Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Bekarken Zina Ettiğini Kocasından Gizleyen Kadının Durumu

Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bekarken Zina Yapan Kadının Evlendikten Sonraki Tevbesinin Durumu

images
anti-şirk;139140' Alıntı:
Selamun Aleykum Kardeşlerim,
Geçen gün birisi bana şöyle bir mesele hakkında sordu: " Benim çok yakın bir akrabam ( bayan ) evlenmeden önce bir hata yapmış ( evlilik öncesi zina etmiş ). Daha sonra tevbe etmiş ve onu çok ama çok seven bir erkekle evlenmiş. Tabi daha önce zina ettiğini eşinden saklamış, ardından çocukları olmuş ama kadın sürekli vicdan azabı çekiyormuş." Beni bu derece seven eşime ihanet ediyorum daha önce yaptığım bu hatayı ondan gizliyorum; ama eğer söylersem ya beni bırakır da çocuğumu elimdem alsa" diye de sürekli vicdan azabı çekiyor ve tereddütte kalıyor. Şeytanın vesveseleri olsa gerek sürekli bir huzursuzluk içinde bu kadın. Şimdi bu kadına neyi tavsiye ediyorsunuz değerli kardeşlerim. Sizce eşine anlatsın mı ya da bu vicdan azabından kurtulması için ne yapması lazım. Siz değerli kardeşlerimin cevaplarını bekliyorum.
Aleykum selam we rahmetullah ;
Bu tarz geçmişe yönelik işlenmiş hataların, suçların çözümüne dair verilecek cevablar oldukça güçtür , sıkıntılıdır.
Biz yine de elhamdulillah elimizden geldiğince anlayabildiğimizce izah etmeye çalışalım :

İslam devletinde yaşamadığımızdan bu tür haramları işleyenlere karşılığı olan hadleri tatbik edemiyoruz.
bununla birlikte geçmişte bekar iken işlediğinden suçu ölüm değil 100 sopadır.
Fakat bu curûmun geçmişte işlenmesi, tevbe edilmesi , İslam devletinin olmaması, şâhidlerin olmaması vb etkenler sebebiyle karşılığı verilememiştir.
zaten bayan evlenmeden önce de durumundan dolayı pişman olup samimice tevbe etmiştir. Şundan dolayı samimice diyorum ki, zira halan vicdani rahatsızlığı hissetmektedir.

Vicdani rahatsızlığı eşinin bundan (evlilik öncesi geçmişten) habersiz olmasından dolayıdır. Eşi bildiği zaman önceki yaptığının sonucu değişmeyecektir. Aynı zamanda haddi tatbik edecek İslami bir otorite de ortada yoktur ki cezasını dünyada çekmiş uhrevi cezadan kurtulmuş olsun. Bundan dolayı Allah'a (c.c.) her zaman dua edip tevbede bulunmalıdır.
Çünkü :

"Allah kendisine eş koşulmasını bağışlamaz, kendisine eş koşma dışındaki suçları diledikleri hakkında bağışlar." (Nisa, 116)
Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi afv etsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim , 8)

"Beş vakit namazı Allah tealâ kullar üzerine farz kılmıştır. Bunları yerine getirip hiç birini kaçırmayan, bu namazların hakkını hafife almayan kimseyi Allah tealâ cennete koymaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler hakkında böyle bir sözü yoktur. Dilerse azab eder, dilerse bağışlar."
(Ahmed, Ebu Dâvud, Neseî ve İbn Mace rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Eviâr, I, 294)

Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce, Zuhd, 30)
Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Muslim, Tevbe, 9, 10, 11)

İslam fıtrat dinidir. İslam’da insanın günah işleyebileceği kabul edilmiş ve bundan korunma ve kurtulma yolları insana öğretilmiştir.
Yapılan kötülükten, işlenen günah ve kabahatten kurtulup manevi kirlerden temizlenme yolu tövbedir. Tevbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurlar dan kurtulup o günah ve hataları hiç yapmamış gibi tertemiz olur.
Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz, “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir.” (İbn Mace, Zuhd 30) buyurur.
Efendimiz (s.a.v.), nasûh tövbesini; “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah’a tam rucû’ edip, tıpkı sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dön memesidir.”
(Ahmed b. Hanbel, Musned, 1/446) şeklinde tanımlamıştır.

