere bir gönderme mucizesi olarak Ebu Hurayra (ra)’ye diyor ki: «Eğer ömrün yeterse, ellerinde (insanlara vurdukları) sığırkuyruğu gibi (coplar) olan, Allah’ın gazabında sabahlayıp, lanetinde akşamlayan bir kavim (kişiler) görmen yakın olabilir.» [Müslim Hadis No. 2857]. Konuyu tamamlayan bir ayette ise, Allah Teâlâ şöyle buyurur: «Zalimlere ufak bir meyliniz dahi olmasın. Yoksa size de ateş dokunur ve Allah’a karşı ne dostunuz ne de yardım edeniniz olur.» [Hud 11/113]. Son olarak Rasûlullah ﷺ der ki: «Kişi sevdiğiyle beraberdir.» [Buhari Hadis No. 6168].


Her türlü gayri İslami izim ve dizimlerden, her şekil zalim, sitemkâr, yardımcıları ve destekçilerinden Allah’a sığınırım.

Not: Yazıma böyle bir not eklemek durumunda kaldım çünkü öyle görünüyor ki çoğu kişi yazımı, olay konusu gruba bir destek mahiyetinde algıladı. Şahsen kendilerini sosyal ağlardaki bilgiler dışında tanımam ve ne yaptıklarını da bilmem. Ayrıca kadınları sokaklara döküp bu ağlarda gördüğümüz kötü muamelelere maruz bırakmalarını da asla tasvip etmem. Benim dikkat çekmek istediğim, olayın figürlerinin kimliklerinden bağımsız olarak, bu seküler İslamcılık döneminden önceki bütün gayretli ve ihlaslı çalışmaların nasıl heba edildiğidir. Zira LGBTİ gibi sapkın ve en katı hükümet karşıtlarına bile yapılmayan muamelenin, örtülüler tarafından çarşaflılara yaptırılmış olması, meseleyi politik gündemlerden azade değerlendirebilenler için çok şey ifade eder. Şahsen olaya ne konjonktürel ve ne de suni politik gündemler doğrultusunda bakmam. Çünkü bu bakış açısı, istenen doğrultuda yönlendirilen kısır bir döngüye hizmet etmekten başka bir işe yaramaz. Ayrıca belki de bir deneme olarak sergilenen bu muamele, yarın öbür gün bütün İslami cenaha reva görülebilir.

Burhanüddin Aldiyaî
 
Üst Ana Sayfa Alt