Batı Toplumunda kadının yeri
Ali Bulaç'ın kitabından alıntı yaptığımız bu makeleyi büyük bir ilgi ile okuyacaksınız.
Günümüzde Batı toplumunda kadının içinde bulunduğu duruma bakarsak şu gerçekle karşılaşıyoruz. Bugün kadın, basit bir cikletin reklam aracıdır. Büyük kapitalist şirketler, kadını alabildiğine sömürmektedir. Piyasaya en mahrem ve en güzel tarafları açılıp teşhir edilerek sürülen kadının kadınlık adına özlenecek, saygı duyulacak, korunacak hiçbir değeri kalmamıştır. Kadın haklarını savunan dernekler, feminist akımlar onu alabildiğine dejenere etmiş, yozlaştırmış, soysuzlaştırmıştır. Kadın Batıda bugün hem bir üretim aracı, hem de bir sömürü nesnesidir.
Uluslararası dev güçlerin, kuruluşların kontrolüne terk edilmiş zavallı bir yaratıktır. Bu çıkar çevreleri, kadının idaresini kendi tekellerine geçirdikleri gibi, o da bütün zaaflarını, hayata karşı duyduğu bütün eğilimlerini, ilgilerini onların güdümüne terk etmiştir. Büyük reklam şirketleri, sinemalar, televizyon ve basın sülük gibi kadının kanını emerek yaşamaktadır.
Artık kadını koruyacak hiçbir kurum ve güç kalmamıştır. Kadının düşmanı önce kendisi, sonra erkeği, fakat hepsinden daha düşman içinde düzendir. Bu toplumsal düzen değişmedikçe kadın gerçek özgürlüğüne kavuşamayacaktır.
Batı toplumunda aile bir sıkıntı yeridir. Kadının gözünde erkek, onu koruyacak, sevecek, bağlanacak bir koca değil, istismar edilecek, onu alt edecek bir rakiptir. Çocuk onun için çekilmez bir yüktür. Homoseksüel erkeğinden beklediği ilgiyi göremeyen kadın, bazen de ekonomik baskıların sonucu Paris, Roma, Londra ve Münih sokaklarında sabahlamaktadır. İstanbul'un bile belli cadde ve sokakları bir işaret bekleyen, karın tokluğuna muhtaç yosmalarla doludur. Eğer bütün bunların yanında demiryollarında çalışmak, gece gündüz banka dairelerinde ömür tüketmek ve çıkarcılara bir sömürü aracı olmak çağdaş uygarlık gereği ise, bu uygarlık, kadına düşman, kadın fıtratına aykırı bir uygarlıktır.
Modern kadının hiç kimseye hiçbir aidiyeti kalmamıştır. Mezdek'in istediği gibi ortaklaşa kullanılan bir sex ürünüdür. Fabrikaları dolduran yüz binlerce kadın personelden, patron ve hatta diğer işçiler tarafından kullanılmaktadır. Yüksek düzeylerdeki burjuva kadınların cinsel özgürlükleri ise herkesçe malumdur. Esasen komünizmden önce kapitalizmde kadın fiilen ortaklaşa kullanıldı. Fransa'da son yıllarda kollektif aile sistemi geliştirildi. Buna göre herhangi bir adam gazeteye ilan vererek bir başka aile ile bir veya ki sene değiş-tokuş usulü yaşamak istediğini belirtir. Müracaat eden ailelerden birini, kendi evsafına uygun olanı tercih eder, sonunda bununla bir veya iki sene yaşar. İşte bu da çağdaş uygarlıktan bir başka örnek.
Kürtajın serbest bırakılması için günlerce Bonn ve Münih sokakları 14 ila 25 yaşları arasındaki binlerce kız tarafından işgal edildi. Göz yaşartıcı bombalara rağmen polisler, çocuk yapmak istemeyen, fakat diledikleri erkekle cinsel ilişki daha doğrusu fuhuş yapmak isteyen kızları dağıtamadı. Devlete ve yasalara baş kaldıran bu fahişe kızlar, kiliseyi de arkalarına alarak serbest zina hakları için amansız bir kavga veriyorlardı. Çünkü kürtaj yasağı ve cinsel baskılar onlar için çağdışı kalmış yasalardı. Kırmızı Çorap Kadın Hakları Koruma Derneği mevcut düzen içinde kadınların eşitliğini barbar bütün dünyaya bağırırken aslında kendi toplumunun mezarını kazmaktadır. Roma'nın başına gelenler Batının da başına gelecektir. Batı düşüncesini oluşturan kültürlü sınıf giderek kendi varlığını devam ettiremeyecek noktaya varmıştır.