Yüce Allah kullarını tövbeye çağırmakta ve şöyle buyurmaktadır:
Ey mûminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felaha edesiniz.” (Nur, 31)

Başka bir ayette ise Yüce Allah (c.c.), Peygamberine şöyle buyurur:
De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder. Çünkü O, çok afv edicidir, merhamet ve ihsanı fazladır.” (Zümer, 39/53)

Eşine söylemesi halinde evliliği yıkılacak belki de hayati tehlikeye düşecektir. Oysa dinimiz evliliği kurtarmak için gerekirse yalan söylemeye bile ruhsat vermiştir. Üstelik eşi böyle bir soru sormamış, akabinde (yalan) cevab da verilmemiştir.
Evlenmeden önce bu konu gündeme gelmiş olsaydı bile kişi bunları karşı tarafa anlatmak zorunda değildir. Bunların anlatılması aile içi problem doğurabilir. Hatta kişinin günahlarını saklaması efdaldir. Ancak evlenilecek olan kimse sorduğunda yalan söylememek gerekir. Bununla birlikte doğruları anlatmak zorunda da değildir. Yani sorulmamışsa susması haram olmaz. Fakat soruldu ise olduğu gibi anlatmak gerekirdi.

Kişi buna rağmen ben bunu kullanmayacağım , yalan söylemek istemiyorum, ya da evlenmeden başıma gelen ve benim bildiğim bu durumu eşime de söylemek istiyorum da diyebilir:

Esma Bintu Yezid (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi ademoğluna haramdır: Bu üç yere gelince:
1) Erkeğin, rıdasını sağlamak için hanımına yalanı,
2) Harbde söylenecek yalan. Çünkü harb bir hileden ibarettir.
3) İki Müslümanın arasında sulhu sağlamak kastıyla söylenen yalan."

(Tirmizî, Birr 26, (1940) 13)

Hadisin İzahatı :
Yalan dinimizde her çeşit kötülük ve şerrin başı ve kaynağı kabul edilerek şiddetle reddedilmiş olmasına rağmen bazı hallerde meşru kabul edilmiştir.
Bizzat Rasulullah bu halleri tâdad eder.
Muhtelif tariklerden gelen rivayetler bu hususları belirtir.

Nevevî, Muslim Şerhi'nde şu nakilleri kaydeder:
"Bu üç halde yalanın cevazında ihtilaf yoktur. Ancak buralardaki mubah olan yalandan murad nedir? Bunda ihtilaf edilmiştir. Bir kısım ulema: "Bu hadisin ıtlakı üzeredir" diyerek, bu üç durumda, maslahat için olmayacak şeyin söylenmesini câiz görür ve "Mazmum olan yalan, zarar getiren yalandır" derler.
Bu görüşlerine İbrahim aleyhisselam'ın ayette gelen şu sözleriyle delil getirirler:
"Bunu yapsa yapsa şu büyükleri yapmıştır..." (Enbiya 63), "Ben hastayım (dedi)" (Saffat 89)"

Bunların dışında da bir maslahata binaen caiz olabilir. Mesela yanında saklanan birisini öldürmek isteyen bir zalime, sorduğunda bilmiyorum demesi ittifakla vacibtir. Mezmum yalan, zararlı olan yalandır. İbrahim (as) putlar için "Onları büyükleri kırdı, ben hastayım" demişti (Enbiya 63). Karısını elinden almak isteyen zalimlere de onun kız kardeşi olduğunu söylemiş (içinden de dinde kardeşi olduğunu kastetmiş)'ti (Buhari, Enbiya 8; Musned, NI/244) derler.
-----------

Not :
Diğer bazı alimler de: Yalan hiç bir yerde câiz olmaz. Bu üç yerde de ancak tevriyeli, yani İbrahim (as)'in sözünde olduğu gibi doğruya da ihtimali olacak şekilde câiz olabilir. Meselâ koca, karısına elbise, mobilya vs. sözü verir, içinden de, imkân bulursam günün birinde alabilirim de" diye düşünür veya sevdiğine, dünyada bir tane olduğunu söyler ve bununla içinden bu sözün doğruluk yönünü düşünür. Harb de ise düşmana meselâ, başkomutanınız öldü, der, bununla daha önce ölen komutanlarını kasteder vs... derler (Krs. E1-Mubarekfûrî, Tuhfetu'1-Ahvezi, VI/69; Davudoğlu, X/564; Tecrid, IX/112 vd.) ki, Taberi bunlardandır. Ama söz konusu hadiselerde bir ayırım yapılmamıştır.

