Bekarken Zina Yapan Kadının Evlendikten Sonraki Tevbesinin Durumu
Bu tarz geçmişe yönelik işlenmiş hataların, suçların çözümüne dair verilecek cevablar oldukça güçtür , sıkıntılıdır.
Biz yine de elhamdulillah elimizden geldiğince anlayabildiğimizce izah etmeye çalışalım :
İslam devletinde yaşamadığımızdan bu tür haramları işleyenlere karşılığı olan hadleri tatbik edemiyoruz.
bununla birlikte geçmişte bekar iken işlediğinden suçu ölüm değil 100 sopadır.
Fakat bu curûmun geçmişte işlenmesi, tevbe edilmesi , İslam devletinin olmaması, şâhidlerin olmaması vb etkenler sebebiyle karşılığı verilememiştir.
zaten bayan evlenmeden önce de durumundan dolayı pişman olup samimice tevbe etmiştir. Şundan dolayı samimice diyorum ki, zira halan vicdani rahatsızlığı hissetmektedir.
Vicdani rahatsızlığı eşinin bundan (evlilik öncesi geçmişten) habersiz olmasından dolayıdır. Eşi bildiği zaman önceki yaptığının sonucu değişmeyecektir. Aynı zamanda haddi tatbik edecek İslami bir otorite de ortada yoktur ki cezasını dünyada çekmiş uhrevi cezadan kurtulmuş olsun. Bundan dolayı Allah'a (c.c.) her zaman dua edip tevbede bulunmalıdır.
Çünkü :
"Allah kendisine eş koşulmasını bağışlamaz, kendisine eş koşma dışındaki suçları diledikleri hakkında bağışlar." (Nisa, 116)
“Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi afv etsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim , 8)
"Beş vakit namazı Allah tealâ kullar üzerine farz kılmıştır. Bunları yerine getirip hiç birini kaçırmayan, bu namazların hakkını hafife almayan kimseyi Allah tealâ cennete koymaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler hakkında böyle bir sözü yoktur. Dilerse azab eder, dilerse bağışlar."
(Ahmed, Ebu Dâvud, Neseî ve İbn Mace rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Eviâr, I, 294)
“Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce, Zuhd, 30)
“Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Muslim, Tevbe, 9, 10, 11)
İslam fıtrat dinidir. İslam’da insanın günah işleyebileceği kabul edilmiş ve bundan korunma ve kurtulma yolları insana öğretilmiştir.
Yapılan kötülükten, işlenen günah ve kabahatten kurtulup manevi kirlerden temizlenme yolu tövbedir. Tevbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurlar dan kurtulup o günah ve hataları hiç yapmamış gibi tertemiz olur.
Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz, “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir.” (İbn Mace, Zuhd 30) buyurur.
Efendimiz (s.a.v.), nasûh tövbesini; “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah’a tam rucû’ edip, tıpkı sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dön memesidir.”
(Ahmed b. Hanbel, Musned, 1/446) şeklinde tanımlamıştır.
Yüce Allah kullarını tövbeye çağırmakta ve şöyle buyurmaktadır:
“Ey mûminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felaha edesiniz.” (Nur, 31)
Başka bir ayette ise Yüce Allah (c.c.), Peygamberine şöyle buyurur:
“De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder. Çünkü O, çok afv edicidir, merhamet ve ihsanı fazladır.” (Zümer, 39/53)
Eşine söylemesi halinde evliliği yıkılacak belki de hayati tehlikeye düşecektir. Oysa dinimiz evliliği kurtarmak için gerekirse yalan söylemeye bile ruhsat vermiştir. Üstelik eşi böyle bir soru sormamış, akabinde (yalan) cevab da verilmemiştir.
Evlenmeden önce bu konu gündeme gelmiş olsaydı bile kişi bunları karşı tarafa anlatmak zorunda değildir. Bunların anlatılması aile içi problem doğurabilir. Hatta kişinin günahlarını saklaması efdaldir. Ancak evlenilecek olan kimse sorduğunda yalan söylememek gerekir. Bununla birlikte doğruları anlatmak zorunda da değildir. Yani sorulmamışsa susması haram olmaz. Fakat soruldu ise olduğu gibi anlatmak gerekirdi.
Kişi buna rağmen ben bunu kullanmayacağım , yalan söylemek istemiyorum, ya da evlenmeden başıma gelen ve benim bildiğim bu durumu eşime de söylemek istiyorum da diyebilir:
Esma Bintu Yezid (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi ademoğluna haramdır: Bu üç yere gelince:
1) Erkeğin, rıdasını sağlamak için hanımına yalanı,
2) Harbde söylenecek yalan. Çünkü harb bir hileden ibarettir.
