Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Batıla Hakİki Cevap

H Çevrimdışı

haqtan

Üye
İslam-TR Üyesi
Bu konu günümüzde önemini son derece yitirmiştir. Cahil insanları şöyle bir tarafa koyun, Din Ailimleri bile bu konuyu 3. sınıf olarak görmektedir. Fakat öylesine önemli bir konudur ki, İmân ve Küfür arasında kalmak kadar önemlidir. Var olmak ya da olmamak kadar önemlidir. Müslüman olmak ya da olmamak kadar önemlidir!

Laiklik: Din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması, hukuk kurallarının, ceza kanununun dinden ayrı tutulmasıdır.Din ve vicdan özgürlüğüdür.

Bu bizim ülkemizde de uygulanmaktadır. Hatta şu son günlerde gayet sert bir şekilde uygulanmaktadır.
Ben konuma başlamak istiyorum;
Şeyh Muhammed bin İbrahim der ki: "Lanetli bir kanunun, apaçık arapça bir dille, insanları uyarması için, Cebrail tarafından Hz.Muhammed(sas) in kalbine indirilen vahyin yerine konulması apaçık bir küfürdür"
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin.Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi birşeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allaha ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve resulune arz edin. Bu daha iyidir ve sonuç bakımından daha güzeldir." (Nisa Suresi: 4\59)
Allah'ın bu emri gereği, kişilerin aralarında çekiştikleri, anlaşmazlığa düştükleri ve inatlaştıkları zaman, mevcut anlaşmazlığın çözümünü Allaha ve Resulune arz etmeleri gerekmektedir. Bu ayette eğer anlaşmazlığa düşerseniz şart cümlesinden sonra zikredilen herhangi bir şeyde ifadesinin nasıl nekra olarak getirildiğini düşün! Bu cins ve miktar bakımından üzerine ihtilaf edilen her türlü anlaşmazlığı içermektedir. Daha sonra Allah'a ve ahiret gününe imanın hasıl olabilmesi için, ihtilaf edilen her türlü anlaşmazlığın çözümünün Allah'a ve Resulune götürülmesi bir şart olarak gösterilmiştir.
"..Bu daha iyidir ve sonuç bakımından daha güzeldir.."
Allah'ın hayır olarak isimlendirdiği her şey muhakkak hayırdır ve kendisinde kesinlikle bir şer yoktur. Bundan dolayıdır ki, ayette belirtildiği üzere bütün anlaşmazlıkların Allah'a ve Resulune arz edilmesi, hem dünyada hem ahirette sonuç bakımından daha güzeldir; daha hayırlıdır. Anlaşmazlık halinde meselenin Resulullah'tan başkasına arz edilmesi ise bir şer olup, gerek dünyada gerek ahirette sonuç itibarı ile de en kötü olandır.