İLGİLİ KONU :

Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki

GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI (Soruya Cevab)
Evli İken Eşini Aldatan Kadının Hükmü ve Nikahın Durumu
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
tevbe ile beraber hiçbir büyük günah yoktur ısrarla beraber de küçük günah yoktur.
 
E Çevrimdışı

ebru_li_82

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Hocam peki evlenmeden önce sorduysa ve kız bunu çok büyük bir hata olduğunu ve kandırıldığını evleneceği kişiye vicdanı rahat etmediği için anlattıysa durum ne olur ?

Kısacası hocam 2 kişi birbirini çok seviyor. Kız bir hata yapmış eski erkek arkadaşı tarafından kandırılmış normal ilişkiye girmesini istemiş eski erkek arkadaşı, kızda bunu yapmak istememiş ve kavga etmişler. Kızın yaşıda daha 18, çocuğu sevmediği halde Çocuk evleneceğiz zaten diyerek kızı kandırmış fakat en sonunda kız istemeyerek de olsa arkadan ilişkiye rıza göstermiş. Olay olduğu andan itibaren aylar boyunca psikolojisi bozulmuş. Çok büyük acılar çekmiş.
ve karşısına kendisinin çok sevdiği onuda çok seven biri çıkmış ve gerçek boyutta iki tarafta evlilik düşünürken, bir gün konu açıldığında kız önce susmuş daha sonra erkek arkadaşı yüz ifadesine bakıp bir daha ısrar edince, kızda aylarca vicdan azabı çektiğinden bunu söylemesi gerektiğini ve rahatlaması gerektiğini düşünüp, ağlayarak yaptığı hatayı itiraf ederse.

Bu durumda ne olur ?

Evlilik olsa bile ileride sorun olmaması için ne yapılmalıdır. Bununla ilgili yardımcı olabileceğiniz bir şeyler var mı ?

(Bir sitede bu konu anlatılıyordu ve herkes yorumlar yapıyordu. Bende etkilendim ve islami olarak danışayım dedim)
Allah kimsenin başına böyle bir şey vermesin.
Selametle
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Allah Teâlâ hem zinayı, hem de ters ilişkiyi fuhuş sayarak yasaklamıştır. Bir âyet şöyledir:

Lut’u da elçi gönderdik; kavmine şöyle demişti: “Sizden önce kimsenin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz? Siz kadınlara değil, şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Aslında siz aşırılık eden bir toplumsunuz.” (A'raf 80-81)

“Zinaya yaklaşmayın, çünkü o bir fuhuş ve kötü bir yoldur.” (İsra 17/32)

Allah (c.c.), “zina etmeyin” değil “zinaya yaklaşmayın” diye emir vermiştir. Yaklaşmamak için aralarında nikâh olmayan bir kadınla erkeğin birbirinden uzak durması gerekir.

“Zinaya yaklaşmayın, çünkü o bir fuhuş ve kötü bir yoldur.” (İsra 32)

Bir kimsenin kendi eşiyle ters ilişkisi haramdır. Nikâhında olmayan bir kadınla ters ilişkiye girmekle de iki türlü haram işlemiş olur. Ayrıca “zinaya yaklaşmayın” emrini de çiğnemiş olur.

Aynı tarz (yukarıdaki hatayı-suçu işlediğinden) sebeblerden dolayı İslam devletinde yaşamadığımızdan bu tür haramları işleyenlere karşılığı olan hadleri tatbik edemiyoruz. Bununla birlikte zina fiilini, bekar iken işlediğinden, suçu ölüm değil 100 sopadır.

Fakat bu curûmün geçmişte işlenmesi , tevbe edilmesi , İslam devletinin olmaması, şahidlerin olmaması vb etkenler sebebiyle karşılığı verilememiştir.
Bu bayan, durumundan dolayı pişman olup samimice Allah'a (c.c.) her zaman dua edip tevbede bulunmalıdır. Ancak tevbe edildiğinde ve artık düzgün davranışlar gösterildiğinde Allah bu cezayı affedebilir.
"Allah kendisine eş koşulmasını bağışlamaz, kendisine eş koşma dışındaki suçlan diledikleri hakkında bağışlar." (Nisa, 116)


Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim , 8)
Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpılır. Ona kıyamet gününde kat kat âzab verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedî bırakılırlar.” (Furkân, 68).

Bir önceki sorudaki bayanın durumu gibi, eşine söylemeden evlenmemiş, yıllar geçip, çoluk çocuğu olmamıştır.