3) İki Müslümanın arasında sulhu sağlamak kastıyla söylenen yalan."
(Tirmizî, Birr 26, (1940) 13)
Hadisin İzahatı :
Yalan dinimizde her çeşit kötülük ve şerrin başı ve kaynağı kabul edilerek şiddetle reddedilmiş olmasına rağmen bazı hallerde meşru kabul edilmiştir.
Bizzat Rasulullah bu halleri tâdad eder.
Muhtelif tariklerden gelen rivayetler bu hususları belirtir.
Nevevî, Muslim Şerhi'nde şu nakilleri kaydeder:
"Bu üç halde yalanın cevazında ihtilaf yoktur. Ancak buralardaki mubah olan yalandan murad nedir? Bunda ihtilaf edilmiştir. Bir kısım ulema: "Bu hadisin ıtlakı üzeredir" diyerek, bu üç durumda, maslahat için olmayacak şeyin söylenmesini câiz görür ve "Mazmum olan yalan, zarar getiren yalandır" derler.
Bu görüşlerine İbrahim aleyhisselam'ın ayette gelen şu sözleriyle delil getirirler:
"Bunu yapsa yapsa şu büyükleri yapmıştır..." (Enbiya 63), "Ben hastayım (dedi)" (Saffat 89)"
Bunların dışında da bir maslahata binaen caiz olabilir. Mesela yanında saklanan birisini öldürmek isteyen bir zalime, sorduğunda bilmiyorum demesi ittifakla vacibtir. Mezmum yalan, zararlı olan yalandır. İbrahim (as) putlar için "Onları büyükleri kırdı, ben hastayım" demişti (Enbiya 63). Karısını elinden almak isteyen zalimlere de onun kız kardeşi olduğunu söylemiş (içinden de dinde kardeşi olduğunu kastetmiş)'ti (Buhari, Enbiya 8; Musned, NI/244) derler.
-----------
Not :
Diğer bazı alimler de: Yalan hiç bir yerde câiz olmaz. Bu üç yerde de ancak tevriyeli, yani İbrahim (as)'in sözünde olduğu gibi doğruya da ihtimali olacak şekilde câiz olabilir. Meselâ koca, karısına elbise, mobilya vs. sözü verir, içinden de, imkân bulursam günün birinde alabilirim de" diye düşünür veya sevdiğine, dünyada bir tane olduğunu söyler ve bununla içinden bu sözün doğruluk yönünü düşünür. Harb de ise düşmana meselâ, başkomutanınız öldü, der, bununla daha önce ölen komutanlarını kasteder vs... derler (Krs. E1-Mubarekfûrî, Tuhfetu'1-Ahvezi, VI/69; Davudoğlu, X/564; Tecrid, IX/112 vd.) ki, Taberi bunlardandır. Ama söz konusu hadiselerde bir ayırım yapılmamıştır.
İLGİLİ KONU :
Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki
GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI (Soruya Cevab)
Evli İken Eşini Aldatan Kadının Hükmü ve Nikahın Durumu
Aleykum selam we rahmetullah ;anti-şirk;139140' Alıntı:Selamun Aleykum Kardeşlerim,
Geçen gün birisi bana şöyle bir mesele hakkında sordu: " Benim çok yakın bir akrabam ( bayan ) evlenmeden önce bir hata yapmış ( evlilik öncesi zina etmiş ). Daha sonra tevbe etmiş ve onu çok ama çok seven bir erkekle evlenmiş. Tabi daha önce zina ettiğini eşinden saklamış, ardından çocukları olmuş ama kadın sürekli vicdan azabı çekiyormuş." Beni bu derece seven eşime ihanet ediyorum daha önce yaptığım bu hatayı ondan gizliyorum; ama eğer söylersem ya beni bırakır da çocuğumu elimdem alsa" diye de sürekli vicdan azabı çekiyor ve tereddütte kalıyor. Şeytanın vesveseleri olsa gerek sürekli bir huzursuzluk içinde bu kadın. Şimdi bu kadına neyi tavsiye ediyorsunuz değerli kardeşlerim. Sizce eşine anlatsın mı ya da bu vicdan azabından kurtulması için ne yapması lazım. Siz değerli kardeşlerimin cevaplarını bekliyorum.
