BEL'AM
- Onlara, kendisine âyetlerimizi sunduğumuz o adamın kıssasını da anlat; âyetlerden sıyrılıp çıktı, derken onu şeytan arkasına taktı, en sonunda da helak olanlardan oldu.
- Ve eğer dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibret verici hali o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, âyetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz düşünürler. Araf 175 -176
Onlara, o kimsenin haberini de oku ki, biz kendisine âyetlerimizi vermiştik de o, bunlardan sıyrılıp çıkmış, derken şeytan onu arkasına takmış, nihayet azgınlardan olmuştu.
BEL'AM Arabca olmayan bu isim, bir başka lisandan (büyük ihtimalle İbranice'den) geçmiş bir kelimedir. İsm-i has olarak kullanılır. Bel'am bin Bâura'nın kıssasıdır. (Dr. Abdullah Aydemir, Tefsir'de İsrailiyyat, Ank. 1979, sh. 237) Önce Bel'am ile ilgili ahkâmın istibat edildiği âyet-i kerimelere dikkat edelim:
"(Ey Muhammed!) Onlara, o kimsenin haberini de oku ki, biz kendisine âyetlerimizi vermiştik de o, bunlardan sıyrılıp çıkmış, derken şeytan onu arkasına takmış, nihayet azgınlardan olmuştu. Eğer dileseydi, onu bu (âyetler)le yükseltirdik. Fakat o yere saplandı, hevâsına uydu. Artık onun sıfatı o köpeğin hâli gibidir ki, üstüne varsan dilini sarkıtıp solur, yahut kendi hâline bıraksan yine dilini uzatıp solur. İşte âyetlerimizi yalan sayanlar gürûhunun sıfatı budur. Artık sen (Ey Muhammed!) kıssayı onlara anlat. Belki iyice düşünürler." (A'raf Sûresi: 174-176.)
Âyet-i kerimede kıssanın "onlara" anlatılması emrolunmuştur. Kadı Beyzavi "Onlardan murad, yahûdilerdir" hükmünü beyan ediyor. (Mecmuatu'ı-Tefasir, İst.1317, Matbaa-i Âmire baskısından tıpkı basım, Çağrı Yayını, c. II, sh. 666)
Tefsir-i Mucahid'de de, Bel'am b. Bâura'nın ismine rastlıyoruz. (Tefsir-i Mucahid, Katar,1396, c. I, İ. Ensari, Sf: 250)
Müfessirlerin büyük çoğunluğu; Musa (as)'ya karşı mücadele veren bir âlimden söz etmektedirler. Tâbir-i câizse Allah (cc)'ın peygamberlerine karşı, Allah adına mucadele veren ve halk katındaki itibarını bahane ederek "tevhid" mucadelesine karşı direnen bir azgın!.. (İmam-ı Kurtubî, el-Camu li Ahkâmu'I-Kur'ân, Kahire,1967 (3. bsm.), c. VI, Sf: 320)
Bir kısım müfessirler, bu âyet-i kerime'nin, Umeyye b. Ebu's-Salt hakkında nâzil olduğunu beyan etmişlerdir. Bu zâtın da; Muhammed (s.a.v.)'e nübüvvet görevi verilmeden önce "hanifler"den olduğu, Allahû Teâla (cc)'nın kısa bir süre içerisinde peygamber göndereceğini söyleyip durduğu halde, gurura kapılıp iman etmediği bilinmektedir. Bu iki rivayetin dışında, dört rivayet daha mevcuttur. (H. Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı Nuzûl, Konya, 1971, c.V, sh.32)
Ancak bütün rivayetlerdeki ortak yön; bir şahsı tariften çok, onun mahiyetini ortaya koyar. (Mecmuatu't-Tefasir, a.g.e., c.II, sh. 667. Haazin böIümünde, Katâde (r.anh)'den yapılan rivayette: "Bu âyetten murad, kendisine doğru yol gösterilip, onu kabul etmeyenler hakkında Allahû Teâla (cc)'nın beyan buyurduğu bir misâldir" denilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere; kıyamete kadar "bel'am" tipli kimselere rastlanacaktır.)
Zira sebebinin hususi olması, hükmün umumî olmasına mani değildir. (İmam-ı Suyûti, el-İtkan fı Ulûmu'I Kur'ân, Kahire, 1951, c. I, Sf: 29)
Kıyamete kadar "bel'am" ve onun vazifesini yapan bütün şahısların keyfiyetleri ortaya konulmaktadır.Kitab-ı Mukaddes'te "Beor oğlu Bel'am"ın kıssası yer almaktadır. Musa (a.s.)'ya karşı "Allah (cc)'m dini adına" savaşan bu tip üzerinde ne kadar durulsa azdır. Çünkü insanları; "Allah (cc) adını kullanarak" aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için "tevhid akidesini" tahrip eden bel'am'ın etkisi korkunçtur.
İslâm topraklarında, kâf'irlerin istilâsını hazırlayan güç, "bel'am"dr. Afganistan'da Babrak Karmal'ın kurduğu, "Ulemalar Yüksek Konseyi", bel'amın nasıl müesseseler haline geldiğini göstermiştir.
Diğer İslâm topraklarında da durum bundan farklı değildir.