Ne yapıp ne edip mutlaka evlenmeyi düşündüğü erkeğe (koca adayına) mutlaka yaşadığı hatayı açıkça söylemeli, tevbe ettiğini çok pişman olduğunu ve genç olduğunu, evlenme vaadinde bulunduğunu (ki, ilerde gerçekten evlenecek olsa bile, hatta nikahlı karı koca bile olsa ters ilişki haramdır-yasaktır-zinadır) ve nefsine uyduğunu anlatmalıdır.

Evlenecek erkek tüm olanları açıkça bilmesi zaruridir. Aksi taktirde birde evlenmeden önce zulum işlememiş, ilerde daha ağır şartlarda bir yuvanın dağılmasına sebeb olabilir.
Ehli namus, bakir, dinin gereklerini, yerine getiren bir musluman, muvahhid erkeğin bu fiili işlemiş bir bayan ile evlenmesi uygun olmaz; zaten böyle biri ile de evlenmeyi isteyeceğini ummuyorum.
Tüm yaşananları bilerek kabul eden birisinin çıkması da mümkündür. Bu durumda bu nikahın durumunu incelersek;

"Zina eden erkek, zina eden veya muşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez; zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya muşrik olan erkek evlenebilir. Bu, mu'minlere haram kılınmıştır." (Nur 3)

Selef alimleri bu meselede ihtilaf ederek iki görüşe ayrılmışlardır:
1. Görüş: Zina eden bir kadınla evlenmek haramdır.
Bu görüş Ali, Bera bin Azib (r.anhuma), Ayşe ve İbni Mes'ud (r.anh-a)'dan nakl olunmuştur.

1. Görüşün delilleri:
Zina eden bir kadınla evlenmenin haram olduğuna hükmedenler. «Zina eden erkek, zina eden veya muşrik olan bir kadından başkasını nikahlamaz. Zina edan kadını da zina eden veya müşrik olan bir erkekten başkası nikahlamaz.» (Nur: 3) âyetinin zahirini delil almışlardır.
Bu görüşteki alimlere göre âyetin zahiri her ne kadar hüküm değil, haber manası taşıyorsa da âyetin sonundaki. «Bu (surette evlenmek) mûminler üzerine haram kılınmıştır.» ifadesi kesin hüküm ifade ettiğinden baş taraftaki haber anlamı taşıyan cümle de kesin bir hüküm ifade etmektedir.
Bu görüşün bir başka delili de Ali'den rivayet edilen şu sözdür: «Bir erkek zina ettiği zaman onunla karısının ayrılması gerekir. Bir kadın zina ederse yine onunla kocasını ayırmak gerekir.»
Bu görüşün delillerinden biri de, Mersed bin Ebi Mersed'in cahiliye döneminde dostu olan fahişe bir kadınla evlenmek için izin istemesi üzerine Rasulullah (s.a.v.)'in bu âyet nazil olana kadar cevap vermemesi, âyetin nuzulunden sonra ise, «Inakla evlenme.» buyurmasıdır.

2. Görüş: Zina eden bir kadınla evlenmek caizdir.
Bu görüş de Ebubekir, Ömer ve ibni Abbas (r.anhuma)'tan nakledilmiştir. Cumhurun görüşü de budur. Dört mezhebin fakilhleri de bu görüşle hükmetmişlerdir.

2. Görüşün delilleri:
Zina eden bir kadınla evlenmenin caiz olduğuna hükmedenler aşağıdaki delillere istinad etmektedirler:
1- Ayşe'den rivayet edilen. «Bir erkeğin zina ettiği kadınla evlenip evlenemeyeceği soruldu. Rasulullah (s.a.v.), «Evet, başlangıcı zina idi ama sonu nikahtır. Haram helali haram kılmaz.» buyurdu.» (Taberi ve Dare Kutni) hadisi.

2- İbni Ömer (r.anhuma)'den rivayet edilir: «Ebubekir (r.anh) mescidde otururken yanına bitkinlik ve heyecandan ne konuştuğu anlaşılmayan bir adam geldi. Ebubekir (r.anh), Ömer (r.anh)'a «Bu adamla ilgilen. Bir şey için gelmiş fakat ben ne konuştuğunu anlamıyorum.» dedi.
Ömer (r.anh) adama sordu. Adam, «Bana bir misafir gelmişti, kadınla zina ettim.» dedi. Ebubekir (r.anh) onları, zina haddi uyguladıktan sonra evlendirmiş ve bir sene sürgüne göndermiştir.» (İbnu'l-Arabi. Ahkâmu'l-Kur'an , C. 3. S. 319)