Bu tarz geçmişe yönelik işlenmiş hataların, suçların çözümüne dair verilecek cevablar oldukça güçtür , sıkıntılıdır.
Biz yine de elhamdulillah elimizden geldiğince anlayabildiğimizce izah etmeye çalışalım :
İslam devletinde yaşamadığımızdan bu tür haramları işleyenlere karşılığı olan hadleri tatbik edemiyoruz.
bununla birlikte geçmişte bekar iken işlediğinden suçu ölüm değil 100 sopadır.
Fakat bu curûmun geçmişte işlenmesi, tevbe edilmesi , İslam devletinin olmaması, şâhidlerin olmaması vb etkenler sebebiyle karşılığı verilememiştir.
zaten bayan evlenmeden önce de durumundan dolayı pişman olup samimice tevbe etmiştir. Şundan dolayı samimice diyorum ki, zira halan vicdani rahatsızlığı hissetmektedir.
Vicdani rahatsızlığı eşinin bundan (evlilik öncesi geçmişten) habersiz olmasından dolayıdır. Eşi bildiği zaman önceki yaptığının sonucu değişmeyecektir. Aynı zamanda haddi tatbik edecek İslami bir otorite de ortada yoktur ki cezasını dünyada çekmiş uhrevi cezadan kurtulmuş olsun. Bundan dolayı Allah'a (c.c.) her zaman dua edip tevbede bulunmalıdır.
Çünkü :
"Allah kendisine eş koşulmasını bağışlamaz, kendisine eş koşma dışındaki suçları diledikleri hakkında bağışlar." (Nisa, 116)
“Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi afv etsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim , 8)
"Beş vakit namazı Allah tealâ kullar üzerine farz kılmıştır. Bunları yerine getirip hiç birini kaçırmayan, bu namazların hakkını hafife almayan kimseyi Allah tealâ cennete koymaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler hakkında böyle bir sözü yoktur. Dilerse azab eder, dilerse bağışlar."
(Ahmed, Ebu Dâvud, Neseî ve İbn Mace rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Eviâr, I, 294)
“Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce, Zuhd, 30)
“Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Muslim, Tevbe, 9, 10, 11)
İslam fıtrat dinidir. İslam’da insanın günah işleyebileceği kabul edilmiş ve bundan korunma ve kurtulma yolları insana öğretilmiştir.
Yapılan kötülükten, işlenen günah ve kabahatten kurtulup manevi kirlerden temizlenme yolu tövbedir. Tevbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurlar dan kurtulup o günah ve hataları hiç yapmamış gibi tertemiz olur.
Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz, “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir.” (İbn Mace, Zuhd 30) buyurur.
Efendimiz (s.a.v.), nasûh tövbesini; “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah’a tam rucû’ edip, tıpkı sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dön memesidir.”
(Ahmed b. Hanbel, Musned, 1/446) şeklinde tanımlamıştır.
Yüce Allah kullarını tövbeye çağırmakta ve şöyle buyurmaktadır:
“Ey mûminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felaha edesiniz.” (Nur, 31)
Başka bir ayette ise Yüce Allah (c.c.), Peygamberine şöyle buyurur:
“De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder. Çünkü O, çok afv edicidir, merhamet ve ihsanı fazladır.” (Zümer, 39/53)
Eşine söylemesi halinde evliliği yıkılacak belki de hayati tehlikeye düşecektir. Oysa dinimiz evliliği kurtarmak için gerekirse yalan söylemeye bile ruhsat vermiştir. Üstelik eşi böyle bir soru sormamış, akabinde (yalan) cevab da verilmemiştir.
Evlenmeden önce bu konu gündeme gelmiş olsaydı bile kişi bunları karşı tarafa anlatmak zorunda değildir. Bunların anlatılması aile içi problem doğurabilir. Hatta kişinin günahlarını saklaması efdaldir. Ancak evlenilecek olan kimse sorduğunda yalan söylememek gerekir. Bununla birlikte doğruları anlatmak zorunda da değildir. Yani sorulmamışsa susması haram olmaz. Fakat soruldu ise olduğu gibi anlatmak gerekirdi.
Kişi buna rağmen ben bunu kullanmayacağım , yalan söylemek istemiyorum, ya da evlenmeden başıma gelen ve benim bildiğim bu durumu eşime de söylemek istiyorum da diyebilir:
Esma Bintu Yezid (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi ademoğluna haramdır: Bu üç yere gelince:
1) Erkeğin, rıdasını sağlamak için hanımına yalanı,
2) Harbde söylenecek yalan. Çünkü harb bir hileden ibarettir.