Allah (cc)'ın indirdiği hükümlere karşı ayaklanan ve İslâm'a küfreden yönetimlerle, (yani tâğûtî güçlerle) din adına uzlaşan ve müslümanları da "Allah (cc) adını kullanarak" aldatan, (Kur'ân'daki ifadeyle) "köpek sıfatlı" kimselerin ortak ismi bel'amdır.
Dikkat edilirse "kuduz" mikrobunun beyin üzerindeki etkisi, bütün vücudun ilgisini, uzuvlardan koparmaktı. Bu köpek sıfatlı kimseler de; Allah (cc)'ın indirdiği hükümlerin bir kısmını kabul, bir kısmını "zamanın değişmesi" gerekçesiyle sükûtla geçiştirirler. Günümüzde, başta resmî ideolojiyi kabul eden ve İslâm'ı o ideolojiye hizmetçi kılmaya çalışan müesseseler olmak üzere, binlerce bel'am vardır. Bunlar "çok dindar" görünmekle birlikte, tâğûta itikad ve iman etme noktasında titizdirler.
"Ulu'lemr" kavramını, İslâm'a karşı ayaklanan güçlere izafe ederek, mü'minleri yanıltırlar!..
Mu'minler, bel'am'a karşı uyanık olmak zorundadırlar. Bel'am, "Allah (cc) admı kullanarak" insanları aldatanların ortak ismidir.
Şahısperestlik hastalığı tedavi edilemediği muddetçe, bel'amların tuzakları ortadan kaldırılamaz. Bu yüzden kişilerin isimlerine değil , Kişilerin Kuran ve sünnete göre konuşup amel etmelerine itibar etmeliyizdir.
"Rivayete göre Mûsa (a.s.), Ken'âniler'in Şam'daki topraklarına girmişti. Bu sırada Bel'am, el-Belkâ köylerinden Bal'â'da bulunuyordu. Ken'âniler'den bazıları Bel'am'ın yanına gelerek:
"Ey Bel'am, Mûsa İbn İmrân İsrâiloğulları'nın başında olduğu halde bizi yurdumuzdan sürmek ve öldürmek üzere geldi. Bizim ülkemize İsrâiloğulları'nı yerleştirecek. Senin kavmin olan bizlerin ise yerleşecek bir yerimiz yok. Sen duâsı kabul edilen bir kimsesin. Onları defetmesi için Allah'a duâ et", dediler.
Bel'am: "-Yazıklar olsun size! O Allah elçisidir; melekler ve mü'minler de onunla beraberdir; onlar aleyhine nasıl duâ edebilirim! Bildiğimi bana Allah öğretti" diye red cevabı verdi.
Kavmi duâ etmesi hususunda ısrar ettiler.
Bel'am da eşeğine binerek, İsrâiloğulları'nın çıkmakta olduğu dağa doğru ilerledi. Bu dağ, Husban dağıdır. Biraz gittikten sonra eşeği yere çöktü. Eşeğine binerek biraz ilerledikten sonra hayvan yine çöktü. Bel'am biraz evvelki gibi hareket ettikten sonra tekrar hayvanına bindi. Biraz yol alınca eşek yine çöktü. O, yine eşeği yerinden kalkıncaya kadar dövdü.
Nihayet eşek, Bel'am aleyhinde bir delil teşkil etsin diye, Allah'ın izni ile konuşarak şöyle dedi:
"Ey Bel'am, nereye gidiyorsun? Meleklerin önümde durarak beni yolumdan çevirdiklerini görmüyor musun? Allah elçisi ile mûminler senin kavmin aleyhinde duâ etmektedirler."
Fakat Bel'am, buna aldırış etmeden eşeğini döverek yoluna devam etti. Nihayet eşek onu Husban dağına çıkardı, Mûsâ (a.s.)'ın ordusunun ve İsrâiloğulları'nın karşısına götürdü. Bel'am onlara bedduâ etmeye başladı; fakat İsrâiloğulları'na beddûa ederken Allah onun dilini kendi kavmi aleyhine çevirdi. Yanında bulunan halk, onun kendi aleyhlerine bedduâ etmekte olduğunu görünce:
"Ey Bel'am! Ne yaptığını biliyor musun? Sen İsrâiloğulları'na hayır duâda, bize bedduâda bulunuyorsun" dediler.
O: "Ben bunu kendi ihtiyarımla yapmıyorum, Allah dilime hâkim oldu" dedi.
Bunun üzerine dili ağzından çıkarak göğsü üzerine sarktı. Sonra kavmine:
" Dünya ve âhiret benim elimden gitti, artık hileye başvurmaktan başka çare yoktur..." dedi.
(Taberi, a.g.e., IX, 124-126; Râzî, a.g.e., XV, 54; İbnu'l-Esir, el-Kâmil fi't-Târih, Beyrut 1385/1965, I, 200 vd; İbni Kesir, e!Bidâye ve'n-Nihâye, Riyad 1966, I, 322 vd.)
Şeyh Suleyman el Ulvan : Ramadan el Bûti'nin Hükmü
İnşeAllah buraya dünya üzerindeki tağuti düzenlere yaltaklanmaya çalışarak menfaat elde etmeye çalışan , halk nezdinde alim zannedilen BEL'AM tiyniyetli kepazelerin icraatlarını sırasıyla belgeleyeceğiz.