Ali Bulaç / Çağdaş Kavramlar ve Düzenler Kitabından Alıntıdır
Ali Bulaç'ın kitabından alıntı yaptığımız bu makeleyi büyük bir ilgi ile okuyacaksınız.
Günümüzde Batı toplumunda kadının içinde bulunduğu duruma bakarsak şu gerçekle karşılaşıyoruz. Bugün kadın, basit bir cikletin reklam aracıdır. Büyük kapitalist şirketler, kadını alabildiğine sömürmektedir. Piyasaya en mahrem ve en güzel tarafları açılıp teşhir edilerek sürülen kadının kadınlık adına özlenecek, saygı duyulacak, korunacak hiçbir değeri kalmamıştır. Kadın haklarını savunan dernekler, feminist akımlar onu alabildiğine dejenere etmiş, yozlaştırmış, soysuzlaştırmıştır. Kadın Batıda bugün hem bir üretim aracı, hem de bir sömürü nesnesidir.
Uluslararası dev güçlerin, kuruluşların kontrolüne terk edilmiş zavallı bir yaratıktır. Bu çıkar çevreleri, kadının idaresini kendi tekellerine geçirdikleri gibi, o da bütün zaaflarını, hayata karşı duyduğu bütün eğilimlerini, ilgilerini onların güdümüne terk etmiştir. Büyük reklam şirketleri, sinemalar, televizyon ve basın sülük gibi kadının kanını emerek yaşamaktadır.
Artık kadını koruyacak hiçbir kurum ve güç kalmamıştır. Kadının düşmanı önce kendisi, sonra erkeği, fakat hepsinden daha düşman içinde düzendir. Bu toplumsal düzen değişmedikçe kadın gerçek özgürlüğüne kavuşamayacaktır.
Batı toplumunda aile bir sıkıntı yeridir. Kadının gözünde erkek, onu koruyacak, sevecek, bağlanacak bir koca değil, istismar edilecek, onu alt edecek bir rakiptir. Çocuk onun için çekilmez bir yüktür. Homoseksüel erkeğinden beklediği ilgiyi göremeyen kadın, bazen de ekonomik baskıların sonucu Paris, Roma, Londra ve Münih sokaklarında sabahlamaktadır. İstanbul'un bile belli cadde ve sokakları bir işaret bekleyen, karın tokluğuna muhtaç yosmalarla doludur. Eğer bütün bunların yanında demiryollarında çalışmak, gece gündüz banka dairelerinde ömür tüketmek ve çıkarcılara bir sömürü aracı olmak çağdaş uygarlık gereği ise, bu uygarlık, kadına düşman, kadın fıtratına aykırı bir uygarlıktır.
Modern kadının hiç kimseye hiçbir aidiyeti kalmamıştır. Mezdek'in istediği gibi ortaklaşa kullanılan bir sex ürünüdür. Fabrikaları dolduran yüz binlerce kadın personelden, patron ve hatta diğer işçiler tarafından kullanılmaktadır. Yüksek düzeylerdeki burjuva kadınların cinsel özgürlükleri ise herkesçe malumdur. Esasen komünizmden önce kapitalizmde kadın fiilen ortaklaşa kullanıldı. Fransa'da son yıllarda kollektif aile sistemi geliştirildi. Buna göre herhangi bir adam gazeteye ilan vererek bir başka aile ile bir veya ki sene değiş-tokuş usulü yaşamak istediğini belirtir. Müracaat eden ailelerden birini, kendi evsafına uygun olanı tercih eder, sonunda bununla bir veya iki sene yaşar. İşte bu da çağdaş uygarlıktan bir başka örnek.
Kürtajın serbest bırakılması için günlerce Bonn ve Münih sokakları 14 ila 25 yaşları arasındaki binlerce kız tarafından işgal edildi. Göz yaşartıcı bombalara rağmen polisler, çocuk yapmak istemeyen, fakat diledikleri erkekle cinsel ilişki daha doğrusu fuhuş yapmak isteyen kızları dağıtamadı. Devlete ve yasalara baş kaldıran bu fahişe kızlar, kiliseyi de arkalarına alarak serbest zina hakları için amansız bir kavga veriyorlardı. Çünkü kürtaj yasağı ve cinsel baskılar onlar için çağdışı kalmış yasalardı. Kırmızı Çorap Kadın Hakları Koruma Derneği mevcut düzen içinde kadınların eşitliğini barbar bütün dünyaya bağırırken aslında kendi toplumunun mezarını kazmaktadır. Roma'nın başına gelenler Batının da başına gelecektir. Batı düşüncesini oluşturan kültürlü sınıf giderek kendi varlığını devam ettiremeyecek noktaya varmıştır.
Ali Bulaç / Çağdaş Kavramlar ve Düzenler Kitabından Alıntıdır