Müslümanları ayıran ve onları birleştirmeyecek olan, birbirlerine lakap takmalarına karşı olmama rağmen, şunu açıkça –önyargısız ve hizibçilik yapmadan- ilan etmeliyim ki: Ben bir "Vahhabi'yim", Şeyh Muhammed bin Abdulvahhab (Allah ona rahmet etsin) ve davasını sevenler arasındayım…
Eğer "Vahhabilik" Kur'an'a ve Sünnet'e davet etmek ise ve Selef-i Salihin'in altyapısına, yol göstericiliğine ve anlayışına tutunmak ise ve mezheblere karşı körü körüne bağlanmaktan vazgeçmek ise, Şeyh'in davasında olduğu gibi.. O zaman, Evet, Ben bir "Vahhabi'yim"!..
Eğer "Vahhabilik" azgın Tağut'lara (ilahlık iddiasında bulunan hükümetlere) karşı cihad etmek ise, ve şirke, müşriklere karşı cihad etmek ise, Şeyh'in davasında olduğu gibi.. O zaman, Evet! Ben bir "Vahhabi'yim"!..
Şeyh'e ve davasına karşı saldıranlar hakkında gerçekten çok düşündüm ve onları şu şekilde gördüm:
a) Herhangi bir kafirdir..
b) Ya da Rafızi Şia'dır..
c) Ya da aşırı bir Sufi'dir..
d) Ya da bir cahildir, Şeyh'i ve davasını tanımadan duyduklarıyla yetinendir..
Ve bu kişilerin sonu pişmanlıktır.. O'nun (Tevhid davasının) karşısında durup bununla mutmain olan kişi helak olmuştur.. Ya da bu gibi kişilerin herhangi biçimde sayılarını artırırsa!..
Onlar neden Şeyh'e saldırıyorlar acaba?.. Ve bu dairede olan kişiler ne kadarda fazla..! Bu kişilerin hangi tür insanlar olduğunu daha önce zikretmiştik.. Şeyh'e ve davasına iftira ve hakaretler yağdırdılar.. Tâ ki, o noktaya geldi ki, "Vahhabi" kelimesi insanlar arasında lanet ve hakaretle anılmaya başladı!.. Üstüne üstelik -ufacık da olsa- onların zulümlerini, hakaretlerini, ve lanetlerini doğrulayacak tek bir sahih delil getirmekten aciz olsalar bile..
Ve kinlerine ne demeli?!
İşte Şeyh'in sözleri ve yazıları elimizde ve önümüzde durmakta.. İsteyen gayet kolay bir şekilde ulaşabilir.. Ve bütün sözleri hakikattir, Hakk'a davet edip onu emretmektedir.. Bize Şeyh'in ve davasının bir hatasını getirin ki Kur'an ve Sünnet'e aykırı olsun. Bütün kininiz, suçlamalarınız böylece doğrulansın.. Eğer gerçekten doğru sözlüler iseniz!..
Ama eğer bir kanıt bulamazsanız –hiçbir zaman bulamayacaksınız-, o zaman bileceğiz ki Şeyh'e ve davasına yaptığınız suçlamaların nedeni onun Hak üzere olduğundan dolayıdır ve bu gerçekler sizi, Tağut'larınızı ve şeytanlarınızı rahatsız etmektedir..
Ve eğer denilirse ki: "Kendilerini bu zamanda Şeyh'e ve davasına atfedenlerin zulümlerine ve hatalarına bakın!"(*)
Derim ki: Şeyh ve davası bunların –kendilerini, iddia ettiğiniz gibi Şeyh'e ve davasına atfedenlerin- ona ve davasına kötü isim verseler dahi yara almaz.. Onların günahları kendilerinedir, başkalarına değil.. Bir kişi başkasının suçundan dolayı sorumlu olmaz ve hesaba çekilmez.. Ve buna eğer izin verilseydi, o zaman dünyada kim hesap vermekten ve cezalandırılmaktan emin olabilirdi ki?!..
(*) Bir kişiyi tanımak için ondan sonraki gelenlere ona ittiba ettiklerini söyleyenlere bakıp hüküm vermek gerçekten her zaman olmasada hatası yüksek bir ihtimaldir.. Bu örneği günümüzde Hanefi'yim deyipte, Ebu Hanife'nin (Rahimehullah) akidesinden ve amelinden fersah fersah uzak olanlar gibidirler.. Ve bunun örnekleri Türkiye topraklarında ne kadar çoktur.. Aynı bunun gibi Şeyh Muhammed bin Abdulvahhab (Rahimehullah) ve davasıda siyasi liderler tarafından istismar edilmektedir ve siyasi tahrifat "alimlerin" görüşlerini de etkilemektedir.. Bu davanın başladığı yer şu an Suudi Arabistan ise kesinlikle Şeyh’in davaısıyla özdeştirilemez, kaldı ki takipçilerinin çogu Rejim'i tekfir etmektedir.. Yani vahhabilik suudçuluk değildir..