3- İbni Abbas (r.anhuma)'dan şöyle rivayet edilir:
İbni Abbas (r.anhuma)'a, «Zina eden bir erkekle kadın evlenebilirler mi?» diye soruldu. «Başlangıcı zina ise sonu nikahtır. Bunun örneği şudur: Adamın biri bir bahçeden meyve çalar. Sonra bahçe sahibine giderek aynı meyveden parası ile satın alır. Çalarak yediği haram, satın aldığı helaldir.» cevabını verdi.
Bu görüş sahiblerine göre. «Zina eden erkek, zina eden veya muşrik olan bir kadından başkasını nikahlamaz...» âyeti umumi bir vakıayı ifade eder. Yani fısk ve zinayı adet edinmiş bir kimse hiçbir zaman mûmin ve saliha bir kadınla evlenmek istemez. Ancak kendi meşreb ve ahlakında olan veya muşrik bir kadınla evlenmek ister. Zina eden bir kadınla da mu'min ve salih bir erkek değil, ancak onun gibi zina eden bir erkek evlenmek ister.
Bazı alimlere göre bu âyetin hükmü, «içinizden bekarları ve kölelerinizden, cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler, Allah onları (evlenmeleri sayesinde) fadl(ı kerem)iyle zengin yapar.» (Nur: 32) âyetiyle nesh edilmiştir.

İffetli bir mûmin için zina eden bir kadınla evlenmek nasıl uygun değilse, iffetli bir kadının da zani ve fasık bir erkekle evlenmesi öyle uygun değildir.
(Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri)
 
Ü Çevrimdışı

ümmetin gül'ü

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah boyle durumlarda seytanın bızı dahda kotu yola ıtmesınden korusun cunku boyle durumlar tamamen onun ısıdır...belkı soyleyemıyız esımız olacak kısıye yada esımıze,ama rabbım tevbe etmemız ıcın bıze rahmet kapılarnı acık braktı bıraz tevbe fazlalastırılmıs ıman ve kuvvet sonrasında tevekkur edecegız..Rabbım yar ve yardımcımız olsun
 
C Çevrimdışı

cendeller

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Abdulmuiz hocam Bir bayanın kusurlarını karşı tarafa bildirmesi gerektiği ve bunu yapmaması durumunda erkeğe ihanet edildiği ile alakalı bir hadis varmı acaba ? Sanki öyle bir şey okumuştum. En kısa zamanda beni bilgilendirirseniz sevinirim hocam
 
