Muazziz kardas senin Allah dostu (hasa) dedigin Arabinin kendi eserlerinden kufur ve sirk dolu sozler. Bana bu sozlerin Islama uygun mu degilmi aciklar misin.
“Bütün resul ve nebileri kendi gözümle gördum (raeytu musahedete ayn). Aralarından Ad’ın kardesi Hud ile cemaat dısında konustum. Ayrıca gelmis ve kıyamete kadar gececek bütün müminleri de gördüm. Allah bana onları aynı mekanda, ama iki farklı zamanda gösterdi (fi sa’id vahid fi zamaneyn muhtelifeyn). Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) haric bazı peygamberler ile sohbet ettim, onlardan faydalandım. İbrahim’e (a.s.) Kur’an okudum, Isa’ın (a.s.) yanında tevbe ettim. Musa (a.s) bana keşif, izah, gündüz ve gecenin taklibi ilmini verdi. (…) Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ile muaseret ettim.</span><span> İbn Arabi, el-Futuhat, Mektebu’s-Sekāfeti’d-Diniyye, c. 4, s. 77.
İbn Arabi Fususu’l-Hikem’deki bilgi kaynağı nı kendisine Hz. Peygamber tarafından sunulduğunu ve kendisinin bu manada sadece tercumanlık vazifesi gördüğünü belirtir. Fusus’un mukaddemesinde bu durumu şöyle anlatır:
“627 senesinin Muharrem ayının asr-i ahirinde Sam’da Hz. Peygamber’i (sallallahu aleyhi ve sellem) bir mubessirede gördüm. Elinde bir kitap vardı ve bana soyle buyurdu: “Bu kitap, Fususu’l-Hikem’dir. Bunu alıp insanlara gotur ki ondan faydalansınlar.” Ben soyle dedim: “İsittim ve itaat ettim. Biz Allah’a, Resul’une ve bizden olan ulu’l-emre itaatle (Nisa, 4/29) emrolunduk.”Dolayısıyla, bu kitabın herhangi bir fazlalık veya eksiklik olmaksızın, Hz. Peygamber’in bana getirdiği sınırlar icerisinde ortaya konması icin isteneni yerine getirdim ve niyetimi hālislestirdim ve kendimi/nefsani kasıd ve himmetlerden arındırdım. Allah Teala’dan bu kitabı ortaya koyarken ve butun hallerimde beni seytānın uzerilerinde tahakkumu bulunmayan kullarından kılmasını; parmaklarımın yazdığı ve dilimin soylediği ve kalbimin icine aldığı butun herseyde ilahi korumayla, beni, kalbimin tabiat alemine muteveccih yuzunde/ru-i nefsi ahadiyet mertebesinden gelen ilhamlara/ilkā-i subbuhi ve ruhun uflenisine dair ihtisāsını; bu sekilde, kendi hukumlerimi mutahakkim değil yalnızca tercuman olmayı; oyle ki, kalb ehli olan ehlullahtan bu kitabı anlayan kisinin, telbisin girdiği nefsin garazlarından munezzeh olan, takdis makāmından indiğini mutehakkık olmasını istedim ve bunun icin duacı oldum. Hak Teala’nın duamı isittiğinde, nidamı kabul etmesini dilerim. Ben, ancak bana ilkā olunan seyi ilkā ettim. Ben bu kitab/mastūr icerisinde, ancak benim uzerime inen ilmi indirdim. Ben nebi de resul de değilim, sadece Resullullah’a varis ve ahiretime harisim.
Güya Hz Peygamber tarafından sunulan Fusus Hikem’de gecen bazı sözler şöyledir:
1-Hak (Allah) ile halk (Mahluk) arasını ayıramazsın.Şu halde her varlık hak’tır, (Allah’tır) yahut her şey halk’tır (Mahluk’tur) dersin. Yahutta,o bir bakımdan hak’tır, (Allah’tır) bir bakımdan da halk’tır (Mahluk’tur) diyebilirsin …. “FİSUS UL-HİKEM : 99.S – İST- KİTABEVİ 1981
2-Yaratan, (Allah) yaratılan,halık,mahluk,hep O’dur. O’nun dışında,O’nun varlığı haricinde hiçbir varlık tassavur edilemez.Çünkü Vücut birdir. “FİSUS UL-HİKEM : 13.S M.E.B YAYINLARI İST-1992
3-Var olan kimdir ? Varlık nedir ? Varlıkta bir belirme vardır.O beliren var olan zatın kendisidir.O’nu umumileştiren hususileştirmiş oldu,O’nu hususi gören de,umumileştirmiş oldu. Tek varlıktan başka varlık yoktur.Şu halde nur ile zulmet aynıdır FİSUS UL - HİKEM : 99.S – İST- KİTABEVİ 1981 FİSUS UL-HİKEM : 190.S M.E.B YAYINLARI İST-1992
4-Ey nefsinde varlıkları yaratan,sen yarattığın şeylerin hepsisin. Varlığı nihayetsiz olan şeyi sen vücudunda yaratırsın.Şu halde sen hem dar hem de genişsin “FİSUS UL-HİKEM : 55.S – İST- KİTABEVİ 1981
5-Bir vakit olur ki kul şüphesiz rabb (Allah) olur.Başka bir vakitte de iftirasız kulluk derecesine ineR.FİSUS UL-HİKEM : 57.S – İST- KİTABEVİ 1981
6-Allah beni över, ben de Onu. O bana kulluk eder, ben de Ona, Bir halde ben Onu ikrar eder ve eşyadaki çokluk ve değişikliği görünce de inkâr ederim….FİSUS UL-HİKEM : 48.S İSTANBUL- KİTABEVİ 1981 FİSUS UL-HİKEM : 13.S M.E.B YAYINLARI İST-1992
7- Sen kulsun (Allah’ı kast ediyor) ve sen Tanrı'sın ; kulluğun kimin kulu olduğunu bildiğin içindir….FİSUS UL-HİKEM : 101.S M.E.B YAYINLARI İST-1992
Ali el-Kāri şöyle der: Eğer sen gercek mu’min isen İbn Arabi’nin cemaatinin küfrüne kāl olmalısın. Onlara selam verme ve selamlarını alma. Cünku onlar Yahudi ve Hıristiyanlardan daha serirdir. Aksırdıklarında onlara “yerhamukellah” bile deme” Kāri, Risale fi Vahdeti’l-Vucud, s. 114 er- Yahya, Osman İsmail, Haydar Amuli’nin el-Mukaddemat min Kitabi Nassi’n-Nusus’u icin yazdığı mukaddeme icerisinde nesrettiği, er-Reddu ala Kitabi’l-Fusus ve ala Sāhibihi isimli makālesinde, s. 36- 42.