3) İki Müslümanın arasında sulhu sağlamak kastıyla söylenen yalan."
(Tirmizî, Birr 26, (1940) 13)
Hadisin İzahatı :
Yalan dinimizde her çeşit kötülük ve şerrin başı ve kaynağı kabul edilerek şiddetle reddedilmiş olmasına rağmen bazı hallerde meşru kabul edilmiştir.
Bizzat Rasulullah bu halleri tâdad eder.
Muhtelif tariklerden gelen rivayetler bu hususları belirtir.
Nevevî, Muslim Şerhi'nde şu nakilleri kaydeder:
"Bu üç halde yalanın cevazında ihtilaf yoktur. Ancak buralardaki mubah olan yalandan murad nedir? Bunda ihtilaf edilmiştir. Bir kısım ulema: "Bu hadisin ıtlakı üzeredir" diyerek, bu üç durumda, maslahat için olmayacak şeyin söylenmesini câiz görür ve "Mazmum olan yalan, zarar getiren yalandır" derler.
Bu görüşlerine İbrahim aleyhisselam'ın ayette gelen şu sözleriyle delil getirirler:
"Bunu yapsa yapsa şu büyükleri yapmıştır..." (Enbiya 63), "Ben hastayım (dedi)" (Saffat 89)"
Bunların dışında da bir maslahata binaen caiz olabilir. Mesela yanında saklanan birisini öldürmek isteyen bir zalime, sorduğunda bilmiyorum demesi ittifakla vacibtir. Mezmum yalan, zararlı olan yalandır. İbrahim (as) putlar için "Onları büyükleri kırdı, ben hastayım" demişti (Enbiya 63). Karısını elinden almak isteyen zalimlere de onun kız kardeşi olduğunu söylemiş (içinden de dinde kardeşi olduğunu kastetmiş)'ti (Buhari, Enbiya 8; Musned, NI/244) derler.
-----------
Not :
Diğer bazı alimler de: Yalan hiç bir yerde câiz olmaz. Bu üç yerde de ancak tevriyeli, yani İbrahim (as)'in sözünde olduğu gibi doğruya da ihtimali olacak şekilde câiz olabilir. Meselâ koca, karısına elbise, mobilya vs. sözü verir, içinden de, imkân bulursam günün birinde alabilirim de" diye düşünür veya sevdiğine, dünyada bir tane olduğunu söyler ve bununla içinden bu sözün doğruluk yönünü düşünür. Harb de ise düşmana meselâ, başkomutanınız öldü, der, bununla daha önce ölen komutanlarını kasteder vs... derler (Krs. E1-Mubarekfûrî, Tuhfetu'1-Ahvezi, VI/69; Davudoğlu, X/564; Tecrid, IX/112 vd.) ki, Taberi bunlardandır. Ama söz konusu hadiselerde bir ayırım yapılmamıştır.
İLGİLİ KONU :
Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki
İlmi Konu - Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki (Soruya Cevab)
Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki (Soruya Cevab) Esselâmu ALeykum Muhim suallerim var, İnşaAllahu Teala Kuran-ı Kerim ve SÜnneti Seniyye ışığında cevâblarsınız. 1.Bir kişi mürted olsa, mürted oldugu dönmede 3 akrabasının yanında Allahu Tekaddese ve Rasulullah...
www.islam-tr.org
İlmi Konu - Günahtan Tevbenin Şartları (Soruya Cevab)
GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI (Soruya Cevab) Arkadaşlar ben ilkdefa yazıyorum gerçekten sohbetler, konuşmalar, sorular ve yanıtlar çok güzel. Gerçekten çok anlamlı cevaplar verilmiş sorulara. Bende küçük yaşımdan beri sürekli Kur' an okuyan ve camilere giden bir insanım. Fakat aklıma takılan...
www.islam-tr.org
İlmi Konu - Evli İken Zina Eden Kadının Hükmü ve Nikahın Durumu
atak1 ; Eşim beni başka bir; erkekle aldattı; bu durumda nikahımız düştümü? Tekrar nikah yapmamız gerekirmi..... Zinaya yaklaşmayın! O; hayâsızlık, çirkin, aşağı bir iş, kötü bir yoldur. İsra 32 Erkek ve Kadın ; Nikah kıyılıp evlendikten sonra kocasının nikahında iken; yabancı (kocasından...
www.islam-tr.org