Strangers Çevrimdışı

Strangers

Şam Bir Sabır Kalesi Oldu...
İslam-TR Üyesi
Hz. Ömer zina eden bir kızın babasına, “kızının zina ettiğini kimseye söyleme, evleneceği kişiye de söyleme” dediği doğru mudur? Doğruysa recmedilmesi gerekmez miydi? Ve neden böyle yapmıştır?
Ayrıca, Hz. Ömer bir olayda ceza veriyor, diğer bir olayda ise ceza vermediği gibi gizlenmesini istiyor?
Diğer bir konu ise, 2. olaydaki kız, bir adamın yeğeni mi yoksa kızı mıdır?
1. rivayet:
İbn Ömer'in naklettiğine göre, bir gün dalgın ve düşünceli bir adam Hz. Ebu Bekir'e gelir. Bir şey söylemek ister, fakat açıkça söyleyemez. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer'den adamı bir kenara çekip, ne demek istediğini anlamasını ister. Soru üzerine, adam kendisine misafir olarak gelen birinin kendi kızıyla zina halinde görüldüğünü anlatır.
Bunun üzerine Hz. Ömer, "Yazıklar olsun sana, kızının sırrını neden gizliyorsun?" der. Sonunda, delikanlıyla kız yargılanır, cezalandırılır, evlendirilir ve ardından bir yıllığına şehirden sürülür. Aynı nitelikte daha başka bir olay Kadı Ebu Bekir İbn ül-Arabi tarafından Ahkâmü'l Kur'an'ında (II: 86) anılmaktadır.
2. rivayet:
a) Amir eş-Şa’bi diyor ki: "Yemen halkından bir adamın kız kardeşi fuhuş yaptı. Kadın, usturayı boynundaki şah damarına sürerek kesmek istedi. Ona yetişildi ve engel olundu, yarası tedavi edildi. Kadın iyileşti. Sonra amcası onu ailesi ile birlikte Medine’ye getirdi. Kadın Kuran okumaya başladı. Çokça ibadet yaptı. Öyle ki onların kadınlarının en çok ibadet yapanı oldu. Amcasından onu istediler. Amcası hem onun geçmişteki halini gizlemek istemiyor hem de yeğenini rezil etmek istemiyordu. Bunun üzerine Ömer´e geldi ve meseleyi ona anlattı. Ömer de dedi ki: "Eğer sen onun bu meselesini yayarsan seni mutlaka cezalandırırım. Sana, onunla evlenmek isteyen ve senin de razı olacağın salih bir adam gelirse onu o adamla evlendir." dedi.
b) Bir adam Hz. Ömer’in yanına geldi. Bir problemim var, çözemedim, bana yardım eder misin, dedi. Hz. Ömer anlat deyince de anlatmaya başladı: "Benim bir kızım vardı. Onu cahiliye döneminde diri diri gömmek için toprağa koydum. Sonra da ölmeden çıkardım. Daha sonraki yıllarda önemli bir yanlışlık yaptı, zinaya düştü. Yaptığı bu yanlışlık onu o kadar sıkıntıya düşürdü ki, intihar etmeye yeltendi. Damarlarını kesti. Onu zor kurtardık. Kızım bu hadiseden sonra tövbe etti. İyi bir yönelişle Allah’a yöneldi. Şimdi ise kızıma bir talip çıktı. Onu evlendireceğim. Kızıma talip olanlar ise bu olaydan -zinadan- haberdar değiller. Şimdi sana soruyorum ey müminlerin emiri! Ben ne yapayım? Damat olacak kişiye, kızımın bu olayını anlatayım mı yoksa susayım mı?"
Kızın babasını büyük bir dikkat ve sabırla dinleyen Hz. Ömer, kızın yaptıklarını deşip hiddetleneceğine adama şöyle seslendi: "Adam! Allah’ın örttüğünü, ortaya saçmadığını sen mi deşifre edeceksin? Allah’a yemin ederim ki, böyle bir şey yaparsan yani kızının açığını yayarsan seni bu ülkenin insanlarına rezil ederim. Git ve kızını başından hiçbir olay geçmemiş namuslu bir kadın gibi evlendir." (İbnül Cevzi, Menakıbı Ömer, s. 169)
 
A Çevrimdışı

Aylahakkani

Üye
İslam-TR Üyesi
İSLAM DİNİNDE ZİNANIN İSPATI NASIL YAPILIR?

Zina eden erkek ve kadın için dört şahid bu zamanda nasıl getirilecektir? Bu çirkin işten müslüman gençlerimize nasihati nasıl vereceğiz? Allah mükâfatınızı fazlasıyla versin.

CEVAP

Zinanın Tespiti Yolunda Âlimler Dört Yolu Sayarlar:

1- Tanıklık

2- Kabul etme

3- Efendisi ve kocası olmayan birinin hamile kalması

4- Kocanın lianı tamamlanırsa ve hanımı bunu geri çevirmezse zinada, şahitlerde aranacak şart, şahadetleri kabul edilen kimselerden olması gerekir. Zinayı açık lafızlarıyla tanımlarlar – erkek mahreminin kadının mahreminin içinde olduğunu gördüklerini- eğer onlardan bazısı o ikisini elbiselerinden soyutlanmış çıplak olarak gördükleriyle yetinirlerse ya da belli hareket ve tarzı tanımlarlarsa bu zinanın yapıldığını tespit etmeye yeterli değildir.

“eş-Şerhul-Mumti’” adlı eserin (157/6) sayfasında Şeyh İbn Useymin –Allah ona rahmet etsin- şöyle diyor:

Zinayı açık-seçik kelimelerle tanımlarlar: onun penisini onun vajinasında gördük, bunu demesi gerekir. Eğer biz onu kadının üzerinde çıplak olarak gördük diyorlarsa bu kabul edilmez. Öyle ki erkeğin kadını ile ne yapması gereken durumda olduğuna tanıklık ederiz deseler bile bu tanıklık için yeterli değildir. Onun zekerinin kadının fercinin içinde olduğuna şahidiz, demeleri gerekir. Bu ise zor bir durumdur. Ömer(r.a.) döneminde bu olaya şahid olan adamın dediği gibi: eğer bacaklar arasında olsaydın böylesi bir tanıklığı yapmayacaktın. Bu nedenle Şeyhul-İslam kendi döneminde Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selem döneminden Şeyhul-İslam İbn-i Teymiye dönemine kadar şehadet yoluyla zinanın tespit edilmediğini zikretmiştir. Öyle ise o vakitten belirtilen vakte kadar tespit edilmemiştir. Aynı şekilde şahitlik yoluyla günümüze kadar tespit edildiğini de bilmiyoruz. Çünkü bu zor olan bir durumdur.” Bitti.