Münafıkların "Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik"(Nisa Suresi :4\62) ya da "Biz ancak ıslah edicileriz"(Bakara Suresi: 2\11) sözleri ise, anlaşmazlık halinde meselenin çözümünün Allah'a ve Rasulüne arz edilmesinin dünya ve ahirette hayır olduğu gerçeğinin tam tersinedir.
Her türlü anlaşmazlık halinde Allah ve Rasulune başvurulmasının dünya ve ahirette hayır getireceği gerçeği, heva ve heveslerinden kanun çıkaranların, insanların bu kanuna muhtaç olması, bu kanunlarla muhakeme olmanın zaruri olması yönündeki iddiaların tam aksinedir. Onların bu iddiaları, sırf Rasulullah'ın(sas) getirdiği şeylere kötü zan beslemeleri sebebiyledir. Onuların bu şekildeki iddialarının gereği, Allahu Teala'nın ve Rasulünün açıklamalarının noksan olduğu, anlaşmazlık halinde Allah ve Rasulünün hükümlerinin yetersiz kaldığı, Allah ve Rasulünün hükümleriyle muhakeme olmanın dünya ve ahirette kötü sonuçlar doğuracağını(hâşâ) gerekli kılar.
Allah şöyle buyurmaktadır: "Hayır! Rabbine and olsun ki, iş bildikleri gibi değil, onların aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar."(Nisa Suresi: 4\65)
Allahu Teala, nefiy edatlarının tekrarıyla ve yemin ederek, aralarında çıkan tartışmalı durumlarda Resullullahı tayin etmedikleri sürece kişilerin iman sahibi olamayacaklarını üstüne basa basa vurgulamıştır! Yine Allah, sadece Resulullahı hakem tayin etmeyi yeterli görmemiş, buna ilaveten kişilerin nefislerinde en ufak bir darlık ve sıkıntı olmaması gerektiğini de eklemiştir. "...içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın..."
Allah bunu da yeterli görmeyip; 3. bir şart olarak da Allah rasulünün verdiği hükme karşı tam bir teslimiyet şartını ilave etmiştir.İşte bu Rasulullahın hükmüne teslimiyetin tamamlanmasıdır. Zira, bu şekilde kişi nefsi isteklerinden tamamen uzaklaşmış ve hak olan hükme tam bir teslimiyet göstermiş olur. Bunun için teslimiyet şartı kesinkes bir şekilde vurgulanmıştır.
Açık şekilde vurgulanmıştır ki burada gelişi güzel bir teslimiyet değil, bilakis mutlak bir teslimiyet istenmiştir.
Yine aynı şekilde burada "...aralarında çıkan çekişmeli işlerde..." ifadesindeki genellemeyi düşünün. Bu genelleme ve kapsam, miktar bakımından olduğu gibi cins ve çeşitlilik bakımından da böyledir! Anlaşmazlıkların büyüğü ile küçüğü arasında bir fark olmadığı gibi, türleri arasında da fark yoktur. Allah şöyle buyurmaktadır:
"Şunları görmüyor musun? Kendilerinin sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını öne sürüyorlar da tağuta inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, tağut önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Şeytan da onları bir daha dönemeyecekleri kadar iyice sapıklığa düşürmek istiyor"(Nisa Suresi: 4\60)
Tağut kelimesi tuğyandan türemiştir.Mânâ olarak haddi aşmak demektir. Kim Rasulullahın getirdiği dışında bir hüküm ile muhakeme olursa bu kimse tağutun hükmü ile hükmetmiş ya da tağutun hükmü ile muhakeme olmuş gibidir. Rasulullahın getirdiği hükümlerin dışında başka bir otorite ile muhakeme olursa, hükmetme ya da muhakemeleşme konusunda dini aşmış, azgınlık etmiş olur.Bundan dolayı tağut olarak isimlendirilir.
Muhakkak ki Allah, Rasulullahın getirdiği hüküm dışında başka hükme gitmek isteyen münafıkların imanını yok saymıştır. Ayette geçen Yez'umune kelimesi onların imanlarını bir yalanlamadır. Çünkü iman iddiası ile birlikte Rasulullahın getirdiği hükümlerden başka bir otoritenin hakemliğine gitmek, bir kulun kalbinde asla bir araya gelmez. Bilakis bu 2 durum birbirinin tam tersidir. Allahu Teala'nın "...halbuki tağutu inkar etmekle emrolunmuşlardı..." Sözünü düşünün. Burada beşeri kanunları ortaya atanların Allah ile büyük bir inatlaşma içinde oldukları, bu hususta Allahın isteklerinin tam tersini yaptığı görülmektedir. Esas Alahın bizden istediği tağutu tanımak değil, bilakis onu tanımamak ve inkar etmektir.
"Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta olduğu kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik"(Bakara Suresi:2\59)
İnsanların ortaya attığı kanunların, bu koydukları kanunlarda insanlığın menfaati ve şeytandan uzaklaşma olduğuna dair düşünceleri gerçeği yansıtmamaktadır. Aslında onların iddialarına göre insanlığın menfaati şeytanın isteklerinde olmuş oluyor. Halbuki Rahmanın bizden istedikleri ve Rasulullahın kendisiyle gönderildiği esaslar bu vasıftan ve bu durumdan ne kadar uzaktadırlar...
Allah şöyle buyuruyor: "Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? Kesinlikle bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?(Maide Suresi: 5\50)
İşte Yüce Allah, insanlardan bu tip kimseleri(yani beşeri kanunlarda insanlığın menfaati olduğunu iddia edenleri) kötülemiş, onların cahiliyenin hükmünü istediklerini bildirmiş ve kendi hükmünden daha güzel bir hüküm olmayacağını beyan etmiş. Bu ayetin günümüze nasıl da delalet ettiğini düşünün!
Ancak bugün beşeri kanunlar ile amel edenler çok büyük bir çelişki içerisindedir. Zira onlar bir tarafdan Rasulullahın getirdiklerine iman ettiklerini söylüyorlar bir yandan da bu iddialarına muhalif hareket ediyorlar. ONLAR BU HALLERİ İLE İMAN VE KÜFÜR ARASINDA BİR YOL TUTMAK İSTİYORLAR.
Günümüzde beşeri kanunlar ile amel edenlerin durumu bizden önce yaşamış cahiliyye ehlinin durumundan çok farklıdır. Çünkü onların bu konuda kendi içlerinde bir çelişki yoktu. Oysa bugün beşeri kanunlar ile amel edenler çok büyük bir çelişkidedirler. Çünkü onlar, bir taraftan Allah'ın hükmünü ve Rasulullahın getirdiklerini kabul ettiklerini söylüyorlar diğer taraftan da bu söylediklerine muhalif hareket ediyorlar. Onlar bu halleri ile İman ve Küfür arasında bir yol tutmak istiyorlar. Bu gibiler için Allah buyuruyor:
"Bu ikisinin(imanla küfrün) arasında yol tutmak isterler. İşte onlar gerçek kafirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır."(Nisa Suresi: 4\150-151)
Allahu Teala, Efendimiz Muhammed'e(sas) buyurmaktadır: "Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma"(Maide Suresi: 5\48)
Allah, şayet yahudiler Rasulullahı hakem tayin ederlerse, onlar arasında hüküm verme ya da onlardan yüz çevirme konusunda Nebisini serbest bırakmıştır. (bkz. Maide Suresi 42)
 
Üst Ana Sayfa Alt