Eğer "Vahhabilik" Kur'an'a ve Sünnet'e davet etmek ise ve Selef-i Salihin'in altyapısına, yol göstericiliğine ve anlayışına tutunmak ise ve mezheblere karşı körü körüne bağlanmaktan vazgeçmek ise, Şeyh'in davasında olduğu gibi.. O zaman, Evet, Ben bir "Vahhabi'yim"!..
Eğer "Vahhabilik" azgın Tağut'lara (ilahlık iddiasında bulunan hükümetlere) karşı cihad etmek ise, ve şirke, müşriklere karşı cihad etmek ise, Şeyh'in davasında olduğu gibi.. O zaman, Evet! Ben bir "Vahhabi'yim"!..
Şeyh'e ve davasına karşı saldıranlar hakkında gerçekten çok düşündüm ve onları şu şekilde gördüm:
a) Herhangi bir kafirdir..
b) Ya da Rafızi Şia'dır..
c) Ya da aşırı bir Sufi'dir..
d) Ya da bir cahildir, Şeyh'i ve davasını tanımadan duyduklarıyla yetinendir..
Ve bu kişilerin sonu pişmanlıktır.. O'nun (Tevhid davasının) karşısında durup bununla mutmain olan kişi helak olmuştur.. Ya da bu gibi kişilerin herhangi biçimde sayılarını artırırsa!..
Onlar neden Şeyh'e saldırıyorlar acaba?.. Ve bu dairede olan kişiler ne kadarda fazla..! Bu kişilerin hangi tür insanlar olduğunu daha önce zikretmiştik.. Şeyh'e ve davasına iftira ve hakaretler yağdırdılar.. Tâ ki, o noktaya geldi ki, "Vahhabi" kelimesi insanlar arasında lanet ve hakaretle anılmaya başladı!.. Üstüne üstelik -ufacık da olsa- onların zulümlerini, hakaretlerini, ve lanetlerini doğrulayacak tek bir sahih delil getirmekten aciz olsalar bile..
Ve kinlerine ne demeli?!
İşte Şeyh'in sözleri ve yazıları elimizde ve önümüzde durmakta.. İsteyen gayet kolay bir şekilde ulaşabilir.. Ve bütün sözleri hakikattir, Hakk'a davet edip onu emretmektedir.. Bize Şeyh'in ve davasının bir hatasını getirin ki Kur'an ve Sünnet'e aykırı olsun. Bütün kininiz, suçlamalarınız böylece doğrulansın.. Eğer gerçekten doğru sözlüler iseniz!..
Ama eğer bir kanıt bulamazsanız –hiçbir zaman bulamayacaksınız-, o zaman bileceğiz ki Şeyh'e ve davasına yaptığınız suçlamaların nedeni onun Hak üzere olduğundan dolayıdır ve bu gerçekler sizi, Tağut'larınızı ve şeytanlarınızı rahatsız etmektedir..
Ve eğer denilirse ki: "Kendilerini bu zamanda Şeyh'e ve davasına atfedenlerin zulümlerine ve hatalarına bakın!"(*)
Derim ki: Şeyh ve davası bunların –kendilerini, iddia ettiğiniz gibi Şeyh'e ve davasına atfedenlerin- ona ve davasına kötü isim verseler dahi yara almaz.. Onların günahları kendilerinedir, başkalarına değil.. Bir kişi başkasının suçundan dolayı sorumlu olmaz ve hesaba çekilmez.. Ve buna eğer izin verilseydi, o zaman dünyada kim hesap vermekten ve cezalandırılmaktan emin olabilirdi ki?!..
(*) Bir kişiyi tanımak için ondan sonraki gelenlere ona ittiba ettiklerini söyleyenlere bakıp hüküm vermek gerçekten her zaman olmasada hatası yüksek bir ihtimaldir.. Bu örneği günümüzde Hanefi'yim deyipte, Ebu Hanife'nin (Rahimehullah) akidesinden ve amelinden fersah fersah uzak olanlar gibidirler.. Ve bunun örnekleri Türkiye topraklarında ne kadar çoktur.. Aynı bunun gibi Şeyh Muhammed bin Abdulvahhab (Rahimehullah) ve davasıda siyasi liderler tarafından istismar edilmektedir ve siyasi tahrifat "alimlerin" görüşlerini de etkilemektedir.. Bu davanın başladığı yer şu an Suudi Arabistan ise kesinlikle Şeyh’in davaısıyla özdeştirilemez, kaldı ki takipçilerinin çogu Rejim'i tekfir etmektedir.. Yani vahhabilik suudçuluk değildir..