Zina konusunda şehadet durumunu zorlaştırma ancak Şari’in istediği maksadı gerçekleştirme dışında değildir.O da, kullarının üzerini örtmektir.Zinanın yaygınlaşmamasıdır. Toplumları ırzları suçlamada, nesebi yaralamada sakındırmaktır.

“el-Camiu li-Ahkamul-Qur’an” eserinin (83/5) sayfasında el-Kurtubi rahimehu Allah şunu belirtiyor:

“Allah, zina konusunda özellikle dört şahit kılmıştır: iddia edene ağır gelsin ve kulların üzeri örtülsün.” Bitti.

Şeyh Abdurrahman es-Sa’di “Tefsiri” nin (563/1) sayfasında şunu belirtiyor: “(Eğer onun üzerine dört şahid getirmezlerse..) yani: iftira edenler iftira ettikleri durumu getirmelidir, (dört şahid) yani: udul şartlarını taşıyan ve razı olunan kimseler (eğer şahidleri getirmediler işte bu kimseler Allah katında yalancının ta kendileridir) ister kendilerince buna ikna olmuş olsalar dahi. Çünkü onlar Allah’ın hükmünde yalancılardır, çünkü Allah onlara dört şahid olmaksızın bu konuda konuşmalarını haram kılmıştır. Bu nedenle şunu buyurmaktadır: (işte bu kimseler Allah katında yalancının ta kendileridir) ve şunu da buyurmamıştır: (işte bu kimseler yalancının ta kendileridir) bütün bunlar müslümanın ırzının haramlığı çok büyük olduğunu belirtmek içindir. Bu nedenle doğru tanıklık noktasına ulaşmaksızın suçlamaya gitmenin caiz olmadığıdır.”

İkincisi:

Bu katil fuhuştan toplumlarımızı ve gençlerimizi korumamıza gelince; toplumların ve devletlerin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekir. Değişik kuruluşları da bu alanda çalışmaya teşvik edilmelidir. Çünkü bu bireysel değil toplu bir sorumluluktur. Toplumların selametini gerçekleştirmek ancak zinadan ve ona düşmekten koruyacak sebepleri almayı tamamlamakla mümkündür. Bu sebepler şöyle sıralanabilir:

1- Zina günahının büyüklüğünü genel bilgilendirme ile yaygınlaştırmak, aklın ve şeriatın çirkinliğinde, iğrençliğinde ve yasaklanmasında ittifak ettiği büyük günahlardan biridir. Dünyada ki afetlerin ve musibetlerin gelmesine, halkların helakine sebep olduğunu ve kıyamet gününde ise ödülünün cehennem olduğunu açıklamak gerekir.

İmam Ahmed şunu belirtir: bir insanı öldürmekten sonra en büyük durum zinadan başkası değildir. (435/2)

Allah şunu emretmektedir: (zinaya yaklaşmayın, çünkü o bir hayâsızlıktır ve kötü bir yoldur) el-İsrâ Suresi, 32

Şeyh Abdurrahman es-Sa’di “Tefsiri” nin (457/1) sayfasında şunu belirtiyor:Allah zinayı çirkinlik olarak tanımlayıp (onun bir fuhuş) yani şeraitte, akılda ve yaratılışta kabul edilmeyen bir günah olduğunu belirtmektedir. Çünkü zina, Allah’ın hakkında, kadının hakkında, ailesinin veya kocasının hakkında, yatağı bozmak ve nesli ifsat ve daha değişik fesadı getirme hakkında yasaklara cüret etmeyi içermektedir. (onun kötü bir yol) yani bu büyük günaha cüret eden kimsenin yolu ne kötü yoldur.

2- Bu fuhşun yayılmasının getireceği kötü durumları gençlere öğretilmelidir. Öldürücü hastalıkların yaygınlaşması, gayri meşru çocukların ortaya çıkması, aile oluşumunun çökmesi, çocukların kaçıp kötü davranışları edinmeleri, boşanma istatistiğinin yükselmesi, cinayetlerin yaygınlaşması vb. durumlar, toplumların ve ailelerin istikrarını tehdit etmektedir. En kötü biçimde pornografinin yaygınlaştığı toplumlarda bunun etkisini göstermektedir. Bu da toplumlarının bitişini ve medeniyetlerinin çöküşünü alarm etmektedir.

3- Temiz ve helal olan evlilikle cinsel ilişkileri şer’i yolla kolaylaştırmaya çalışmak. Kendisinin ve hanımının iffetini korumada sevab kazanacağını, dininin yarısını evlilikle tamamlayacağını, peygamberlerin sünneti olduğunu, şeraitin emri olduğunu açıklayarak evlilik teşvik edilmelidir.

Bu yolda toplumların görevi evliliği geciktiren engelleri ortadan kaldırmaktır. Evliliğe engel olan fakirliğe çözüm bulmalıdır. Kendisini iffetli kılacak bir mala sahip olmayan gençlere maddi destek sağlamalıdır. Öyle ki el-Kurtubi tefsirinde şunu belirtmektedir: (Erkeklerinizden ve kadınlarınızdan) olan hür bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden ehlüs-salahı evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. (Lütfu) geniş olan ve (Her şeyi) bilen Allah 'dır. ) en-Nûr Sûresi, ayet 32” “Sizden kocası olmayanı evlendirin. Çünkü bu, iffetli olmanın yoludur.” (239/12) Ebi Ubeyd el-Qasım bin Sellam’ın “el-Emval” kitabının (251) sayfasında; Ömer bin Abdülaziz, Irak’ta ki valisine şunu yazdığını belirtir: Parası olmayan her bekâra bak ve evlenmek isterse onu evlendir onun masraflarını ben üstleniyorum.

4- İbn-i Kudama –Allah ona rahmet etsin- el-Muğni adlı eserinde (587/7) şunu belirtir: insan nikâha ihtiyaç duyan oğlunu iffetli kılması kaçınılmazdır. Bu Şafii Mezhebinin açık görüşüdür.”

5- Bu önemli soruna karşı toplumun ve babaların yapacakları iş, mehirleri yükseltmemektir. Evlilik külfetiyle hava atmak veya böbürlenmek veya ondan bir kazanç elde etmek yoluna gidilmemelidir.

Ömer bin el-Hattab bir gün Minberde şöyle konuştu: Kadınların sadakalarını-yani mehirlerini- sakın ha yükseltmeyin. Bu dünyada bir ikram veya Allah katında bir takva olsa bile sizden daha hayırlınız olan Peygamber sallallahu aleyhi ve selem kadınlarından bir kadınına veya kızlarından bir kızına on iki Ukkeye’den daha fazla mehir vermemiştir.) Ebu Davud rivayet etmiştir (2106) el-Elbani ise Ebu Davud sahihinde bunun sahih olduğunu rivayet etmiştir.

6- Islahatçılar toplumlarda rezaletin ve fesadın yaygınlaşmasına sebeplerden birinin babaların kızlarının mehirlerini fırsat olarak değerlendirdiklerinde hemfikirdirler. Tarihin belli dönemlerinde batı toplumlarının bazısında rezaletin yayılma sebeplerini “Mebahicul-Felsefe” kitabında Well Durant şunu belirtir:

Öyle ki babalar kızlarının yüksek mehirine göz dikerek iffetlerinin bedelini bu duruma getirmişlerdir. Bu konuda herhangi bir çekişme yoktur. İşte o vakitler evlilik açıktan satın alınan bir konudur.”

7- Toplumları zina rezaletinden koruyacak en önemli durum sevgi havasının yaygınlaşması ve eşler arasında sevginin olmasıdır. Ailenin saadetine sevgi ve saygıyla, doğrulukla, vefakârlıkla, hakları ve görevleri yerine getirmekle özen gösterilmelidir. Çünkü mutlu aile, anlayışlı, uyumlu iki eş, toplumun sapmasına ve sanal mutluluğu ararken fuhşa düşmesine engeldir.

8- Son olarak da Allah subhanehu ve Tealaya bağlı, muhafazakâr, mütedeyyin bir hava oluşturulmaya çalışılmalıdır. Burada açık-seçiklik, pornografi gizlenir, avretler örtülür, zinanın tılsımı olan danslar ve içkiler yasaklanır. Bütün bu durumlar fuhuş ateşini tetiklemektedir. Eğer toplum bundan kurtulursa ateşten emin olurlar.(Bu konuda faydalı kitaplardan Dr. Fadl İlahi’nin yazdığı “Zinadan korunma yolları” faydalanılabilir ve ona başvurulabilir.) Allah en iyi bilendir.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt